emskaplann
Varlığım Türk Milletine Armağan!
En Beğenilen Yazar Sırası
:
26
Toplam Başlık Sayısı
:
5
Toplam Puanı
:
39
Toplam Giri Sayısı
:
22
Bu Ayki Puanı
:
39
En Aktif Yazar Sırası
:
26
Türkiye'nin Ekonomide iç politikası
emskaplann
ve ciddi bir konu arkadaşlar hafife alınmaması gerekiyor...
Şu anda türkiyenin ekonomide iç politikası tamamen oy toplamak üzerine kurulmuştur. Bunun başlıca sebebi ise iktidarı kaybetme korkusundan. hani sevgilinizi kaybetme korkusundan onun sizi terk edebileceği korkusundan saçmalarsınız ya aynı o durum arkadaşlar. iktidar bu sebepten dolayı ülkeyi karış karış satmakta ve ülkemizi yabancıların eline vermektedir. e tabi vatanını sattığında iyi para alıyorsun, inkar edilmez :'( vatanımızı satarak kazandıkları parayla da avrasya tüneli mi dersin? saray mı dersin? yol mu dersin? uçak mı dersin? nerdeyse hepsini kendi emeğimizle üretmemiz gerekirken şu anki iktidar maalesef bu icraatlerin hepsini bu şekilde hayata geçirmiştir. bu anlattığımı çoğu insan bilmez veya bilmek istemez... bide öyleleri var ki konuşurken ''olm adam her şeyi yapıyor ben hayatımdan memnunum diyor..gerisi beni ırgalamaz diyor...'' bende bir şey demiyorum böyle bir insana laf atmak zor bu insanlardan sonra benim zaten ne millete inancım kalıyor ne de demokrasiye... bir şerefsiz ülkemizi karış karış satıp bu parayla yaptıklarıyla oy topluyorsa bu demokrasi değildir! bir halk da bunlara karşı memnunsa hiç demokrasi değildir! ulan bir ülkede nasıl bu kadar çok gerizekalı olabilir ya?!?!? yazık valla yazık... uyanması gereken halk gittikçe daha derin uyuyor... sonumuz ne olacak acaba?
arkadaşlar konu biraz sapmış olabilir kusura bakmayın. anlatmak istediğim atatürk ün de yaptığı gibi !! yerli üretim , yerli sermaye !! her şey milli olacak her şey!. diğer türlü ne oy verecek hükümet kalmaz, ne göklere çekilecek bayrak, ne de türk kalmaz! eğer türk isek en büyük görevimiz ülkeyi satanlara karşı ayakta durmak! böyle şerefsizlere kanmamak.
peki şimdi diyebilirsiniz ki tamam o gitti yerine ne gelecek? yerine nazi almanyası dönemi gibi yerli üretim yerli sermaye gelecek ve yahudi sermayesine karşı çıkılacak hatta direk tüm yabancı sermaye ye karşı çıkılacak sokaklarda global emperyalist markaların tabelası yüzde yüz türk markasının tabelası yer alacak. modayı türk silahı türk binayı türk kıyafeti türk akılnıza gelebilecek her şey türk elinden çıkacak. başka türlü yaşayamayacağız arkadaşlar bunu kavramamız gerekli. oyunlara gelmemiz gerekli. iktidara karşı eleştirilerimizi korkmadan yapabilmemiz gerekli. artık uyanın ve silkilin de kendinize gelin.
ben bıktım artık yabancı şeylerden her gördüğümde rahatsız ediyor. niye türk olmasın ki engel ne? zamanında en iyi uçakları biz yapıyorduk ta ki ismet inönü tayyip gibi ülkeyi karış karış satmayana kadar. şimdi ne oldu ne istiyorsak hep dışarıya muhtacız niye onlar bize muhtaç değil?!?!? sorgulamamız gerekli arkadaşlar! bu yazdıklarımı değerlendirip bir karara varın ve etrafınıza yayın uyandırabildiğiniz kişi kadar umut var!
hadi eyvallah....
televizyon dünyası
emskaplann
televizyon dünyası
emskaplann
arkadaşlar başlıktan da anlayabileceğiniz gibi türkiyesindeki zıvanadan çıkmış tv programlarından bahsedeceğim. bildiğiniz gibi son 5 yıldır hatta daha öncesinden beri süregelen belli başlı saçmalık anlamı dışında bir şey taşımayan birkaç program tipi mevcut televizyonda.
şimdi bunların neden yayınlandığını biraz anlatmak istiyorum. öncelikle şu izdivaç(evlilik) programlarını inceleyelim. isimden bile ofsayt var. izdivaç kelimesini kullanarak evlilikten daha fazla hava katıyorlar ve bu sayede daha ilgi çekici oluyor. ve evlilik programlarında amaçlanan şey ise milli değerlerimize ve milli kültürümüzü tamamen yok etmek. gördüğünüz gibi bu evlilik programlarında bir adam gelip talip oluyor reddedilmesine rağmen taliplerini beklemeye locaya katılıyor. böyle bir şey var mı lan? yüzsüzlüğün dibi! bundan sonra aralarında yaşanan samimiyetsiz konuşmalar...! hepsi tam ayarlanmış senaryo gibi ki bu da doğru araya isteyen katılamıyor hepsi ajanslardan ayarlanan bir takım salak. para için kendilerini satmış olan insanlar. ayrıca bu programda yaşanan konuşmalar tamamen mal, mülk üzerine. onuda geçtim arkadaşlar aşk dediğimiz şey tamamen tesadüf üzerine kuruludur. sen bunu herkesin ulaşabileceği televizyona taşırsan ordan oluşacak ilişkinin ne anlamı olur ki?!?! arkadaşlar uyanalım artık! en çok korumamız gereken kültürümüzü böyle ayaklar altına seren başka bir şey var mı böyle?
evet var, birkaç program türü daha.
mesela şu tamamen para üzerine kurulmuş olan yarışma programları. herkesinde bildiği gibi insanları önüne ulaşılması zor gibi gözüken bir para koyuyorlar sonrasında da ayı oynatırmış gibi türk insanını aynı zamanda her şeyimizi oynatıyorlar. ha 1 türk insanını oynatmışsın ha 10 ne farkeder hepsi bizim kültürümüzü bizim bayrağımızı bizi temsil ediyor! böyle bir televizyonculuk anlayışı ile hiçbir yere varamayacağız! bunlara karşı bir mücadele başlatmamız gerektiğini düşünüyorum arkadaşlar. arkadaşlar böyle programların derhal televizyondan kaldırılması gerekiyor. türk insanının artık uyanması, kendine gelmesi gerekiyor. biz böyle giderek nereye varacağız? eğer böyle giderse varacağımız yer uçurumun ucu olacak ha uçurumun ucuna gelince n'olacak tabikide kurtulamayıp derin bir yere saplanarak tarihten sileneceğiz... belki size şu an komik geliyor yazdıklarım şeyler fakat bu programlar ve programlara benzeyenler hiçte hafife alınamayacak şeyler. derhal uyanıp savaşmalıyız. bunlar bizim geleceğimize, vatanımıza kastediyor...
birde diziler var hani şu güzel olanlar... birkaçının iyi olması hepsinin iyi olmasının anlamına gelmiyor. dizilerimizde fark ettiyseniz hep zengin aileler konu alıyor neden peki? düşündünüz mü hiç? ben söyleyeyim zengin insanların onlardan fakir olanlardan daha değerli olduğunu empoze etmek paranın çok işe yaradığını savunmasız olan beynimize geçirmek için zengin aileler konu alınıyor. bazen zenginlere karşın daha fakir aileler konu alınıyor fakat öyle olduğu zaman bile o zenginlerden daha fakir olan ailenin veya bireyin nelerde vazgeçerek zengin olduğunu anlatılıyor? neden peki? neden hep para? çünkü herkesin bu sistemin bir dişlisi olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorlar! o fakirlikten kurtulup zengin olan bireylerinde neler yaşadıklarını anlatıyorlar... kültürümüze tamamen ters olan şeyleri... tamamen bizi yozlaştıracak ve paranın kölesi yapacak şeyleri anlatıyorlar!
arkadaşlar bence bu konu önemsenmeli ve derhal mücadeleye başlanmalıdır! biz ne kadar geç davranırsak mücadeleye başladığımızda o kadar zorlanacağız! artık herkes gözündeki at gözlüklerini çıkarıp biraz etrafına bakmalı! fark etmeli, daha yapılacak çok şeyin olduğunu anlamalıyız! dizilerle, yarışmalarla, evlilik programlarıyla harcanacak vaktin olmadığını anlamalı insanlar!!!
bugünlük bu kadar arkadaşlar kısa tutmak lazım yoksa yazarım yani... :) çünkü yazdıkça sinirim bozulmaya başladı! gittikçe çıldırıyorum, sinirlerim bozuluyor... neyse arkadaşlar iyi akşamlar...
kabala
emskaplann
@bosveryaaa
Bab-ı Ali Baskını
emskaplann
Bab-ı Ali Baskını
emskaplann
yazıyı tekrardan düzelttim derledim sakin bir şekilde okunmaya hazır şuan. eksik değil hatta fazla detaylı oldu arkadaşlar okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Bab-ı Ali Baskını
emskaplann
merhabalar tekrardan bu 3. yazım olacak. hayırlara vesile olur inşallah :)
arkadaşlar bab-ı ali baskını enver paşa'nın hükümete yaptığı darbedir. şimdi ne ola ki bu? diyeceksiniz. normaldir. bab-ı ali denen yer hükümet binası gibi bir şey. yani ikinci meşrutiyetin ilanından sonra başa geçen parti, hükümetini oluşturup, ülkeyi bab-ı ali denen binadan (köşkten) yönetirdi.
şimdi ülkede darbe yapılma noktasına nasıl gelindi ondan bahsedeyim. ittihadçıların baskısı ile II.abdülhamit'e ikinci meşrutiyeti ilan ettirerek hükümeti devralmak istemiş ve başarılı olmuşlardır. ikinci meşrutiyet ilan edildikten sonra İttihad ve Terakki Fırkasının karşısına çok güçsüz bir fırka olan Ahrar fırkası çıkmış ve ittihadçılar ezici bir galibiyet ile hükümeti devralmışlardır. ve ikinci meşrutiyet ilan edildikten sonra osmanlıda padişah sadece bir sembol olarak kalmıştır. ve sonraki seçimlere gelindiğinde 1912 yılında ittihadçılar kendilerine muhalif olarak kurulan hürriyet ve itilaf fırkasına ara seçimlerde kaybetmiş ardından hazmedeyen ittihadçılar sonraki seçimleri erken tarihe alarak hileyle seçimleri kazanmıştır. bunun üzerine hürriyet ve itilaf fırkasına yandaş olan halaskar zabitan dağa çıkmış ve yaptığı eylemlerle ittihadçıların hükümetini devirmiştir. ardından sadrazam ahmet muhtar paşa tarafından yeniden hükümet kurulmuş ve halaskar zabitan bu hükümeti de devirmiştir. bunun üzerine dönemin padişahı V.mehmed tarafından verilen görev ile kamil paşa hükümet kurmuştur. bu yaşananların üzerine ittihadçıların iktidara gelmek istediklerinden o zamanlarda balkan savaşlarındaki başarısızlık yüzünden bulgarlarla masaya oturacak olan kamil paşa için ittihadçılar ''kamil paşa edirneyi bulgarlara verecek'' diyerek halkı kışkırtmış ve ardından bab-ı ali baskınını gerçekleşmiştir.
ve ayrıca ittihadçılar çok uzun zamandır ülkenin yanlış yolda olduğunu savunmuş ve ıı.abdülhamiti sürekli eleştirmişlerdir. ve bu eleştiren ilerdeki darbeyi gerçekleştirecek olan ittihadçılardır. ve ittihadçılara, jön türkler dediğimiz insan toplulukta katılır ve cemiyet büyür... ittihadçılar başından beri ihtilal aşkı ile yanıp tutuşuyordu. başka yolu olmadığına inanıyorlardı ve haklıydılar bir bakıma. çünkü demokrasi yoktu :d tabi bu duyumlarıda alan ıı.abdülhamit sadece kendisine hizmet edecek bir gizli servisin gerekli olduğunu düşünüp, üyelerine jurnalci denen bir gizli servis kurar. tabi ittihadçıların haberi yoktur bundan. bu sebeptende açık seçik yerlerde memleket meselesi konuşup ve ittihadçı gibi konuşunca jurnalciler tarafından mimleniyor ertesi gün hapse giriyorsun. ittihadçılar bir değil iki değil üç değil dört değil beş değil bilemem kaç şimdi ama bir süre sonra anlıyorlar araştırıp bunun doğru olduğunu ve jurnalcilere dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorlar. daha sonrasında sokaklarda o korkudan kimse memleket meseleleri hakkında konuşamıyormuş çünkü her dükkanda her köşe başında her yerde jurnalciler varmış ve ayırt edilemiyorlarmış... bundan dolayı ittihadçılar toplantılarını artık kapalı ve gizli yerlerde yapmaya başlarlar ve bir süre sonra aralarından dergi basma fikri çıkar ıı.abdülhamiti eleştiren. herkes kabul eder fakat burada yani osmanlı devletinde basamayacaklarını bilirler bu yüzden kaçabilen herkes ilk olarak cenevre'ye ardından kaçabiliyorlarsa paris'e kaçarlar bu iki şehirde cemiyet şubeleri kurulup dergiler basılmaya ve osmanlıda satılmaya başlar fakat uzun bir süre sonra anlarlar ki bu böyle olacak bir iş değil, tek yolu ihtilal olarak düşünürler... buradan anlayacağımız gibi aslında bu ihtilallerin başlangıcı hadi devleti devirelim diye başlamaz uzun uğraşların sonunda tek çıkar yolun ihtilal olmasının anlaşılması ile başlamıştır...
şimdi bab-ı ali baskını gününü bir bir anlatacam. aslında anlatacam derken yalan yok biraz kopyala-yapıştır olacak çünkü bizzat yaşamadım orayı bilemem o yüzden vikipediden geçiriyorum...*vikipedi* 23 Ocak 1913 günü saat 14:30'da Sapancalı Hakkı, Menzil Müfettişliği'nde bekleyen İttihat ve Terakki'nin üst yöneticilerinden Binbaşı Enver Bey'e gelerek baskın için her şeyin hazır olduğunu bildirdi. Enver Bey bu haberi aldıktan sonra kendisi için bekleyen beyaz ata binerek Nuruosmaniye'den Bâb-ı Âli'ye doğru yanlarında İzmitli Mümtaz ve Filibeli Hilmi ile yol almaya başladı.[25] Bu arada Talat Bey de bir grup İttihatçıyla beraber Bâb-ı Âli'ye gidiyordu. Enver Bey, Nafıa Nezareti binasının önüne geldiğinde Ömer Naci ve Ömer Seyfettin tarafından Edirne'nin Bulgarlara terkedileceği bahanesiyle halk Kâmil Paşa Hükûmeti'ne karşı kışkırtılmaya başlanmıştır. Ömer Naci ve Ömer Seyfettin'in konuşmaları etkisini göstermiş, Bâb-ı Âli'nin önü kısa sürede hükûmet aleyhine sloganlar atan kalabalıkla dolmuştu. Ayrıca Bâb-ı Âli binası civarındaki önemli noktalara altmış kadar İttihatçı yerleştirilmişti.
Enver Bey yanındaki Yakub Cemil, İzmitli Mümtaz, Mithat Şükrü Bey, Talat Bey, Mustafa Necip, Filibeli Hilmi ve Sapancalı Hakkı ile beraber Bâb-ı Âli'ye girmiş, gürültüleri duyan Sadaret Yaveri Ohrili Nâfiz Bey darbecilere ateş açmış fakat hiçbirinde isabet bulamamıştır. Yaralanan Nâfiz Bey yaver odasına sığınmış, kendisinin ardından odaya giren Mustafa Necip'i ise tek kurşunla öldürmüş fakat kendisi de Mustafa Necip'in silahından çıkan kurşunlarla ölmüştür. Celâl Bayar'ın anılarına göre duyduğu silah sesleri üzerine odasından çıkan Nâzım Paşa, Enver Bey ve yanındakileri "Ne oluyor! Aklınızca Sadaret'i mi basmaya geldiniz? Haddinizi biliniz..." sözleriyle uyarmış, Enver Bey ise Nâzım Paşa'yı askerî usulde selamlayarak niyetini anlatmaya başlamıştı. Bu sırada Yakub Cemil, paşanın arkasından yaklaşarak sağ şakağına doğru ateş etmiş ve Nâzım Paşa'yı öldürmüştü. Enver Bey, Yakub Cemil'e hiddetle çıkışmış fakat "Bu adamlara başka türlü laf anlatılmaz..." cevabını almıştı. Ali Fuat Türkgeldi'ye göre ise Nâzım Paşa odasından çıktığında Enver Bey ve beraberindekilere "Pezevenkler! Siz beni aldattınız. Bana verdiğiniz söz böyle miydi?" diye çıkışmış ve bu sırada vurulmuştur. Daha sonraları Talat Bey de Nâzım Paşa'yı kastederek "Biz ona sadaret teklif ettik." demiştir.
Baskının duyulmasının ardından bab-ı alinin önünde oluşan kalabalık.
Olayın ardından Enver Bey ve Talay Bey, Kâmil Paşa'nın odasına girerek silah zoru ile istifasını yazdırmış; Enver Bey yola çıkarak istifa mektubunu saraya bizzat götürmüştü.*vikipedi bitiş*
yaşananların ardından mahmud şevket paşa sadrazamlığa getirelerek yeni ittihad ve terakki hükümeti kurulmuştur. mahmud şevket paşa muhaliflerine karşı ılımlı bir tutum sergilemiş fakat bu haziranda suikaste uğramasına kadar olmuştur. mahmud şevket paşanın ardından enver bey, talat bey ve cemal bey ile roma krallığında gerektiği vakit uygulanan yönetim şekline geçilmiştir. ve mahmud şevket paşa muhaliflerine karşı ılımlı bir tutum sergilemesine rağmen suikaste uğradığı için üçlü yönetim muhaliflerine karşı çok sert davranmıştır.
sonrasında şu bulgar meselesine gelelim... yukarıda bahsettim gibi ittihadçılar darbe için halktan destek almaları gerektiği için onları kandırdı bir nevi ve dediler ki ''kamil paşa ve kabinesi edirneyi bulgarlara verecek''. fakat baktığımız zaman ittihadçılar iktidara geçince üçlü yönetimin kararına bağlı olarak ordu ya bulgarlarla savaşıp edirneyi savunacaktı veya geri çekilip edirneyi verecekti. üçlü yönetim savaşma kararı aldı gerektiği gibi fakat başarılı olamadı ve edirneyi bulgarlara vererek çok ağır koşullarla barış anlaşması imzaladı.
buda orta büyüklükte bir detay: şimdi diyeceksiniz neden enver paşa veya talat paşa(bey) en başında, başa yani sadrazamlığa geçmedi. bunun çift bakış açısı var arkadaşlar. aslında iki bakış açısını birleştirip tek bakış açısı üzerinden de yürüyebiliriz. hatta üç bakış açısınıda inceleyelim...arkadaşlar şimdi enver paşa ve talat paşa aslında asker adamlardır yani devrimci, ihtilalciydiler...onlar makam peşinde değildi. bu birinci bakış açısına göre böyle. ikinci bakış açısına göre onlar o riski göze almadılar sonucunun kötü olabileceğini düşünüp bundan dolayı kukla koydular...şimdide üçüncü bakış açısı yani ikisinin birleştiği bakış açısı da şu şekilde; enver paşa ve talat paşa bir makama geçmek istemediler hem şahsi istemedikleri hemde ittihad ve terakki fırkasını daha iyi yönetebilmek için ve o makama sadece onların dediklerini yapacak bir adam koyarak boşa vakit kaybetmediler ve aynı zamanda elleri hala yasadışı işler için silah tutabilecekti...bakış açıları böyle arkadaşlar :) ve anlıyoruz ki arkadaşlar burdan enver bey ve talat bey gerekmediği sürece siyasi makama geçmek istemiyorlar. fakat tamamen sizin değerlendirmenize kalmış hangi bakış açısından bakacağınız... :)
*_* arkadaşlar metin tekrardan sakin bir şekilde yazıldı, derlendi... eski yazıya göre bayağı bir gelişti kesinlikle okuduysanız tekrar okumanızı, okumadıysanız okumanızı tavsiye ediyorum *_*
ve bilgilerin bir kısmı vikipedi hali hazırda bulunmakta fakat tamamen değil. yarısı kendi başka kaynaklardan derlediğim bilgiler yarısı vikipedide bulunan...
Türkiye'de Nasyonal Sosyalizm Olsa...
emskaplann
@machiavelli evet polis devletiydi, haklısın. ben zaten belirttiğim gibi militarist bir sistem olmasını destekliyorum fakat düşünce özgürlüğünün olduğu bir militarist sistem.
son olarak, okuduğunuz ve cevap vermeye değer gördüğünüz için çok sağolun :D uzun zamandır böyle bir platform bir mekan arıyordum birkaç gün önce tesadüfen buldum. ve şükrediyorum her zaman böyle bir mekan (site) olduğu için :D kuranlara ve yazarlara ve okurlara teşekkür ediyorum...
Türkiye'de Nasyonal Sosyalizm Olsa...
emskaplann
öncelikle nasyonal sosyalizm ekonomik açıdan, türk işçilerin türk işverenlere değil yabancı işveren ve yahudi işverene karşı mücadele etmesi gerektiğine inanır. yani ülkede tamamen yerli üretim, yerli sermayeyi savunur ki bence çok mantıklı.
ve yahudiler hakkında kesin yargılara sahiptir nasyonal sosyalizm. yahudilerin diğer milletlere engel olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiği savunur. bu meselede destekliyorum.
nasyonal sosyalizm militarizmi de savunur. bende savunuyorum. militarizm bana kalırsa gerekli ve işlevsel bir uygulama. militarizm hakkında ne düşünüyorsunuz?
militarizm yanında milliyetçilik de var tabi ki fakat ırk üzerinden değil vatandaşlık üzerinden.
sonrasında nasyonal sosyalizm toplum açısından normalde ari ırkın üstün ırk olduğuna, ari ırkın saf ırk olduğuna inanır ve bu ırka mensup kişilerin korunmasına gerektiğine inanır ve toplumda çürük elmalar olduğunu düşünmeleri sebebi ile yahudileri ve diğer azınlıkları katlederler. benim düşündüğüm ilk değişiklik burada. bildiğiniz gibi saf ırkın olması mümkün değil bildiğim kadarıyla en saf türk %30 oranında türk. her şeyi geçtim böyle bir ayrımın yapılması da gereksizdir. yani demek istediğim değiştirilmesi gereken konu bu. ırkın değilde vatandaşın önemsenmesi. yani eğer adam türkiye vatandaşıysa bu ırka mensup gözüyle bakılmalıdır. faşizm ile nasyonal sosyalizm arasındaki bir fark da bu zaten. nasyonal sosyalizm ırkı, faşizm ise vatandaşı öne koyar. türkiye'de uygulanırsa vatandaş öne koyularak uygulanmasını destekliyorum.
ayrıcada eğer uygulanırsa adolf hitler gibi sanayiye öncelik verilmeli ve devlet bütçesinin önemli bir kısmı sanayiye ayırılmalıdır. sanayinin yanında bilimede adolf hitler gibi önem verilmelidir. bunun yanında eğitime de adolf hitler kadar önem verilmeli bütçe ayırılmalıdır. adolf hitler iktidara geldiğinde okullardaki yani eğitimdeki değişikliği, gereksiz derslerin (bilgilerin) çıkarılarak veya değiştirilerek yerlerine daha işlevsel derslerin konmasıdır.
her şeyin yanında birde kültürün muhafaza edilip edilmemesi gerektiği hakkında kesin bir yargıya sahip değilim onuda sizlerden bekliyorum :)
**bayrak öylesine kondu**
sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda? tartışalım belki bir yere vararız...
ve arkadaşlar eksik bir şey varsa belirtin lütfen eksik yazmış olabilirim.
son sultan vahidettin'in kaçışı
emskaplann
son sultan vahidettin'in kaçışı
emskaplann
Koruma Timi SS
emskaplann
Koruma Timi SS
emskaplann
Adolf Hitler şansölye olduktan ve daha sonrasında güçlendiği sıralar SS'i çok beğenmiş bir genç olan Heinrich Himmler, SS'e katılmaya karar verir. Katılır ve sonrasında düşünceleri, aktifliği ve önemlisi tutkusu ile çok bir zaman olmadan SS'in başına gelir. SS'in asıl etkinliği Himmler başa geçtiğinde başlıyor. Başa geçtikten sonra Himmler'in ilk yaptırımı SS'e alımlar hakkındadır. Himmler, SS'e alınma şartları olarak adaylarda; kusursuz görme, 1.80'den uzun boy, sarışın ve 100 yıllık atalarının Almanlardan gelme özelliklerini aramıştır. Buradaki ironik durum ise Himmler'in son özellik bilinmemekle birlikte diğer özellikleri karşılayamamasıdır. Kendi gözlük takar, siyah saçlıdır ve aynı zamanda 1.80'den kısadır. Himmler ayrıca SS'e ikinci yaptırım olarak SS'i akademik bir topluluğa çevirmek istemiştir. Bunun içinde SS'e özel okul gibi binalar yaptırarak daha sonrasında küçük yaştan çocukları alıp burada eğitmiştir. Hem pozitif bilimlerde hem sporda hem siyasal hemde askeri olarak eğitmiştir Himmler arkadaşımız. Ve gayette başarılı olmuştur. Başa gelmesinin üstünden birkaç yıl geçtikten sonra istediği orduyu kurabilmiştir. Ve bu orduyu Adolf Hitler'in emrine vermiştir.
Tabii bunlar olurken Adolf Hitler yahudileri kullanmak için toplama kampı yaptırmıştı münich'in hemen yanına. Adolf Hitler bu toplama kampınıda SS'in yönetimine vermiştir. Çünkü toplama kampına acımasız, merhametsiz askerler lazımdı. Adolf Hitler de bu askerlerin SS'de olduğunu biliyordu. Gördüğünüz gibi SS'de toplama kampı için ayrı bir bölük oluştu.
Ve SS'in mensup koruma dışında sokakta anti-nazi propagandası yapanları susturmak gibi bir görevi vardı. Buda bir nevi polis bölüğüydü.
Adolf Hitler SS'i zaten çok etkili bir şekilde kullanıyor olmasına rağmen SS'i savaş alanında görmek istiyordu. Bunu Himmler'e emretmişti ve gereken hazırlıklar yapılmıştı. SS artık savaş alanında da çarpışacaktı. SS'in savaş alanında ilk kullanılması Adolf Hitler'in Polonya'ya savaş açması için lazım olan bahaneyi üretmesiydi. Plana göre SS'li bir kaç asker Polonya sınırında bulunan Alman radyo binasına girecek oradaki Almanları etkisiz hale getirip radyo istasyonun Polonya Devleti tarafından işgal edildiğini radyodan duyuracaktı. Ve plan gayet başarılı oldu. Planın ardından savaş başlamış ve SS ilk uluslar arası askeri görevini tamamlamıştı.
Her şey bitti yönetim sistemi geldi. SS'in başkanı Adolf Hitler tarafından atanır, yardımcıları da aynı şekilde fakat teşkilat içerisindeki rütbeler başkan tarafından Adolf Hitler'in onayıyla belirlenir. Genellikle rütbeliler emekli subaylardan oluşuyordu. Bir tek toplama kamplarındaki rütbeliler eski asker emeklisi değildi. Çünkü toplama kamplarını idare edebilmek için psikopat insanlar gerekiyordu. O kadar acımasız olmak her baba yiğidin harcı değil :)
Neyse çok uzattım arkadaşlar... keyifli okumalar dileğiyle...
Deep Web (gizemli site)
emskaplann
ağlama duvarı
emskaplann
gelmiş geçmiş en iyi sözler
emskaplann
Şuanda, geçmişte ve gelecekteki tüm ilişkileri açıklayan kısa, açık ve gerçek dolu bir söz kanaatimce.
Deep Web (gizemli site)
emskaplann
adolf hitler
emskaplann
ağlama duvarı
emskaplann
adolf hitler
emskaplann