Öncelikli sorunumuz, “devlet ya da ülkeler neden ortak Pazar çabası içine girmişlerdi?” sorusuna cevap bulmaktır. Bu soruya en güzel yanıt Avrupa genelinde büyük gelişmeler sağlanan Avrupa Birliği’nin kuruluşunda ve gelişiminde saklıdır.
Avrupa Birliği, kuruluşundan itibaren siyasi ve ekonomik birçok kriz ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Karşılaşılan bu krizler, ülkeler arasında yapılan işbirliği, yapılandırılan kuruluşlar ve bazı kurum yapılarında revizyona gidilerek aşılmıştır. Yaşanan bu siyasi krizler AB üyeleri arasında patlak vermiş ve AB Anayasası konusunda yaşanmıştı. Yeni kurulacak olan hukuki sistemin, özellikle AB için hayati önem taşıyan Fransa ve Hollanda tarafından reddedilmesi, Avrupa Birliği çatısı altında yaşayan tüm üye ülkeleri endişelendirmişti. Bu aşamada durumun çözümü için yeni bir antlaşma metninin hazırlanması ve devletlerin Ulasal simge ve özelliklerini yitirmelerinin önüne geçilmeye çalışıldı. Bu antlaşma Lizbon Antlaşması’dır ve 2009 yılında meşrulaşmıştır. Bu antlaşma ile birlik, hem kurumların modernleşmesi, hem demokratik gelişimin sürdürülmesi hem de birliğin köklerini daha da derine salması için önemli bir adım atmış oldu.
AB politik ve ekonomik karakterini, geçirdiği birçok krize borçludur. Fakat son yıllarda yaşanan krizler birliği çok etkilemiştir. 1970 yıllarında birliğin yaşadığı kriz, üye ülkeler arasında ticari olarak engeller azaltılarak atlatılmıştı. Fakat bu dönemin atlatılmasının ardından 1980 yılında pazarlardaki bu bölünmüşlük gösterdi ki, AB, Japonya ve ABD karşısında rekabet gücünü nerdeyse tamamen kaybetmişti. Bu durumun düzelmesi için birlik öyle bir Tek Pazar örneği kurdu ki, bu ortaklık tüm engellerden arındırılmıştı. AB üyesi olmamalarına rağmen Norveç ve İsviçre gibi ülkeler de bu ortaklığa dahil edildiler.
Avrupa Birliği üyeleri arasındaki bu ekonomik işbirliği aynı zamanda ülkelerin refah seviyelerini de arttırdı. Bu ekonomik ortaklı ticaretin önünde engel olan gümrük duvarları ve dıştan gelen ticarete karşı kurulan korumacılığın kaldırılması anlamına geliyordu. Bu bağlamda AB içinde gümrük duvarları yıkılmış, ayrıca ticari antlaşmanın yapıldığı üçüncü muhataplara karşıda göreli imtiyazlar sağlanmıştır. Daha önce sağlanan gümrük birliği teriminin ana düşüncesi aslında Tek Pazar kararı ile tamamen gerçekleşmiştir. Bu nedenle 1993 yılından bu yana AB üyesi ülkeler arasında mal taşıyan araçların ülkelerden geçerken işlemlere tabi tutulması söz konusu olmamaktadır. AB üyesi ülkelerin hepsini tek bir yapı olarak düşünmek mantıklıdır. Evet mallar ithalat ve ihracat kotasına sokulur ve en yakın ülke sınırına götürülür. Bu ülkede uygulanan ticari tarife ve kazanç büyük bir bilgisayar ağı ile bütün ülkeler tarafından takip edilir.