BAC Vergisi

Tarihten günümüze önemli ticaret yolları üzerinde hakimiyet kuran devletler ve medeniyetlerde ekonomik ihtiyaçların karşılanması takas ile sağlanırken, zaman geçtikçe Lidyalıların parayı keşfiyle birlikte, tüccarların ticari faaliyetlerinden ödenek alınması fikri doğmuştur. Çünkü devletin sınırları genişledikçe yönetim ve ordu düzenindeki gelişmeler ancak dikkatli ve düzenli bir maliye sistemiyle mümkün olmaktaydı. Halktan, hâkimiyet altındaki devletlerden ve tüccarlardan alınan vergilerle bu maliye sistemi rahatlatılmaya çalışılmıştır. Tıpkı diğer tüm devletlerde olduğu gibi Anadolu uygarlıklarında da askeri ve ekonomik yapı alınan vergilerle sağlanabiliyordu. Bu vergileri resmi harçlar, topraklardan, çevredeki devletlerden, ülkeye gelen mallardan ve tüccarlardan alınan vergiler oluşturuyordu. Bu vergilerden biri olan Bac, bir çeşit vergi Farsça “baj” kelimesinin Arapça ve Türkçe’de aldığı şekli olup, Gazneli, Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu ve Osmanlı’da vergi manasında kullanılmıştır. Bu vergi; pazarlarda, panayırlarda alınıp satılan hayvandan, her cins maldan, ithal edilen Osmanlı topraklarından transit olarak geçirilen mallardan alınırdı.
Önceleri bağlı oldukları hükümdara vermeleri gereken para ve armağanlara “baj” denilmekteydi. 13. yüzyıldan itibaren Tekalif-i Örfiye nevinden (devletin daimi ve fevkalade giderleri için divanın kararı ile toplanan vergiler) bir vergi oldu. Bac, Osmanlılarda ilk defa Osman Gazi’nin pazara getirilen her yük için iki akçe almalarını emretmesi ile başlamıştır. Osman Gazi’nin “bac” koyması gibi, İslam hukukuna göre, sultan dinin açıkça bildirmediği hususlarda, dine muhalif olmayan örf ve âdete dayanarak kanun koyabilir. Böyle bir örf ve âdet, İslam hukukunun kaynaklarındandır. Osmanlı sultanları, örf ve âdete dayanarak pek çok kanun çıkarmışlardır. Padişahlar bunu yaparken, mütehassıs âlim ve devlet adamlarının düşünceleri ve onayları aslında hareket etmişlerdir. Bu zamanda bac, yalnız satıcıdan alınan bir vergiydi. Fatih Kanunnamesi’nde ise, alım-satım vergisi olarak kullanılmıştır. Kanunname’de yabancı memleketlerden getirilen mallardan alınacak bac, miktarı genellikle malın %20’si olarak tespit edilmiştir. Bac, Osmanlılarda, alındıkları şeye ve şekle göre değişik isimler almıştır. Buna göre:
1) Bac-ı ağnam: Pazar ve panayırlarda satılan koyun ve keçilerden alınan özel bir vergidir.
2) Bac-ı tamga: Şehirde alınıp satılan her çeşit maldan, dokunan kumaş ve kesilen hayvanlardan alınan vergidir.
3) Bac-ı büzürk: Büyük bac demek olup, dışardan gelip transit olarak memleketten geçen yahut memlekette kalmak üzere gelen mallardan alınan gümrük vergisidir.
4) Bac-ı kırtıl: Pazar ve panayırlarda satılan her türlü hayvandan alınan vergidir.
5) Bac-ı ubur: Osmanlı topraklarından geçirilerek başka yabancı memleketlere taşınan mallardan alınan vergidir.
5)- Bac-ı niyabet: Ülke dışına çıkarılan mallardan alınan vergidir.
6)- Bac-ı sevendegan: Yolculardan alınan vergilerdir.