• KOLOMBİYA: GÜNEY AMERİKA’NIN KİLİT TAŞI


    Kolombiya, Güney Amerika’nın bütün ülkelerini Panamakıstağına, dolayısıyla Orta ve Güney Amerika’ya bağlayan ülkedir. Olağanüstüdoğal güzellikleri, çok değerli yazar, filozof ve sanatçıları, demokratik birhükümeti vardır.

    20.yy.ın sonlarında Kolombiya’ya sattığımız en önemlihizmetler, mühendislik ve inşaat uzmanlığıydı. Kolombiya çalıştığım yerlerintipik bir örneğiydi. Ülke korkunç borç yükü altına girerek elektrik hatları,otoyollar, telekomünikasyon hatlarına yatırım yapacak, borcunu ve faizinipetrol ve gaz yataklarının geliri ile ödeyecekti. Görevim, kredi ihtiyacınımümkün olduğunca şişirmekti.

    Ancak orada da her şey yolunda gitmiyordu. Görüştüğümkişiler şöyle söylüyordu:
    “Baraj kurmayı düşündüğünüz ırmağın kıyısında yaşayankızılderililer ve çiftçiler sizden nefret ediyor. Kentlerde yaşayan ve doğrudanetkilenmeyen insanlar bile inşaat şantiyenize saldıran gerillalara sempatiduyuyor. Hükümetiniz bunları komünist, terörist, uyuşturucu kaçakçısı olaraktanımlıyor ama gerçekte onlar, şirketinizin harap ettiği topraklarda yaşayanaileler.

    Her gün sağ kalma çabası veren bizler, ırmaklarımızın üzerine barajkurulmasını önlemek için yemin ettik. Topraklarımız sular altında kalacağınaölelim daha iyi. Doğru, gerillalarımızın bazıları Rusya ve Çin’de eğitiliyorama ne yapsınlar ki? Modern silahları ve nasıl savaşılacağını öğrenmekzorundalar. Bazen de silah almak için uyuşturucu satmak. Dünya Bankasıkendimize savunmamız için yardım etmiyor. Tam tersine, bu durumu zorluyor.”

    Kolombiya’da geçirdiğim süre, eski Amerikan Cumhuriyeti ileyeni küresel imparatorluk arasındaki farkı anlamamı sağladı. Cumhuriyetimizmateryalist değil, ahlaki ve felsefi değerler, eşitlik ve adalet kavramlarıüzerine kurulmuştu. Zayıfı koruyan, II. Dünya savaşında olduğu gibigerektiğinde ilkelerini savunmak için harekete geçen bir varlıktı. Oysa bugünküküresel imparatorluk cumhuriyetin tam tersiydi. Ben-merkezci, haris,materyalistti; merkantilizm’e dayanan bir sistemdi. Kendinden öncekiimparatorluklar gibi, kollarını yalnızca kaynakları toplamak, gördüğü her şeyikapmak ve doymaz kursağını doldurmak için açıyordu. Yöneticilerinin daha fazlagüç ve varlık kazanması için gerekli gördüğü her yolu deniyordu.

    Ben Amerikan Cumhuriyetinin sadık bir vatandaşıydım fakat buyeni, üstü örtülü emperyalizm ile yapmaya çalıştığımız şey, Vietnam’da orduylabaşarmaya çalıştığımız şeyin parasal eşdeğeriydi. Askeri müdahalenin her zamanişe yaramadığını gören ekonomistler daha iyi bir planla ortaya çıkmışlar, dışyardım kuruluşları ve yükleniciler bu planı yürütmekte becerikli halegetirmişlerdi.

    Sistem tıkır tıkır işliyordu: Ülkeler çoğunlukla ihtiyaçduymadıkları büyük yatırımlar için Dünya Bankası , IFC gibi kuruluşlarca ağırborç yükü altına sokuluyor, bu yatırımlar büyük Amerikan yüklenicileritarafından gerçekleştiriliyor, ülke borçlarını ödemekte zorlanınca IMF veET’ler devreye giriyor, onlar başarılı olmazlarsa ellerinde sopalarıylaçakallar(CIA), en nihayetinde de silahlarıyla askerler geliyordu.

    İster ayakkabı yapsın ister inşaat, önde gelen bütünuluslararası şirketlerin kendi ET’leri vardı. Takım elbiseler giymiş, saygıngörünüşlü bu kişiler New York, Tokyo veya Londra’daki merkezlerinden çıkıpyolsuzluğa meyilli politikacıları/bürokratları ülkelerini şirketokrasininboyunduruğuna sokmaya ikna etmek için bir kıtadan ötekine dolaşıyorlardı.

    Çeşitli ülkelerde üretim yapan Amerikan şirketlerininçalışanları, o halklara iş vererek iyilik ettiklerini sanıyorlardı; gerçekteise onları ortaçağ feodal düzenini hatırlatan bir tür köleliğe daha fazlagömüyorlardı. Üstelik bu modern serf ve köleler daha beter durumda olanlarabakıp hallerine şükrediyorlardı.

    Bütün bu olaylar ve kendi zalim rolüm üzerinde uzun uzundüşüncelere daldım. İşimi iyi yapayım derken büyük resmi görememiş,davranışlarımın gerçek sonuçlarını fark edememiştim. Gözümün önüne bir askeringörüntüsü geliyordu: Asker başlangıçta saftır. Başkalarını öldürmenin ahlakiboyutunu sorgulayabilir fakat esas çabası kendi korkusunu bastırmak ve hayattakalmaya odaklanmaktır. İlk düşmanını öldürdükten sonra hissettiklerinin altındaezilir. Ölen kişinin ailesini merak edip pişmanlık duyabilir. Fakat zamangeçtikçe ve daha fazla savaşıp daha çok insan öldürdükçe katılaşır. Artıkprofesyonel bir askere dönüşmüştür.

    Ben de profesyonel bir askere dönüşmüştüm. Bunu itirafetmek, suçların işlenme ve imparatorluk kurulma süreçlerini anlamamı sağladı.Neden ailesine düşkün İranlıların Şah’ın zalim gizli polisi olduğunu, mazbutAlmanların nasıl Hitler’in emirlerine uyduğunu, nasıl olup da iyi Amerikalıkadın ve erkeklerin Panama şehrini bombalayabildiklerini artıkanlayabiliyordum.

    10 yıl boyunca ben, Afrika ormanlarından insanlarıyakalayıp, bekleyen gemilere tıkan köle tacirlerinden farksız davranmıştım.Bana ödenen yüksek ücret, sigorta, hisse gibi cazip olanaklar beni de sisteminbir kölesi yapmıştı. Sistemde ne kadar uzun süre kalırsam, ayrılmam o kadaruzun sürecekti.

    1 Nisan 1980’de Yönetim Kurulu Başkanı’nın odasına giripistifamı verdim.
    0 0
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.