Nazi Toplama Kampları
Nazi toplama kampları Nazi iktidarının Yahudi Soykırımı sırasında Yahudileri ve çingeneleri topladığı, çalıştırdığı ve toplu katliamlara tabi tuttuğu özel alanlardır.
Naziler, ilk toplama kampı Dachau’yu Hitler'in 1933 yılında iktidarı ele geçirmesinin hemen ardından kurmuşlardır. Savaşın sonuna kadar, 22 ana toplama kampının yanı sıra, 1.200 kamp, Aussenkommandolar ve binlerce daha küçük kamp kurulmuştur. 1945 yılında, Müttefik kuvvetleri Dachau, Bergen-Belsen, Buchenwald, Sachsenhausen, Auschwitz ve diğer yerlerdeki toplama kamplarını ele geçirdiğinde, dünya bu kamplardaki cesetlerin ve yarı ölü insanların görüntüleri ile şoka girmiştir. İnsanları “öteki olmaları” yüzünden ya da köle işçilikte kullanmak amacıyla kamplara hapseden Nazilerin bu korkunç suçundan geriye sadece bunlar kalmıştı.
Toplama kampları, özellikle Yahudileri ve diğer kurban gruplarını kitlesel olarak katletme amacı ile inşa edilen imha kamplarından farklıydı. Buna rağmen, toplama kamplarında da binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Bir toplama kampına kapatılmak, insanlık dışı zorla çalıştırmaya, korkunç gaddarlıklara, açlığa, hastalıklara ve rasgele infazlara maruz kalmak anlamına geliyordu. Birkaç yüz bin insanın kurulan bu toplama kamplarında öldüğü kesin olarak bilinmektedir. Öte yandan, imha kamplarında üç milyonun üzerinde Yahudi öldürülmüştür. Başlangıçta, toplama kamplarının ilk sakinlerini Nazi rejiminin siyasi muhalifleri oluşturuyordu. Ancak, Yahudiler, Çingeneler ve suçlular gibi “farklı” insanlar da, Nazilerin ırka dayalı ve tasnif ideolojisi adına yakalanarak toplama kamplarına konuluyordu.
Naziler, insanları “koruyucu nezaret” (Schtzhaft) ile gözaltına alma yetkisini, 28 Şubat 1933 tarihli Reichstag Yangını Kararnamesi ila aldılar. Bu, SS ve polis kuvvetinin başı olan Heinrich Himmler’in yönetimi altına verilen örgütlü ve merkezi olarak yönetilen bir kamp sistemine giden yolda bir başlangıç oldu. Kamplar, amaçları ve işlevlerine göre farklı kategoriler altında toplanabilir. Zorla çalıştırma kampları, çalışma ve ıslah kampları, savaş esiri kampları, transit kampları, polis kampları, kadın kampları ve getto kampları.
İmha kampları, Nazi kamp sistemi içinde özel bir konuma sahipti. Tipik olarak bir toplama kampı, kaçışı önlemek için dikenli teller, gözetleme kuleleri ve muhafızlar ile çevrili barakalardan oluşuyordu. Kamp sakinleri aşırı kalabalık barakalarda yaşıyor ve ranzalarda uyuyorlardı. Örneğin, zorla çalıştırma kamplarında, kamp sakinleri günde 12 saat boyunca ağır fiziki işlerde çalıştırılıyor, çaput giyiyor, çok az yemek yiyebiliyor ve sürekli olarak bedeni ceza tehdidi altında yaşıyordu. Hatta mahkumlara özellikle vitaminsiz besinler verilerek gıdasızlıktan ölmeleri bekleniyordu.
Hastalar, yaşlılar ve iş temposuna ayak uyduramayanlar “seçilerek” gazla, enjeksiyon ile veya vurularak öldürülüyordu. Nazi doktorlarının tıbbi deneyleri sonucunda üretilen Zyklon B gibi kitle imha gazları, gaz odalarına alınan yüzlerce insanın bir kerede öldürülmesini sağlıyordu. Kimileri ise, insanın kanını donduran sözde bilimsel deneylerde kobay olarak kullanılmak üzere seçiliyor, çok sıklıkla da bu deneyler esnasında hayatını kaybediyordu. Bunlara, Muselmanner haline gelen mahkumların bekleyen korkunç kader de ekleniyordu. Bu terim, yetersiz beslenme ile adeta yaşayan ölü, yuvarlak omuzlu yaşayan iskelet haline gelmiş kamp sakinlerine verilen isimdi. Muselmanner, ya öldürülüyor ya da infaz edilmeden önce ölüyordu.