-
Bu konuda mutlaka sözlük yazarlarının kendine has fikirleri ve görüşleri vardır. Ben bu konuda bilgi sahibi veya fikir sahibi kişileri dinlemek isterim. Sizce Amerika'nın ortadoğu projesi ne zaman başlamıştır ve nasıl şekillenmiştir? Ayrıca bu politikadaki km taşları hangi olaylardır?
-
Bu hikaye 1. Dünya savaşından öncesine dayanır. Amerikan siyonistleri II. Abdülhamid'e Filistin'i, Musul ve Kerkük'ü vermesi karşısında Osmanlı'nın tüm dış borcunu silmeyi teklif etmiştir fakat II. Abdülhamid bunu kabul etmemiştir.
Daha sonra Sevr antlaşmasıyla Ortadoğu'nun iplerini eline geçirecek olan İngiltere'ye bir Amerikan darbesi gelmiştir. Buradan sonra anlatacaklarım benim şahsi düşüncem ve çıkarımlarımdır.
Bolşevikleri destekleyen ve komünizmi oluşturan siyonistler Sovyetlere yardım etmeye devam etmişler. Amerikan dolarını da halen basmakta olan Rothschild gibi aileler Kurtuluş savaşında da hem askeri olarak hem silah olarak hem de bence kesinlikle maddi olarak destek verip Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına yardım etmişlerdir. O dönemin şartlarında İtilaf devletlerini sıfır ekonomi ile ülkeden kovmak hiç kolay birşey değil sivil örgütlenme ile olacak birşey hiç değildir kesinlikle ben ciddi bir maddi yardım olduğunu düşünüyorum. Ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulumu ve Sevr antlaşmasının iptali ile Ortadoğunun hakimiyeti İngilizlerin elinden gitmiştir. Burada Amerikan politikası başlamıştır. Fakat Atatürk yine bence bekledikleri gibi davranmamış ve I. Dünya savaşında kaybettikleri yerleri geri almaya başlamış, hatta Musul ve Kerkük'ü de hedeflemiştir. Türkiye'nin bağımsız ilerlemesini durduramayan siyonistler veya büyük aileler Atatürk'ü ne halk darbesiyle ne de ayaklanmayla indiremeyecekleri için yine bence öldürmüşlerdir.
Bu noktadan sonra Irak, Suriye ve diğer Arap ülkelerine bölünen petroller artık İngilizlerin kontrolünden çıkmış belirli bölgelere Chevron gibi Amerikan petrol firmaları yerleştirilmiştir. Herşey tıkırında gitmektedir bölgedeki terör örgütleri petrolü devletlerden daha ucuza çıkarmaktadır. Ta ki Saddam Hüseyin'e kadar. Saddam Hüseyin hem Kürtleri hem de Iraklıları kontrol edebilen bir eski CIA ajanı olduğundan dolayı Saddam Hüseyin'den petrolü almak kolay olmamıştır. Saddam Hüseyin petrole ambargo koymuş, dolarla değil altınla satmıştır. Amerikan ekonomisi altınla petrol alırsa çökeceğini bildiğinden tek çare Saddam'ı indirmişlerdir ve bu olaydan sonra o bölgede tekrar bir idari yönetim yerine karışıklık politikasını sürdürmüşlerdir. YPG'nin çıkardığı petrolü ucuza alan Amerika halinden memnundur. Fakat bu sefer de Suriye sorunu baş göstermiş Esad petrole yarı ambargo koymuştur bu sefer aynı idaresizlik politikası Suriye'ye uygulanmıştır. Arap baharı, Suriye İç savaşı, çeşitli terör örgütlerinin hepsi ABD'ye yaramıştır çünkü ABD hem silah satıp hem de petrolü her seferinde daha da ucuza satın almıştır. ABD'nin ortadoğu politikası karışıklıktan çıkar sağlamaktan ibarettir. -
@insearchofsunrise çok kritik noktalara değinmişsin. Sürece makro bakınca belirttiklerin oldukça mantıklı gözüküyor.
-
@insearchofsunrise aynen katılıyorum. Kurtuluş savaşı ile ilgili düşündüklerime çok benziyor söylediklerin (bkz:kurtuluş savaşı gerçek midir?)
-
@insearchofsunrise gerçekten mantıklı geliyor şuanda
-
Hatları gittikçe daha da belirginleşen ama yine de kimsenin "Birader sen de fazla oldun artık" diyemediği bir politikadır. Genel anlamda böl ve yönet esasına dayanır.
Amerika, aynı Afrika'da olduğu gibi bölgede güçlü bir devlet istemez ki bölge kaynaklarını daha kolay sömürebilsin. Bu nedenle de İran, Suudi Arabistan, Rusya normal şartlarda Amerika'nın işine hiç gelmeyen ama dönem dönem müttefik olmak zorunda kaldığı devletlerdir.
Bölgede Amerika'nın temsilcisi olarak İsrail bulunmaktadır. Tersi de düşünülebilir, AMerika'yı yöneten Yahudiler, yönettikleri ekonomik merkezi Amerika'da bırakmışlardır kendileri ise Ortadoğu'da yani kutsal saydıkları topraklardadır.
Bu konuda Suriye oldukça önemli bir kilometre taşıdır. Suriye'nin bölünmesi bizim için kabus günlerinin başlaması demek olur. Başına kim gelirse gelsin, ister Esad ister mesad her şekilde sınırları iç savaş öncesiyle aynı bir devlet olarak kalması gerekir. İzleyip göreceğiz gelişmeleri. -
Günümüz evanjalistlerinin ortadoğu politikası kan'dan ibarettir.
-
ABD nin ortadoğu politikası bölgedeki enerji ve hammadde kaynaklarına el atmak stratejik harekat açısından kolaylık imkanı sağlayabilecek değerdeki noktaları ele geçirmek.
Zaten dünyanın en büyük işletilebilir petrol rezervleri ortadoğuda değil mi?
Amaç petrole kavuşmak ekonomiyi geliştirmek ve dünyanın tek egemen gücü olmak.
Bunu yaparken de ABD nin çıkarlarını zedeleyecek en küçük bir hareket kan ve gözyaşına sebebiyet verir ki bugünkü Ortaduğunun tablosu gözyaşı ve yoksulluktur. -
Aslında Amerikanın orta doğu projesi Baba Bush ile başlamıştır.Demokrasiyi yaymak adı altında girilen ortadoğuyu aslında kendi leyhlerine ele geçirip kullanmak Amerikanın en kolay anlaşılabilecek hareketedir.Tüm dünyaya Asylum for the World adı altında Amerikanın en iyi ülke olduğu ve Nation of Nations yani Ulusların ulusu olduğunu kanıtlayarak dünya üzerinde ki tek süper güç olduğunu ilan etmiştir.Soğuk savaştan SSCB nin çöküşünü izlemiştir.Avrupanın artık Avrupa Birliğinin çürümüş politikasını göz önüne alarak ve gelecekte kullanılacak enerji kaynakları için şimdiden kendinlerine bir kazanım sağlamak için proje bazlı olan hareket Oğul Bush ile hayata geçmiştir.Dünya üzerinde bir stereotype yaratılmaya çalışılmış ve maalesef ki başarılı olunmuştur.Bu basma kalıp düşünce yavaş yavaş yerini bir algı operasyonuna ardında tam bir fikire bırakacaktır.On bir eylül saldıraları ile Müslümanlara karşı bir islamafobi oluşturuldu ve Tüm ortadoğu müslüman o zaman teroristlerdir ve onları ıslah etmek Amerikanın görevidir diyerek Amerika kolonizasyonuna devam etmektedir ve yakın gelecekte de devam edeceğini çıkarım yapmak çok zor değildir.
-
Herkesi poh pohla ve etkin bir güçün çıkmasını önle.
Bu konuda 2 sayfada toplam 11 adet üst yorum vardır.