romacumhurbaskani
Tarih &Sosyoloji
En Beğenilen Yazar Sırası
:
19
Toplam Başlık Sayısı
:
41
Toplam Puanı
:
61
Toplam Giri Sayısı
:
69
Bu Ayki Puanı
:
61
En Aktif Yazar Sırası
:
21

romacumhurbaskani Sözlük Seceresi

  • Hellen ve Roma Tarihi

    EGE DÜNYASININ SINIRLARI





    Hellen uygarlığını oluşturan temelleri anlatmaya başlamadan önce bu uygarlığın içinde bulunduğu Ege coğrafyasına bir göz atalım.Ege coğrafyası denilince kısaca akla Ege denizine kıyısı olan ülkeler gelmelidir.Yunanistan,Makedonya,Trakya ve Batı Anadolu,Ege dünyası içinde yer alır.Ege Denizi,Kuzeyde Makedonya ve Trakya batıda Yunanistan,doğuda ise Batı Anadolu kıyıları ile Güneyde Girit Adası ile sınırlıdır.



    Ege Denizi'indeki belli başlıca adalar ise Thasos,Samothrake,Imbros,Tenedos,Lemnos,Leshos,Khios,Samos,Kos Rhodos,Sporot,Euboia,Kiklad ve Girit adalarıdır .Aslında adını verdiğimiz bu adalar Rhodos ve Kos On iki Adalar (Dodekanesa) grubu içerisindedir. Günümüzde Imbros Gökçeada Tenados ise Bozcaada isimleri ile Türkiye sınırları içerisindedir.Geri kalanları ise Yunanistan sınırları içerisindedir. Aslında bizim ilgilenmemiz gereken kısım Ege Denizi ve Ege havzası iken Eski Hellen dünyası sınırları .Çeşitli fetihlerle Hindistan'a kadar yayılmıştır.







    Devam edecek.
    0 0
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Hellen Ve Roma Tarihi (3. Bölüm)
    KİKLAD ADALARI

    Kiklad Adaları günümüzde Yunanistan'nın güney-doğu kıyısında bulunmaktadır.Kiklad adalar topluluğunda 200'den fazla ada olduğu tespit edilmiştir.Ancak bunların büyük bir kısmı iskana uygun olmayan verimsiz topraklardı..Eski Yunancada Kyklades olarak adlandırılırdı bu adalar kuzeyden güneye Kea,Andros,Tinos,Mykonos,Delos,Kythnos,Syros,Seriphos,Siphnos,Melos,Paros,Naksos,Amorgos,Sykinos,Ios,Santoroni ve Anafi idi.Adalar kutsal Delos adası etrafında depolanmış bir bicimde bulunuyorlardı. Melos ve Santroani(Antik Thera)Volkanik adalar idi.Kiklada adaları Yunanistan'ın güney doğusundan Anadolu'nun güneybatısına kadar uzanıyordu ve Yunanistan'dan Anadolu'ya geçişi Kolaylaştırıyordu. Bu adaların kültürüne dair en belirgin izler İlk Tunç Çağı'nda karşımıza çıkar.Melos Adasın'daki Phyakopi'de Kea Adasın'daki Aya Irini'de ve Thera Adasın'daki ve Akrotori'de ve Ios adasın'daki Skarkos'da yapılan kazılar ile beraber Kikladların Tunç Çağı kültürü hakkında daha çok bilgiye sahip oluyoruz.Kazı ve araştırmalar sonucunda edilen bulgulara göre geç Neolotik ve ilk Tunç çağı zamanlarında adalarda yaşayanların köy benzeri ufak yerlerde yaşadığını kilden yada mermerden çanak çömlek yaptıkları buğday ekip biçtikleri domuz koyun keçi yetiştirdikleri balıkçılık ile uğraştıklarını ve ölülerini gömdüklerini gibi bilgilere ulaşıyoruz.Daha önceden söylediğimiz gibi Yunanistan'da çağlar bölgelere göre değişik şekilde adlandırılıyordu bu yüzden İlk Tunç Çağı için İlk Kiklad veye Erken Kiklad adlandırmaları daha doğru olacaktır.İlk Kiklad Kültürü Grotta-Pelos ve Kampos Keros-Syros Kastri ve Phylokopi olmak üzere beş kültür döneminde incelenir Kiklad uygarlığına ait elimizde herhangi bir yazılı belge bulunmadığı için Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntu ve kalıntılar Kiklad adaları hakkında bilgi edinmemizde bize büyük yardımı dokunuyor.Doğal zenginlik nedeniyle buralarda yaşayanlar daha rahat bir hayat sürüyorlardı.Melos Adası,Volkanik cam olarak bilinen obsidyen Siphnos Adası Kurşun Gümüş Bakır Naksos Adaları mermer zımpara mineralli açısından zengindi Kiklad Adaları'ndakien önemli buluntular idollerdir (Çok tanrılı dinlerde Tanrı veya Tanrıçayı temsil eden sade tapınma amaçlı insan yapımı nesne) idoller arada erkek temsili olsada genelikle kadın temsil edilmiştir.İdollerin bir kısmının mezarda olması onların ölüler ile gömüldüğünü gösteriyor olabilir.Kiklad Ada'ları MÖ 1700'den itibaren Girit etkisine girmeye başladı.Thera adası'ndaki volkanik patllama ile yok olduüu düşünülen uygarlığın ardından kazılarda insan iskeletleri bulunmaması burada yaşayanların kaçmaya fırsat bulduklarını göstermektedir.
    0 2
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Hellen Ve Roma Tarihi (4. Bölüm)
    GİRİT ADASI VE MİNOS UYGARLIĞI

    Yunanistan'ın güneyinde bulunan Mora Yarımadasının (Peloponnes) aşağı yukarı 120 km güney doğusunda bulunan Girit adası,aynı zamanda Ege denizi'nin güney sınırını oluşturur.Doğu-Batı yönünde uzanan Girit Ege adalarının en büyüğüdür .250 km uzunluğunda ve 50 km genişliğindeki adanın yüzölçümü ise 8.300 km2 dir Dağlık bir fiziki yapıya sahip olan Girit için en önemli dağlar batıdan doğuya doğru Beyaz Dağlar,İda Dağı ve 2500 metrelik zirvesiyle Dikte Dağı'dır Girit'in en büyük ovası ise güneyinde bulunan Mesara Ovası'dır bir kısmı saray olarak kullanılan yerleşim merkezlerine ise daha çok adanın doğu tarafındadır.Halkın geçim kaynağı ise balıkçılık hayvancılık ve tarım olarak söylenebilir en önemli tarımsal ürünler ise sırasıyla buğday incir üzüm ve zeytin'dir hayvancılık ise domuz koyun keçi besicilğine dayanıyordu.Ayrıca bu adanın Eski Hellen uygarlığının ve yani otomatik olarak günümüz Avrupa uygarlığının beşiği sayılma sebebini açıklamak gerekir.Süphesiz Girit'e atfadilen Avrupa uygarlığı beşiği lafı herhangi bir ırksal köken iddiasından gelmemektedir bu bir kültürel miras arayışıdır.Giritlileler Hint-Avrupa dil grubundan farklı bir dil ile konuşuyorlardı. bu nedenden dolayı Eski Hellen'nin ataları değillerdir.Giritlilerin etnik kökeni henüz tam bulunmasada bu adaya ilk yerleşenlerin Paleotik dönem sonu yada Neolotik dönem başlarında Anadolu'dan gelmiş olabilecekleri tahmin ediliyor. Bazı bilim adamlarına göre aniden ortaya çıkan bu uygarlık kültürel kaynağını nerden ve nasıl kazanmıştı ? Büyük bir ihtimalle o dönemde altın çağlarını yaşayan Mezopatamya ve Mısır kültürleri Yakın Doğu ve Kuzey Afrika ile Girit'e ulaşmıştı Bu sayade MÖ 2. binyıl başlarında böylece Girit'te gösterişli saraylarla yüksek bir uygarlık ortaya çıktı Orta Tunç'a kadar devam eden bu uygarlık Geç Tunç Çağı ile beraber çöküş sürecine girdi.Homoros'un İlyada destanın'da Knossos ve Kral Minos'un adlarını görmekteyiz Minos adlı kralın Zeus ile sohbet edecek kadar güçlü olduğudan söz edilir.Yunan tarihçi Thukydides ise Girit'ten denizlerin ilk hükümdarı Minos'un memleketi olarak söz eder Minos'un bu gücünü tbalasokri olarak ifade eder Ancak Thukydides'in kendinden 1000 yıl önce yaşamış bir kral hakkında yazdıkları gerçek ile düş arasında bir yerdedir.Adada araştırma yapan Sir Arturh Evans Girit'in Tunç Çağı efsane kraldan dolayı Minos Uygarlığı olarak adlandırır bu uygarlık Yakın Doğu ve Avrupa kültürlerine hiç benzemiyordu kendine özgü bir yapısı ve karakteri vardı.Girit Tunç Çağı Erken Orto Genç Minos olarak tanımlanır bunlarda kendi içinde bir alt birimlere daha ayrılır Orta Minos 1 Orta Minos 2 Geç Minos 3



    Girit'te Orta Tunç (Orto Minos) iki dönemde ele alınır

    İlk Saraylar Dönemi(MÖ 1900-1700)

    Yeni Saraylar ve İkinci Saraylar Dönemi(MÖ 1700-1450)

    Knossos'taki ilk saray MÖ 1900 yılında inşa edilmeye başlandı.

    Mısırlılıar ise Girit adasına Keftiu diyorlardı.
    0 1
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Hellen Ve Roma Tarihi (5. Bölüm)
    Miken Uygarlığı

    Miken kültürü tunç silahlı Hint - Avrupa göçebe topluluklarından Akaların, MÖ 1800'lü yıllarda Yunanistan'ı işgal ederek, yerli neolitik çiftçiler üzerinde feodal-askeri bir egemenlik kurmasıyla başlayan kültüre Miken kültürü denir.Sonraki yüzyıllarda Yunanistan Yarımadasının tamamında etkili oldu.en parlak dönemi MÖ 1400'lü yıllarla MÖ 1100'lü yıllar arasındadır Bu dönemin başlarında Girit adasındaki Minos uygarlığını son veren Miken kralları, tüm Doğu Akdenizdeki Minos ticaretini de kontrol altına aldılar. Yani aslında Doğu Akdeniz'deki Minos ticaret gemilerinin yerini, Yunanistan, Batı Anadolu kıyıları ve Girit'in oluşturduğu üçgenin pek dışına çıkamamakla birlikte Miken korsan gemileri almıştır.MÖ 1400'lü yıllardan itiibaren geliştirilen Doğrusal B hece yazısı, Miken Yazısı ya da Miken Yunancası olarak adlandırılır . Doğu Akdeniz'de Minos deniz ticareti egemenliğinin yok olması ile Fenike kentlerinin ticari anlamda tüm Akdeniz'e yayıldı bununla beraber Fenike kolonisinin yanı sıra Kartaca'nın da kuruldu ve giderek gelişti.Miken yayılması kara yönünde Teselya, Trakya ve Çanakkale Boğazı yoluyla Batı Anadolu yönünde olmuştur.Bu ilerlemenin karşışına çıkan ilk engel Troya, MÖ 1150 yılları dolaylarında Miken birleşik ordusunca yok edildi. Homeros'un İlyada destanında yazan Troya şavası sırasında Miken savaşçıları Batı Anadolu yerleşimlerine akınlar yapmışlardır.Bunun sonucunda tüm Batı Anadolu yerleşimleri Troya'ya birlik göndererek destek vermişlerdir.Miken siyasi varlığı, MÖ 1100 yılları dolaylarında Makedonya'dan gelen demir silahlı Dor akınlarıyla son bulmuştur.
    0 1
  • Hellen ve Roma Tarihi

    TROIA

    Dillere göre Troya ya da Troia olarak adlandırlan bu antik kent'i aslında çok iyi biliyoruz çünkü bu kent o meşhur Truva savaşına ev sahipliği yapmış, Çanakkale’nin Hisarlık ilçesi sınırları içinde yer alan büyük bir antik kenttir. Ayrıca UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alır.Aslında Truva’nın gerçekte var olup olmadığı konusunda bilim dünyası uzun süre tartışma içerisinde olsa da Homeros’un İlyada’sında geçen bu efsanevi kenti ortaya çıkardığı hemen herkes tarafından kabul görmüştür Truva Antik Kenti ilk olarak Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın 1870 ve 1890 yılları arasında yürüttüğü kazı çalışmalarıyla ortaya çıkartılmıştır Daha sonra Wilhelm Dörpfield’ 1895 yılındaki kazıları sonucunda bölgenin Truva Savaşı’nın yapıldığı yer olduğunu ortaya çıkardı



    HOMEROS’UN İLYADA DESTANINDA TRUVA
    Homeros, antik dönemin en bilinen ozanlarından birisidir.Ona bu ünü getiren ise İlyada ve Odysseia’dır fakat bu bazı görüşlere göre bu destanların Homeros’a ait olmadığı, anonim eserler olduğu yönünde görüşler olsa da, artık tamamen Homeros'un eserleri olarak kabul ediliyorlar lyada Destanı’nın ilginç olan bir yönü ise aslında bu eserlerin Truva Savaşı’nın yapıldığı dönemden yaklaşık 500 yıl kadar sonra ortaya çıkmış olmasıdır.

    Gelin şimdi, Antik Yunanlılar açısından kahramanlık hikayeleri barındıran İlyada Destanı’nı özetlemeye çalışalım;

    Kral Priam’ın liderliğindeki Truva kentini savunan Truva ordusu Karyalılar, Halizonlar, Kaukonlar, Kikonlar, Likyalılar, Pelasgiller, Frigler ve Trakyalılardan destek almıştı. Savaşta nihai ve belirleyici eylem Odysseus’un ahşap at fikrindeydi. Athena’dan esinlenen Odysseus devasa bir ahşap at inşa ettirmiş, içine bir grup askerini gizlemiştir. Ordunun geri kalanını da yakındaki Tenedos’a(bozcaada) saklamıştır. Savaşı kazandığını sanan Truvalılar atı şehir surlarının içine aldılar ve zafer kutlamasına başladılar. Yunanlılar zafer kutlaması sırasında atın içinden çıkıp sur kapılarını dışarıdaki askerler için açtılar ve bir anda Truva kenti Yunanlılar tarafından ele geçirildi. Halkın büyük bölümü ya öldürüldü ya da köleleştirildi. Helen Argos’a geri gönderildi.

    Truva Savaşı M.Ö. 13. yüzyılda Kral Agamemnon’un liderliğindeki bir Yunan ordusu tarafından kentin 10 yıl boyunca kuşatılmasıydı. Kuşatmanın amacı Agamemnon’un kardeşi Argos Kralı Menamelaos’un daha önce Truva Prensi Paris tarafından kaçırılmış olan eşi Helena’yı kurtarmaktı. Truva ve Truva Savaşı daha sonra Klasik Yunan ve Roma edebiyatının temel mitlerinden biri haline geldi. Homeros İlyada adlı eserinde Truva’yı “iyi kurulmuş”, “sağlam yapılı” ve “yüksek duvarlı” olarak nitelendirir. Duvarlar 10 yıl süren bir kuşatmaya dayanabilmek için alışılmadık derecede güçlüydü ve savaşta bu duvarlar aşılamamış; içeri ancak Truva Atı kandırmacasıyla girilmiştir.



    TRUVA ATI GERÇEK Mİ?

    Öncelikle şunu söyleyelim Truva Antik Kenti’nde bulunan Truva Atı, tamamen semboliktir ki Savaşın gerçekte olup olmadığı bile bilim dünyasınca halen tartışılıyor bahsi geçen savaştan 500 yıl sonra ortaya çıkmış bir destandan yola çıkarak böyle bir at hikayesi gerçekte yaşanmıştır demek imkansız
    0 1
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Dor istilası

    MÖ. 13 yüzyılın sonları ile MÖ. 12. yüzyılın başlarında Yunanistan'ın Dorlar tarafından işgalidir.Dorlar’ın Yunanistan'dan önceki vatanları bilinmemektedir.En çok kabule edilen görüş Orta Avrupa’dan, muhtemelen günümüz Polonya’sından göçe başladıkları, burada Keltler’in, İliryalılar’ın, Daçyalılar’ın ve Traklar’ın komşuları oldukları yönündedir.

    Doğu Avrupa'da başlayan kıtlıklar sebebiyle doğuya doğru göç etmeye başladılar bu göç dalga dalga ilerleyerek Anadolu ve Suriye'ye kadar uzun mesafelere vardı.Bu göç dalgalarının Yunanistan’a yönelen bölümünde İliryalılar ve Dorlar, Yunanistan’daki Miken Uygarlığı’nı dağıtmışlardır Miken Krallıkları son bulmuştu.Ege Denizi, Batı Anadolu kıyıları, Doğu Akdeniz kıyı ve adalardaki kolonileri ile ticari bağlantıları kesilmiştir. Yunanistan'a adalara ve Anadolu’nun güneybatı kıyılarına yayılan Dorlar aynı benzer seviyede bir medeniyet kuramadılar ticaret daraldı yazı ise zamanla unutuldu 400 yıl süren bu çağa “Dor Karanlık Çağı” adı verilmektedir. Bu dalga dalga göçler sonunda Hititler'in yıkılmasına veya bir duraklama dönemine girmiştir.Ama tarihçilerin genel kanısına göre, Hititler Ege Göçleri sonunda yıkılmıştır.Göçler sonunda yunan anakarasından ayrılan Aioller, kuzeybatı Anadolu’ya (Edremit Körfezi ve civarı); İyonlar, Batı Anadolu’nun orta kesimine (kabaca İzmir ili ve civarı), Dorlar ise Anadolu’nun güneybatı köşesine (kabaca Muğla) yerleşmişlerdir.
    0 2
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Hellen Ve Roma Tarihi (8. Bölüm)
    EGE'DE KARANLIK ÇAĞ

    Akha merkezlerinin Ege göçleri ardından yok olmasında sonra Ege dünyasında Karanlık çağ yada diğer adıyla Yunan Orta Çağı denen bir suskunluk dönemi başladı.Fakat bu dönem isminin aksine asla bir karanlık dönem olmadı.Yapılan araştırmalar sonunda bu dönemim siyasel kültürel yaşamı bilinebilmektedir MÖ 1100-750 yıllarını kapsayan dönem hakkında ne yazık ki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır.Bilgilerimizin çoğu Homeros'un destanlarına dayanmaktadır.Karanlık çağın daha karanlık dönemi ise erken karanlık çağ denen dönemdir geç dönem ise biraz daha aydınlanmıştır.Bu dönemde Akha'da Yunanistanda nüfus önemli ölcüde azalmıştı Ancak geç evrede ise artış gözükmektedir Polis kent devletleri klasık dönem tapınaklar öncüleri karanlık geç dönem ile ortaya çıkmıştır Fenikllerden alınan alfabe geliştirilerek Yunan alfabesi icat edilmişti.
    0 1
  • Babür şah

    Babür veya tam adıyla Zahîrüddîn Muhammed Bâbür Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı.
    Doğum tarihi: 14 Şubat 1483, Andican, Özbekistan
    Ölüm tarihi ve yeri: 26 Aralık 1530, Agra, Hindistan
    Tam adı: Zahir-ud-din Muhammad Babur
    Eş: Mubarika Yusufzai (e. 1519), Maham Begum (e. 1506–1530)
    Kraliyet hanedanı: Timur Hanedanı
    0 0
  • 28 şubat

    28 Şubat Neler oldu ?


    Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli olaylarından biri 28 Şubat nasıl başladı ? Ne yada neler olduda bu sürece gerek duyuldu ? 28 Şubat 1997’de yapılan MKG kararı ile yapılan ve irticaya karşı mücadele ordu ve bürokrasi merkezli süreç Türkiye tarihine geçen siyasi kararlar Türkiyede her alanda değişimlere neden olan 28 Şubat ayrıca post-modern darbe olarak da adlandırılmıştır.



    REFAH-YOL KOALİSYONU ÜLKENİN BAŞINA GELİYOR

    Refah partisi 1995 Genel Şecimlerde birinci parti olarak çıkıyordu.1996'dan sonra kurulan DYP-ANAP koalisyonu Refah Partisinin güven oylaması hakkındaki inceleme isteğini Anayasa mahkemesi haklı bularak güven oylamasının geçersiz sayıldığını bildiriyordu.Bu durumda birinci parti olan Refah ve ikinci parti olan DYP Refahyol hükümeti olarak Türkiye Cumhuriyeti 54.hükümeti 8 Temmuz 1996’da olarak göreve başlıyorlardı.

    28 ŞUBAT SÜRECİ NASIL BAŞLADI



    RP -DYP koalisyonu ardından yaşanan bazı olayların 28 Şubat'a gidilen yolu hızlandırdığı söylenir. Bu olaylar ise

    2-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan'ın Mısır Libya Nijerya ziyaretleri ve Kaddafi ile Erbakanın görüşmesinde Kaddafinin söylediği sözler bazı kesimler tarafından büyük tepkiler alır.

    6 Ekim 1996'da ise şeriat isteriz diye bağıran Aczmendîler gösteriler yaptı.3 Kasım 1996 Susurluk kazasında ise Polis mafya ilişkisi ortaya çıktı.Başbakan bunlar için faso fiso derken Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için “Mum söndü oynuyorlar” dedi.Kayseri Refah partisi İl Divan Toplantısında Karatepe şunları söyledi.



    “ Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur. ”
    Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.



    Aynı zamanda dönemin başbakanı 11 Ocak 1997'de tarikat liderlerine iftar yemeği düzenledi Asker ise 22 Ocak 1997'de Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olup olmadığını tartıştılar.30 Ocak 1997 tarihinde Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahnelenen cihad oyunu büyük tepkilere neden oldu Star muhabiri Işın Gürel saldırıya uğradı Bekir Yıldız ise tutuklandı.3 Şubat 1997’de, nStar TV muhabiri Işın Gürel’in muhafazakar biri tarafından saldırıya uğraması büyük tepkilere neden oldu. 4 Şubat tarihinde Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla sokaklarda görüldü.5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı S, Başbakan’a uyarı mektubu gönderdi.

    Oramiral Güven Erkaya ‘İrtica, PKK’dan daha tehlikeli ifadelerini kullandı.11 Şubat’ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara’da yapıldı.

    *23 Şubat 1997’de Fatih Camii’nde öğlen namazının ardından bir grup ellerindeki yeşil bayraklarla “şeriat isteriz”, “yaşasın Hizbullah” diyerek yürüyüşe geçti. İslamcı gazeteci Yaşar Kaplan, gerektiğinde İslam uğruna canlarını verebileceklerine dair bir açıklama yaptı.

    28 ŞUBAT KARARLARI



    28 Şubat'ta yapılan toplantı 9 saat sürdü.28 Şubat 1997’deki MGK kararları hükümete bildirildi. Tarikat okullarının MEB'e devri bırakılması 8 yıllık kesintisiz eğitim Kur'an kursları denetimi Tevhidi Tedrisat'ın uygulanarak tarikatların kapatılması orduyu din düşmanı olarak gösteren medyanın kontrol altına alınması kıyafet kanuna riayet edilmesi ve Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılması isteniyordu.



    28 Şubat sonrası gelişmeler



    4 Mart’ta Başbakan Erbakan, MGK kararlarını sert bulduğu için imzalamadı



    13 Mart'a imzalandı.



    21 Mayıs RP’nin kapatılması için dava açıldı.



    Susurluk davası DGM'de başladı



    7 Haziran tarihinde Genelkurmay tarafında irticai faaliyetleri desteklediğini iddia edilen firmalara ambargo kondu .

    18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti.

    19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini DYP lideri Tansu Çiller yerine ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.

    30 Haziran’da Mesut ANASOL-D Hükümeti kuruldu.

    2 Ekim 2012 tarihinde Tansu Çiller ‘mağdur sıfatıyla ifade verdi.
    0 0
  • İrredantizm

    İtalyanca kökenli bir sözcük olup dil, din, soy ve kültür birlikteliği olduğu halde herhangi bir devletin sınırları dışında yer alan halk ile söz konusu devletin birleşmesi fikridir.
    0 0
  • Osmanlı'da Evrim Teorisi

    OSMANLI’DA EVRİM TEORİSİ.
    Osmanlı'da evrimi ilk defa gündeme getiren kişi Ahmed Midhat efendiydi (1844-1912).Dağarcık adlı derginin ikinci sayısında Veladet” (doğuş) adlı yazışında evrimi şöyle açıklıyordu.…Her tabakada o kadar hallere girdim ki, tarif değil isimlerini saymış olsam kamus (sözlük) kadar bir kitap olur. Nihayet dördüncü tabakada dahi nice yüz bin inkılaplar gördükten sonra aksamımı toplaya toplaya…meydana geldim.”

    Yazılarında Lamarck'dan söz eden Ahmed Midhat efendi buna rağmen eserinde Darwin’in Doğal seçilim teorisinden söz etmiyor.İlk Türk romanı Taaşşuk-u Talat ve Fitnat yine ilk Türkçe sözlük Kamus-i Türki ve Şemsettin Sami bey'e ait insan adlı çeşitli eserlerinde çekinerek'de olsa evrimi anlatmakta. jeolojik ve arkeolojik kanıtlarla evrimden söz ediyorlardı.Fakat Şemsettin Sami beyin kitabında Darwin ve teorisinden söz edilmez.Kapatılan ikinci Darülfünun’un müdürü Hoca Tahsin efendi 1880 veya 1881’de yazdığı fakat öldükten sonra 1892'de yayınlanan Tarih-i Tekvin yahud Hilkat (varoluşun ve yaratılışın tarihi) adlı eserinde evrimden şu şekilde söz edilir.



    “Tabiatın bağrında değişmez bir şey var mıdır? Bütün türler ve cinsler bir değişim ve daimi olgunlaşma halinde olduğu halde türlerin değişmezliğini iddia edenler, karşılaştırmak için yeterli derecede olmayan kısa bir süre varsaydıklarından dolayı aldanmışlardır” diyor.

    Hoca Tahsin bu sözleri ile evrimin anlaşılması konusunda önemli bir bakış açısıydı

    Hoca Tahsin efendi Darwin’le ilgili olarak “Darwin’in bu hususa dair ifadeleri her ne kadar kafi mertebede değilse de, mesleği (izlediği çizgi) varoluşu açıklamasına ve gerçeklik felsefesine uygun olmakla, olgunlaşacağından kesinlikle şüphe duyulmaz.”diyerek söz ediyordu.

    Fakat yine doğal seçilim teorisinden söz edilmiyor.

    Darwin ve doğal seçilimin söz edilmesi Ali Sedad Bey

    Osmanlı doğal şeçimle ilk kez Ali Sedad beyin 1882'de yayınladığı kitapla tanıştı.fakat işin ilginç tarafı yayınladığı kitapta bu teori desteklenmiyor kanıtlanmaya çalışmıyor tam aksine bu teori red edilerek yanlış olduğu anlatılmayı çalışılıyor Ali Sedad bey daha çok mantık üzerine yazdığı kitaplarıyla tanınmıştır.Ayrıca ilk Osmanlı ilk termodinamik kitabınında yazarıdır.

    1882'de yayınladğı Kavaid-i Tahavvülat fi Harekat-i Zerrat (parçacıkların hareketine ilişkin dönüşüm kuralları) adlı 192 sayfalık eseri Fizik ve Biyoloji tarihi bakımından oldukça önemli bir eserdir.Kitabın 163. ve 170. sayfalar arasında evrim'den söz ediliyor. Darwin’in evrim teorisini detaylı bir şekilde anlattıktan sonra evrim teorisini reddediyor.ve eleştirilerini sıralıyor.Ali Sedad bey, “Darwin’in bu konuda ortaya koyduğu kanıtların en önemlilerinden söz edeceğiz” dedikten sonra sonraki dört paragrafta doğal seçilim mekanizmasını bilimsel ve gayet anlaşılır bir dille okurlarına anlatıyor.canlıların sınırsızca çoğalmasını önleyen en önemli engel, “fıkdan-ı maişet”tir (geçim araçlarının kıtlığı) Bu nedenle, her türün bireyinin, nafakasını temin etmek ve varlığını sürdürebilmek için yürüttüğü bu mücadelede, kuvvetli olan zayıfa galip gelmekte ve bazı faydalı özelliklere sahip olanlar diğerlerinden daha fazla “muammer olmaktadırlar” (yaşamaktadırlar).

    Ali Sedad bey “Darwin Mesleğinin (çizgisinin) Muhakemesi” başlıklı paragrafta ise iki büyük itirazı söz konusuydu.Bunlardan birincisi yine bir türün oluştuğu ile ilgili bir kanıt olmadığı ikincisi ise bir ara türün bulunmadığı

    Ali Sedad bey burada ilginç bir retoriğe başvuruyor Darwin’i destekleyenlere “jeoloji tabakalarındaki bilimsel araştırmaların henüz yeterince yapılamamış olmasından dolayı ileride geçiş biçimlerinin bulunması muhtemel olduğu için, jeoloji biliminin bu aşamasında Darwin’in tezlerine itiraz olunamaz” diyen doğa bilimcilere



    “Bu durumda jeolojinin bugünkü halinde Darwin’in mesleği kabul olunur şeylerden değildir diye ifade etmek daha münasiptir.”şeklinde cevap veriyor Ali Sedad bey Darwin’in türlerin oluşumunun çok yavaş işlediği ile geçiş biçimlerinin hızlı olduğu düşüncesinin çeliştiği görüşünde.

    Ali Sedad evrim teorisine olan itirazlarını bitirdikten sonra Darwin’in insanın maymundan geldiğini söylemediğini, insan ve maymun'un diğer bir türden geldiği belirtiyor.İnsan ve Maymun içinde benzerlik değil farkılık olduğunu belirten Ali Sedad bey bu iki türün tamamen aynı ve benzer olsalar bile insanın konuşma özelliği ile maymunda ayrıldığını belirtiyordu.bu nedenle Lamarck ve Darwin’in düşüncelerinin yanlış olduğunu belirtiyordu.Ali Sedad bey Darwin’in Türlerin Kökeni kitabıdan 23 yıl sonra evrim teorisi doğal şeçilimi açıklaması Darwin görüş açısı ile ilk kez Osmanlı okurlarına açıklaması süphesiz Biyolojik tarihimiz açısında ilginç ve bir o kadar önemli bir gerçektir.
    0 1
  • Abiyogenez

    Cansız maddelerin bir araya gelmesi sonucu canlı bir organizmanın oluşabileceği görüşüne abiyogenez denilmektedir. Abiyogenez kendiliğinden oluş olarakta adlandırılmaktadır. Abiyogenez görüşü ile ilgili bilim tarihinde çeşitli çalışmalar ve bu görüş ve inananlar vardı.Eski Yunanlıların ünlü filozofu Aristo bu görüşe inanıyordu. ona göre döllenmiş gibi bazı maddelerin aktif öz denen bir maddenin bulunduğuna inanmıştır.Bu görüşe uzun bir süre inanılmıştır.birçok insan kazların okyanus kenarlarında bulunan köknar ağaçlarından oluştuğuna inanmaktaydı.17. yüzyılda yaşamış olan Helmont’un abiyogenez görüşü için yapmış olduğu bir deneyde . Helmont, kirli olan bir insan gömleğinin üzerine buğday taneleri gibi cansız maddeleri yerleştirip farelerinmeydana geldiğini göstermeyi amaçlamıştır.Abiyogenez görüşü bilimsel olarak F. Redi tarafından bir deney ile çürültülmüştür. Redi’nin yapmış olduğu deneyde ağzı açık kavanozlara et ve balık etleri yerleştirip bir süre bekledi. İlerleyen zamanda Redi kavanozların içerisinde kurtçukların oluştuğunu gözlemledi.Yapılan deney sonucu kurtçukların oluşum nedeni olarak kavanoz içindeki sinekleri gösterdi.Redi bu ifadesini de ispatlamak için aynı deneyi bir ağzı kapalı bir kavanozda gerçekleştirdi. yapılan bu deney sonucunda Redi’nin ifade ettiği gibi herhangi bir kurtçuk oluşmadı.Kendiliğinden oluş hipotezi olarakta adlandırılan abiyogenez teorisi (görüşü) Redi’nin yapmış olduğu deneylerden sonra ünlü bilim adamı Pasteur’un çalışmaları ile kesin olarak çürütülmüştür.
    0 0
  • Hellen ve Roma Tarihi

    Hellen Ve Roma Tarihi(2.Bölüm)

    EGE'DE TUNÇ ÇAĞI



    Ege dünyası M.Ö. aşağı yukarı 3100 yılı civarında tarih öncesi dönemlerini bitirmiş ve "TUNÇ ÇAĞI" denen döneme girmişti.Bu süreç aşağı yukarı M.Ö. 1100 civarında sona erer.Ancak bu tarihler daha çok Girit ve Yunanistan için geçerlidir. Kikladlar için bu süreç M.Ö. 1400 civarında sona ermişti. Bu döneme "TUNÇ ÇAĞI" denmesinin sebebi ise bakır ve kalay karışımı olan tunçtan yapılan eşyaların Ege'de görülmeye başlanmasıdır fakat bu aletler daha çok üst kademenin elindeydi Tunç Çağının yaklaşık İlk bin yılı ilk Tunç Çağını kapsar Tunç Çağı Girit'te Minos adalarda kiklad Yunanistan'da ise Hellas ismi ile biliniyordu .Mesela Yunanistan'da ilk Tunç Çağından söz etmek istersek İlk Hellas dönemi diye adlandırmamız gerekir .Batı Anadolu'da özel bir adlandırma yoktur fakat bununla beraber Troia belirleyici bir rol üstlenmiştir.

    İlk Tunç Çağı: MÖ 3100-2100

    Orta Tunç Çağı :MÖ 2100-1700

    Son Tunç Çağı: 1700-1100
    0 1
  • srebrenitsa katliamı ve radovan karadzic

    temmuz 1995 yılında yugoslavya'da meydana iç savaşda sırp ordusu, "krivaya 95 harekatı"nın bir parçası olarak srebrenitsa'yı ele geçirdi ve bu olay zamanla bir katliama dönüştü bosna – hersek'in srebrenitsa kentinde en az 8.372 kişi "ratko miladiç" komutasındaki silahlı sırp ordusu tarafından öldürüldü.genç yaşlı demeden binlerce insan yaşamını yitirdi.bu katliama sırp ordusunun yanı sıra"akrepler" olarak bilinen özel birlikleri de katılmıştır. kentte bulunan 600 hollanda barış gücü askeri katliama mani olamamış bu olay, ii. dünya savaşından sonra avrupa'da yapılan en büyük insan katliamı ve etnik soykırım olarak dünya tarihine yerini aldı. yugoslavya'nın ele geçirilmesinin ardından, 1992 yılında sırplar yugoslav halklarına karşı katliam yapmaya başlamışlardır. olaya müdahil olmak isteyen birleşmiş milletler 6 bölgeyi güvenli ilan etmiştir ve bu bölgelerden biri de srebrenitsa'dır
    savaştan önce 24.000 nüfusu olan kent kente sığınan insanlarla birlikte 60.000 buldu.bu kent adeta bir toplama kampına dönüştü kenttekilerin kendilerini korumak için edindikleri silahlar da bm (birleşmiş milletler) güçleri tarafından güvenlik gerekçesiyle ellerinden alındı ve hiç bir güvencesi kendini koruyacak eşyası vb şeyi kalmayan binlerce bosnak müslüman rp devlet başkanı radovan karadziç'in emriyle, ratko mladiç komutasındaki sırp askerlerinin korkunç katliamına uğradı.bm ise bu olaylara sadece 2 tane f-16 uçararak karşılık verdi.hollandalı askerler bosna'daki bm barış gücü komutanı fransız generalden aldıkları emirle bir gece yarısı kenti terk etmiş ve bulundukları kampı içindeki 25.000 mülteci ile birlikte sırplara teslim adeta kurta kuzu teslim ediliyordu .ratko mladiç'in emriyle esirleri öldürmeye başlandı daha sonra kimlik tespiti olmaması için cesetler askerler tarafından parçalanarak kremetorium'da yakılmış ve iyice karıştırlarak çeşitli yerlere parça parça gömüldü . bu okurken bile insanın kanını donduran caniye lahey uluslararası ceza mahkemesi tarafından müebbet hapse çarptırılmış kenti sırp askerlere teslim eden hollanda askerlerinin çoğu daha sonra ülkelerine döndüklerinde psikolojik tedavi gördü. sırpların katliamına izin veren 600 hafif silahlı hollanda askerinin büyük bir kısmı çok ne kadar pişman olduklarını her fırsatta dile getirmişlerdir.bir hollandalı asker pişmanlığını su şekilde dile getirmiştir.
    -ölmek istiyordum, masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bize sığınan insanları koruyamadığımız için kendimi affetmiyorum

    işte bu sözler, kentte uygulanan etnik kıyımın en büyük kanıtıdır.

    sırp komutan hollandalı askerlerin bulunduğu alana gelerek esirlerin verilmesini yada bulundukları bölgenin bombalayacaklarını şöylenmişti. hollanda askerlerinin kendi canlarını kurtarmak için insanları teslim etmişti.bu katliama yapan bir çok üst ve alt kademe asker kimlikleri tespit edilmesine rağmen çoğu ceza almadı.
    0 0
  • Sosyoloji

    Sosyoloji ya da toplum bilim, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır.
    0 0
  • I. İzzeddin Keykavus

    I. İzzeddin Keykavus, Türkiye Selçuklu Sultanı'dır. Saltanatı döneminde ülkesini dünyaya ve denizlere açan sahil ve limanlara kavuşturmuş; ticaretin gelişmesini sağlamıştır
    Ölüm tarihi ve yeri: 1220
    Tam adı: 'Izz al-Dīn Kaykā'ũs bin Kaykhusraw
    Defnedildiği yer: Alâeddin Camii, Konya
    Ebeveynler: I. Gıyaseddin Keyhüsrev
    Kardeşleri: I. Alâeddin Keykubad
    Büyükanne ve büyükbaba: II. Kılıç Arslan
    0 0
  • II. Selim

    II. Selim, Sarı Selim olarak anılır, 11. Osmanlı padişahı ve 90. İslam halifesidir. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın oğludur. Kardeşi Bayezid'e karşı Konya'da yapılan savaşı kazanarak, babasının desteğini aldı.

    Doğum tarihi: 28 Mayıs 1524, Konstantinopolis
    Ölüm tarihi ve yeri: 12 Aralık 1574, İstanbul
    Eş: Nurbanu Sultan (e. 1545–1574)
    Çocuklar: III. Murad, Esmehan Sultan, Gevherhan Sultan,
    Kardeşleri: Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid, Mihrimah Sultan, Ebeveynler: I. Süleyman, Hürrem Sultan
    0 0
  • Pomak Timraş Cumhuriyeti

    pomak timraş cumhuriyeti, rodop dağları çevresinde yaşayan pomaklar tarafından kurulan ve 1879-1886 yılları arasında hayatta kalan kısa ömürlü kendi kendini yöneten tarihteki tek pomak devleti. 1880 yılındaki resmi duyuruya göre timraş'ta 1200 ev ve 1440 aile bulunduğu tespit edilmiş ve cumhuriyetin nüfusu da 7320 kişi olarak açıklanmıştır.

    başkent önce trigrad köyü iken sonrasında sürekli değiştirilmiştir.
    dil(ler) bulgarca, osmanlıca, pomakça
    din islam
    yönetim feodalizm
    nüfus
    - 1880 7.320
    0 0
  • 27 03 2020 Cumhurbaşkanı açılması

    1) şehirlerarası seyahatler valilik iznini bağlandı
    2) toplu taşıma araçlarında seyrek oturma düzeni olacak
    3)piknik alanlarına kısıtlama getirldi.
    4)yurtdışı uçuşlar tamamen sona erdrildi.
    5) pandami bakanlığına benzer bir şey kuruldu.
    0 0
  • 25 aralık 1921 gaziantep'in kurtuluşu

    17 Aralık 1918´de İngilizler Antep´e girmiştir. Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 Eylül´ünde yapılan İngilizlerin Musul üzerindeki “Nezaret Hakkı” n dan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır. Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919´da Kilis´i, 5 Kasım 1919´da Antep´i işgal ettiler. 1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.317 Antepli şehit olmuştur. Bu olağanüstü savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" unvanını vermiştir. 15 Mart 1921 tarihinde Londra´da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921´de son Fransız askeri Antep´ten ayrılmıştır. Her yıl 25 Aralık Antep’in kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
    0 0
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.