insearchofsunrise
elektrik aşkı
En Beğenilen Yazar Sırası
:
1
Toplam Başlık Sayısı
:
164
Toplam Puanı
:
1051
Toplam Giri Sayısı
:
604
Bu Ayki Puanı
:
26
En Aktif Yazar Sırası
:
1
Yggdrasill
bjornzkan
Asgard
Asgard, gökyüzünde bulunan, norse tanrılarının çoğu tarafından korunan ve Odin ile Aesir kraliçesi Frigg'nın yönettiği dünyadır. (frigg iskandinav mitolojisindeki güzellik tanrıçasıdır ve ingilizcedeki cuma(friday) frigg'den gelmektedir) Asgard da çoğu tanrının kendi mekanı bulunması ile birlikte genel olarak savaş tanrılarından oluşan Aesir'in mekanıdır.
asgard'tan midgard(ölümlüler dünyası)'a gökkuşağından bir yol vardır ve savaşta ölen vikinglerin bu yolu katederek asgardın içindeki valhalla'ya(cennet) gireceğine inanılmaktadır.
Asgard'tan midgard'a uzanan yol
heimdall ise asgard'ın bekçisidir ve 9 dünyayı da izleyebilecek gözleri olduğuna inanılmaktadır.
Heimdall(temsili)
Preveze Deniz Savaşı
DonQuixote
savaş öncesi: kısaca özet geçecek olursak akdenizin bir türk gölü haline gelmesiyle telaşa düşen bazı avrupa devletleri (ispanya, ceneviz, venedik, papalık ve malta şövalyeleri) zaten ispanya ve kutsal roma imparatoru olan v. karl (şarlken) ve papa iii. paul'un önderliğinde bir donanma topladı. donanmanın başında dönemin ünlü amirallerinden andrea doria getirildi. haçlılar, yaklaşık 600 gemi, 2500-2600 civarı top ve 60.000e yakın askerden oluşan müthiş bir kalabalık toplamıştı.
osmanlı donanmasında ise 122 gemi, 350-400 civarı top ve 11.000e yakın karışık asker vardı. ancak osmanlı'nın bir avantajı seydi ali, salih ve turgut reis gibi döneminin ve akdenizin en iyi denizcilerine sahip olmasıydı.
bunun yanında osmanlının bir takım donanımsal üstünlükleri de vardı. mesela haçlı gemilerinin menzillerine girmeden top atışı yapabilme, kadırgaların büyük kalyonlara göre manevra kabiliyetinin çok daha fazla olmasıydı.
savaşın başlaması: barbaros hayrettin paşa osmanlı gemilerini 'y' şeklinde konuşlandırarak (başta barbaros hayrettin paşa, sağ da salih reis, solda seydi ali reis ve arkadan da turgut, murat ve sadık reislerin desteği) düşman donanmasını bölmek ve uzak tutmak niyetindeydi.
haçlılar ise sayıca üstün olmalarına ve dayanıklı kalyonlarına güveniyordu. venedikli komutan andrea doria ise, venedik ve papalık gemilerini önden ilerletip, ispanyol ve ceneviz gemilerini de arkalarından destek olarak gönderecekti. rüzgarın da desteğini alan haçlı donanması hızla ilerleyerek osmanlı donanmasının yanına kadar yaklaşmıştı. osmanlının uzak tutma planı işe yaramayacak gibi olsa da, haçlıların rüzgar desteğini kaybetmesiyle neredeyse tüm hızlarını ve manevra kabiliyetlerini kaybeden ağır kalyonlar işe yaramaz bir şekilde osmanlı donanmasının dibinde kalmıştı. eline geçen bu fırsatı iyi bir şekilde değerlendiren barbaros hayrettin paşa, haçlı donanmasını ortasından yarıp ikiye böldü ve bir kısmını çember içine alıp batırdı ve ele geçirdi.
geri çekilmeyi başarabilen gemiler koflu adasında toplanıp, yeni bir savaş düzeni aldılar. bu sefer ağır ve büyük gemileri kalkan olarak kullanacaklardı, o yüzden ağır kalyonlar ilk sırada, kadırgalar ikinci sırada, diğer küçük gemilerde üçüncü sırada olacak şekilde bir savaş düzeni ile ilerlemeye başladılar. amaç hem küçük gemileri korumak, hem de ağır topları da aktif bir şekilde kullanabilmekti. ancak top menzilleri bir hayli uzun olan osmanlı donanması daha haçlı donanması ilerlerken topa tutmaya başlamıştı. hem çok kalabalık olmasından dolayı hemde bir çok milletten oluştuğundan koordinasyonu sağlayamayan haçlı donanması bir süre sonra kontrolü kaybederek dağılmaya başladı. ağır kalyonları kuşatarak ele geçirilince andrea doria yardım edemeden geri kaçmak zorunda kaldı.
denizcilik tarihimizde ki sayılı başarılardan birisidir. barbaros hayreddin paşa gibi büyük denizcilerimiz maalesef osmanlı da denizcilik kültürünü tam olarak oturtamamış, donanmanın bu başarılarının devamı sağlanamamıştır. 1700-1800lerde rusyayla bile doğru düzgün mücadele edemiyoruz denizde. bir de 17-18. yüzyıl da ispanyol, fransız ya da ingiliz kraliyet donanması gibi zamanının en büyük donanmaları ile karşılaştırılınca "nasıl da gözardı edilmiş, yazık" diye içinden geçirmeden edemiyor insan.
Yggdrasill
bjornzkan
Vanaheim, kelime olarak Vanir Diyarı anlamına gelmektedir bu yüzden ilk olarak vanirleri tanıtmak isterim.
Vanirler, Aesir ile birlikte iskandinav mitolojisindeki ikinci
tanrı kabilesidir. Sağlık, Bereket ve Büyü konusunda yetenekleri vardır
Bilinen vanir tanrılar ise Njörd ve kızları Freyr ile freya'dır.
Vanaheim, Vanir tanrılarının mekanıdır. Vanir tanrıları genellikle doğa, bereket, büyücülük ve geleceği görme yetenekleri ile tanınırlar. Hakkında fazla bilgi olmamakla beraber diyarın tam tasviri de yapılamamaktadır.
Aesir'ler ile yapılan savaşta yenilmişler ve Aesir'in alt kabilesi olmuşlardır
Bereket tanrısı Njord ise bu savaşın sonucunda kızları freyr ve freya doğuya giderek Aesirlerin
esiri olmuştur. Bu sebeple Vanaheim'in Asgardın batısında bir yerde olduğu düşünülmektedir.
Bir hikayeye göre Tanrılar tanrısı odin Gagnráðr adını alarak
bilge dev Vafþrúðnir'e gider ve bir soru sorar. Soru ise Tanrı Njörd ün nereden geldiğidir.
eğer doğru yanıtlarsa Vafþrúðnir birçok tapınak ile ödüllendirilecektir
Bilge dev Vafþrúðnir Tanrı njörd ün vanir diyarı (Vanaheim) geldiğini söyler ve
kanıt olaraksa aesir-vanir savaşını gösterir ve njörd'ün aesir'lere esir olduğunu söyler
ve bir kehanet ortaya atarak Ragnarok(kıyamet) günü Njördün esaretten kurtuluacağını
ve bilge vanir olarak geri geleceğini söyler
Yggdrasill
bjornzkan
İskandinav mitolojisinde ölümlülerin yaşadığı dünya olan Midgard, kelime anlamı olarak orta dünya'yı ifade etmektedir. Bu adı almasının sebebi dünyanın ortasında bulunmasıdır. Daha önceki asgard bölümünde bahsettiğim üzere Asgard ve midgard arasında gökkuşağından bir yol vardır (bifrost). iskandinav mitolojisine göre Tanrılar Dev Ymiri kesmişlerdir ve etinden toprakları, kanından okyanusları kemiklerinden dağları, dişlerinden yamaçları, saçlarından ağaçları ve beyninden ise bulutları yaratmışlardır. Güneş, ay ve yıldızların ise Ymirin iskeletinden ayrılan kemiklerinden oluştuğu rivayet edilmektedir. Midgard ise, dünyayı tanrılar tarafından jotunheim devlerine karşı korumak için Dev Ymir'in kaşlarından yapmıştır.
Ayriyetten, Midgard'ın etrafı aşılamayacak bir okyanus ile kaplıdır ve bu okyanusta Jörmungandr(Midgard Yılanı) bulunmakta. Jörmungandr hakkında konuşacak olursak;
Jörmungandr, Odin'in kan kardeşi olan kötülük tanrısı loki ile dişi dev angrboda'nın çocuklarından biridir. Jörmungandr o kadar büyümüştür ki dünyayı sarmalamış ve kendi kuyruğunu yemiştir, diğer bir adı olan dünya yılanı'nı buradan almaktadır. baş düşmanı babasının üvey kardeşi olan thor'dur. bir rivayete göre jörmungandr kurtulduğunda dünya sona erecektir. diğer bir rivayete göre Ragnarok(kıyamet) günü Jörmungandr kurtulacak ve gökyüzünü zehirle kaplayacaktır. Thor, uzun bir kavganın ardından Jörmungandr'ı öldürecek fakat thor, jörmungandr tarafından zehirlenecek ve bu zehir okadar etkili ki, thor, sadece 9 adım attıktan sonra ölecektir.
Bu kavgadan sonra mi
Thor ve Jörmungandr'ın kavgası.
Ayriyetten Jörmungandr tarihteki Ouroboros(kendini yiyen yılan) örneklerinden biridir.
Abbas İbn Firnas
sotarih
İbn Firnas'da birçok alanda çalıştı, kimya, fizik, astronomi okudu. Astronomi tabloları hazırladı, şiir yazdı, el-Makata adlı saati tasarladı.
Kaya kristallerini kesme yöntemini geliştirdi. O zamana kadar sadece Mısırlılar kristal kesmeyi biliyordu. Bundan sonra, İspanya Mısır'dan kuartz ihracını bıraktı.
Güneş ve gezegenleri hareket halinde gösteren bir Plenatarium da yapmıştı. Bilgin bu cihazla yıldızlarla birlikte bulutu ve şimşekleri de inceliyordu.
Ünlü bilgin ayrıca kendisine has metodlarla bir kısım taşlardan mükemmel cam imal etme usûlünü keşfetmiş, cam sanayiinin de öncüsü olmuştu.
Ayrıca düzeltme kabiliyeti olan camı keşfederek gözlüğün mucidi olduğu kabul edilir.
Bilgin İbn-i Firnas'ın aynı zamanda İslâm musıkîsinin İspanya'da topluma mal edilmesini sağlamıştır.
Libya'da onun onuruna posta pulu basıldı. Irak'ta Bağdat Uluslararası Havaalanı'nda onun anısına bir heykel dikildi. Bağdat'ın kuzeyinde İbn Firnas Havaalanı'na onun adı verildi. Ay üzerinde güneybatıda King ve Ostwald Kraterlerine yakın bir yerde 89 km çapındaki bir kraterin adı Abbas Ibn Firnas Krateri diye isimlendirildi.
Korkunç İvan
sotarih
Rusyanın modern gücünün üssü..Korkunç İvan ve Rusya' yı Rusya yapan bir Sibirya...
yavuz sultan selim neden küpe taktı
olric
1.rivayet
herkesin bildiği mısır seferinde kölenin kulağında görüp allah'ın kölesiyim diyerek takmasıdır
2.rivayet
henüz şehzade iken lalasının bir hatası yüzünden sultan selimin kulağını çekerek 'bu senin Kulağına küpe olsun bir daha hata yapma' der ve bunu hatırlamak için küpe takar
3.rivayet
şah ismail ile yaptığı savaş sırası onun kulağın keser ve onun kulağındaki küpeyi zafer simgesi olarak takar
(bilindiği gibi yavuz sultan selim takı ve süse fazla değer vermeyen bir padişahdır)
Osmanlı Devleti'nde Bir Venezuellalı Komutan
sotarih
Rafael de Nogales Méndez
1914 eylülünde, I. Dünya Savaşı'nın çıkmasını takiben Avrupa'ya gitti. Başarısızlıkla sonuçlanan Belçika ve Fransa adına savaşma isteklerinin ardından Bulgaristan'da Alman Ataşemiliteri Binbaşı Colmar von der Goltz ile aynı ülke nezdindeki Osmanlı Ortaelçisi Fethi Bey'in girişimleri sonucunda, yabancı askerî uzman olarak 1915'in ocak ayında İstanbul'a geldi. Şubat ayında 3. Ordu'ya atanan Nogales, 12 Şubat 1915'te Doğu Cephesi'nde savaşmak üzere yola çıktı. 1915'in nisan ile mayıs aylarında gerçekleşen Van İsyanı sırasında, bölgedeki jandarma birimlerine atandı. 1917'den itibaren görev yaptığı Sina ve Filistin Cephesi'nde, 3. Süvari Tümeni'nin emrine verildi. Osmanlı Ordusu'nda 1919 yılına kadar önce yüzbaşı, sonraları ise binbaşı olarak görev yaparken; kendisine Colmar von der Goltz tarafından Harp Madalyası, Müşir Abdullah Paşa tarafından ise Kılıçlı Mecidi Nişanı verildi.Ayrıca kendisine Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm tarafından Demir Haç madalyası verildi.
sözlükteki yazarların oldukça kaliteli olması
celikbey
Avrupanın İnteraktif Tarih Haritası
bjornzkan
Avrupaya insan göçü
Avrupaya ilk insan girişi yaklaşık 50.000 yıl önce orta doğu yoluyla afrika'dan oldu. milattan önce 10.000'e kadar kıtanın çoğuna yayıldılar. Avrupalı insanlar türdeşti geniş bir ağ biçiminde
farklı kabileler halinde yaşıyorlardı fakat henüz uluslara bölünmemişlerdi. Onları asyalı ve afrikalı akrabalarından ayıran tek şey soğuk iklime bağlı olarak genetik değişme gösteren derileri, yani deri pigmentasyonuydu.
Tarım Devrimi
Tarım, orta doğu'dan yunanistana yaklaşık olarak milattan önce 7000 civarlarında yayıldı. avrupanın geri kalanına ise milattan önc 2000 e kadar yayıldı. Bu yayılma nüfus patlaması, ortak ticaret ve toprak sahipliği kavramları ile sonuçlandı
Minos Medeniyeti (MÖ 2700-1450)
Girit adasında oldukça gelişmiş bir toplum. üretim ve ticaret ile uğraşmışlardır.
eşit varlık dağılımını ve kadın-erkek eşitliliğini destelemişlerdir.
Minoa medeniyeti, sebebi bilinmemekle birlikte 1450 yılında grekler tarafından yıkılmıştır.
Grekler
M.Ö 1450
Grekler girit adasını işgal ederek minos medeniyetine son verdi. 1125 yılındaki kıbrıs adasının işgali ile bu iki ada kalıcı olarak kültür ve genetik hatlar itibariyle grek kültürüne asimile edildi.
M.Ö 1500
Antik grek kültürü ve dili, grek etnik grubunu şekillendiren ön-hint-avrupa dil ailesinin güney balkan yarımadasında kollara ayrılmıştır.
M.Ö 1100-750 arası Grek Karanlık Çağı
Gelişmiş grek medeniyeti savaş istilası ve açlıktan dolayı yıkıldı. şehir devletlerinden sofistike grek medeniyeti ufak köylere dönüştü. Sanat, yönetim, akademi tarım ve ticaret gibi uğraşlar oldukça geriledi.
Yunanlılar neden avrupanın en sofistike medeniyeti oldu?
Gelişmiş medeniyetler olan günümüz türkiye sınırlarında kurulmuş hitit medeniyeti ve günümüz suriye-mısır sınırları içinde kurulmuş fenike medeniyetine yakın olmaları. Akdeniz'in doğu kıyılarındaki vereketli topraklar yunanlıların büyük ve çeşitli kültürlerle iletişim içerisine girmesine olanak sağladı. Nerede ticaret yapmışlarsa oralarda birşeyler öğrenmişler ve kendilerini büyük bir gelişim sürecine itmişlerdir.
Kazıklı Voyvoda
Enigma
Bu kişinin önemi Kont Drakula'nın tam olarak da bu adam olmasıdır.
Babasının adı II. Vlad diğer adı ise Drakul'dur bu nedenle kendisine de Dracul'un oğlu anlamına gelen Druculea denmiştir. Buradan da Drakula türemiştir.
Osmanlı sarayında rehin tutulan bu vatandaş daha sonradan Fatih Sultan Mehmed'in aracılığyla Eflak Beyliğine gönderilmiştir. Burada vali olan Drakula, Osmanlı sayesinde tekrar ele geçirilen ülkesine geri döndüğünde Osmanlıya sadık kalacağına söz vermişti. Fakat kanı bozuk arkadaş gidip oradaki milliyetçilik akımından etkilendi. "Sen Drakul'un oğlusun bu topraklar senin kendine gel milletine sahip çık" sesilerine ayak uyduran Drakula, gizliden Macaristan ile anlaşma yaptı ve Osmanlı'ya karşı savaştı.
1459 yılındanda Osmanlıya vergi ödemeyi reddetti sonra da Karadenize kadar ilerledi. 20 binden fazla Osmanlı askerini öldürdü.
Kazıklı namını ise burada aldı. 20 binden fazla Osmanlı askerine kazığa geçirerek öldürdü.
Kazığa geçirdiği kişilerin kanlarını da daha sonra şarap kadehinde içtiği söylenince hakkında vampir olduğu iddiaları çıktı.
Öyle bir psikopattı ki 5 km boyunca Eflağın girişine kazıklar çaktırtıp öldürülenleri kazıktan çıkarmadı. Eflağa girmek isteyen askerler bu kazıkların arasından geçmek zorunda kalıyordu ve 5 km boyunca bu manzarayı gören askerlerin psikolojisi allak bullak oluyor kendilerini korku basıyordu.
Drakula bir ara Fatih Sultan Mehmet'i de zehirlemek istedi ama başarılı olamadı.
1462'de Eflak yeniden Osmanlı'nın himayesine girdi bu sırada Drakula topuk yaparak Macaristan'a kaçtı oradan yardım istedi, o dönem Osmanlı'yı tanıyan macaristan yardım talebini kabul etmeyince sürgüne gönderildi. 1474'te sürgün dönemi bitti. 76'da yine azdı Eflak'ı ele geçirme planları yaptı. En sonunda da yakalanıp kafası kesildi ve Fatih Sultan Mehmed'e gönderildi.
Bu vatandaş günümüzdeki Kont Drakuladır işte. Romenlerin kahramanıdır.