• Devam edeceğim
  • (bkz:sözlükteki yazarların oldukça kaliteli olması)
    harika bir yazar kitlemiz var gerçekten de. siz yazdıkça benim de yazasım geliyor :)
  • blokların avantajları dezavantajlarını ve ekonomik bütünleşme modellerini bitirdik. şimdi gelelim avrupa birliğine.
    avrupa birliğinin kuruluşu hem siyasi hem de ekonomiktir. ii. dünya savaşında hitler'in darma duman ettiği avrupa aynı olayı bir daha yaşamamak için hem siyasi bir işbirliği (demin anlattığım siyasi birlikle karıştırılmasın) hem de ekonomik çöküntüden hızlıca kurtulma amacıyla kurulmuştur. hedef önce marshall planını yönetmek sonra ise avrupa'yı yeniden yapılandırmaktır. bu amaç doğrultusunda önce avrupa ekonomik i̇şbirliği örgütü kuruldu. bu örgüte batılı avrupa ülkelerinin yanı sıra abd, kanada ve japonya'da katıldı. sonra ise ibreyi üretime çevirdiler ve 1952 yılında lüksemburg, belçika, fransa, i̇talya, hollanda ve batı almanya ( o dönemler almanya batı almanya ve doğu almanya olarak ayrıydı) avrupa kömür ve çelik birliğini kurdular. bu birlik tam anlamıyla bir ortak pazardı. ortak bir para birimi yoktu ama üretim faktörlerinin hepsi yani teknoloji, istihdam ve ürün serbest bir şekilde dolaşabiliyordu. şimdi bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum kömür ve çelik nedir? savaş sanayinin ta kendisidir. bu birliği elinde tutan kimseler de siyasi ortamda kesin söz sahibi olacaklardır. bu nedenle bu birlik kısa zamanda siyasi etkinliğe de erişmiştir. bu birlik 5 sene sonra daha da büyüme ihtiyacı duydu ve 1957'de avrupa birliği kuruldu. birlik roma antlaşması ile kuruldu. kurucuları yine kömür ve çelik birliğini kuran aynı 6 ülkeydi. birliğin sadece ismi değişmişti. i̇lk başta 6 olan ülke sayısı tabi ki kısa zaman içerisinde büyümeye başladı. türkiye de 1963 ankara antlaşmasıyla üyelik sürecini başlatmıştı ama bize sırada bekleyen 12. ülkesiniz cevabı verildi. zaten gerekli oyalamalar yapıldıktan sonra 1996 yılında tansu çillerin bize attığı en büyük kazıklardan birisi olan gümrük birliği antlaşmasını da imzalayınca türkiye'nin ab'ye girmesine gerek kalmadı. çünkü g.kore gibi ülkeler ab ile ikili anlaşma imzaladıklarında aldıkları gümrük indirimini artık gümrük birliği anlaşması gereği türkiye'den de alıyorlardı. fakat g.kore aynı imtiyazları türkiye'ye vermek zorunda değildi. yani antlaşma tek taraflıydı. bu olay modern tarihin en büyük kapütülasyonlarından biri olarak tarihe geçti zaten. neyse konudan çıkmayalım.
    i̇lk başta ismi avrupa ekonomik topluluğu olan birlik kısa zaman sonra ismini avrupa birliği olarak değiştirdi.
    birliğin kuruluş amaçları şunlardır.
    1) üye ülkelere serbest ticaret alnı yaratıp, gümrük vs gibi ticareti zorlayan unsurları ortadan kaldırmak
    2) üretim faktörlerinin ve işletmelerin daha rahat hareket etmesini sağlayıp yatırımları ve istidhamları kolaylaştırmak
    3) tarım üzerine eğilerek ortak tarım stratejileri geliştirmek
    4) var olan sermayenin birlik dahilindeki gelişmiş ülkelerden daha az gelişmiş ülkelere kaymasını sağlayarak bir yatırım fonu oluşturmak
    5) birlik dışındaki ülkelere tek bir gümrük planı uygulamak bu şekilde gümrük birliği sağlamak

    bu süreç bazı ülkeleri tedirgin etmişti çünkü artan ulus devlet ve milliyetçilik akımına ters düşüyordu. bunun üzerine bazı ülkeler avrupa birliğine dahil olmak istemeyip avrupa serbest ticaret antlaşması olan efta'yı kurdular. efta, i̇zlanda, lihtenştayn, i̇sviçre ve norveç arasında kuruldu daha bünyesine birçok ülkeyi daha aldı. i̇ngiltere, danimarka ve portekiz gibi efta üyelerinin ileriki yıllarda ab'ye üye olmalarıyla birlikte efta poüleritesini yitirdi. ab ile içiçe girdi.
    ab çok başarılı oldu. ortak para birimi oluşturdu, üye ükeler arasında eşgüdüm sağladı, üçüncü parti ülkeler için gümrük birliği oluşturdu. üye sayısı gittikçe arttı şu an 28'e ulaştı.
    ta ki o zamana kadar herşey güzel gidiyordu ama derler ya nerede çokluk orada b*kluk aynen öyle oldu. bazı üyeler birliğin siyasi kararlarından memnun olmadılar hatta bazıları kendi endüstrilerini kurmaya yönelik yatırımlar yaptılar. tarım startejileri ve politikaları zaten çökmüştü.
    birlik iyice almanya merkezli hale gelmişti. öte yandan i̇zlanda, yunanistan ekonomk krizleri gibi durumlar birliği aşırı yıprattı hatta çökme noktasına getirdi. bu da tüm ülkelerin ab üyeliğini tekrar düşünmesine ya da üye olmalı mıyız, olmamalı mıyız sorularını sormasına sebep olmaktadır
  • Yarın NAFTA'yı fln da anlatıp Türkiye'ye geçeceğim artık :)
  • Harika bir yazı dizisi olmuş ve olmaya devam ediyor eline sağlık hocam
  • arkadaşlar unutmadım yazacağım son iki gündür toplantılar sunumlar derken bir kendimi toparlayamadım haftasonu hepsini bir kerede yazacağım.
  • Atatürk'ten sonra hiçbir etkisini gösterememiş,bir iki lider dışında vasat olan,korkakça yapılmış hamlelerden ibaret olan politikalardan ibarettir..
  • 2014 yılında Türkiye'nın AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan bozkır, "eğer AB, ABD ile ikili antlaşma imzalarsa bu durumda Gürmük birliği antlaşmasını askıya alabiliriz demişti."
    Bunun nedeni ise Eğer AB, ABD ile ikili antlaşma imzalarsa Türkiye ABD'ye doğrudan gümrüğünü açmış oluyor (çünkü gümrük birliği anlaşması dahilinde AB'nin ikili anlaşma imzaladığı her ülke Türkiye tarafında da aynı haklara sahip oluyor fakat Türkiye o ülkeye gümrüksüz giriş sağlayamıyor". Bu durumun haksız rekabet sağlayacağını ifade eden Bozkır, bu bir şantaj değil, haksız rekabet durumu oluşur demişti ki ben burada şöyle düşünüyorum olacağı kadar haksız rekabet oluştu zaten. G kORE bile AB ile yaptığı ikili anlaşma sonucunda Türkiye'de gümrük muafiyetinden faydalanıyor fakat Türkiye aynı hakları G Kore tarafında göremiyor.
    Bu konuda AB üyeliği bir çözüm olabilir fakat onun için de bahsettiğim nedenlerden dolayı AB üyeliği zor gözüküyor öte yandan sürekli Kıbrıs sorununu öne sürüyorlar. 17 Aralık olaylarında hükümetin sosyal medyaya sansür uygulaması erişimi kesmesi vs gibi nedenler de etkin rol oynuyor. Şu anki yapımızda ifade özgürlüğü iyice kısıtlanmış durumda.
  • NAFTA
    daha önce ABD'nin hem Kanada ile hem de Meksika ile ayrı ayrı serbest ticaret anlaşması imzaladığını belirtmiştim. 1991 yılında ise Avrupa Birliğinin o dönemki başarısından etkilenen ABD, Kanada ve Meksika ile birlikte NAFTA yani Kuzey Amerika işbirliği antlaşmasını yürürlüğe geçirdi. Bu gelişmekte olan bir ülkenin gelişmiş ülkelerle imzaladığı antlaşmalara nadir bir örnektir. Keza NAFTA'nın ulaştığı tüketici sayısı ve ticaret hacmi AB'den daha yüksektir ve bu antlaşma doğrultusunda siyasi bir hedef hiçbir zaman alınmamıştır. NAFTA'nın avantajları da dez avantajları da vardır.
    NAFTA'nın avantajları ticaret hacminin genişlemesi ve ABD'nin ileride oluşabilecek işgücü ihtiyacını Meksika'dan karşılayacak olması olarak gösterilebilir. Fakat Meksika'yı ele alabilirsek Meksika yerel pazarının öldürülmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Ameriaklı Yatırımcıların ele geçirdiği bir ülke olma ihtimali çok yüksek. Keza Amerikalı yatırımcılar için ucuz Meksika işgücü çok önemli bir faktör olabilir.
  • Asean
    Hem amerika'da hem de Avrupa'da birlikler oluşturulmuşken gelişen Asya'da bir ekonomik blok oluşturulmama durumu bir eksiklik olurdu.
    Öte yandan Asya'da dönen ticaret hacmi diğer kıtalara göre çok daha yüksek bu da bu bloktaki ülkelerin bir ticaret antlaşması imzalama ihtiyaçlarını doğurdu. Aslen 1967 yılında kurulan Asean pek bir faaliyet gösteremedi. 1991 yılında ise Bruney, Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur ve Tayland, gümrük birliği anlaşması imzaladıklarını duyurdular ve bu şekilde faaliyet daha da arttı.

Bu konuda 3 sayfada toplam 28 adet üst yorum vardır.

  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.