statik
mühendis
En Beğenilen Yazar Sırası
:
82
Toplam Başlık Sayısı
:
3
Toplam Puanı
:
3
Toplam Giri Sayısı
:
14
Bu Ayki Puanı
:
1
En Aktif Yazar Sırası
:
105
  • Refah seviyesi en yüksek ülkeler

    norveç
    0 0
  • Tarihten Günümüze Kadar En Başarılı Köşe Yazarları

    bardakçının belgesiz açıklama yapmaması çok iyi.bende takip ederim elimden geldiğince tarihin arka odasınında zaman buldukça izlerdim :)
    0 0
  • Amerika japonyaya atom bombasını atmasının nedeni japonları karada yenememiş olmasımıydı sizce ?

    abd her hafta bombalayarak öldürdüğü kadar japonu atom bombası ile sadece 1 günde öldürdü.asıl amaç japonları yenenin kendi olduğunu ispatlamak çünkü japonya'yı batıran abd ile yaptığı savaş değil doğu asyada ki sömürgelerini kaybetmesiydi. en son bitirici hamle olarak sovyetler mançuryadan japonları atıp , kuzey japon adalarını işgal edince japonlar için iş bitmiş oldu.japonya'yı abd yendi demek japonlara yapılacak en büyük hakarettir bence. batışın ana sebebi asya kıtasındaki sömürgeleri kaybetmesiydi.abd sovyetlere gövde gösterisi yapmaya mı çalışmıştır bilmiyorum ama o zamanlar 2'linin arası iyiydi.sovyetlerin mançurya'ya saldırmasını teşvik eden abd idi.aynı şekilde abd-japon ateşkesi için arabuluculuk yapanda sovyetler idi.
    0 0
  • Patron olsaydınız işciye ne kadar maaş verirdiniz ?

    gönlümden 2000 kopuyor ama 500'ünü devlet vergiden kesiyor deyip 1500 verirdim :D
    0 0
  • Gümüş motor

    kaynak ? şu %95 yerli işi tam aklıma yatmadı.
    0 0
  • 6 Eylül Teke-Tek programı

    fatih altaylı'nın her dakikası dolu geçen bir programı.
    konusu türkiye yönünü nereye dönmeli ?
    ben beğendiğim için burada paylaşma ihtiyaçı duydum.
    sözlükte izleyenlerin program hakkındaki düşünceleri nedir öğrenmek isterim.
    izlemeyenlere izlemesini tavsiye ederim. :)
    0 0
  • tarihde en begendiğiniz lider

    ---yavuz sultan selim---
    dünya tarihinde şiiliği (şia) dizginleyebilen tek kişi
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    ENDONEZYA: BİR EKONOMİ TETİKÇİSİNE DERSLER


    İlk görevim Endonezya’da olacaktı. Endonezya yüzyıllarcaçeşitli ülkelerin egemenlik savaşlarına sahne olmuş, nihayet 1949 daSukarno’nun liderliğinde Hollanda’dan bağımsızlığını kazanmıştı. Fakat 17500adadan ve sayısız dil, kültür, ırktan oluşan ülkede birliği sağlamak kolayolmamıştı. Kanlı iç savaşları takiben general Suharto 1968 de bir darbeylebaşkan oldu.

    Amerika Vietnam’daki başarısızlığının domino etkisiyapmasından ve komünizmin diğer ülkelere yayılmasından korkuyordu. Anahtar ülkeEndonezya idi. MAIN’in elektrifikasyon projesi, Amerikanın Güneydoğu Asya’dakiegemenliğini garantileme master planının bir parçasıydı. Amerikan dışpolitikası Suharto’nun İran Şahı gibi davranacağı savına dayanıyordu.Endonezya’da elde edecek kazanımların tüm İslam dünyasında, bilhassa patlamayahazır bekleyen Ortadoğu’da yankıları olacaktı. Bu da yetmezmiş gibiEndonezya’da petrol vardı. Rezervlerin miktarını kimse bilmiyordu fakat parlakgörünüyordu.

    Endonezya’ya varınca, iki kişilik heyetimizin başkanı şöylededi: ”Evet, burada bulunmamızın sebebi, dünyanın en yoğun nüfusuna sahip adasıJava’nın elektrifikasyon master planını hazırlamak. Fakat bu buzdağının görünenkısmı. Esas amacımız, Endonezya’yı komünizmin kıskaçlarından kurtarmak ve kuzeykomşuları Vietnam, Kamboçya, Laos’un izinden gitmesini önlemek.

    Entegre birelektrik sisteminin kurulması, kapitalizm ve demokrasinin hakimiyetinigarantileyecektir. Master planı hazırlarken, Endonezya’daki petrole ihtiyacımızolduğunu dikkate alıp, limanların, boru hatlarının, inşaat şirketlerinin bolcaelektrik almasını sağlayın. Eksik yönde hata yapmaktansa, fazla yönde hatayapmamız daha iyidir.”

    Master Plan tamamlandıktan sonra plan dahilindeki bölgelerigezmeye çıktım. Tercümanım beni Bandung’da bir kukla (karagöz) gösterisinegötürdü.

    Dalang denen kuklacı 100’ün üstündeki kuklayı farklıseslerle seslendiriyordu. Ömür boyu unutamayacağım gösteride kuklalardan biriRichard Nixon’du.

    Nixon kılıklı kuklanın arkasında Orta Doğu ve Uzak Doğuharitası vardı. Ülkeler, haritadaki kendi yerlerinde çengellerde asılıydı.Yerde de, üstünde $ işaretleri bulunan bir kova vardı. Nixon haritaya yaklaştı,Vietnam’ı çengelinden çıkarıp ağzına soktu. “Ayy, acı, çok kötü, bundanistemiyoruz” deyip kovaya attı. Yüzünü tekrar haritaya döndü. Sonraki ülkeseçimleri beni şaşkınlık içinde bıraktı: Zira Güney Doğu Asya’nın dominoülkelerini değil, hep Orta Doğu ülkelerini seçiyordu:

    Filistin, Kuveyt, SuudiArabistan, Irak, Suriye ve İran, arkadan Pakistan ve Afganistan. Her seferindeNixon ülkeyi kovaya atmadan önce İslamiyet’e küfürler ediyordu: “Müslümanköpekler, Muhammed’in canavarları, Müslüman şeytanlar” gibi. En sonunda daharitadaki çengelinden Endonezya’yı kaldırarak “Bunu da Dünya Bankasınaverelim. Bakalım bize bundan nasıl para kazandırabilir” dedi.

    Gösteriden çıktıktan sonra tercümanımla aramda şu konuşmageçti.

    “Dalang, Nixon’a Vietnam dışında niye yalnızca Müslümanülkeleri kovasına attırdı ?”

    “Çünkü plan böyle. Vietnam ilk adımdan başka bir şeydeğildi. Tıpkı Naziler için Hollanda’nın olduğu gibi. Gerçek hedef Müslümandünyası.”

    “Amerikanın anti-islam olduğuna inanamam”

    “Öyle mi? Ne zamandan beri? Kendi tarihçilerinizden birini,Arnold Toynbee adlı İngilizi oku da gör. Ta ellilerde, gerçek savaşınkomünistlerle kapitalistler arasında değil , Hıristiyanlarla Müslümanlararasında olacağını söylemişti. “ Civilization on Trial” ve “The World and TheWest” adlı kitaplarına bir bak”

    “İyi de Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında niyedüşmanlık olsun ki?

    “Çünkü Batı, özellikle de lideri Amerika, dünyayı hakimiyetialtına almak, tarihin en büyük imparatorluğunu kurmak istiyor. Neredeysebaşaracak. Şu anda önündeki tek engel Sovyetler Birliği. Fakat Sovyetlerikalıcı bir engel olarak görmüyor. Dinleri yok, inançları yok, ideolojilerininiçi boş. Tarih boyunca iman her şeyin önünde gelmi ştir. Biz Müslümanlarda daiman var, hatta sizden fazla. O yüzden bekliyoruz ve güçleniyoruz. Sonra biryılan gibi saldıracağız.”

    “Ne korkunç! Bunudeğiştirmek için ne yapabiliriz?

    “Bu kadar açgözlü olmaktan vazgeçin. Ve de bencil. Büyükevlerinizden, süslü mağazalarınızdan başka gerçekler de var dünyada. İnsanlar açlıktanölürken siz arabalarınızın benzinini düşünüyorsunuz. Bizimki gibi ülkeleryoksulluk içinde boğulurken imdat çığlıklarımızı duymuyorsunuz. Size bunlarısöylemeye çalışanlara kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Onlar sizin için ya radikalya komünist . Bu tutumunuzu bırakmazsanız sonunuz hiç iyi olmayacak.”

    Karagöz oynatıcı Dalang’a birkaç gün sonra yolda kimliğibilinmeyen biri çarptı ve öldü. Genç Endonezyalılarla yaptığım konuşmalargözlerimin açılmasını sağladı. Bencil bir dış politikanın gelecek kuşaklarayaramayacağını fark ettim. Günlüğüme şunları yazdım.

    “Yoksul ülkelere dış yardım kılıfı altında verdiğimizborçlar bugünün çocuklarının ve onların torunlarının rehine olmasına yolaçıyor. Şirketlerimizin, onların kaynaklarını talan etmesine izin vermek vebize olan borçlarını ödeyebilmek için eğitim, sağlık gibi hizmetlerden feragatetmek zorunda kalacaklar. Amerika Vietnam gibi sömürge savaşlarında harcadığıbütün parayı dünyadan açlığı kaldırmaya, eğitim ve temel sağlık hizmetlerineherkesin ulaşabilmesine, ormanların , sulak alanların korunmasına harcasaydıdünya nasıl bir dünya olurdu acaba?”
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    PANAMA

    Panama havaalanına 1972’nin bir Nisan akşamı ayak bastım.Yol boyunca gördüğüm bilboard’ları başkan Omar Torrijos’un resimlerisüslüyordu.

    MAIN’in devasa Kalkınma Master Planının son görüşmeleriniyapmakla görevlendirilmiştim. Plan, bu iki milyonluk minicik fakat son derecestratejik ülkeye enerji, ulaşım ve tarım sektörlerinde Dünya Bankası, AmerikanKalkınma Bankası ve USAID’in milyarlarca dolar yatırım yapmasına zeminhazırlayacaktı.

    Panama vaktiyle, Columbia’nın bir parçasıyken, Süveyşkanalını açan Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps burada da kanal açmagirişiminde bulunmuştu.

    De Lesseps başarılı olamadı fakat Theodore Roosevelt’inPanama’ya göz dikmesine yol açtı. 1903’de Amerika bir savaş gemisi göndererekkıstağı işgal etti ve Panama’yı bağımsız devlet olarak ilan etti. Kukla birhükümet kurarak ilk kanal anlaşmasını imzaladı. Anlaşma, yapımı planlanankanalın iki yakasının Amerikan bölgesi olmasını öngörüyor, Amerikanmüdahalesini meşru kılıyor ve bu sözde bağımsız ülkenin tam kontrolünüveriyordu.

    Yarım yüzyıl boyunca Panama, Washington’la güçlü bağlariçinde bulunan varlıklı ailelerce yönetildi. Bunlar, Amerikan çıkarlarınıkorumayı görev edinmiş sağcı diktatörlerdi. Halkın korkunç yoksulluk içinde,büyük plantasyon ve şirketlerin kölesi halinde yaşaması umurlarında değildi.Son diktatör Arias’ı Omar Torrijos bir darbeyle indirip devlet başkanı oldu.

    Torrijos döneminde Panama, tarihinde ilk kez Washington veyabaşka bir yerin kuklası olmadı. Moskova veya Beijing’in tahriklerine kapılmadı.Torrijos sosyal reforma ve yoksullara yardıma inanıyordu fakat komünizme dekarşıydı.

    Panama kanalını ve çevresini tamamen Amerika’ya ait olmaktankurtarıp Panama devletine iadesi için Torrijos başkan Jimmy Carter ilemüzakerelere başladı. Carter mantıklı ve duyarlı bir insandı fakatWashington’daki muhafazakarlar ve dinciler yaygarayı kopardı. Nasıl olur da bumilli savunma kalemizi, Amerikan dehasının sembolünü, Amerika’nın ticariçıkarlarının düğüm noktasını elden çıkarmaya kalkardık?

    Başkan Carter bütün itirazlara kulak tıkayarak 1977’deKanalı ve Kanal Bölgesini Panama’ya devreden anlaşmayı imzaladı. Uzun veeziyetli bir ikna sürecinden sonra Kongre’nin anlaşmayı onaylamasını sağladı.Bunun üzerine muhafazakarlar intikam almayı ahdetti.

    Başkan Carter’dan sonra gelen Reagan hükümeti kanalı gerialmak için epeyce uğraş verdi. Fakat Torrijos karşı koydu. Bunun üzerine 31Temmuz 1981’de bir uçak “kazasında” hayatını kaybetti. Bir kez daha LatinAmerika basını “ CIA suikastı” başlıkları attı. 52 yaşındaki Torrijos’un ölümüCIA’nin suikastlar dizinine bir yenisini eklemişti.

    Torrijos yaşasaydı, Orta ve Güney Amerika ülkelerindegittikçe artan şiddeti önlemenin çaresini bulacaktı. Petrol şirketlerininAmazon havzasını mahvetmesine izin vermeyecek, Washington’un terörist veuyuşturucu savaşı dediği, ama aslında çaresiz insanların evlerini ve ailelerinikoruma girişimlerini hafifletecek çözümler üretecekti. En önemlisi, GüneyAmerika’da, Afrika’da ve Asya’daki liderlere örnek olacaktı. Tabi ki CIA, NSAVE ET’ler buna izin vermeyecekti.

    Torrijos’un halefi Manuel Noriega başlangıçta selefininizinden gidiyor izlenimi verdi fakat Torrijos adalet ve eşitlik timsali iken,Noriega kısa sürede yolsuzluk ve kanunsuz işlere bulaştı. Dahası Amerika’nıntropik savaş eğitim üssü “School of Americas” ın süre uzatımına izin vermedi.Bunun üzerine 20.12.1989’da Amerika Panamaya, II.Dünya Savaşından bu yana birülkeye yapılan en büyük hava saldırısını düzenledi. Bu, sivil halka yapılanhaksız bir saldırıydı. Oysa Panama ve Panamalılar ne Amerika ne de başka birülke için tehdit teşkil ediyordu.

    Noriega Ş ilinin Pinochet’si , Nikaragua’nınSomosa’sı gibi katliam yapmamış, insan haklarını çiğnememişti. Tek yaptığıKanal Antlaşmasına uyulmasını istemek ve yeni bir Kanal için Japonlarlagörüşmekti. Amerikan askerlerinin bu iki milyonluk şehirde büyük-çocuk sayısızinsan öldürmesine ve şehrin büyük bölümünü yakmasına Washington’un gösterebildiğitek gerekçe, Noriega’nın uyuşturucu kaçakçılığı idi. Bu şehrin dünyanın endeğerli arazilerinden birinin üstünde olduğundan kimse söz etmiyordu tabi.

    Noriega Amerika’ya getirilip, kendi ülkesindeki eylemleriyleAmerikan yasalarını ihlal ettiği gibi örneği görülmemiş bir iddia ileyargılandı ve 40 yıla mahkum edildi.

    Saldırı , Amerika’nın imparatorluk kurmanın eski usullerinedöndüğünü, Reagan gibi Bush’un da amaca ulaşmak için muazzam güç kullanmaktatereddüt etmeyeceğini dünyaya gösteriyordu. Hedef, Torrijos mirasını kukla birhükümete devretmek kadar, Irak gibi başka ülkeleri de sindirmekti.

    Bush hükümetinin yaptığı terörizmden farksız, gayri meşrubir eylemdi. Amerikan Ordusu bu bombardımandan sonra 3 gün boyunca basını,Kızılhaç’ı ve diğer gözlemcileri şehre sokmadı. Bu arada askerler ölüleri yakıpgömdüler. Suç delillerinin yok edilmesi ve katliamın boyutları konusundasorulan sorular hep cevapsız kaldı. Dünya bu olayı şiddetle kınadığı haldebasına uygulanan sansür yüzünden pek az Amerikalının haberi oldu. Amerika sahipolduğu gücü iğrenç bir biçimde kötüye kullanarak küstah Amerikalıpolitikacıların ve onların Panamalı yardakçılarının amaçlarına hizmet etmişti.Nitekim Torrijos döneminden önce Amerikan hükümetinin kuklası olan oligarşi tekrariktidara getirildi ve Amerika kanalın kontrolünü yeniden ele geçirdi.
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    GUATAMALA

    Guatamala ve Orta Amerikanın hakimi, 1800lerde kurulanUnited Fruit Company (UFC) idi. 1950’lerde demokratik bir süreçle Jacob ArbenzGuatamala’nın başkanı seçildi. O sırada Guatamala topraklarının %70’i, nüfusun%3’ünün elindeydi. Arbenz halkı açlıktan kurtarmayı vaad etti ve kapsamlı birtoprak reformu başlattı.

    Guatamala’nın en büyük ve en baskıcı toprak sahibi UnitedFruit Company bu önlemlere karşı çıktı. Bütün Orta Amerika’da bunun örnekteşkil etmesinden korkuyorlardı. United Fruit Company Amerika’da muazzam birkampanya başlattı. Amaç Amerika halkını ve Kongre’yi Arbenz’in Rus komplosununbir parçası olduğuna ve Guatamala’nın Sovyet uydusu olduğuna ikna etmekti.1954’te CIA darbe düzenledi. Amerikan pilotları Guatamala City’i bombaladılar.Demokratik yöntemle seçilmiş olan Arbenz alaşağı edilip yerine zalim sağcıdiktatör Castillo Arnas getirildi.

    Yeni hükümet her şeyini United Fruit Company’ye borçluydu.Derhal Arbenz’in reformlarını geri çekip yabancılardan alınan her türlü vergiyikaldırdı. Binlerce kişiyi tutuklattı. United Fruit Company, CIA ve albaydiktatör aras ındaki işbirliğinin meyvesi, yüzyılın geri kalanı boyuncaGuatamala’yı kasıp kavuran ve halen de devam etmekte olan şiddet ve terörizmoldu
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    SUUDİ ARABİSTAN’LA İLİŞKİLER YUMAĞI

    1970’lerin başı, uluslararası ekonomide önemlideğişikliklerin yaşandığı bir dönem oldu. 1960’larda bir grup ülke, büyükpetrol şirketlerine karşı OPEC petrol kartelini kurmuştu. “7 kız kardeş” olarakbilinen büyük petrol şirketlerinin kasıtlı olarak ham petrol fiyatlarını düşüktuttuklarının, böylece üretici ülkelere düşük bedel öderken kendilerinin yüksekkarlar elde ettiklerinin farkındaydılar.

    Üretici ülkelerin birlikteliği 1973’te petrol ambargosuylasonuçlandı. Amerika’daki benzin istasyonlarında büyük kuyruklar oluştu. BüyükBuhran’a yakın ekonomik kargaşa yaşandı. Tüm dünyada büyüme yavaşladı, işsizlikarttı, sabit kur sistemi çöktü.

    18 Mart 1974’te ambargo sona erdiğinde ham petrolfiyatlarının varili 1.39 $ dan 8.32 $ a çıkmıştı. Siyasiler aldıkları dersi hiçunutmayacaklardı. Bu birkaç ayın yarattığı travma şirketokrasiyi güçlendiripbüyük şirketler, uluslar arası bankalar ve hükümet’ten oluşan sacayağını yıkılmazhale getirdi. Tutum ve politikalar değişti. Wall Street ve Washington böyle birambargoya bir daha fırsat vermemeye yemin etti. Petrol kaynaklarımızı korumakhep önceliğimiz olmuştu ama 1973’ten sonra bu saplantı haline geldi.

    Ambargo, dünya siyasetinde Suudi Arabistan’ın konumunuyükseltip bizim ekonomimiz için stratejik önemini fark etmemize yol açtı.Dahası, Amerikan şirketokrasi liderlerini “Petrodolarları tekrar Amerika’yanasıl döndürebiliriz?” arayışına itti.

    Ambargo biter bitmez Washington Suudi Arabistan’lagörüşmelere başladı. Petrodolarlar ve bir daha ambargo olmaması karşılığındaonlara teknik yardım, askeri techizat/eğitim ve modern tesisler önerdi.Müzakereler JECOR (Amerika- Suudi Arabistan Ortak Ekonomik Komisyonu) adlısıradışı bir organizasyonun kurulmasıyla sonuçlandı.

    JECOR, geleneksel dış yardım programlarının tam tersiniyapacaktı: Suudi Arabistan’ın Suudi parası ile inşası için Amerikan firmalarınıgörevlendirmek. Amerika’nın gelişmekte olan bir ülkeyle yaptığı, karşılıklıbağımlılığa dayalı en kapsamlı anlaşmaydı.

    MAIN’in elemanı olarak görevim, muazzam paraların nerelereharcanabileceğini gösteren senaryolar yazmaktı. Kısacası, Amerikan mühendislikve inşaat firmalarının milyarlarca dolar kazanabilmesi için yaratıcılığımıkullanacaktım. Bir taraftan Suudi ekonomisi bizimkine bağımlı hale gelirken birtaraftan da ülke Amerika’nın sadık dostu olacaktı.

    Yaptığım planlara göre çölde dev rafineriler, petrokimyakompleksleri, teknoparklar, elektrik santralleri yükselecek, ülke boydan boyaelektrik hatları, otoyollar, boru hatları, iletişim ağları, ulaşım sistemleri,bunları çalıştırmak için gelecek yabancı işçiler için konutlar, alışverişmerkezleri, hastaneler, deniz suyu arıtma tesisleri ile donat ı lacaktı. Hepsison teknolojiye dayalı olduğu için yıllar boyu bakım ve teknik servisgerekecekti. Böylece MAIN, Bechtel, Brown&Root , Halliburton,Stone&Webster ve diğer Amerika firmaları yıllarca para kazanmaya devamedecekti. Suudi Arabistan’ın düşmanlarından korunmak için savunma sanayimiz deen pahalı araç gereci satarak ve bakımını yaparak nemalanacaktı. SuudiArabistan bundan böyle hiçbir şekilde ambargo konmasına mahal vermeyecek,Amerika da bunun karşılığında her ahval ve şerait altında Suudi Arabistan’a veyöneticilerine siyasi ve askeri destek sağlayacaktı.

    Tuhaf olan şuydu ki tutucuVahabi ilkelerine dayanan bir krallığın bütün geleceğini bir grup yabancı(onların gözünde kafir) belirleyecekti. Ayrıca umudumuz, İran ve Irak gibipetrol zengini ülkelerin de Suudi Arabistan’ı örnek alıp aynı girişimleriyapmasıydı. Bence yaptığımızın bin yıl önceki Haçlı Seferlerinden pek bir farkıyoktu. Avrupalı Katolikler, amaçlarının Müslümanları cehenneme gitmektenkurtarmak olduğunu iddia ediyorlardı; bizse Suuidleri çağdaşlaştırmak olduğunu.Gerçekte ise hem Haçlıların, hem şirketokrasinin amacı imparatorluklarınıgenişletmekti.

    Teklifimizi Henry Kissinger başkanlığında bir heyetSuudilere götürdü. Tüm paket krallıkça onaylandı. MAIN’e de ilk ve en karlıihalelerden biri verildi. Bunu diğer ihaleler izledi ve tarımdan enerjiye,eğitimden iletişime Suudi ekonomisinin her sektöründe modernizasyona gidildi.

    Bu anlaşma uluslararası hukukun da seyrini değiştirdi.Uganda’nın, yüz binlerce kişinin kanına giren zalim diktatörü İdi Amin sürgünegönderildiğinde Suudi Arabistan ona kucak açtı. 80 yaşında ölünceye kadar lüksve debdebe içinde yaşadı. Amerika bu işe bozulsa bile anlaşmaya halelgetirmemek için sesini çıkarmadı. Daha da kötüsü, Suudi Arabistan’ınuluslararası teröre parasal destek vermesine göz yumdu. Hatta Usame BinLadin’in Afganistan’da Ruslara karşı verdiği savaşı teşvik etti. 1980’lerdeRiyad ve Washington Mücahitlere toplam 3.5 milyar dolar aktardılar.

    US News & World Report, 2003 sonlarında “The SaudiConnection” adlı araştırmada şunları yazıyordu.

    “Kanıtlar tartışmasızdı, Amerikanın kadim dostu ve dünyanınen büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan, terörist finansmanının da merkeziolmuştu.

    1980’lerde yaşanan İran devrimi ve Afgan Savaşı şoklarındansonra Suudi Arabistan’ın yarı resmi yardım kuruluşları, hızla büyüyen cihadhareketinin anapara kaynağı oldu. Para, 20 kadar ülkede paramiliter eğitimkampları işletmede, silah satın almada ve yeni üye toplamakta kullanıldı.

    Suudilerin hesapsız paraları bazı Amerikan yetkililerinolayı görmezden gelmesini sağladı. Suudilerle iş yapan eski büyükelçilere, CIAistasyon şeflerine, hatta kabine mensuplarına ihale, hibe, ücret şeklindemilyarlarca dolar ödendi. Kraliyet ailesi yalnız El Kaide’yi değil, diğerterörist grupları da destekliyordu.”


    Ekim 2003 tarihli Vanity Fair dergisi de “SuudileriKurtarmak” adlı raporunda Bush ailesi, Suud hanedanı ve Bin Ladin ailesiarasındaki 20 yıl ı aşkındır süregelen yakın ilişkiyi gözler önüne seriyordu.George H.W. Bush 71-73 arası Birleşmiş Milletlerde büyük elçilik, 1976-77 deCIA başkanlığı yapmıştı. Yani tam da Suudi Arabistan ile ilişkilerinalevlendiği dönemde.

    11 Eylül’ün hemen akabinde Bin Ladin ailesi de dahil,varlıklı Suudiler özel uçaklara bindirilip Amerika’dan gönderildiler. Uçuşlaraneden izin verildi, yolcular neden hiç sorgulanmadı bilinmez. Acaba Bushailesinin ilişkilerinden mi?
    0 0
  • Gümüş motor

    soruyu nerenden anladın bilmiyorum ama ben sadece kaynak göster dedim. sanki soruyu aksini iddia ediyormuşum gibi anlamışsın
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    İRAN’IN ŞEHİNŞAH’I


    1975-78 yılları arasında sık sık İran’ı ziyaretettim.

    İran da zengin petrol yataklarına sahipti ve Suudi Arabistangibi onun da büyük projeleri gerçekleştirmek için borçlanmaya ihtiyacı yoktu.Ancak ülkenin tarihi siyasi kargaşayla yüklüydü. O yüzden olaya farklıyaklaştık. Şah’ı ilericilik sembolü haline getirmek için Washington ve işdünyası el ele verdi. OPEC’in kurulmasıyla Şah etkin bir dünya lideri olmuştu.Aynı zamanda Müslüman Orta Doğu’nun en güçlü ordusunu kurmuştu.

    MAIN Hazar Denizindeki turizm bölgesinden Hürmüz boğazındakiaskeri tesislere kadar ülkenin her yerini kapsayan projeler yapıyordu. Orda daişimiz, bölgesel kalkınma potansiyellerini tahmin edip ona göre elektrik üretimve dağıtım sistemlerini tasarlamaktı.

    Yüzeyde İran, Hıristiyan-Müslüman işbirliğinin örnek birmodeli gibi görünüyordu. Ancak kısa süre sonra fark ettim ki sakin görünüşünaltında derin bir öfke yatıyor.

    İran’daki tercümanım beni adını vermek istemediğim ve kısaca”Doc” diyeceğim bir felsefe doktoruyla tanıştırdı. Doc bana şunları söyledi:

    “Kendine şahların şahı lakabını veren bu adam gerçek birşeytandır; Hitler’den de beter davranıyor. Üstelik hükümetinizin tam bilgisi vedesteğiyle. Şah sizin Orta Doğu‘daki tek gerçek müttefikiniz. Tabi kiİsrail’iniz de var ama İsrail sizin için destek değil, köstek. Petrolü yok.Politikacılarınız sırf Amerika’daki Yahudi oylarını ve seçim kampanyalarınaYahudi parasını almak için İsrail’e arka çıkmak zorunda.

    Sizin için Şah dahaönemli. Oysa Şah’ın fazla vadesi kalmadı. Herkes ondan nefret ediyor. Ş ah’ınkapitalizminden yararlanan bazı zenginler hariç, halkın arasında muazzam birdini hareket var. Aklınız varsa, şirketiniz bizim ülkemizden uzak durur. Siziuyarıyoruz: burada çok para kazanacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Şahgidecek ve siz de paranızı alamayacaksınız. Üstelik Şah’ın çöküşü yalnızca birbaşlangıç, Müslüman dünyasının gidişatının bir göstergesi olacak. Öfkemizi çokuzun süre baskı altında tuttuk, yakında patlamak üzere.”

    Bu konuşmadan çok kısa bir süre sonra Ayetullah Humeyni veMollaların önderliğinde isyan, gösteri ve bombalamalar başladı. Şah 1979 daMısır’a kaçtı. MAIN, Doc’un dediği gibi, İran’da milyarlarca dolar kaybetti.Gerek ülke olarak gerekse şirket olarak bütün bağlantılarımıza, ofislerimize,istihbaratımıza rağmen olacakları tahmin edememiştik
    0 0
  • Ekonomik Tetikçisi Nedir?-John Perkins

    KOLOMBİYA: GÜNEY AMERİKA’NIN KİLİT TAŞI


    Kolombiya, Güney Amerika’nın bütün ülkelerini Panamakıstağına, dolayısıyla Orta ve Güney Amerika’ya bağlayan ülkedir. Olağanüstüdoğal güzellikleri, çok değerli yazar, filozof ve sanatçıları, demokratik birhükümeti vardır.

    20.yy.ın sonlarında Kolombiya’ya sattığımız en önemlihizmetler, mühendislik ve inşaat uzmanlığıydı. Kolombiya çalıştığım yerlerintipik bir örneğiydi. Ülke korkunç borç yükü altına girerek elektrik hatları,otoyollar, telekomünikasyon hatlarına yatırım yapacak, borcunu ve faizinipetrol ve gaz yataklarının geliri ile ödeyecekti. Görevim, kredi ihtiyacınımümkün olduğunca şişirmekti.

    Ancak orada da her şey yolunda gitmiyordu. Görüştüğümkişiler şöyle söylüyordu:
    “Baraj kurmayı düşündüğünüz ırmağın kıyısında yaşayankızılderililer ve çiftçiler sizden nefret ediyor. Kentlerde yaşayan ve doğrudanetkilenmeyen insanlar bile inşaat şantiyenize saldıran gerillalara sempatiduyuyor. Hükümetiniz bunları komünist, terörist, uyuşturucu kaçakçısı olaraktanımlıyor ama gerçekte onlar, şirketinizin harap ettiği topraklarda yaşayanaileler.

    Her gün sağ kalma çabası veren bizler, ırmaklarımızın üzerine barajkurulmasını önlemek için yemin ettik. Topraklarımız sular altında kalacağınaölelim daha iyi. Doğru, gerillalarımızın bazıları Rusya ve Çin’de eğitiliyorama ne yapsınlar ki? Modern silahları ve nasıl savaşılacağını öğrenmekzorundalar. Bazen de silah almak için uyuşturucu satmak. Dünya Bankasıkendimize savunmamız için yardım etmiyor. Tam tersine, bu durumu zorluyor.”

    Kolombiya’da geçirdiğim süre, eski Amerikan Cumhuriyeti ileyeni küresel imparatorluk arasındaki farkı anlamamı sağladı. Cumhuriyetimizmateryalist değil, ahlaki ve felsefi değerler, eşitlik ve adalet kavramlarıüzerine kurulmuştu. Zayıfı koruyan, II. Dünya savaşında olduğu gibigerektiğinde ilkelerini savunmak için harekete geçen bir varlıktı. Oysa bugünküküresel imparatorluk cumhuriyetin tam tersiydi. Ben-merkezci, haris,materyalistti; merkantilizm’e dayanan bir sistemdi. Kendinden öncekiimparatorluklar gibi, kollarını yalnızca kaynakları toplamak, gördüğü her şeyikapmak ve doymaz kursağını doldurmak için açıyordu. Yöneticilerinin daha fazlagüç ve varlık kazanması için gerekli gördüğü her yolu deniyordu.

    Ben Amerikan Cumhuriyetinin sadık bir vatandaşıydım fakat buyeni, üstü örtülü emperyalizm ile yapmaya çalıştığımız şey, Vietnam’da orduylabaşarmaya çalıştığımız şeyin parasal eşdeğeriydi. Askeri müdahalenin her zamanişe yaramadığını gören ekonomistler daha iyi bir planla ortaya çıkmışlar, dışyardım kuruluşları ve yükleniciler bu planı yürütmekte becerikli halegetirmişlerdi.

    Sistem tıkır tıkır işliyordu: Ülkeler çoğunlukla ihtiyaçduymadıkları büyük yatırımlar için Dünya Bankası , IFC gibi kuruluşlarca ağırborç yükü altına sokuluyor, bu yatırımlar büyük Amerikan yüklenicileritarafından gerçekleştiriliyor, ülke borçlarını ödemekte zorlanınca IMF veET’ler devreye giriyor, onlar başarılı olmazlarsa ellerinde sopalarıylaçakallar(CIA), en nihayetinde de silahlarıyla askerler geliyordu.

    İster ayakkabı yapsın ister inşaat, önde gelen bütünuluslararası şirketlerin kendi ET’leri vardı. Takım elbiseler giymiş, saygıngörünüşlü bu kişiler New York, Tokyo veya Londra’daki merkezlerinden çıkıpyolsuzluğa meyilli politikacıları/bürokratları ülkelerini şirketokrasininboyunduruğuna sokmaya ikna etmek için bir kıtadan ötekine dolaşıyorlardı.

    Çeşitli ülkelerde üretim yapan Amerikan şirketlerininçalışanları, o halklara iş vererek iyilik ettiklerini sanıyorlardı; gerçekteise onları ortaçağ feodal düzenini hatırlatan bir tür köleliğe daha fazlagömüyorlardı. Üstelik bu modern serf ve köleler daha beter durumda olanlarabakıp hallerine şükrediyorlardı.

    Bütün bu olaylar ve kendi zalim rolüm üzerinde uzun uzundüşüncelere daldım. İşimi iyi yapayım derken büyük resmi görememiş,davranışlarımın gerçek sonuçlarını fark edememiştim. Gözümün önüne bir askeringörüntüsü geliyordu: Asker başlangıçta saftır. Başkalarını öldürmenin ahlakiboyutunu sorgulayabilir fakat esas çabası kendi korkusunu bastırmak ve hayattakalmaya odaklanmaktır. İlk düşmanını öldürdükten sonra hissettiklerinin altındaezilir. Ölen kişinin ailesini merak edip pişmanlık duyabilir. Fakat zamangeçtikçe ve daha fazla savaşıp daha çok insan öldürdükçe katılaşır. Artıkprofesyonel bir askere dönüşmüştür.

    Ben de profesyonel bir askere dönüşmüştüm. Bunu itirafetmek, suçların işlenme ve imparatorluk kurulma süreçlerini anlamamı sağladı.Neden ailesine düşkün İranlıların Şah’ın zalim gizli polisi olduğunu, mazbutAlmanların nasıl Hitler’in emirlerine uyduğunu, nasıl olup da iyi Amerikalıkadın ve erkeklerin Panama şehrini bombalayabildiklerini artıkanlayabiliyordum.

    10 yıl boyunca ben, Afrika ormanlarından insanlarıyakalayıp, bekleyen gemilere tıkan köle tacirlerinden farksız davranmıştım.Bana ödenen yüksek ücret, sigorta, hisse gibi cazip olanaklar beni de sisteminbir kölesi yapmıştı. Sistemde ne kadar uzun süre kalırsam, ayrılmam o kadaruzun sürecekti.

    1 Nisan 1980’de Yönetim Kurulu Başkanı’nın odasına giripistifamı verdim.
    0 0
  • türkmen dağı olayları

    dağın üstüne bir top yerleştir. ateş et. iskenderun'a düşsün. hatayın güvenliği türkmen dağından sorulur.
    0 0
  • Rusya Türkiye'yi Doğalgaz Kesintisine Maruz Bırakır mı?

    rusyada kapitalist sistemin bir parçası artık kafasına göre hareket edemez. öyle bişey yapması rusyanın tüm uluslar arası anlaşmalarını tehlikeye sokar.
    0 0
  • Kanada Başbakanı-Justin Trudeau

    siyasete girer diye orayı makaslamıştım :)
    0 0
  • tarihi olaylar sözlük yazarlarının en sevdiği sözler

    aşka uçarsan kanatların yanar---Sadi Şirazi
    Aşka uçmazsan kanat neye yarar?---Mevlana
    Aşka varınca kanadı kim arar? --- yunus emre
    0 0
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.