insearchofsunrise
elektrik aşkı
En Beğenilen Yazar Sırası
:
1
Toplam Başlık Sayısı
:
164
Toplam Puanı
:
1051
Toplam Giri Sayısı
:
604
Bu Ayki Puanı
:
26
En Aktif Yazar Sırası
:
1

insearchofsunrise Sözlük Seceresi

  • Derin Tarih

    @malcolm öncelikle müslümanların hilafetin son dönemlerinde zaten bağımsız eylemlere girdiğini unutmamak lazım. 1 Dünya Savaşında Araplar seni İngilizlere satmadı mı? Neredeydi o zaman hilafet?
    Ben zaten kafadan hilafet ve papalık kuramlarına karşı bir insanım. Papalık da hilafet de din bahane edilip toprak işgal edilmesine, o topraklardan da halife veya papa makamına para aktarılmasına yarar. Olası bir tehditte de arkanı diğer birlik üyelerinin koruyacağı garantisini verir sana (bkz:haçlı seferleri) (bkz:cihat)
    İnsanların sonuncu sınıfa atıldığı, imparatorlukların ise baştacı edildiği bir sistemdir hilafet. Herkesin şahsi görüşü farklıdır ben seninkini de yargılamıyorum ama bence hilafette papalık da ilk kapitalist sistemlerdir.

    Onun haricinde harf devriminin zararından çok yararı olduğu görüşündeyim bugün bir çinliye de sorduğunda Alfabesine küfreder ki Çin'in koskoca bir yazılı tarihi vardır. Bizim yazılı tarihimiz diye birşey yoktu. Sen İbn-i Sina'yı Ortadoğu'dan kovmuş bir birliksin. Padişahların bile fotoğrafları resmedilmiyordu böyle bir anlayıştan geliyorsun.
    Eğer yazılı kaynaklarımız olsaydı zaten Osmanlıca Türkçe tercümanlar çoktan çevirmişti o belgeleri. Etrafımda çok Osmanlıca bilen insan var ama yazılı eseri olan yok. Bu nedenle harf devriminden önce hiçbirşey yoktu diyebilirz ki o dönemlerde ki eğitim seviyesi de ortadaydı.

    Evet Atatürk'ün sembolleştirildiğine, Kazım Karabekir gibi önemli insanların oyun dışına atıldığına inanıyor ve bu konuda herkese hak veriyorum ama ben dünya vatandaşıyım ve benim için ilim bilim önde gelir. Şu çok aşikardır ki ilim de bilim de Atatürk ile birlikte gelmiştir. Bunun ilk aşaması da harf devrimidir.
    0 0
  • Suudi Arabistan ve İran Gerginliği

    Biri Suudi diğeri Şii, ikisi de birbirini Müslüman olarak görmüyor. Herşeyin başlangıcı bu aslında.
    Olayın özeti ise şu Suudi Arabistan'ın El Kaide saldırılarında görev aldığını (fiziki ya da destek şeklinde) belirlediği 47 kişiyi idam etmeye karar verdi Bu 47 kişinin içerisinde Şii din adamı Nimr Al Nimr da vardı. Suudi Arabistan'da yaşayan ve bir Şii olan Nimr Al Nimr'in, Şiilere yapılanlara karşı gösteri düzenleyenleri desteklediği için idam edilmesine karar verildi.
    İran "yapmayın" dedi. Sonu kötü olur dedi. Suudiler idam etti. Nimr Al Nimr ile birlikte 47 kişi idam edildi.

    Bunun ardından İran "Suudi arabistan bunun bedelini ödeyecek, bu yapılan kraliyet ailesinin sonu olacak" dedi. Sonra da Tahran'da toplanan Şiiler Suudi Arabistan büyükelçiliğini ateşe verdiler. Bunun üzerine önce Suudi Arabistan, İranla diplomatik ilişkileri keseceğini açıkladı ve İranlı diplomatlara arabistanı terketmeleri için 48 saat süre verdi. Sonra da Sudan,Bahreyn ve BAE İran ile ilişkilerini yavaşlattıklarını veya kestiklerini açıkladılar.
    Rusya ise arada ara buluculuk yapmaya çalışıyor. İran ile sıkı fıkı olan Rusya ortadoğunun hakimiyeti için körfez ülkeleriyle dost olma yolunda ilerliyor.
    Fakat bizim Müslümanlar salak malesef. Bu nedenle gerginlik ortadoğuda dinmiyor. Hala asıp kesiyorlar, dünya bu şekilde devam edecek zannediyorlar.
    Amerika da siyahilerin her zaman köle olacağını zannediyordu ama şimdi siyahi bir Başkanları var. İşte dünya böyle herşey değişiyor. Yarın Arapların taşladığı kadınlar da yönetime oturacak. O zaman dönüp bakacaklar kimse kimse ile dost değil.

    Kaddafi'nin dediği gibi "Libya'nın İtalya ile çok iyi ilişkileri var, Suriye'nin de Türkiye ve Amerika ile süper ilişkileri var ama biz Arapların kendi aralarında iyi ilişkileri yok. Biz Araplar böyleyiz işte..."
    0 0
  • Dünyanın savaş dehaları

    Adolf Hitler kesinlikle bir savaş dehasıdır bence. Ruslara karşı yenilmesinde çeşitli sebepler vardır. Hava Şartları, ajanlar vs. Ama kesinlikle iyi bir savaş dehasıdır.
    0 0
  • Dünyanın En Muhteşem Sanat Eseri Hangisidir?

    Mimar Sinan harikası Sultan Ahmet Camii, üstten görünüşteki simetriye bakın
    0 0
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Ekonomik Bütünleşme Seviyeleri
    Bu bölümde anlatacağım seviye tanımlarında Prof. Dr. Recai Coşkun'un "Küreselleşme ve Uluslararası İşletmecilik" kitabından faydalandım. (sf 52:74)

    Demin de bahsettiğim gibi ekonomik bütünleşme farklı seviyelerde gerçekleşmek zorundadır çünkü her seviye daha farklı bir taviz demektir. Ulusalcı ülkeler bu tavizleri pek vermek istemedikleri gibi verseler de halk ayaklanmalarına maruz kalırlar.

    1) Serbest Ticaret Bölgesi
    Bu en az taviz verilen ekonomik bütünleşme formudur. Bu işbirliğinde ülkeler arasındaki ticari engeller tamamen kaldırılır. Belirlenen bu bölgede hizmet ve malların dolaşımı serbest bırakılır. Bu dolaşım dahilinde ne vergi, ne kota ne de gümrük devreye girer.
    Şunu da belirtmek lazım Serbest ticaret bölgesi tam kapsamlı veya sadece bir mal veya hizmete ait olarak da sınırlandırılabilir. Mesela hayvancılık ile ilgili bir serbest bölge oluşturulmuşsa sadece hayvancılık için bu ticari işbirliği geçerli olur.
    Serbest ticaret bölgesinin en önemli özelliği üye ülkelerin kendi ekonomik stratejilerini işbirliği içerisinde olduğu ülkeden bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilmesidir.
    Bu işbirliğinin en önemli örneklerinden birisi Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA)'dır. 1960'da Avusturya, Finlandiya, İzlanda, Lihtenştayn, İsveç, İsviçre ve İngiltere'nin katılımıyla kurulmuştur. Ve üye ülkeler arasında serbest ticaret başlamış fakat yine de tüm ülkeler kendi ekonomik stratejilerini bağımsız olarak yürütebilmişlerdir. Bir başka örneği ise 1989 yılında Kanada ile ABD arasında oluşturulan serbest bölgedir, daha sonra buna ABD ile Meksika arasında oluşturulan serbest bölge de katılmıştır.
    Tüm attığım başlıkların konusunu ayrıca açıyorum. İhtiyaç dahilinde direk başlığı da aratabilin diye. (bkz:Serbest ticaret bölgesi)
    0 2
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    2) Gümrük birliği
    Bu, serbest ticaret bölgesi'nin bir basamak üstüdür. Gümrük birliğine üye ülkeler kendi aralarında gümrük olmadan mal ve hizmet akışı sağlayabilirler. Üstelik birliğe üye olan ülkelerin hepsi birliğe üye olmayan ülkelere sabit ve ortak bir gümrük uygularlar. Daha sonradan her ülke aldığı gümrük gelirini bir havuzda toplar ve bu gelirler daha önceden belirlenmiş oranlar dahilinde birlik üyesi ülkelere dağıtılır.
    (bkz:Gümrük birliği)
    0 2
  • sözlüğün en kaliteli yazarları

    Her yazarımız çok değerli tabi ki. Fakat çok önemli bir yazar atlanmış bence burada @bosveryaaa şahsen benim her girisini takip ettiğim çok değerli bir yazardır. Hatta sözlükte takip ettiğim kişiler arasında ilk 3'e girer. Onu eklemeyi unutmayalım bence.
    0 0
  • Wright Kardeşler

    Wright kardeşler motorlu uçakların mucitleridir. Bunlardan birisi Orille Wright'dır (19 Ağustos 1871 - 30 Ocak 1948) diğeri ise Wilbur Wirght'dır (16 Nisan 1867 - 30 Mayıs 1912)
    17 Aralık 1903'te tarihin ilk insanlı uçak uçuşunu gerçekleştirmişlerdi.
    Orville ilk denemesinde 12 sn uçmuş ve 37 m yol kat etmiştir, aynı günkü ileri denemelerinde ise bu süreyi 59 sn ye kadar çıkarmış ve 260 m'ye kadar yol kat etmiştir.
    O ilk uçuşun meşhur fotoğrafı ise budur:
    0 1
  • Sözlük Yazarlarının Yılbaşını Kutlarım

    Değerli sözlük yazarları;

    2015'in son dönemlerinde sizlerle tanışmış olmanın gururunu yaşarken, 2016'nın bol bilgi alışverişli, bol anlatım serili, bol genel kültürlü bir yıl olmasını dilerim ve hepinize mutlu ve sağlıklı uzun yıllar dilerim.
    0 0
  • Osmanlı İmparatorluğunda Yahudilerin Tarihi

    2 Bölümde anlatacağım. 1. Bölüm hazırdır, iyi okumalar...

    Öncelikle şunu belirtmek lazım: Osmanlı Devleti Yahudilerin Dünya üzerinde en rahat yaşadığı yerlerin başında gelir. Osmanlı'dan önce yahudilerin yaşam hakkı bile sınırlıydı.

    Şimdi başlayalım Osmanlı'daki Yahudilerin durumuna.

    Yahudiler Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)'dan önce bile anadoludalardı. Nadoludaki tarihlerinin M.Ö 4. yy'a kadar dayandığı söylenir. Selçuklu Devleti Yahudilere kucak açmış vergi karşılığında onların Anadolu'da barınmasına izin vermişti. Osmanlı devleti kurulduktan sonra ise Bursa'nın fethi ile birlikte Yahudilerin bu topraklara geri gelmesine izin verildi ve burada özgür bir şekilde yaşam sürdüler. Mal mülk sahibi oldular.
    Osmanlı Devleti gerçek anlamda Yahudilerle ilk defa İstanbul'un fethinden sonra iç içe oldu. Anadolu topraklarını ele geçiren Osmanlı bu topraklarda var olan Yahudilerle iç içe bir yaşam sürmek durumunda kaldı.
    Yahudiler o dönem Rumca konuşuyorlardı ve bu Yahudilere Romanyot denirdi.
    Yavaş yavaş Osmanlı vatandaşı olan Yahudiler buradaki yaşamın rahatlığını diğer Yahudilere de anlatınca Avrupa'dan kovulan yahudiler teker teker Osmanlı'ya gelmeye başladılar.
    Öte yandan Fatih Sultan Mehmed de Yahudilere çok güveniyordu. İstanbul fethedildiğinde Haliç neredeyse Yahudi egemenliğindeydi. Fatih Anadoludaki Yahudi cemiyetlerine de mektup göndererek oradakileri de İstanbul'a çağırdı. Gerçi Fatih Suktan Mehmet İstanbul'un kuşatılması sırasında yahudilere "Eğer yardım ederseniz, din ve vicdan özgürlüğünüz olacak, sinegoklar onarılacak" demişti ve sözünü de tuttu. Hatta bir süre sonra Yahudileri belirli vergilerden de muaf tuttu. Fatih'e göre Yahudiler Hristiyanlardan daha yakındı bize.
    1470'de Bavyera Kralı bile ülkelerinden kovmuştu Yahudileri onlar da Osmanlı'ya geldiler.
    1492 yılında ise II. Bayezid İspanyolların elinden kaçan büyük bir Yahudi kafilesini Osmanlı'ya kabul etti. Ve bunları yükselme döneminde Osmanlı için kalifiye eleman olarak nitelendirdi ve kritik yerlerde görevlendirdi. Hatta II. Bayezid şu ünlü sözlerini söyledi
    « Bu Krala (Ferdinand) nasıl akıllı ve uslu Fernando diyebiliyorsunuz?
    Kendi ülkesini yoksullaştırıyor ve benimkini zenginleştiriyor. »
    Nitekim de öyle oldu. Barut imalata ve top dökümü konularındaki uzmanlıklarını Osmanlı'da değerlendirdiler ve bu şekilde Osmanlı donanması çok güçlendi.
    Tüm Avrupa Yahudileri kovuyordu. 1497'de de Portekiz 4-14 yaşları arasındaki tüm çocukların vaftiz edilerek Hristiyanlaştırılacağını belirtmişti. Bu da Yahudilerin dinlerini yaşayamaması demekti. Onlar da soluğu Osmanlı'da buldular.
    Özellikle 15. ve 16. yy'ın Osmanlı'nın yükseliş dönemi olduğunu da göz önünde bulundurursak Yahudiler için Osmanlı o dönemler yeryüzündeki en kıymetli yerdi.
    Osmanlı'ya da faydaları olmadı değil. Mesela Osmanlıya ilk matbaa'yı Yahudiler getirdi. Daha sonra Osmanlı'da devlet makamlarında da yükselmeye başladılar. Aslen bir harmoni mevcuttu. Rahat bir şekilde bir İslam devletinde dinlerini yaşıyorlardı.
    Osmanlı Yahudiler için sanki bir kurtuluştu, Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethettiğinde Yahudiler Osmanlı'yı ayakta karşıladılar. Yavuz Sultan Selim, Yahudilere o kadar güveniyordu ki sarayın mali işlerini, hatta para basımını bile Yahudilere bırakmıştı.
    Kanuni döneminde de Osmanlı'ya müthiş bir sevgi vardı. Kanuni Macaristan'ı fethetmeye gittiğinde ülkede sadece Yahudiler kalmıştı, diğer herkes göç edip ülkeyi terk etmişti. Ama onlar da kendilerine verilen görevleri yaptılar. Yolsuzluk yapanı Devlete bildirdiler, imparatorluğun çıkarları için çalıştılar. O dönem yahudilerinin bugünkü İsrail hükümetinin başındaki yahudilerle alakası yoktu.
    16. yy'da da bu durum böyle devam etti. Hristiyanların fethettiği her yerden Yahudiler kaçıyor, Osmanlı'ya geliyorlardı. Yahudiler resmen Papa'dan nefret ediyordu.
    Kanuni Kudüs'ü fethettiğinde de derin bir nefes aldılar.
    Hatta eski diplomat Abba Eban, Mon Peuple adlı kitabında şöyle der:
    « İranlılardan, Romalılardan ve her istilacıdan sadece zulüm, kan ve işkenceye lâyık görülen Kudüs ve Yahudi halkı, Ancak Yavuz Sultan Selim'in Kudüs'ü fethetmesinden ve bu fethin Kanuni tarafından takviye edilmesinden sonradır ki, insanca yaşamanın, eşitliğin ne demek olduğunu ve huzur tadının ne anlama geldiğini öğrendi. »
    Bunun üzerine Kanuni'nin Kudüs duvarlarını tamir ettirmek için Mimar Sinan'ı görevlendirmesi ise Yahudilerin gönlünü feth etmiştir. Yahudiler Kanuni'ye gönülden bağlanmışlardır. Hatta hala İsrailliler bile o dönemden dolayı minnnettarlıklarını sunarlar.
    Herşey çok iyi gidiyordu, ta ki Sokullu Mehmet Paşa hançerlenip öldürülünceye kadar. Şimdi işler değişecekti...
    0 4
  • Türkiye'nin Dış Politika Tarihi

    Türkiye'nin En Çok İhracat Yaptığı 10 Ülke (2014, tuik verileri alınmıştır)

    1) Almanya
    2) Irak
    3) İngiltere
    4) İtalya
    5) Fransa
    6) ABD
    7) Rusya
    8) İspanya
    9) Birleşik Arap Emirlikleri
    10) İran

    Bu tablo sizi yanıltmasın. Biz ne güzel ülkeler ihracat yapıyormuşuz demeyin ihraç ettiğimiz ürünler bize ait değildir. Sadece bizde birleştirilen ürünlerdir ve ihracatı yapanlar da genellikle yabancı şirketlerdir.
    Örneğin, ilk 10 ihracatçı şirketi inceleyelim
    1) Tüpraş
    2) Ford
    3) Oyak - Renault
    4) Vestel
    5) Tofaş
    6) Arçelik
    ...
    Toyota, İçdaş, Mercedes, Petkim diye gidiyor. (2013 verileri, TİM)

    Zaten ihracatımızın da 2014 yılında %20,4'ü otomotiv sektöründe,%12,5 'i kimyevi maddeler, %12,4'ü hazır giyim ve çelik.

    Baktığımız zaman hammedisi bizde olup da tamamen bizim tarafımızdan üretilen hiçbirşey ihraç edilmiyor sadece işgücü burada kullanılıyor ve sonra yine yabancı firmalar tarafından ihraç ediliyor. Öte yandan ihraç edilen malların ağır mal olması karlılığı azaltıyor. Bir çip, hafıza kartı, ram, cep telefonu ihraç eden G Kore ihracatında hafif ürün kullanması nedeniyle Türkiye'ye oranla aynı hacimden 2 kat daha fazla kar ediyor. Bu da Türkiye'nin son yıllarda aynı ihracat cirolarıyla %50 daha az kar etmesini sağlıyor dolaylı olarak bu da firmaların AR GE'ye bütçe ayıramamasıyla sonuçlanıyor. Çok kötü bir kısır döngünün içerisine girmiş durumdayız.
    Şimdi ithalat yaptığımız firmalara da bakalım
    0 0
  • Barbaros hayrettin paşa

    @malcolm çok az bilinen bir noktaya değinmiş. Barbaros Hayrettin paşanın ismi azılı abisinden gelir.
    Öncelikle ben başa alayım Barbaros Hayreddin Paşa'nın ismi aslında Hayreddin de değildir. Bu ismi ona Kanuni Sultan Süleyman, yaptığı üstün hizmetler dolayı vermiştir anlamı da "dinin hayırlısı" dır. Barbaros Hayrettin Paşa'nın asıl ismi Hızır Paşa'dır. Hayreddin'i nasıl aldığını biliyoruz artık şimdi gelelim Barbarosa.

    Yusuf, İshak, Oruç, Hızır ve İlyas bunlar beş kardeşti. Oruç ekibin lideri, Hızır ise bizim Hareddin Paşa. Dört kardeş denizciliği seçti, Yusuf ise hep doğum yerleri olan Midilli'de kaldı. Dört kardeş Akdenizde deniz ticareti ile başladılar fakat sonraları ünleri Mısır'a kadar dayandı. Bunun üzerine Avrupalılar bu kardeşleri, özellikle de ekibin lideri Baba Oruç'u yani Oruç Reis'i kızıl sakal olarak anmaya başladılar. Gerçekten de Oruç Reis'in sakalları kızıldı. İtalyanca da Sakal "la barba" dır renk ise kelimenin sonuna gelir ve kelimenin çekimine göre hal alır (örneğin kırmızı "rosso" veya "rossa" olabilir) Nitekim Kızıl sakal da Barbarossa olarak şekil alır ve bu isim de Oruç Reis ve kardeşlerinin takma ismi olur.
    Bir gün Midilli’den Trablusşam’a mal götürürken Rodas’lu Saint-Jean şövalyelerinin savaş gemileri Barbarossa kardeşlerin yolunu keser ve İlyas burada ölür, Oruç Reis ise esir alınır. Sonra Oruç Reis tutsaklıktan kaçar ve kardeşler birleşip Akdenizde kök söktürmeye başlarlar birçok Hristiyan gemisini ele geçirirler.
    Oruç Reis 1517’de İspanyollardan Cezayir’i alarak Sultan unvanıyla bir Türk devleti kurar. İshak Reis’in 31 Ocak 1518’de ölümünün ardından ise İspanyollarla yapılan savaşta Oruç Reis ölür(10 Ekim 1518).
    Cezayir’deki devletin başına da Hızır Reis yani Barbaros Hayrettin Paşa geçer ve padişaha elçiler yollayarak Cezayir’in Osmanlı buyruğuna alınmasını ister. 15 Mayıs 1519’da Hızır Reis Cezayir Beylerbeyi payesiyle paşa olur.
    Artık Hızır Reis, Barbarossa yani Barbaros olarak tanınır. Daha sonra Kanuni ise verdiği üstün hizmetlerden dolayı ona Hayreddin ismini de koyar ve Barbaros Hayreddin Paşa ismi oluşur.
    0 3
  • Osmanlı İmparatorluğunda Yahudilerin Tarihi

    12 Ekim 1579'da Sokullu Mehmet Paşa hançerlenerek öldürüldüğünde Osmanlı'da duraklama dönemi başlamıştır. Bu duraklama dönemi de Osmanlı'da altın çağını yaşayan Yahudilerin ekonomik anlamda geri gitmesini sağlamıştır.
    Tabi ki şu sözü de unutmamak lazım" Ortaklık ya para kazanırken ya da kaybederken bozulur" durum da aynen böyle olmuştur. Gerilen ekonominin ardından Yahudilere karşı bir ayrımcılık ve azalan bir hoşgörü ortamı oluşmaya başlamıştır. Öte yandan ticaretin azalması, ticaretin çoğunu elinde tutan yahudileri kültürel olarak da Avrupa'dan uzak tutmuş artık Yahudiler kültürleri ve ilimleriyle birlikte Osmanlı'ya gelmemeye başlamıştır.
    Öte yandan Avrupa'nın desteğini arkasına alan Rumlar bu fırsattan istifade ederek Yahudileri yerlerinden edip yüksek mevkilere yerleşmeye başladılar. Yahudilerin yerlerini artık Avrupa'nın desteğini arkasına alan Hristiyanlar alıyordu.
    Yahudiler bu durumda da ayaklanmadılar. Balkanlarda çıkan ayaklanma zamanında da milliyetçilik akımı zamanında da ayaklanma gerçekleştirmediler ki 19. yy'a kadar devletin tebası olarak görülüyorlardı.
    17.yy Sabetay Sevi, yahudileri 2'ye böldü. Kendisini mesih ilan eden Sabetay Sevi musevi bir din adamıydı ve hemen hemen her kıtadan müriti vardı. Yahudiler yüzyıllardır bekledikleri mesihin geldiğini zannettiler. Sabetay Sevi, İzmir doğumlu birisiydi ve mahkemece müslüman edildi. Bunun ardından ise Sabetaycılık başladı. Kimlikleri müslüman içleri yahudi olan kişiler. Sabetay Sevi müslüman olduktan sonra müritlerinin bazıları takibi bıraktı bazıları ise onunla birlikte Müslüman oldu.
    Sabetay Sevi ile aradığını bulamayan Yahudiler, hayal kırıklığına uğramış öte yandan kültürlerini de kaybetmişlerdi. Ana dillerinde ibadet yapamıyorlardı İbranice artık hayatlarından çıkmıştı. Bunun üzerine Seferad yahudileri için özel bir kitap basıldı ve Yahudilerin anlayacağı dilde dinleri anlatılmaya başlandı.
    Öte yandan Vaka-yı hayriye döneminden önce iyice yozlaşan yeniçeriler artık kontrol edilemiyor ve Yahudi evlerini basıp yağmalıyorlardı. Yahudilerin huzuru ortadan kalkmıştı.
    II. Mahmud'un Yeniçerileri ortadan kaldırmasıyla derin bir nefes aldılar.
    Sultan Abdülmecid döneminde ilk gazetelerini çıkarmaya başladılar.
    19. yy'da Yahudiler iyice kültürel olarak yozlaşmışlardı. Yanlış hahamlar Yahudilerin yabancı din öğrenmesinin dinden çıkmak anlamına geleceğini bile söylüyorlardı. Bağnazlık iyice artar duruma gelmişti.
    II. Abdülhamid döneminde ise Siyonizm akımı baş gösterdi. Her zaman Kudüs'ün daha önceden Yahudi bir Kral tarafından yönetildiğini ve buranın kendilerine ait kutsal topraklar olduğunu düşünen Yahudiler, ayaklanma başlattılar. II. Abdülhamid onlara belirli imtiyazlar verse de onlar daha fazlasını istedi "Osmanlı himayesindeki Filistin'i"
    Siyonistler, Filistin'e karşı Osmanlı'nın tüm dış borçlarını silmeyi teklif ettiler. Fakat II. Abdülhmaid "Osmanlı Filistin'den çekilirse orada kıyamete kadar kan durmaz" dedi ve vermedi. En sonunda da Siyonistler sahte bir ayaklanma ve saray baskınıyla II. Abdülhamid'i tahttan indirdiler ve daha sonraları İsrail'i kurdular.
    II. Abdülhamid daha sonraları şunu ifade etmiştir "Yanarım yanarım da benim ülkemde beni tahttan indirmeye gelenlerin birinin bile ülkemin vatandaşı olmamasına yanarım" demiştir.
    (bkz:II. Abdülhamid'i Tahttan İndirmeye Gelen Kişiler)
    0 1
  • Kamikaze

    kamikaze özellikle 2. dünya savaşında japonların kullandığı bir intihar saldırısı şekli olarak bilinir. japonlar bombardımanlarda yetersiz kalınca amerikalıların hiç beklemediği bir şekilde insanları ölüme gönderme yöntemi geliştirmiş ve pilotlarına "ölümcül görev" olan kamikaze görevi vermeye başlamıştır. japon pilotlar bombardımanlara aldırmadan uçaklarını doğrudan amerikan gemilerine sürmüşler ve 1 japon pilotu 1 gemi dolusu amerikan askerini beraberinde ölüme götürmeyi başarmıştır.
    peki bu kamikaze kelimesi nereden gelmektedir?

    aslında kamikaze japonya'yı moğol istilasinden kurtaran kutsal rüzgarlara verilmiş bir addır. yani kamikaze aslen bir tayfun adıdır.
    13. yüzyılda cengiz han’ın torunu kubilay han, japonya’yı ele geçirmek için bir deniz donanması oluşturur ve japonya'ya doğru yola çıkar. donanma öyle güçlüdür ki japonya'ya ulaştıkları anda feth etmeleri çok kısa sürecektir. i̇şte tam o anda koskoca moğol donanması 2 büyük tayfunla karşılaşırlar. bu tayfunlara dayanamayan moğol donanması çareyi geri dönmekte buldu. keza zaiyat da verdi. en neticesinde moğolların geri döndüğünü anlayan japon rahipler özellikle shinto rahipleri veya keşişleri bu tayfunların duaları sonucunda oluştuğuna inandılar ve bu tayfunlara "kutsal rüzgar" yani kamikaze adı verdiler.
    bilim adamları yıllarca bu olayın hikaye mi yoksa gerçek mi olduğunu araştırdılar ve sonunda bu tayfunlara pasifikteki (tobkz: el nino ) salınımlarının neden olabileceğini buldular. yani kamikaze japonya'yı moğol istilasından kurtaran kutsal rüzgarlardı.
    (bkz:medeniyetler tarihi)
    0 1
  • Derin Tarih

    @malcolm Abdulhamid'in tahttan indirilmesi olayını ben de tasvip etmem ama onun nedenleri cok baskaydi bu konuyla pek ilgisi yok. Onun yaninda İbni Sina örneğini sanırım hizli okumussun o cografyada dedim yani o cografyadiki muslumanlarin bilimi reddetmesine vurgu yaptim. Bunun yaninda o donemin sartlariyla egitim seviyesini karsilastirirsak yerlerdeydik. İngilzlerde Charles Dickens ruslarla dunya onculeri cikarken bizde okuma yazma orani %2 lerdeydi. Şirketlerde bile %10 un alti ihmal edilir bu nedenle o alfabenin bir ise yaramadigini soyleyebiliriz.
    Bu arada kurtulus savasi hakkindaki yazimi da okumani dilerim beni daha iyi anlarsin.

    @adolf2 bana ezberci demeden once sozlukte actigim basliklara ve yazilara bir bakmani tavsiye ederim. Hitabet seviyeni yukseltmedigin surece sana cevap vermeyi dusunmuyorum

    Ote yandan Ataturk devrimlerinden sonra egitim seviyesindeki artis batili devlerin ivmesinin cok ustunde olmustur. Koy enstitulerinde shekespeare oynatildigi ve okul mufredatinda beyaz zambaklar ulkesinde okutuldugu bilinir. Herkesi iyi ve kotu yanlariyla yargilamak gerekir su anda siz ileri derece Ataturk karsitligi ideolojisindesiniz ozellikle @adolf2

    Bunun yaninda o donem sembolik bir lider yaratma ihtiyacini da azimsamayim.su anda bile bop gerceklestirilmek icin ulusal sahiplikler yikilmaya calisiliyor. Bunu yabanci politikacilarin makalalerinden okuyabilirsiniz. Ataturkcu tarih programlarinin kapatilip derin tarih gibi programlarin acilmasinin yegane sebebi budur.

    Biraz daha dusunelim
    0 0
  • Derin Tarih

    Bu arada tek bir yargi daha ekleyecegim. Bizim gibi kritik cografyalarda ulusal bilinc sarttir, bu nedenle de Ataturk sembolize edilmistir, Rusya da bu konuda bize cok benzer. Herkesin gozunun uzerinde oldugu bir cografyadir Rusya da onlari da kurtaran ulus bilincidir. Su an bizde yikilmak istenen de budur ki azinliklar uzerinden rahat yonetilelim. Ben sizi her acidan bakmaya Davet ediyorum. Dusunceniz ne olursa olsun
    0 0
  • İtalyanlar neden tek kurşun atmadan Anadoluyu bıraktı ?

    Evet devam ediyorum.

    Bence diye başlamak istiyorum çünkü buradan sonrakiler tamamen benim komplo teorilerimdir.

    ABD'nin İngiltere'ye attığı çelmeden sonra bahsettiğimiz gibi bir Türkiye Cumhuriyeti kurulması ithimali doğdu ve bu noktada benim görüşümü destekleyen en büyük alıntı Rotschild'lardan gelmektedir.
    "Biz ABD'de kapitalizmi, Sovyetlerde Komünizm'i kurduk. Bunun nedeni ise bu iki ülkenin diğer ülkeleri en kolay etkileyebilecek devletlere sahip olmasıdır"
    Rotschild'lerin bunu yapmasındaki en büyük sebep ise Türkiye Cumhuriyeti'nde de görülen aynı ülke içerisinde görüş ayrılıklarının yarattığı dengesizlik, iç savaşlar ve buna bağlı devamlı gelişmekte olan ülke yapısı.
    Hatırlayınız bizde de 60 ve 80 darbelerinin oluşumunun sebebi, 31 Mart vakalarının nedeni hep sağ sol kavgalarıdır. Sağ ABD'de oluşturulmuş sol ise Sovyetlerde. Hatta bunun ilk yansıması olarak sol görüş ülkemize TKP ile gelmiş ve ileri görüşlü Mustafa Kemal Atatürk o dönem "ülkemize sol görüş madem bari kendi kontrolümüzde olsun diye CHP'yi kurmuştur"
    Tabi ki olay Atatürk'ten sonra kıvılcımlanmış ve Rotschild'lerin istediği gibi ülkede sağ sol kavgaları boy göstermeye başlamıştır. Bu noktadan sonra da devrimler başlamış ve ülke ekonomisi daimi olarak geri gitmeye başlamıştır. Ülke ekonomisi geri gidince ne yapılır? Borç alınır. Borcu kim veriyor Rotshild'ler. Borcu ödeyemeyince ne olur? Yer altı kaynaklarının kullanımı neredeyse bedavaya verilir. Örn: Bor madenlerimizin yıllarca bedavaya verilmesi ve bizim bedavaya gönderdiğimiz bor madenini beyaz eşya olarak dünyanın parasına satın almamız gibi. Tabi ki sonraki süreçte McDonald'sların ülkeye girmesi, IMF'nin borç vererek iç yönetimimize karışması, Tübitak'a ayrılacak bütçeyi bile IMF'nin planlaması ülkedeki AR-GE çalışmalarının öldürülmesi ülkeyi modern olarak sömürgeleştirmiştir ve bu da uzun vadede Rothscild'lerin elde ettiği gelirlerin tavan yapması demektir.
    En basit örnek vermek gerekirse HSBC'nin açılımı Hong Kong Shangai Banking Company'dir ve bu da şöyle doğmuştur:
    Ingiliz afyon tüccarları İngiltere'ye gelmiş ve "Hong Kong'a savaş açın, Çin liler önümüzü kesiyor" demiştir. Bunun üzerine İngiltere" Şu anda Çin'e savaş açacak ekonomimiz yok Rotschild'lar ile görüşün" demiştir. Rotschild'lerin ana işi de savaş ekonomisi oluşturup borç vermek savaş sonunda da bu borçu kat be kat geri almak olduğu için İngiltere'ye borç vermeyi kabul etmiş ve İngiltere Çin'e savaş açıp Hong Kong'u alarak Rotschild'lara hediye etmiştir. Bunun üzerine de HSBC kurulmuştur. Şu anda HSBC ülkemizdeen çok kar eden şirketlerden birisidir çünkü bankalar gün sonunda ellerinde belirli bir döviz bulundurmak zorundadır Ve bu dövizi de en ucuz bir şekilde HSBC'den almaktadırlar. Çünkü sahipleri Doları halen basmakta olan adamlardır. Bu nedenle HSBC sadece diğer bankalara döviz satışından bile servet yapmıştır.
    Neyse konudan sapmayalım Türkiye'nin kuruluşunun ABD'ye uzun vadede sayısız faydası olmuştur. Fakat eğer Türkiye cumhuriyeti kurulmayıp da Sevr uygulansaydı bunların hepsi koca birer yalan olurdu çünkü ekonomi İngiltere ve Fransa'nın elinde olurdu.
    Şimdi dönelim Kurtuluş savaşına, Kurtuluş savaşında Bolşeviklerin Türkiye'ye silah yardımı yaptığı biliniyor. Hatta rus askerleri ve komutanlarının da cephede çatıştığı biliniyor. Merak edenler için Taksim meydanındaki heykelde Atatürk'ün arkasında yer alan 2 komutanı araştırmalarını tavsiye ederim ikisi de Rustur.
    Peki Bloşevikleri kuran kim? Rotschild'ler. O zaman dolaylı olarak Türkiye'ye yardım eden kim Rotschild'ler. Bu noktada I. Dünya savaşının ardından bir çıkar çatışması başlamış ve Atatürk maddi olarak dolaylı olarak ABD tarafından desteklenmiştir (Bence)
    Tabi ki bu noktada Atatürk'ün ABD'yi kısa süreyle kullandığını düşünüyorum çünkü Atatürk daha sonradan verdiği yerleri geri almaya başlamıştır. Musul ve Kerkük'e de asker çıkarmaya çalışmış o sırada İngilizler buna izin vermemiş ve Belçika'da Türkiye'yi nasıl içten karıştırabiliriz diye araştırmalara başlamıştır. Aldığı cevap da şöyle olmuştur: "Ya etnik ya da dini" Bunların ikisini de sağlayan bir adam da bulmuşlardır "Şeyh Said" hem Kürt hem de Şeyh. Ayaklanmayı çıkaran Şeyh Said Atatürk'ün Musul ve Kerkük'e ilerlemesini engellemiştir. Bu noktada İngiltere'nin istediği olmuştur fakat bu kısa vadeli bir kazançtır.
    Daha sonra Atatürk, Hatay'ı alınca, ülkede ekonomik reformlara girince, merkez bankası girişimleri oluşturunca, oldukça fazla dikkat çekmeye başlamıştır.
    Bu noktadan sonra da benim fikirlerime göre planlananın dışında bir tutum sergileyip Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığına, fabrikalaşma ve eğitimle ilerleyince orada bir dur denilmiş ve Masonlar tarafından öldürülmüştür. (Rotschildler yani)
    Bunları anlatmamın sebebi ABD'nin Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna ne kadar ihtiyacı olduğunu ve kendi planını bozanları mevkilerinden almaları hikayesidir.
    İşte tam bu nokta da İtilaf devletlerinden kazık yemiş olan İtalya bence ABD'nin de etkisiyle Anadolu'dan çekilmek zorunda kalmıştır çünkü o bölgede ABD'nin planları vardır. Kendisine istediği verilmeyen İtalya zaten İtilaf devletlerine düşman olmuş öte yandan o bölgede ABD'nin çıkarlarına aykırı davranmayı da göze almamış olabilir. Yukarıdan bir yerden emir gelmiş olabilir. Çünkü 1919 yılı, ABD'nin projesinin başladığı I. Dünya savaşının bittiği tarihtir.
    Benim görüşüm bundan ibarettir.
    Bu noktadan sonrasını @bosveryaaa ya devrediyorum.
    0 2
  • 45 Çuval Özbek Parasının 2600 Dolar Etmesi

    Özbekistan'ın Harezmi bölgesinde büyük bir banka soygunu gerçekleşti. Henüz çok yeni bir olay.
    Özbekistan'daki Mikrokredit Bank'ın şubesini soyan azılı soyguncular tüm kasaları boşaltarak 45 çuvala doldurdukları parayı kamyonete yükleyip kaçtılar.
    Kaçırdıkları para tam olarak 16.131.000 somun, bunun da kara borsadaki değeri 2600 Amerikan doları.
    Zanlılar soygundan hemen sonra yakalandı, ama işin ilginç kısmı o değil.
    Özbekistan'da en büyük banknot 5000 som. Resmi kurla bu para 1.73 dolar ediyor, kara borsadaki değeri ise 80 cente kadar düşüyor.
    Yani bir Amerikalı iş adamının cebinde gezdirdiği para Özbekistan'da 45 çuvalla bir kamyonete zor sığıyor.
    0 0
  • Cem Uzan

    Bu da son bombası
    0 0
  • Sistina Şapeli

    Sıradışı bir yapıdır. Her karesini zoomlayıp bakası gelir insanın.
    Vatikanda bulunur haliyle de Katolik Papa'nın resmi ikametgah adresidir. Yani Papa'ya resmi bir evrak gönderecekseniz Sistina Şapeline göndermeniz gerekmektedir.
    Ayrıca Papa seçimleri de burada yapılır muhtemelen Vatikan'ın en önemli mimari eseridir.
    Şapeli meşhur eden ise duvarlarındaki ve tavanındaki resimlerdir.
    Önce duvarlarından başlayalım.
    Duvarlarındaki resimler Papa'lara ve İncil kaynaklı resimlere dayanmaktadır. Sandro Botticelli, Pietro Perugino, Pinturicchio, Domenico Ghirlandaio ve Cosimo Roselli gibi rönesans mimarisinin önemli isimlerinin hazırladığı duvar freskleri 1482'de tamamlanmıştır.
    Sonra ise asıl kahraman ortaya çıkmıştır "Michalengelo" Michalengelo, 1508 ve 1512 tarihleri arasında Papa Julius II'nin nezdinde Sistine şapelinde şov yapmıştır. Sonra bir ara kaybolup 1536 ve 1541'de geri gelip Mahşer Sahnesi fresk'ini yapmıştır.
    Adem'in yaratılışı ve Mahşer sahnesi gibi freskleri tarihin en önemli sanat eserlerinin arasında kabul edilir.
    Resim Adem'in Yaratılışı

    Resim: Mahşer Sahnesi

    İşin en ilginç kısmı ise Michalengelo bu freskleri bir emsal ve örnek olmadan resmetmiştir. Nasıl bir hayal gücü ve resim yeteneği olduğunu artık siz düşünün...
    0 1
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.