Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.
Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.
Osmanlı İmparatorluğunda Yahudilerin Tarihi
insearchofsunrise
Öncelikle şunu belirtmek lazım: Osmanlı Devleti Yahudilerin Dünya üzerinde en rahat yaşadığı yerlerin başında gelir. Osmanlı'dan önce yahudilerin yaşam hakkı bile sınırlıydı.
Şimdi başlayalım Osmanlı'daki Yahudilerin durumuna.
Yahudiler Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)'dan önce bile anadoludalardı. Nadoludaki tarihlerinin M.Ö 4. yy'a kadar dayandığı söylenir. Selçuklu Devleti Yahudilere kucak açmış vergi karşılığında onların Anadolu'da barınmasına izin vermişti. Osmanlı devleti kurulduktan sonra ise Bursa'nın fethi ile birlikte Yahudilerin bu topraklara geri gelmesine izin verildi ve burada özgür bir şekilde yaşam sürdüler. Mal mülk sahibi oldular.
Osmanlı Devleti gerçek anlamda Yahudilerle ilk defa İstanbul'un fethinden sonra iç içe oldu. Anadolu topraklarını ele geçiren Osmanlı bu topraklarda var olan Yahudilerle iç içe bir yaşam sürmek durumunda kaldı.
Yahudiler o dönem Rumca konuşuyorlardı ve bu Yahudilere Romanyot denirdi.
Yavaş yavaş Osmanlı vatandaşı olan Yahudiler buradaki yaşamın rahatlığını diğer Yahudilere de anlatınca Avrupa'dan kovulan yahudiler teker teker Osmanlı'ya gelmeye başladılar.
Öte yandan Fatih Sultan Mehmed de Yahudilere çok güveniyordu. İstanbul fethedildiğinde Haliç neredeyse Yahudi egemenliğindeydi. Fatih Anadoludaki Yahudi cemiyetlerine de mektup göndererek oradakileri de İstanbul'a çağırdı. Gerçi Fatih Suktan Mehmet İstanbul'un kuşatılması sırasında yahudilere "Eğer yardım ederseniz, din ve vicdan özgürlüğünüz olacak, sinegoklar onarılacak" demişti ve sözünü de tuttu. Hatta bir süre sonra Yahudileri belirli vergilerden de muaf tuttu. Fatih'e göre Yahudiler Hristiyanlardan daha yakındı bize.
1470'de Bavyera Kralı bile ülkelerinden kovmuştu Yahudileri onlar da Osmanlı'ya geldiler.
1492 yılında ise II. Bayezid İspanyolların elinden kaçan büyük bir Yahudi kafilesini Osmanlı'ya kabul etti. Ve bunları yükselme döneminde Osmanlı için kalifiye eleman olarak nitelendirdi ve kritik yerlerde görevlendirdi. Hatta II. Bayezid şu ünlü sözlerini söyledi
« Bu Krala (Ferdinand) nasıl akıllı ve uslu Fernando diyebiliyorsunuz?
Kendi ülkesini yoksullaştırıyor ve benimkini zenginleştiriyor. »
Nitekim de öyle oldu. Barut imalata ve top dökümü konularındaki uzmanlıklarını Osmanlı'da değerlendirdiler ve bu şekilde Osmanlı donanması çok güçlendi.
Tüm Avrupa Yahudileri kovuyordu. 1497'de de Portekiz 4-14 yaşları arasındaki tüm çocukların vaftiz edilerek Hristiyanlaştırılacağını belirtmişti. Bu da Yahudilerin dinlerini yaşayamaması demekti. Onlar da soluğu Osmanlı'da buldular.
Özellikle 15. ve 16. yy'ın Osmanlı'nın yükseliş dönemi olduğunu da göz önünde bulundurursak Yahudiler için Osmanlı o dönemler yeryüzündeki en kıymetli yerdi.
Osmanlı'ya da faydaları olmadı değil. Mesela Osmanlıya ilk matbaa'yı Yahudiler getirdi. Daha sonra Osmanlı'da devlet makamlarında da yükselmeye başladılar. Aslen bir harmoni mevcuttu. Rahat bir şekilde bir İslam devletinde dinlerini yaşıyorlardı.
Osmanlı Yahudiler için sanki bir kurtuluştu, Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethettiğinde Yahudiler Osmanlı'yı ayakta karşıladılar. Yavuz Sultan Selim, Yahudilere o kadar güveniyordu ki sarayın mali işlerini, hatta para basımını bile Yahudilere bırakmıştı.
Kanuni döneminde de Osmanlı'ya müthiş bir sevgi vardı. Kanuni Macaristan'ı fethetmeye gittiğinde ülkede sadece Yahudiler kalmıştı, diğer herkes göç edip ülkeyi terk etmişti. Ama onlar da kendilerine verilen görevleri yaptılar. Yolsuzluk yapanı Devlete bildirdiler, imparatorluğun çıkarları için çalıştılar. O dönem yahudilerinin bugünkü İsrail hükümetinin başındaki yahudilerle alakası yoktu.
16. yy'da da bu durum böyle devam etti. Hristiyanların fethettiği her yerden Yahudiler kaçıyor, Osmanlı'ya geliyorlardı. Yahudiler resmen Papa'dan nefret ediyordu.
Kanuni Kudüs'ü fethettiğinde de derin bir nefes aldılar.
Hatta eski diplomat Abba Eban, Mon Peuple adlı kitabında şöyle der:
« İranlılardan, Romalılardan ve her istilacıdan sadece zulüm, kan ve işkenceye lâyık görülen Kudüs ve Yahudi halkı, Ancak Yavuz Sultan Selim'in Kudüs'ü fethetmesinden ve bu fethin Kanuni tarafından takviye edilmesinden sonradır ki, insanca yaşamanın, eşitliğin ne demek olduğunu ve huzur tadının ne anlama geldiğini öğrendi. »
Bunun üzerine Kanuni'nin Kudüs duvarlarını tamir ettirmek için Mimar Sinan'ı görevlendirmesi ise Yahudilerin gönlünü feth etmiştir. Yahudiler Kanuni'ye gönülden bağlanmışlardır. Hatta hala İsrailliler bile o dönemden dolayı minnnettarlıklarını sunarlar.
Herşey çok iyi gidiyordu, ta ki Sokullu Mehmet Paşa hançerlenip öldürülünceye kadar. Şimdi işler değişecekti...