Naacal Tabletleri

    Nacaal, James Churchward tarafından ün kazanmış, var olduğu iddia edilen bir uygarlıktır. Nacaal'a dair hiçbir bilimsel bulgu olmasa da James Churchward'ın Batı Tibet'te bulduğu Nacaal tabletleri Atlantis ve Mu Uyarlığı esrarları adına büyük kapılar açmıştır.

    Nacaal ilk defa Augustus Le Plongeon tarafından bahsedildi. Le Plongeon 1896 yılında "Queen Moo and the Egyptian Sphinx" adlı eserinde Nacaal'dan bahsetti. Le Plongeon'a göre Nacaal Maya dininin misyonerleri olan bir halktı. Orta Amerika'da eski ve güçlü bir uygarlıklardı.

     James Churchward ise 1926 yılında Nacaal'dan bahsetti. Churchward'a göre Nacaal uygarlığının nüfusu 64 milyon idi ve 50 bin yıl yaşadılar. James Churchward Tibet'te bulduğunu iddia ettiği Nacaal tabletlerinde okuduklarına göre Nacaal'ın uygarlığın beşiği olduğunu iddia eder. Mu uygarlığını da bu tabletler ışığında belirtir. Churhward bu tabletlerden elde ettiği bilgiler ışığında 5 kitap yazmıştır.

  • Churchward'ın Kitaplarından Nacaal

    "Ulu büyük Melik'in… Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın karada gücü nedir? O Melik nebatatı büyütür, gökyüzünün rengini değiştirir... Bizi genç bitkilere, taze sürgünlere, yeni filizlere karşı müşfik kılan, bize gök yüzünün çeşitli renklerini seçtiren, yükselen bulutlan gösteren, parlak yıldızlar ile beraber gelen nimetleri, hafif çiyi, serinletici yağmuru gönderen, .güneşi;. ayın ışığını sevdiren büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın kudretini kâinat selâmlasın!... O, arzda insan yaratmış, insanları çoğaltmış, emirlere emir dinleyecekler, emir dinleyeceklere emirler ihsan etmiştir. İnsanları yaratan, emirlere salâhiyetler sunan, tebaaları itaatli kılan büyük Meliki, Ulu Hükümdarı, Yüce Tanrı'yı kâinat alkışlasın.... Büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın denizde gücü nedir? O Melik gümüş balıklarını, yılan balıklarını, maymun balıklarını, ıstakozları, derin sularda yüzen iri balıkları, denizdeki diğer çeşit balıkları ve sair şeyleri deniz ile beraber halk etmiştir. Bu Yüce Hâlikı kâinat selâmlasın!... Bizi sineklerin, böceklerin, kurtların, diğer haşerelerin zararlarına karşı dayandıran odur. Onu, her şeyin Halikını, kâinat dualar* ile yücelesin!"

    "Mu kıtası sıcak, fakat pek münbit ve mahsuldar, ovalık bir memleket idi. Her tarafı güzel çayırlar, meralar, düzlüklerde bitmiş zengin ormanlar süslüyordu. Akışları sakin, muntazam, geniş yataklı, seyrüsefere fevkalâde müsait nehirler kenarında kalabalık nüfuslu, büyük, zengin şehirler vardı. Dünya cenneti denmeğe lâyık olan bu kıtada hiç yüksek dağ yoktu. Dağlar yalnız orada değil, dünyanın başka taraflarında da henüz fazla yükselmemişti. Mu ve Muluların mevcudiyeti yeryüzünde büyük dağların teşekkülünden evvelki jeolojik zamana, üçüncü arz devrine tesadüf ediyordu. Mu ormanlarında ve sularında bu devrin hayvanları yaşıyordu. Mu insanları her nevi hayvanı muti bir hale getirmenin yolunu biliyorlardı. Koca kıtayı pek düzgün yollar ile kurşuni örümcek ağını örnek tutarak örmüşlerdi. Yollar nereden başlar, nerede biter, kestirilemez idi. O kadar mükemmel yapılmışlardı ki, kalıntıları karşısında günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları gözlerine inanamamaktadırlar. Main şeklindeki kaldırım taşları yan yana konuvermiş değil, birbirine kopmayacak surette eklenmiştir. Ne taraftan bakılsa kenarlar hattı müstakim teşkil eder."

    "Mu kıtası ahalisi, bir hükümetin idaresi altında on kabileden terekküp ediyordu. Hükümet başkanına Mu'nun güneşi: tacı, hükümdarı, hâkimi, emîri mânasına Ra-Mu deniyordu. Ramu'lar ahaliyi Tanrı'nın vahiy ettiği mukaddes yazılar ahkâmına göre idare ediyorlardı. Başkanlar halka karşı vazifesini müdrik, müşfik, halk başkanlara karşı içten gelen bir istekle hürmetkar idi. Emir etsin, yahut emre tâbi olsun bütün Mu sakinleri tek Tanrı'ya inanıyordu."

Etiketler | Amerika