Göktürkler (Kök-Türk Devleti)

    Orta Asya’daki Türk kavimleri arasında en bilineni Göktürklerdir. Özellikle Büyük Hun İmparatorluğu dönemindeki göçebe hayatın etkisiyle Türk kültürünü geliştiremeyen Türk ulusları Göktürklerle yerleşik hayata geçmiş ve Orta Asya’daki Türk medeniyeti ve kültürünü temellerini atmışlardır. Göktürkler hakkında bilinen en önemli bilgi kendi milletleri olan Türk kimliğini devlet adından kullanan ilk Türk devleti olarak karşımıza çıkar. Şunu da belirtmemiz gerekirse esasen bu kavim kendini Göktürkler olarak tanımlamazdı. Daha çok Türk devleti olarak anılan bu devlet Orhun Kitabeleri’nde belirtilen Ökük ve Türük ibaresinden türetilerek “Göktürk” halini almıştır. Bizce de bu devlet özellikle akademik anlamda ele alındığında, yazımızın anlaşılır olması için bizde Göktürk ibaresini kullanacağız. Peki ama Göktürkler kimlerdir? 

  • I. Göktürk İmparatorluğu

    Hunlar döneminde bozkırlarda göçebe olarak kurulan Göktürkler Hun İmparatorluğunun yıkılmasıyla Asya bozkırlarında yaşayan Aşina (Hun topluluğu) kabilesine dayanır. Günümüzde Moğolistan olarak belirtilen bölgede Altay eteklerinde Juan-Juan İmparatorluğu himayesinde yaşayan Aşina kabilesi, demirci yetenekleri ve zanaatlarıyla devletin demir ve dökme çelik işçiliğini yapıyorlardı. Önceleri daha çok Juan-Juan imparatorluğuna bağlı yaşayan bu kabile aynı zamanda kendi içinde giderek teşkilatlanmış ve gelişmiştir.

    Bumin Kağan

    İlk hükümdarı olan Bumin Kağan, 540 yılında kabilenin yönetimine geçerek Aşina kabilesinin başı yani Han’ı oldu. Özellikle bölgede ikiye bölünen Topa İmparatorluğunun doğu ve batı kolları asında mücadele ve Juan-Juan iktidarından çekinen Batı Topa İmparatorluğu Bumin Kağan ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. İli derleyen ve bu nedenle İliğ Kağan olarak da bilinen Bumin Kağanın ölümünde sonra yerine oğlu Kolo (kara) Kağan geçtiyse de iktidarı kısa sürmüştü. Bir yıl sonra Mukan Kağan devletin başına geçti. Mukan Moğol soylu Kitanları yenerek Doğu Göktürk Devletinin sınırlarını Büyük Okyanus’a kadar genişletti. Mukandan sonra tahta Tapo (taspar) Kağan geçti. Ta-po, Budizm’i kabul eden ve Çini baskı altında tutan yönleriyle giderek devlette yükselmeye başladı.

    Doğuda bunlar olurken batıdaki sınırlarını Kırım’a kadar genişleten İstemi Kağan öldü ve yerine oğlu Tardu Kağan geçti. Tardu, 603 yılına kadar hükümdarlığını sürdürdü. Doğuda Ta-pu’nun ölümü üzerine tahta çıkan To-lo-pien (Apa Kağan) kurultayda yapılan toplantıda kabul edilmedi. Yerine Ta-ponun yeğeni Şa-po-lio(İşbara Kağan) Doğu Göktürk devletinin başına geçti. İşbara Han’ın Apa’nın annesini öldürmesiyle Doğu ve Batı Göktürk devleti arasında ilişkiler bozuldu. İki kardeş devlet artık birbirlerine kin ve düşmanlık besler hale geldiler. Tardu’nun ölümünden sonra Datı Göktürkleri, güçlerinin zayıfladığının bir göstergesi olan, yabguluk ve şadlık adları altında Aşena ailesine mensup kişilere yönetildikten sonra 630 yılında Çin egemenliğine girdiler. Bundan sonra On Oklar adını alarak Türgiş boyunun önderliğindeki boylar federasyonunu şeklinde yüzyılın sonuna kadar Çin hakimiyetinse esir kaldılar.

    Doğu Göktürk kağanlığı ise Şi-pi Kağan 619’da ölümüne kadar hakimiyetlerini korumayı başardılar. Ondan sonra görülen İlığ Kağan Çinin başkentini kuşattı ise de tutsak alındı. İlığ Kağan’ın esaretten ölmesiyle I. Göktürk Kağanlığı tamamen yıkılmış oldu.

    Aynı tarihlerde Çin İmparatoru Tai-tsung kendisini Türklerin Gök Kağanı ilan ediyordu. Hakanlığa bağlı Türk ve yabancı boylar etrafa dağılmaya başladılar. Bunlardan bir kısmı ise Çine sığındı. 50 yıl süren esaret hayatında Türk budununu toparlama çalışmaları ve Çine karşı başkaldırma hareketleri gözlenir. Bunlardan en ünlüsü Göktürk prensi “Kür-şad” ve kırk çerisinin isyan denemesidir.    

  • Göktürk Devletinin Hükümdarları
    1. Bumin Kağan (546-552).
    2. Kolo (Kara) Dönemi (552-555).
    3. Mukan Dönemi (555-572).
    4. Tapo Dönemi (572-581).
    5. Işbara Dönemi (581-582).
    6. Işbara Dönemi (582-587, Doğu Göktürk Devleti)*
    7. Yehu Dönemi (587-589).
    8. Tülan Dönemi (589-600).
    9. Kimin Dönemi (600-609).
    10. Şipi Dönemi (609-619).
    11. Çulo Dönemi (621-630).
    12. Kie Li Dönemi (621-630).
    13. Tardu Dönemi (583-603, Batı Göktürk Devleti)*
    14. Çulo Dönemi (603-611).
    15. Şikoei Dönemi (611-618).
    16. Tong Yabgu Dönemi (618-628).
    17. Se Yabgu Dönemi (628-630).
    18. Hsili Dönemi (630-633).
    19. Işbara Dönemi (634-639).
    20. Jubi Dönemi (645-650).
    21. Holu Dönemi (651-657). 
  • II. Göktürk İmparatorluğu (Kutluk Dönemi)
    İlteriş Kağan

    681 yılında Aşena ailesinden Kutluk Kağan, Çin’in kuzeyine yerleşmiş Türk boylarını yeniden toparlamayı başardı. Çin, Kitan ve Dokuz Oğuzlar/Uygurlar ile yapılan savaşlar sonucu Ötüken ormanında Göktürk Kağanlığı yeniden güçlendi. Kutluk devleti yeniden düzenledi ve güçlendirdi, bu sebeple Kutluk Kağan İlteriş (İli derleyen) adını aldı. 692 de ölen İlterişin yerine kardeşi Kapgan/Kapağan Kağan devletin başına geçti. Devlet kurulduğundan beri kağanlık danışmanı olan Tokyukukun’da bulunduğu Kitanan Tatabilere, Basmıllara, Çiklere, Azlara, Bayırkulara, Türgişlere/On Oklara, Kırgız ve Dokuz Oğuzlara yapılan seferlerle П. Göktürk kağanlığının sınırları okyanustan Maveaünnehirdeki Temir Kapığı/Demirkapıya kadar ulaştı. İpek yolunun büyük bir kısmı denetim altına alındı.

    Kapkanın, Bayırkuların kurduğu bir pusuda öldürülmesi üzerine Göktürk Kağanlığının başına oğlu Ünal (inel) geçti. Ancak Kutluk’un oğlu Bilge, Ünal’ın kağanlığını kabul etmedi. Boy beyleri Bilgeyi kağan ilan ettiler. Ünal kabul etmese bile öldürüldü. Yeni kağan başa geçince kardeşi Kül Tigin’e ordunun komutanlığını verirken, Tonyukuk’a vezirlik görevini verdi. Onun döneminde amcası dönemindeki gibi devletin egemenliğindeki boyların baş kaldırışlarıyla geçti. Çinin desteklediği Uygur-Karluk- Basmıl ittifakının Ötükene yönelik sürekli saldırıları, İpek Yolunun kilit noktası olan Çungaryanın Çinin denetimine geçmesi ve batıda On Ok budununu hakimiyetine alan Türgişler’in gün geçtikçe güçlenmesi sonucunda П. Göktürk kağanlığı önlenemez bir çöküşe sürüklendi. Bilge Kağanın, danışmanı Tonyukuk’u ve küçük kardeşi Kül Tigin’i kaybetmesinden sonra zehirlenerek öldürülmesi üzerine yerine geçen Tengri Kağan çocuk yaştaydı. Onun kağanlığına karşı gelen Ozmış’da ülkeyi toparlayacak güçte değildi. Nihayet Uygurlar 745’te Ötüken’e girerek Göktürk Kağanlığına son verdiler. 

  • Göktürk Devleti’nde Devlet Yönetimi ve Ordu

    Türk töresine uyan devletin başı Kağan unvanlı hükümdardır. Kağanda Bilgelik, erdemlilik ve Alp’lık aranırdı. İl denilen ülkeyi ,bilgili, kahraman, özü sözü bir erdemli devlet başkanı yönetirdi. Kağan’ın görevleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düze koyma, yeni alınan yerlere iskan, töre yani kanunları düzenlemek, halkın doyurup giydirmek vardı. Ülke geniş bölge teşkilatları gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idare edilirdi. Kağanın eline Katun denirdi. Kağandan sonra gelen en yüksek rütbe yabguluktur. Göktürk, devlet idaresinin en soylu, tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdir. Önceleri sayısı bir olan Yabgu’ya, devlet genişledikçe ihtiyaç çoğalış, Batı Türkistan gibi bölgelere yenileri atanmıştır. Şehzadelere Tigin veya Tegin, Şad; eşlerine Konçuy adı verilirdi. Tiginler’i, genel valilik, başkomutanlık gibi önemli memuriyetlere göre yaparlardı. Boy hükümdarına Kan (Han) denmekteydi. Tarkan, Çur, Apa, Tudun büyük memuriyetlerdendir.

    Kengeş Meclisi

    Göktürk ordusu, yükselme döneminde Asya’nın ne güçlü askeri kuvvetiydi. Ordunun üçte ikisi süvari, biri de piyadeydi. Akınlarda ve savaşlarda süratli hareket etmek esastı. Gece ve gündüz sıkı yürüyüşle yol alan ve atlarına nöbetleşe binen Türk süvarisi, hiç ümit edilmedik anda, hiçbir haber alma şansı bırakmadan düşman ordusuna saldırırdı. Savaşta düşman askeri miktarı yüzbinleri bulursa, Türk ordusu kırdırılamazdı. Bozkır taktiği ile ilk önce geri çekilirdi. Merkez üssünden ayrılan düşman, vurkaç ve gerilla savaş ile yıpratılıp, ani baskınla yok edilirdi. Göktürklerin bayrak ve tuğlarının tepesinde altından yapılmış kurt başlı heykel bulunurdu. Tuğ ile davul da bağımsızlık sembolleriydi. Göktürklerin başkenti Ötüken’dir. Burası Orhun Irmağı ile Selenge Irmağı’nın tarım kolu arasında, ormanlar içinde bitki örtüsü ve suyu bol bir şehirdi. Ötüken’den başka Barshan, Çargelen-Çumgal, Çaldıvar, Atbaş, Şirdakbeg, Nanageldi, Fergana, Yassıkugart, Çikircik başlıca Göktürk şehirleridir. Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyafetli devlet meclisi seviyesinde “Kengeş Meclisi” toplanırdı. 

  • Göktürk Devleti’nde Sanat ve Edebiyat

    Orta Asya’da yapılan araştırma ve kazılarda Göktürkçe yazılı eserler bulunmuştur. Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerde, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. İlk Türk abidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır. Bunlar kısa metinlerdir. Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya Türük Bengü Taşları’da denen üç büyük yazıttır. Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılar kazınmıştır. Bu yazıtlar; Göktürk Kağanı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir. Yazıtlar kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribatına maruz kalıp bozulmuştur. Bu yüzden bazı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır. Kül Tigin’in Kitabesi, içlerinden en az zarar görenidir.

    Orhun abidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir. Türklerin milli alfabesi olan bu yazı sisteminde 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır. Kelimeler birbirinden iki noktayla ayrılır. Türklerin İslam dinini kabulünden önce yazılan Orhun Abideleri, içerik olarak Türk tarihi ve kültürü bakımından önemlidir. Abidelerde; Türklerin yabancıların siyasetine alet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehli olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman idare sisteminin iyi çalışmayıp, ahalide hoşnutsuzluk görüldüğü yabancı kültürün Türk birliğini zedeleyip, kişiliğini kaybettirdiği, hitabet sanatına uygun bir anlatımla verilmiştir. Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetle çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup, güçlendirdiği anlatabilen abidelerde devlet tecrübesi yanında Türklüğün bağımsızlık fikrine de verilmiştir. Ayıca bu yazıtların yazılması Kağanların millete hesap vermesidir.

    Bilge Kağan Abidesi’nde bugünkü dille şöyle anlatılmaktadır:

    “Türk Oğuz Beyleri, işitin!Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini töreni kim bozabilir. Milletin adı, sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki Şad ile ölesiye bitesiye çalıştım. Ey Türk Milleti! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, hür ve müstakil ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.”

    Devletin Doğu kanadını yöneten İşbara Han’ın Çin İmparatorluğuna gönderdiği yazı şöyledir:

     “Size bağlı kalacak, haraç verecek kıymetli atlar hediye edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem. Dalgalanan saçlarımı sizinkine benzetemem. Halkıma Çin giysileri giydiremem adetlerimi, kanunlarımızı değiştiremem. İmkan yoktur. Çünkü bu bakımlardan milletim fevkalade hassastır, adeta çarpan tek bir kalp gibidir…”

    Göktürk Kağanı’ndan Bizans elçisine verilen cevap:

    ” O Romalılar siz değil misiniz ki on dilde konuşursunuz ve herkesi aldatırsınız ? Siz Romalılar bizim elçilerimizi Kafkaslar üzerinden Bizans’a götürüyorsunuz ve Roma’ya gidilecek başka yol yoktur diyorsunuz? Yani biz, yollar geçilmez, her taraf arızalı, dağlık taşlık zannedelim de Roma İmparatorluğuna hücum etmeyelim mi? Böyle düşüneceğimizi mi sanıyorsunuz? Fakat biz Dinyeper nehrinin nerede bulunduğunu, Tuna’nın nereye aktığını iyi biliriz.”

  • Büyük Türk Kahraman Kürşad ve Kahramanlık Hikayesi

    Kie Li’nin ölmesiyle siyasi düzeni dağılan Doğu Göktürkler, bulundukları bölgeye dağıldılar. Türk hakanlarının soyundan gelen Prenslerde genellikle Çin’de görevlendirilerek asimile ediliyorlardı. Türk Hakanı Yehu’nun oğlu olan Kür-Şad’da, Çin sarayında muhafız olarak görev yapıyordu. Bu cesur Türk prensi, Çin İmparatoru’na karşı bir ihtilal düşünüyordu. Kendisi gibi cesur 39 arkadaşıyla birlikte hareket ederek Çin imparatorunu öldürmek için plan yaptı. Amacı imparatoru sarayın dışında bir fırsatını bulup öldürmekti.

    İmparatorun Şehre ineceğini öğrenen Kür-Şad, şehirdeki hazırlıklarını tamamladı. Ancak gece kopan fırtına nedeniyle plan bozuldu. Kür-Şad, planı bozulsa da amacına ulaşmak düşüncesindeydi. 39 arkadaşıyla birlikte Çin sarayını basan Kür-Şad ve 39 çerisi, efsanevi bir mücadele göstererek yalnızca 40 kişiyle Çin ordusuyla savaştılar. Çin tarihi kaynaklarında bile Kür-Şad ve 39 yiğidinin yüzlerce Çinli askeri öldürdüğü kaydedilmiştir. Kür-Şad, bu suikast girişiminde başarılı olamasa da, Türklüğün yenilmez ruhunu ve esir edilemez karakterini bir kez daha bütün dünyaya göstermiş oldu. Kürşad’ın bu efsanelere konu olan mücadelesi ve kahramanlığı, diğer Türk boylarını ateşleyerek dirençlerini ve davalarını daha da kuvvetlendirdi.