Karma ve Samsara
Karma ve Samsara M.Ö 6. yüzyıldan beri bulunan yazılarda geçen ve Hinduizm’in temelini oluşturan kavramlardır. İnsanların ölüm ve yeniden beden bulma döngüsü “Samsara” olarak tanımlanmaktadır. Her insan hem evrensel hem de sosyal yasa olan; erdem, ahlak, dürüstlük, bilgelik öğretisi Dharma’yı uygulamak zorundadır. Çünkü bu yükümlülükler iyi yada kötü eylemlerin sonucu olan Karma’yı etkiler. Svadharma farklı toplumsal tabakaların içindeki belli grupları bağlayıcı görevlerin var olduğunu belirtir. Buna göre, Kshatriya kastına mensup bir savaşçının savaş nedeniyle birini öldürmesi gerekebilir. Bu savaşçının birini öldürmesi, onun Dharma yasası görevi olduğundan, Karma’sını kötü eylem olarak etkilemeyebilir. Ancak birinin kendi egoları ve kişisel çıkarları için birini öldürmesi o kişinin Karma’sını çok kötü etkileyebilir. Hinduizm’e göre dünyevi duygulara bağlı kalmanın iki sebebi, cehalet ve arzulara yenik düşmektir. Bu duygular duyu organlarında kararsızlığa ve insan bedeninde huzursuzluğa yol açar. Yapılan eylerin konusunda birçok yorum mevcuttur. Ruh ölümden sonra bedenden ayrılır. Ruh ölümden sonra bedenden ayrılır ve Karma’ları ölçüsünde yeniden doğar. İyi karması olan geçici güzelliklerle sınırlandırılmış “cenneti” elde eder. Buna karşı kötü Karma’sı olan “cehennem”de kalır. Fakat her zaman aynı durum söz konusu olmayabilir. Yani kişi bir insan yerine bir hayvan olarak da dünyaya dönebilir. Aslı önemli olan kötü eylem yapıldığında bile, temiz niyetli olmak ve kendi çıkarlarını gözetmemektir. Bu durumun tersi ise “hiçbir şey yapmayanlar” (nivritti) olarak tanımlanan düşüncedir. Bu dünyadan elini ayağını çeken insanların yoludur. Onlara göre acı çekmenin sebebi yaşama arzusu içinde olmaktır. Yeniden doğuş ise, sadece insanın eski varlığının yeniden canlanış biçimidir. Bu düşünceye göre, insanın tüm bu dünyevi kazançlardan vazgeçmesi, insana sakinlik, sükunet hissi verir.