Popülizm

    Popülizm, kişilerin veya siyasi otoritelerin halkçılık anlayışı ile toplumu zümrelere ayırarak yüksek zümreye karşı halkı ve alt tabaka sınıfı savunması anlayışıdır. Halkçı bir karaktere bürünen popülizm, 1980’lerden sonra giderek daha da gelişme göstermiştir. Popülizm, aslında siyasilerin halka indikleri, halkın sorunlarını çözmek istedikleri ve halkın ideolojisini savundukları manada kullanılmıştır. Seçkin kitleye karşı halkı ve alt tabaka insanını temsil etmiş olan popülizmin, şirketleşmiş ve kapitalist bir düzene bürünmüş toplumu düzelteceği iddia edilmiştir. Genelde hitap ettikleri tabaka halkın alt kesim tabakasını oluşturmuş işçi, zanaat ve çiftçi kesimi olduğu için kullandıkları dil de sade ve yalın olmuştur.

  • Popülizmi Savunan Düşünürler ve Naturalist Etki
    Leon Lemonnier

    Popülizm, siyasi hareketlerin ve işçi hareketlerinin doğduğu yer olan Fransa’da halkın karakterinin ve sorunlarının dile getirilmesi ve getirilen düşüncelerin iktidara aşılanması için kullanılmıştır (1929 - 1930). Popülizm’in kurucuları olarak bilinen Leon Lemonnier ve Andre Therive, 29 Ağustos 1929 tarihinde yayınlanan dergide halkçılık terimini bir romanda kullanılmış, daha sonra bu terim burjuva ve salon kesimine karşı bir işçi ve halk sınıfının hareketine dönüşmüştür. Toplumun hor gördüğü kesimle ilgilenen bu düşünce Naturalist kesimin aksine kabalık ve bayağılıktan özellikle uzak durmuştur. Popülizm ile birlikte Henri

    Andre Therive

    Poulaille’ın öncülüğünde işçi toplumunu savunan “ploterya” düşüncesi de yayılmaya başlamıştır hatta bu düşünce halka daha yakın olmuştur. Popülizmin, düşünürleri mantıklarına uygun olarak halkı değiştirmemişler fakat halkın iyi olan özelliklerini ve doğru olan karakterini bir ayna gibi yansıtmaya çalışmışlardır. Popülizm, kuruluşundan itibaren sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Hatta kullanmış oldukları dile göre düzenledikleri roman, şiir ve sinema ödülleri de bulunmaktadır. Bu ödülleri organize eden kişiler Antonine Coullet-Tessier’dır. Ödüllere hak kazanan kişiler ise Eugene Dabit, Jean-Paul Sartre, Armand Lanoux ve Roger Michael olmuştur.

    Popülist düşünürler halkın düşüncelerine önayak olurken katı kalıplardan ve diğer akımların düşüncelerinden etkilenmemek için oldukça çaba göstermişlerdir. Halkı anlatırken halkın içindeki karakterleri kullanmayı gaye edinmişlerdir. Çünkü yüksek zümrenin araçları ve değerleriyle halkın sorunlarının popülist düşünceyle anlatılması mantık dışıdır. Günümüzde ise Popülizm farklı bir karaktere bürünmüştür. Bu yeni karakter yapısı ile birlikte popülizm halkın düşüncelerinin halka hoş görünmesi adına yapılan bazı siyasi manevralardan ibarettir.

  • Popülizm’in Temel Özellikleri ve Felsefi Temelleri
    Popülizm

    Popülizm, burjuva düşüncesinin ve salon kesimi insanlarının karşısında işçi ve halk kesiminin savunulmasıdır. Alt ve orta kesimin korunması için değil bu kesimlerin gerçek karakterinin ortaya çıkarılması için mücadele etmiştir. Siyasi alanda kullanılan popülizm, toplumun alt ve orta tabakalarını kendisine muhatap almış ve bu sınıflara yönelik hizmetleri sürdürmüş, halkın zaman zaman desteğinin sağlanması için ve politik çıkarlar için halka bir araç görevi üstlenmiştir. Sosyal bilimciler popülizmin, “Sosyal bir hareket mi?” “Yoksa ideolojik bir karakter mi?” olduğu sorularına şüpheli açıklamalarda bulunmuşlardır. İdeolojik açıdan popülizm, halkın düşünce yapısını savunan kesimi anlatmaktadır. Popülizm, siyasi eşitliğin olmasını sağlarken halkla siyasi iktidar arasına kurumların konulmasına karşı çıkmıştır. Popülistler bazı politikacılar tarafından toplumda oldukça demokratik ve olumlu bir güç olarak görülmesine rağmen, siyasi bilimler alanındaki bazı önemli çalışmalarda popülizmin kitlesel hareketlere etkisi olmadığını ve siyaset hayatını kararsız bir ortama sürüklediği belirtilmiştir.

  • Popülizmin Sınıfları

    Popülizm; küçük adam popülizmi, otoriter popülizm ve devrimci popülizm olarak üç sınıfa ayrılmıştır. Bunlardan birincisi olan küçük adam popülizmi, esnaf, zanaatkâr ve çiftçi gibi küçük üreticiler arasındaki işbirliğini ve özel mülkiyeti desteklemiş, büyük şirketlere ve işletmelere karşı çıkmıştır. Kentleşme, sanayileşme ve kapitalist hareketlerin halkta ahlaki çöküntüye yol açtığını savunmuştur. Otoriter popülizm ise, halkın düşüncelerine ve desteğine ihtiyaç duymasına rağmen siyasi kurum ve otoritelerden ziyade karizmatik liderlerin güdümünde bir düşünce sistemi olmuştur. Otoriter popülizm’in aksine Devrimci popülizm ise, halkla siyasi düşüncenin ortak geleneğini ve seçkinciliği reddeden düşünürler tarafından sürdürülmesi düşüncesi olmuştur.

  • Türkiye’de Popülizm Tarihi

    Popülizm düşüncesinin Türkiye’deki gelişimi Osmanlı döneminde yaşanan II. Meşrutiyet dönemi ile başlamıştır. Rusya’da baş gösteren halkçılık düşüncesinin Osmanlı tebaasını bir arada tutacağını düşünen Yusuf Akçura ve Ahmed Ağaoğlu gibi Müslüman entelektüeller bu arayışın farkına vararak Popülizm kültürünü Osmanlıya aşılamaya çalışmışlardır. Osmanlının kurtulmasının tek çaresinin monarşilerin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan bir halk gerçeği ile mümkün olacağı görüşünü benimsemişlerdir. Daha sonra Osmanlı Devletinin de taraf olduğu Cihan Harbi ile birlikte Türkçülük akımının da önderi sayılan Ziya Gökalp ile birlikte Halkçılık daha farklı bir boyut kazanmıştır. Devletin resmi ideolojisi olan Popülizm, Cumhuriyetin ilanından sonra halkı söylemlerine katarak bu düşüncesini demokratik bir meclis çatısı altında sürdürmeyi amaçlamıştır.

    Türkiye’de ortaya çıkan popülizm fikri tabi ki kalıplardan sıyrılmış ve yeni bir boyut kazanmıştır. Böyle olması da doğaldır, tarih boyunca ideolojilerin farklı coğrafyalarda farklı şekillendiğine şahit olmuşuzdur. Örneğin komünist düşünce Rusya’nın güdümünde görülse de etrafımıza baktığımızda Marx’ın öğretisiyle doğan Sovyet Marksizmini, ardından Çin Marksizmini ve daha da ileri gidersek Afrika’da yaşanan Marksist ideolojik fikirleri görüyoruz.

    Karl Marx

    Türkiye’de popülizmin iki döneminden bahsedilebilir. İlk dönem entelektüel boyutudur ve tek parti dönemiyle birlikte bu devre son bulur. İlk dönem entelektüel popülizmi kente düşman, köye dost, ulusal değerleri kırda arayan, sınıfları yansıtan dayanışmacı bir popülizmdir.

    Diğer popülizm ise çok partili dönemle birlikte gündeme gelmiştir. Demokrat Parti’den itibaren popülist söylem siyasal yaşamımızla bütünleşmiştir. Demirel’in son seçimlerde kullandığı “halkın devleti”, “halkın parlamentosu” ve “halkın hükümeti” çağrıları bu tür popülist söylemin tipik örneği olmuştur. Ayrım gözetilmeksizin tüm halkı aynı potada eritmek ve gerçekliği ne olursa olsun, top yekün çözümleyici önlemler önermek “siyasal popülizm”in özelliklerindendir. 1908’den 1950’lere kadar uzanan popülist süreç “entelektüel” ağırlıklı olmuştur.

    20. yüzyılın gelişen ülkelerindeki ulusal hareketler ve demokratikleşme hareketleri her şeyden önce “içsel” bir bakış açısı gerektirmektir. Toplumsal-sınıfsal koşulların tanınması ve bu yönelimlerin doğurduğu gerçek sorunların değerlendirilmesi gerekir. Bu doğrultuda gelişmenin iç mantığına sahip popülizmin ideolojik geleneğine yönelik olarak gelişen ülkelerdeki ideolojik ve siyasal çevrenin analizi zorunlu gözükmektedir.               


Tarihiolaylar.com internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright 2024 - Tüm Hakları Saklıdır.