insearchofsunrise
elektrik aşkı
En Beğenilen Yazar Sırası
:
1
Toplam Başlık Sayısı
:
164
Toplam Puanı
:
1051
Toplam Giri Sayısı
:
604
Bu Ayki Puanı
:
26
En Aktif Yazar Sırası
:
1

insearchofsunrise Sözlük Seceresi

  • tubitak'ın kurbağalı dere için tehlikesiz raporu vermesi

    Yanından geçerken nefes alamadığımız özellikle yaz aylarında kadıköyü b*k kokusunun sarmasına neden olan kurbağalı dere için Tübitak "tehlikesiz" raporu verdi.
    Raporda kurbağalı derede içme suyuyla aynı derecede oksijen bulunduğu ifade edildi.
    Ayrıca dere dibinde oluşan balçık da "tehlikesiz atıkmış"

    Bunun üzerine de Kadıköy belediyesi bir damacana kurbağalı dere suyu hazırlayıp, o raporu imzalayanın evine gönderelim de içsin diye resmi twitter hesabından tweet attı.
    Buradaki nüans şudur ki tek gurur kaynağımız AR-GE yapan tubitak da satın alınmış hatta tamamen bitmiştir.

    Ülkecek geçmiş olsun...
    0 0
  • samuray

    resimde gördüğünüz gerçek bir samuray ekibidir.
    Samuraylar soylu bir asker sınıfıdır ve toprak kavgaları sonucunda doğmuşlardır. Tarımın ana kazanç kalemi olduğu dönemlerde Japonya'nın da kısıtlı bir kısmının tarıma el verişli olması toprak kavgalarını doğurmuş bu kavgalar sonucunda en iyi kılıç kuşanan en fazla tarlaya sahip olmuştur. Samuraylar bilgili, ölüm korkusunu yenmiş, kendilerine özel kılıçları olan, buşido felsefesini benimsemiş kişilerdir. Genellikle efendilerine bağlıdırlar ve üstün sadakat örneği gösterirler.
    Ninjalar ise yozlaşmış samuraylardır. Eskiden samuray olup da ihanet sonucunda efendiler tarafından dışlanmış kişilerdir.
    12.yy'da başlayan bu kültür 1876 yılında İmparator Meji tarafından ortadan kaldırılmıştır.
    0 0
  • Jön Türkler

    Genç Osmanlılar olarak da adlandırılan Jön Türkler, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde ortaya çıkmış ve II. Abdülhamid'i hedef almış bir topluluktur.
    Önceleri muhalif olarak başlayan grup yurtdışı desteğini de alarak belirli bir süre yönetimi de ele geçirmişlerdir.
    Çek etnik bir cemiyettir ve siyasi birliği yoktur aslında. Tek amaçları muhalif olup yönetime müdahale etmektir. Avrupa'da olan Osmanlılar oradan basın yoluyla Osmanlı'yı ve II. Abdülhamid'i eleştirmeye başlamış ve burada aslında herşey şöyle iken II. Abdülhamid size şu şekilde yanlış yapıyor hakkınızı yiyor şeklinde alttan alttan gazı vermişlerdir.
    Sonra da bildiğiniz gibi II. Abdülhamid'i tahttan indirmeyi başarmışlardır.
    0 0
  • Gedik Ahmed Paşa

    Gedik Ahmed Paşa, Fatih Sultan Mehmed'in hükümdarlığında 2 seneliğine sadrazamlık yapmış kişidir. (1474-1476)
    Oldukça başarılı bir geçmişi ve zaferleri olan Gedik Ahmet Paşa da egosuna yenilenlerdendir.
    Mesela 1476'da İşkodra seferi ile görevlendirilmiş fakat kendisini oldukça üstün gördüğünden bu sefere gitmeyi reddetmiştir. Ardından da vezirazamlıktan çıkarılmış ve Rumelihisarına hapsedilmiştir. 1478'de serbest bırakılmıştır. Bu sefer de Kaptan-ı derya ilan edilmiş ve seferlere çıkıp fetihler gerçekleştirmiştir.
    1481'de II. Bayezid ve Cem Sultan arasındaki çekişmelerde Cem Sultan'ı desteklediğini gizleyememiş ve bu nedenle hapse atılmıştır.
    Bunun üzerine de bu sefer kapıkullara ayaklanmış ve Gedik Ahmed paşa serbest bırakılmak zorunda kalmıştır.
    18 Kasım 1842'de ise Edirne'deki Yeni Saray'da verilen ziyafet sonrasında kendisine siyah kaftan giydirilip boğularak öldürülmüştür. Bunun üzerine yeniçeriler Edirne Subaşını öldürmüşler fakat çıkardıkları isyan çok uzun sürmemiştir.
    0 0
  • Rus Savaş Uçaklarının Şamı Bombalaması

    Rus savaş uçakları Şam'ı bombaladı, 50 sivil öldü 200 sivil yaralandı.
    İyice azıttı bunlar yazık günah o vatandaşlara...
    http://aa.com.tr/tr/dunya/rus-jetleri-samda-sivilleri-vurdu-50-olu-200-yarali/490318
    0 0
  • yıl dönümünde kubilay

    Kurşunların tahtadan olduğunu görüp de "İman dolu kalbe kurşun bile işlemez" diye şov yapan şeyhlere kurban giden şehidimizdir.
    0 0
  • Junkers A20

    Sitenin facebook sayfasından aldığım gibi yapıştırıyorum. Oldukça güzel bir bilgi.

    1.Dünya Savaşı sonunda imzalanan Versay antlaşması gereği Almanya’da savaş uçağı yapımı yasaklanmıştı. Bu nedenle de Alman Junkers firması yurtdışında uçak üretme yolları aramaya başladı.

    Bunun neticesi olarak Ruslarla birlikte Moskova yakınındaki Fili kasabasında bir uçak üretim tesisi kuruldu. Buna ilaveten Türkiye’de de havayollarının kurulması için çalışmalar başlamıştı.

    İlk havayolu çalışmalarını başlatmak üzere 1925 yılında Türk Hükümeti Junkers ile bir anlaşmaya vardı. Aynı yıl içinde de tecrübe seferleri başladı. Buna paralel olarakta Junkers firması ile Türkiye’de uçak üretimi üzerine görüşmeler başladı.

    Alman hükümetinin de desteğiyle 1925 Ağustos’unda bir kontrat imzalandı. %50’si Hugo Junkers’e %50’si Türk Hükümeti’na ait olmak üzere Kayseri’de kurulan bu şirkete TOMTAŞ adı verildi. Sözleşme gereği Junkers Kayseri’de bir motor imalat tesisi kuracak, Türk Hükümeti de savaş uçaklarını Tomtaş’tan satın alacaktı.

    40 yıllık bir süre için geçerli olacak bu anlaşma gereği Kayseri’deki fabrikanın kapasitesi yılda 250 uçak olacaktı.

    Junkers Kayseri’de dört adet hangar yapacaktı. Ancak bu hangarlardan 1927 yılına kadar ikisi gerçekleşebildi. Ancak Junkers’in iddialarına göre Türk Hükümeti gerekli sermaye ödemelerinde gecikince 1928’in Mart ayında sözleşme feshedildi ve Junkers Türk havacılık sahnesinden çekildi.

    Ancak bu 3 senede Junkers 20 adet silahsız A20 uçağını ilk parti 1925 Mart’ında, ikinci parti 1926’da olmak üzere teslim etmişti. Bu uçaklardan kaç adedinin A20W tipi kızaklı deniz uçağı olduğu bilinmemektedir. Eldeki fotoğraflara göre asgari 3 adet A20W geldiği bilinmektedir ancak bunların da seri numaraları bilinmemektedir.
    Bu uçaklara Kayseri’de Madsen makinelı tüfekleri ve bomba kızakları takıldı. Bu uçaklara ilaveten 45 adet A20 de Junkers’ten gönderilen parçalarla Kayseri’de üretildi. Resimdeki uçaklar da Kayseride üretilen Junkers'lardır.

    Kaynak: tayyareci com
    0 0
  • Bir ülkenin hükümdarı olsanız nereyi fethetmek isterdiniz?

    Afrika ama sömürmeden. Elmas desen ordan çıkıyor, kahve desen ordan, pamuk desen ordan, meyve desen oradan, kakao desen oradan her verimli şey oradan ama maalesef halk sefalet içerisinde. Oradaki insanlara Avrupalı bir insanın aldığı maaşı versen bile ülkeni zengin edersin bu kadar sömürmek direk zalimlik.
    0 0
  • Milli Füze

    Savunma Sanayi Müsteşarımız İsmail Demir'in ifade ettiğine göre 2006 'dan 2015'in sonuna kadar süren füze ithalatı ihalelerinde son nokta ihalenin kapanması oldu.
    Çünkü İsmail Demir, milli füze üretileceğini açıkladı.
    Bunun sebebi ise ithal edilecek teknolojinin yurtdışına bağımlı olması ve bu nedenden dolayı her 3-4 yılda bir ithal edilen ülke tarafından modernizasyon ve optimizasyon ihtiyaçlarının karşılanma gereksinimi gösterildi. Öte yandan diğer gerekçe ise yetersiz caydırıcılık olarak belirtildi.
    Yani Demir'e göre ithalatı yapılan füzeler savunma amaçlı ve caydırıcı değil.

    Bu nedenle de Türkiye saldırı odaklı füzeler üretmeye karar verdi. Bakalım önümüzdeki günlerde türkiye elinde bulundurduğu füzeler nedeniyle ortadoğu ülkeleri ile bir kriz yaşayacak mı? Öte yandan NATO şaşkın vaziyette daha net bir tepki vermediler.
    0 0
  • Kaddafi Neden Öldürüldü?

    0 0
  • İtalyanlar neden tek kurşun atmadan Anadoluyu bıraktı ?

    Tabi ki bu konuda hepimiz gibi ben de şu iki sorudan yola çıkıyorum
    * Kurtuluş savaşındaki sivil örgütlenmeye gelen maddi destek nereden geldi?
    * Maddi destek veren yer neden verdi?
    Ben bu soruların cevaplarını ararken o dönemlere gitme ihtiyacı duyuyorum. Keza zaten İncirlik üssünün inşası bile 1950'lere dayanır.
    1923-1938 arası zaten Atatürk'ün planlanan şekilde hareket etmemesinden kaynaklıdır diye düşünüyorum, bu nedenle de belirttiğim gibi öldürüldüğünü düşümüyorum o neden 1938'e kadar ABD'nin veya ulusal şirketlerin direk etkisini bu dönemde göremeyiz. 1940'dan sonra ABD etkisini ülkemizde görmek konusunda hem fikiriz zaten.
    Kurtuluş savaşından Atatürk'ün maddi destek aldığı aşikar, diğer desteklerin zaten Bolşeviklerden geldiğini kaynaklı olarak biliyoruz. Bu yol üzerinden bir neden sonuç ilişkisi yaparak maddi desteği vereni ve amacını sorgulayınca bu sonuçlara "bence" çıkıyorum. Tabi bu konu üzerine beyin fırtınası yapmak lazım. Bilmediğimiz birçok şey vardır arka planda ancak neden-sonuç şeklinde ilerleyerek belki bazı sonuçlara kendi aramızda ulaşabiliriz
    0 0
  • Bir Big Mac İçin Türk'ün 3 saat 52 dk Çalışması Gerekirken Finlandiyalının 16 dk Çalışması

    @gimli ne yapılabilir aslında biliyor musun? Sana bir yaşadığım anektodu paylaşayım.

    2010 yılında İsviçre'nin Zürih kentine bir iş toplantısına gitmiştim. Neyse toplantıları yaptık akşam yorgun argın otele geldim, yemekten önce biraz lobide oturdum. Gözüm televizyona takıldı, haberlere baktım ve dikkatimi birşey çekti "Ağlayan yok" daha sonra resepsiyoniste sordum: "İlgimi çekti de yarım saattir haberlere bakıyorum ağlayan birisi yok. Hepiniz çok mu mutlusunuz?"
    Resepsiyonist gülümseyerek: "Hayır. İsviçre'de ağlayan birisini televizyonda göstermek yasaktır. Duygu sömürüsü üzerinden kitleleri ikna etme yöntemi olarak algılanır" dedi.

    İşte o zaman Avrupa'da adam kayırmanın veya insanı salak yerine koymanın mümkün olmayacağını anlamıştım.

    Şimdi ise gelelim 2016'ya. Hükümet yetkililerini bile bazen televizyonda ağlarken görebiliyoruz. Demekki bir faydası var gerçekten ağlamanın.

    Onun yanında arz talebi doğurur onu da unutmamak lazım. Esra erollar Acunlar neden bu kadar büyüyor ve her şeye karışan rtük Adnan hocanın programına ya da evlilik programlarına karışmışyor.

    Sebebini ben söyleyeyim, insanları uyuttuğu için. Bir ev hanımının ev işlerinden geriye kalan 4 saati olduğunu düşünürsek o da evlilik programına gidiyor. Bu kadın nasıl cahil kalmasın şimdi?

    Bunlar olmasa ne yapacak peki, ya kitap okuyacak, ya gazate belki belgesel bile izleyecek.

    Yapılması gereken de şudur: Toplu etki yöntemleri ülkede hükümet harici gerçtekten tam bağımsız kurumlar tarafından denetlenmeli. Hükümet bile medyayı ele geçirememeli. Sen 5 kanalın 5 inde de evlilik programı yayınlatırsan tabi ki millet evlilik programı izler. 5'inde belgesel yayınlat bakalım 1 ay sonra ne oluyor? Göreceksin ki herkes belgesel izliyor olacak. Ya da televizyonu kapatıp kitap veya gazete okuyor olacaklar.
    0 0
  • En Kaliteli Savaş Aracı

    Tabiki olağan üstü özelliklerde savaş uçakları icat edilmiş olsa da benim için Tiger II'nin başka bir yeri vardır.
    Tiger I'in zırh kalanlığına ve Panther'in zırh eğimine aynı anda sahip olan bir tank düşünün. 70 ton ama bir o kadar da atak ve manevra kabiliyeti yüksek.
    2500 m den Amerikan yapımı M4 Sherman'ı 1200 metreden ise her düşman tankını imha edebiliyor.
    Tam bir tankçı rüyası
    0 0
  • Susurluk Kazası

    1996 yılının Kasım’ında Susurluk Uçakyolu mevkiinde Mercedes S600 bir lüks araç önünde ilerleyen kamyona arkadan çarpar. Bunun üzerine araçtaki 3 kişi ölür 1 kişi de yaralanıp hastaneye kaldırılır.
    Buraya kadar herşey normalken araçta ölen 3 kişinin kimliklerinin belirlenmesi tüm Türkiye'yi şoka uğratır.
    Kazada ölen kişiler İstanbul eski Emniyet Müdür Yardımcısı olan Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay adına düzenlenen kimlikle dolaşan Abdullah Çatlı ve sevgilisi Gonca Us'dur.
    Yaralı kişinin de DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak olduğu tespit edilince işler daha da karışır.
    Bu olay o dönemlerde devlet ile mafyanın nasıl iç içe ülkeyi yönettiğini gözler önüne sermiştir.
    0 0
  • White's Gentelman Club

    1693'te kurulan White's Gentelman Club adından da anlaşılabileceği üzere bayanların veya sıradan vatandaşların giremediği bir gizli kulüp. 320 yılı aşkın tarihiyle dünyanın en ünlü baylar kulübüdür ve sadece sosyetenin en üst düzey isimleri kabul edilir. Bugüne kadar sadece Birleşik Krallığın başbakanı James Cameron tarafından kendi konservatizm görüşlerine aykırı olduğu sebebiyle reddedilmiştir. Buradaki üyeleri kumar oynarken, sık sık sarhoş olurken görmek mümkün fakat daha önce de belirtildiği gibi buraya girmek imkansıza çok yakın.
    Kaynak: http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/kesinlikle-giris-izninizin-olmadigi-dunyanin-en-gizli-15-yeri-431
    0 0
  • Atatürk'ün Ölüm Nedeni

    Ben şahsen komplo teorilerine de mümkünluk veriyorum. Belirli nedenlerden dolayı öldürülmüş de olabilir.
    0 0
  • Türkiye'de Neden Azınlık Milliyetçiliği Var

    Bu konuda bu zamana kadar yapılmış ve beni en çok tatmine den açıklamayı geçen gün bir akademisyenden dinledim.

    Kendileri şu şekilde bir ifadede bulundular: Amerika gittikten 1 sene sonra Amerikalı oluyoruz değil mi? Amerika'da yaşıyorsan ve hayatını orada devam ettireceksen yurtdışında sana nerelisin diye sordular mı Amerikalıyım ben diyoruz. Aynısını Çinliler de yapıyor. Adamın gözü çekik nerelisin diye soruyorum Amerikalıyım diyor.

    Neden? Çünkü Amerika Türkiye'den de Çin'den de daha karizmatik duruyor. Güçlü ülke olmanın verdiği bir sosyolojik etkidir bu. Zimbabwe'deki bir Amerikalı 20 yıl da geçse Amerikalıyım der bu nedenle.

    Türkiye'deki azınlıkların da ulus benliğini benimsememeleri bu yüzden. Güçlü ülke olamamızdan. Ekonomik ve Siyasal anlamda bir Amerika olmadığımız için Türk'üm demenin uluslararası platformda avantajını yaşamadıklarından kolayca milliyetçilik akımından etkilenebiliyorlar, hem direkt hem de dolaylı olarak.

    Not: Akademisyen sonuna kadar Türk olmasına rağmen bu eleştiriyi yaptı. Çok doğru bir bakış açısı olarak değerlendirdim.
    1 0
  • vladimir putin

    Çok zorlu bir hayat sınavı vermiş bir liderdir. II. Dünya savaşının sonundaki Sovyet zaferinin 70. yılında "RUS öNCÜ" dergisi için yazan Putin annesi ve babasının yaşadığı zorlukları açıklamış.
    Sovyet donanmasının denizaltı filosunda görev yapan babasının savaş patlak verdikten sonra acilen Sivastopol'e çağrıldığını belirten Putin, şunları yazdı: "Sovyet donanmasına ait bir denizaltında çalışan babam, savaşın patlamasıyla birlikte acilen Sivastopol'e çağırılmış. Kendisi cephede savaşmak istediğini belirten bir dilekçe yazmış ama onu filoya göndermişler. Daha sonraları Leningrad'a gönderilen babam, burada bir saldırı sırasında ağır şekilde yaralanmış. Ayağını kesebilirlermiş ama iyi bir doktora denk gelmiş ve kurtarmışlar. Ancak bazı parçaları, kemiklere zarar vermemek için ayağın içinde bırakmışlar ve hayatının geri kalanında, ayağındaki şarapnel parçalarıyla yaşadı."
    "Annem ve babamın arasında çok farklı bir vefakarlık ve fedakarlık vardı. Ağabeyim henüz üç yaşındaydı. Kuşatma altında, açlık içinde yaşıyorlardı. Babam onu görmeye her gelişinde anneme, doktorlara ve hemşirelere hiç belli etmeden, hastanenin kendisine verdiği yemeği veriyormuş. Annem de yemeği gizleyip eve götürdüğünde, çocuğunun karnını doyuruyormuş. Sonra babam hastanede açlıktan bayılmaya başlamış. Neler olduğunu anlayan doktorlar da annemi bir daha hastaneye sokmamış."

    "Ağabeyim tahliye için annemden alınıp kreşe götürülmüş kreşteyken de difteri hastalığına yakalanıp ölmüş. Annemin yalnız kalması üzerine babama izin vermişler ve koltuk değnekleriyle eve gitmiş. Eve vardığında, sağlık görevlilerinin evden cenaze çıkardıklarını görmüş. Biraz ilerlediğinde taşınan kişinin annem olduğunu fark etmiş ve 'Daha yaşıyor! Görmüyor musunuz?' demiş. Sağlık görevlileri de 'Yolda ölür' yanıtını vermiş. Bunun üzerine babam, koltuk değnekleriyle üzerlerine atılmış ve annemin eve çıkarılmasını sağlamış. Sonuç olarak annem hayatta kaldı, ve 1999 yılına kadar yaşadı. Babam ise 1998 yılında hayatını kaybetti."
    O ölümden dönen kadın ise daha sonradan Putin'i doğuruyor ve Putin dünyaya geliyor. Sonrası ise malum KGB ajanlığından iktidara.
    Putin KGB ajanlığı sevdasını da şöyle anlatır:
    "Henüz lise birinci sınıftayken ajan olmak istiyordum. KGB’nin bizim bölgemizdeki bürosuna gittim ve isteğimi dile getirdim. Görevli memur, “Her çalışmak isteyeni buraya almadıklarını, ayrıca üniversite mezunu ol­mak gerektiğini” söyledi. Israrla “Hangi fakülte?”diye sorunca, “Hukuk, aldın mı şimdi cevabını” diyerek beni başından savdı, işte o günden itibaren hukuk fakültesine hazırlanmaya baş­ladım. KGB’ye girerken Stalin’in 1930’larda uyguladığı şiddet, baskı ve sürgüne gönderme politikalarından ha­berim yoktu. Casusluk filmleri ve romanlarının etkisi altındaydım
    0 1
  • Telsim

    Bazılarımız, Cem Uzan'ın havuzu kontörlerle doldurmasından, bazılarımız ise CepPartner uygulamasından bazılarımız da Fatih Terim'in oynadığı reklamdan tanır veya hatırlar Telsim'i.
    Özellikle CepPartner tarifesi berbat bir durumdu. Sevgililerin aralarında sınırsız birşekilde konuşmalarını sağlardı bu da "Telefon açık kalsın, kontörün mü bitiyor sanki! gibi konuşmalara sebebiyet verirdi"
    Pekii neydi Telsim'in hikayesi.
    1993 yılında Uzan ailesi Telsim'i Teknotel adıyla kurdu ve sonra isim orjinal hali yani "Telsim"i buldu. 1994 yılında aldıkları izin ile hizmete sunulmaya başlandı ve 1995 yılında daha ortada cep telefonu piyasası yokken 16.000 aboneye ulaştılar. Tabi burada Uzan'ların pazarlamaya ne kadar hakim olduklarını unutmamak lazım.
    27 Kasım 1995'te hiçbir yasal izin almadan Kıbrıs'ın GSM şebekesini illegal yollardan ele geçirdiler (Uzanların yasalla pek işi olmaz zaten) bu nedenle de 1 Ağustos 1996'ya kadar kapatıldılar.
    Sonra yeniden hayat bulan Telsim, birçok Ar-Ge çalışması yaparak Türk ve Dünya tellekominikaysonlarında Bas-Konuş vb gibi ilkleri piyasaya sürdü.
    Nüfusu 10.000 üzerinde olan yerlerin %99.65'ini çekiyordu, müthiş başarılı bir tekeomünikasyon firmasıydı.
    2004'te Uzanların mallarına el konulunca Cem Uzan'ın evinden bir havuz dolusu kontör kartı çıktı. "İleride nakite döndürülebilecek bir para kaçırma modeli"
    TMSF Telsim'i 2005'te ihaleye çıkardı ve Vodafone 4,55 milyar dolar ile Telsim'i satın aldı. 2005'te Telsim'in abone sayısı 10 Milyon'a yakındı.
    0 0
  • sülün osman

    Sülün Osman 1923 ve 1984 yılları arasında yaşamış tarihin en ünlü dolandırıcılarından birisidir. tramvay, Galata Kulesi, kent meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını başarıyla vatandaşlara satmıştır. Hatta boğaziçi köprüsünü bile satmıştır. En son galata köprüsünü satarken suç üstü yakalanmıştır.
    Mahkemeye çıktığında bir hikayesini anlatmış ve yorumu hakime bırakmıştır. Hikaye şöyledir: Sülün Osman sahte bileziklerle kuyumcuya gider, eşim çok hasta bunları acilen satmam lazım ne kadar veriyorsunuz der. Kuyumcu da akıllılık yaparak, adamın çaresiz olduğunu bilerek normal fiyatından çok daha altını teklif eder ve altınlara bir bakmam lazım der. O sırada Sülün Osman'ın bir adamı gelir ve ben bunları şu fiyata alırım diyerek kuyumcudan daha yüksek bir fiyat teklif eder.
    Kuyumcu: "sen kimsin kardeşim ben alıyorum malları" der
    Sülün Osman'ın adamı: "ben de kuyumcuyum sen almıcaksan ben bu fiyata talibim" der
    o kargaşa sırasında kuyumcu tamam alıyorum der ve kontrol etmeden fırsatı kaçırmamak için parayı verir malları alır.
    Sülün Osman bu hikayeyi anlatıp hakime döner: "Ben hak etmeyen kimseyi dolandırmadım hakim bey. Eğer altınlar gerçek olsaydı o adam benim çaresizliğimden faydalanıp beni dolandıracaktı. Ben beni dolandırmak isteyen birisini dolandırdım." der.
    Yorum sizin...
    0 1
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.