• abdulhamid han'ın dünyasına kısa bir bakış bölüm 5/9

    ingilizler ve abdülhamid
    zamanın en büyük devleti olan ve “üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk” diye anılan ingiltere, birçok islam ülkesini hâkimiyeti altında bulunduruyordu. buralarda hâkimiyetini sürdürebilmek için sultan abdulhamid’i gözden düşürmesi gerekliydi. çünkü müslümanlar, “halife” sıfatı taşıyan ve bunun hakkını veren sultan abdulhamid’i çok seviyorlardı. sultan abdulhamid’in resimleri hindistan’ın uzak köylerindeki kulübelere bile girmişti. çin, afrika ve orta asya’da ki camilerde bütün cuma hutbeleri sultan abdülhamid adına okunuyor, her namazın sonunda müslümanların halifesine dua ediliyordu. ayrıca abdulhamid, birçok islam ülkesine din adamları göndermiş, osmanlı devleti lehine propaganda yaptırıyordu.
    ingiltere, padişahın tesirini zayıflatmak için çalışıyordu. çünkü hâkimiyeti altında bulunan ülkenin insanları, istanbul’a bağlı kalırlarsa zaman içinde ayaklanabilirlerdi. bu bakımdan, ingiltere’nin emperyalist/sömürgeci siyaseti, sultan’ın “islam dünyasını birleştirme” siyasetiyle çatışıyordu.
    en büyük çatışma alanı da arap yarım adası’ydı. ingiltere, arap yarımadası’nda kök tutturmak için elinden geleni yapıyordu. bu emeline 1. dünya savaşı’ndan sonra kavuşacak ve meşhur casusu lawrence sayesinde müslüman arapları osmanlıların karşısına çıkarmayı ve arap yarımadası’nı osmanlı devleti’nden koparmayı başaracaktı.
    bunun başlangıcı olarak mısır ve suriye’yi işgal etmişti.(1882)
    türk-yunan savaşı (1897) tesalya’nın yunanistan’a bırakılması ve türkiye’nin yunanistan’dan 4 milyon 100 bin altın alınması, ingiltere/rusya/fransa/italya’nın tehditleri sonucu girit’in bütünüyle yunanistan’a terki ile sonuçlandı. oysa 1897 savaşı’nı çıkaran yunanistan’dı ve osmanlı devleti büyük zaferler kazanmış, osmanlı ordusu atina kapılarına dayanmıştı. ama son sözü yine “düvel-i muazzama” yani avrupalı büyük devletler söylemişti. ve bu söz, osmanlı devleti’nin bölünüp yok olmasına doğru atılan bir adım sayılırdı. müslüman osmanlı’ya karşı haksız olmasına rağmen yunanistan’ı tutmuşlardı.
    sultan abdulhamid, avrupalı devletlerden osmanlı’ya köklü ve kalıcı bir menfaat gelmeyeceğini biliyordu. onlar daima verdiklerinden fazlasını alıyorlardı. bu bakımdan padişah, islam siyasetine ağırlık vermişti. afrika’nın ortasında bir sultanlık olan zengibar’a değin uzanmıştı abdülhamid’in elleri.
    fakat hâkimiyeti altında bulunan her yere ulaşmak mümkün olmuyordu. bu düşünceyle, istanbul’u şam’a bağlayacak bir demiryolu yaptırmaya karar vermişti. islam dünyasının yardım ve gayretleriyle bu proje gerçekleşti. demiryolu hattı medine’ye ulaştı. bu hat hem hacılar için büyük kolaylık getirecek, hem de asker sevk etmek gerektiğinde işi kolaylaştıracaktı. ve osmanlıların islam dünyasındaki prestijini arttıracaktı.
    padişah bununla da yetinmedi, bağdat’a da bir tren yolu yaptırmaya karar verdi. yabancı şirketler bu konuda kapıştı, ingilizler de işi almak istiyordu. fakat padişah, almanları tercih etti. ingilizlerin abdülhamid’e karşı duyduğu kin bir kat daha arttı. yurdu “demir ağlarla örme” projesi gerçekleşmektedir.
    bu projenin, önemli olan bir noktası daha vardır. abdulhamid’in enerji politikalarıyla yakından ilgisi.
    hicaz demiryolu’nun gerçek yapılma sebebi, yavuz sultan selim’in, osmanlı fetihlerinin yönünü doğuya çevirmesindeki sırla alakalıydı. nasıl yavuz; iran, suriye ve mısır fetihleriyle portekiz’in hint okyanusu’ndaki etkinliğine karadan giderek bir cevap vermişse, torunu olan http://2.abdulhamid de hindistan ve mısır’ı kontrol altına alan ingiliz emperyalizmine yine karadan bir yol bularak karşılık veriyor, kurtların iştahlarını kabartan enerji havzalarına erkenden sahip çıkıyordu.
    bunu, bağdat ve hicaz demiryollarının geçtiği noktalar ile petrol çıkan bölgeleri gösteren haritaya baktığınızda daha net olarak görebilirsiniz. ne tuhaf, değil mi? tren hatları, petrol çıkan bölgelerden geçirilmiştir. ama ince bir hesap daha yapılmaktadır: almanlar demiryolunun iki yanında 30 km. lik bir alanda her türlü maden, tabiat zenginliği ne varsa imtiyaz dâhil olsun istiyorlardı. bunun karşısında abdülhamid ne yaptı? petrol güzergâhında paul groskopf adlı mühendise tespit ettirdiği petrol ve madenlerin bulunduğu arazileri hazine-i hassa üzerine tapu ettirdi. böylece özel mülk haline gelen bu arazi almanların denetimine geçmeyecektir.
    0 1
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.