Ben bu konuyla ilgi aynı görüşü içeren bir mesaj attım. Hemen dönüş yaptılar haklarını yememek lazım. Sözlük ana sayfa ve iç sayfalarla birleşecekmiş bugün yarın. Fakat temasının farklı olmasının ve alt başlık olmasının sebebini, Türkiye'nin ilk tarih platforumunu oluşturmayı amaçlamaları olarak belirttiler. Yani tüm kategoriler ana sayfada parça parça bulunacak ama her kategorinin teması ayrı olacak.
Öte yandan bence bu durum sadece yazmak isteyenin yazar olmasını sağlıyor. Bu da bana göre iyi bir durum boş giri daha görmedim her yazarın dolu olması da bununla alakalı bir durum aslında. Ben şahsen yaptıkları işi çok beğeniyorum. Tarih ile ilgili bu bölümü yorumsal, diğer bölümleri ise kaynaklı yaparak tarih ile ilgili her aranılanın bulunmasını sağlıyorlar. Öte yandan gündem haberleri de çok kaliteli magazine ve spora girmiyorlar. Başarılarının devamını diliyoruz

“Amerika, Irak’a ve Ortadoğu’ya petrol için saldıracak, oradaki iç karışıklık 10 yıl civarı sürecektir.”
- “2015 yılında 3.dünya savaşı çıkacak. Çin-Amerika karşıtlarının yarattığı bu savaşın götürüsü çok yüksek olacak. Milyonlarca insan ölecek. Savaşın sonunda dünyada etnik kimlik, kültür kalmayacak. İnsanlar robotikleşme, üst kimliğe bürünme, tanrılaşma evresine girecek, daha az hastalanacak, daha uzun yaşayacak, doğru seçimleri daha rahat verebilecek.”
- “III. Dünya savaşı’ndan sonra ülkelerin toparlanması 20 yıl sürecek.”
(bkz:john titor)

- III. Dünya savaşının neyle yapılacağını bilmiyorum ama, IV. dünya savaşı taşlarla ve sopalarla yapılacak. (bkz:albert einstein)

- Amerika'nın Suriye'ye gönderdiği askerler ileriki noktada Rus askerleriyle karşılaşıp çatışmaya girerse Bir yanda (Rusya-Çin-İran) ittifakı diğer yanda (ABD-Türkiye- İngiltere ve koalisyon güçleri) ittifakının bulunduğu bir III. dünya savaşı meydana gelebilir. Bu çok düşük bir ihtimal olsa da oldukça korkutucudur. (bkz:ben)

@bosveryaaa linke basıp gitmeyi sevmeyenler için içeriğini ekliyorum.

Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hálá en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi..

* * *

Özgürlük hálá,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

* * *

Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağ’a taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

* * *

Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

* * *

Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hálá medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

* * *

Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...

* * *

Fazla geldiyse size, hürriyet, cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hálá önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ...’

Yazar: Süleyman Apaydın

Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nde tutsaklık günlerinden bir anı:
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? der.
Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
-Demek Nazım sizsiniz, der. Nazım’a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “gidebilirsiniz” der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
-Ömer Hayyam adını duydunuz mu? diye sorar. Müfettiş hemen atılır:
-Kim duymaz Hayyam’ı.
Nazım:
-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? diye sorar. Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür : “ Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak” der çıkar.
Müfettiş yaptı yanlışı anlar, Nazım’ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur.
(bkz:tarihteki muazzam ayarlar)

Salak saçma bir filmdir. Tek amacı anti-Türkiye propagandası yapmaktadır. Filmde Türk olarak gösterilen korkunç tipli gardiyanlar Türk bile değil.
Konusu da şöyledir, Uyuşturucu kaçırmaya çalışan bir turist genç Türkiye'de yakalanır ve hapse atılır sonra da hapiste buna daha önce yaşamadığı türden işkenceler yaşatılır ...
Tabiki filmde saçma sapan oğlancı vs karakterler var bunların hepsi de iğrenç tipli "sözde" Türkler ama tekrar ediyorum oyuncular Türk fln değil.

@Bortecine Josef Mengele ile ilgili şu paylaşımları okumanızı tavsiye ederim
http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/nazi-tibbi-deneyleri-201
http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/auschwitz-deki-yedi-cuceler-1224

ağzına sağlık

İlk 3'ümü sayıyorum.
Avustralya
Avusturya
Hollanda
3'ünü de varım diyorum.

@insearchofsunrise aynen katılıyorum. Kurtuluş savaşı ile ilgili düşündüklerime çok benziyor söylediklerin (bkz:kurtuluş savaşı gerçek midir?)

İlk defa İspanya İç Savaşında kullanılan oldukça etkili ve kısa sürede hazırlanan bir silahtır. bir cam şişe içerisine sülfirik asit ve benzin + parafinin koyulmasıyla hazırlanır.
İsim babası Sovyet Dışişleri bakanı Viyaçeslav Molotov'dur.
Viyaçeslav Molotov bir radyo programında "Biz, aç Fin halkına ekmek ve insani yardım atıyoruz, onları özgürleştirmeye çalışıyoruz" diyerek hem bombalama yapmadıklarını iddia etmiş hem de Finlandiya'ya girmelerini meşrulaştırmıştır.

Bunun üzerine Finlandiyalılar da Sovyet tanklarını etkisiz hale getirmek için buldukları şişelerin içerisine yanıcı madde koyup atmaya başlamışlardır. Bu yanıcı şişeleri tanklara fırlatarak savaşta üstünlük kurmaya başlayan Finler, Sovyet dışişleri bakanı Molotov'a "Biz de sana kokteyl ikram ediyoruz" demişlerdir. Tankları etkisiz hale getiren aslında molotof kokteyli değildir, onları etksizi hale getiren kendi petrol tanklarıdır. Savaş zamanı petrolü çok kısa sürede tanka yüklemek çok önemli bir konuydu. Bu nedenle tankların petrol hazneleri kolay ulaşılabilir yerleydi. Bunu keşfeden Fin'ler molotof kokteyllerini tankların petrol haznelerine fırlatarak dev Sovyet tanklarını etkisiz hale getirmişlerdir.
Türkiye'de Molotof kokteylinin bireysel kullanımında 8 yıla kadar, örgütsel kullanımında ise 12 yıla kadar hapis istemi kararına varılmıştır.
Kaynak: http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/molotof-kokteyli-481

II. Dünya savaşında da Sovyet işgaline uğramışlar hem Hitler'in hem de Stalin'in karşı karşıya geldiği nokta olmuşlardır. Molotof kokteylinin hikayesi de buradan gelmektedir. . Sovyetler Birliği Finlandiya'yı bombalarken Sovyet Dışişleri bakanı Viyaçeslav Molotov bir radyo programında "Biz, aç Fin halkına ekmek ve insani yardım atıyoruz, onları özgürleştirmeye çalışıyoruz" diyerek hem bombalama yapmadıklarını iddia etmiş hem de Finlandiya'ya girmelerini meşrulaştırmıştır. Bunun üzerine Finlandiyalılar da Sovyet tanklarını etkisiz hale getirmek için buldukları şişelerin içerisine yanıcı madde koyup atmaya başlamışlardır. Bu yanıcı şişeleri tanklara fırlatarak savaşta üstünlük kurmaya başlayan Finler, Sovyet dışişleri bakanı Molotov'a "Biz de sana kokteyl ikram ediyoruz" demişlerdir. Tankları etkisiz hale getiren aslında molotof kokteyli değildir, onları etksizi hale getiren kendi petrol tanklarıdır. Savaş zamanı petrolü çok kısa sürede tanka yüklemek çok önemli bir konuydu. Bu nedenle tankların petrol hazneleri kolay ulaşılabilir yerleydi. Bunu keşfeden Fin'ler molotof kokteyllerini tankların petrol haznelerine fırlatarak dev Sovyet tanklarını etkisiz hale getirmişlerdir. Molotof kokteylinin adı da buradan gelmektedir.
Kaynak: http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/molotof-kokteyli-481

ne filmdi be

“Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme, benim bile.. Bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın, onu korumalısın. İnsanlar, kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma. Git ve al, o kadar…” The Pursuit of Happyness filminde Will Smith'in canlandırdığı Chris Gardner'in oğluna verdiği öğüt

Çok mantıklı. Tabi ki bunu uygulamak için doğru sektör öngörüsü, ihracat pazarı yaratabilen bir dış işleri ve ticaret ekibi, öte yandan eldeki bütçeyi doğru kullanabilecek ve fizibilite yapabilecek eğitimli insanlar lazım.

ilk defa duyuyorum. çok şaşırtıcı

@machiavelli aynı görüşlere sahibim inşallah bu şekilde devam eder.

Dizisini pek bilmiyorum ben kendilerinden bahsedeceğim.
Dev cüsseli savaşçılardır, Avrupa'nın korkulu rüyası olmuşlardır. Silah olarak genellikle balta kullanırlar. 865 yılında Danimarka ve İsveç'ten yola çıkıp İngiltere'yi istila etmişlerdir. Sistemleri genellikle vur-kaç şeklindedir. Girerler yıkarlar, ganimetleri toplarlar ve çekilirler. Bazı tiplerine "aklını yitirmiş" denir bunlar kimyasal uyuşturucu kullanıp kendini savaş alanında kaybeder. Avrupa'yı resmen titretmişlerdir.

Osmanlı'da sevmediğim uygulamalar olsa da fethettikleri yerlerde uyguladıkları adalet her zaman takdire şayan olmuştur. Tüm Avrupa o dönemler keşfettikleri yerleri sömürürken, Afrikalıları köleleştirip zenginleşirken, Osmanlı gittiği yere refah getiriyordu. Bugün Türkiye Cumhuriyetine bağlı olmayan topraklarda bile (Bosna Hersek, Arnavutluk...) hala Osmanlı hayranlığı varsa veya Türklere sempati duyuyorlarsa bunun baş mimarı Osmanlı'nın onları sömürmesi değil, onlara adaletli davranmasıdır.

o adamda aslen tarihçi falan değil ama feci zengin bir adam bu nedenle de tarih sevgisini çok nadir bulunan kitap koleksiyonuyla doldurabiliyor. Kendisini çok iyi geliştirmiş tarih alanında

düşük seviyede alkol şart. Bu millet bu derdi başka türlü kaldıramaz.