Bu sihirli içeceği kimilerimiz çok severken kimilerimiz hiç içmez. Fakat bir gerçek var ki, tarih boyunca kahveye büyük bir hayranlık duyulmuştur. Günümüzde petrolden sonra en çok talep gören ürün olan kahvenin tarihteki ve hayatımızdaki önemine ve gelişmiş dünya şartlarındaki konumuna bir göz atalım.
Kahve Afrika kıtasında yer alan Etiyopya (Habeşistan-Köleler ülkesi) ülkesinde bulunmuştur. Kahve, keşfinden sonra Etiyopya’da ekmek yapımında ve tıbbi amaçlarla kullanılmaya başlanmıştır. İçerisinde bulunan kafein; uyarıcı, dikkat sağlayıcı, ağrı kesici etkisi vermektedir. Kahve bu sebepten ilaç yapımında çok fazla kullanılmış ve adına “sihirli meyve” denilmiştir. Daha sonra Arabistan’a ticareti yapılan kahve, ilk olarak Yemen’de nam salmaya başlamıştır. Kahve sırasıyla Arabistan, Asya, Anadolu, Suriye, Mısır, Güneydoğu, Avrupa ülkelerine yayılmaya başlamıştır.
Yemen’de kahveden önce “Kat”adı verilen bir bitki kullanılıyordu. Bu bitki tıpkı kahve gibi uyarıcı etkisi olan fakat yan etkilerinin daha fazla olduğu bilinen bir bitkiydi. Yemen halkına ve önemli kişilere kahve daha cazip gelmişti. Hiçbir yan etkisi olmayan bu bitki aksine çok yararlıydı.
Kahvenin bulunmasıyla 1530-1532 yıllarında Mekke, Şam ve Halep’te kahvehaneler açılmaya başladı. Bu kahvehaneler sohbet, eğlence, sosyal aktivitelerin gerçekleştiği alanlardı. Fakat daha sonra kahvehaneler siyasi amaçlarla kullanılmaya başlanınca, Yemen’in başta gelen adamları bu durumu engellemek için kahve ve kahvehane yasağı getirdiler.
Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim döneminde Yemen Vali’si Özdemir Paşa, Yemen’e yaptığı bir yolculukta kahveyi ilk kez tatmış ve çok beğenmiştir. Saraya getirdiği kahveyi Yavuz Sultan Selim’de çok beğenince sarayda "kahveci başı" ismiyle yeni bir rütbe belirlenmiştir. Ayrıca kahveci başı muhakkak en güvenilir kişiler arasından seçilmekteydi. Kahve, İstanbul ve Anadolu’da hızla yayılmaya başlayınca daha sonra Tahtakale’de iki Arap vatandaş 1544 yılında Osmanlı topraklarındaki ilk kahvehaneyi açmıştır. Bu gelişme üzerine 1524 yılında Yavuz Sultan Selim kahve ve kahvehane yasağını kaldırmıştır. Yemen’de ise aynı uygulamayla kahve ve kahvehanelere vergi konularak sorun çözülmüştür.
Viyana kuşatmasına giden Osmanlı Devleti kuşatmadan vazgeçince arkalarında torbalar dolusu kahve bırakmışlardır. Torbaları fark eden Polonyalı bir vatandaş ne olduğunu çözememiş ve yetkili kişilere göstermiştir. Daha önce Osmanlı Devletiyle ilişkisi olan kişiler ve ajanlar bulunanın kahve olduğunu belirtip kahvenin yararlarından bahsedince, Avrupa da kahve serüvenine dahil olmuştur. İstanbul’dan İtalya’ya ticareti yapılmaya başlanan kahve daha sonra Avrupa’da kahvehaneler açılarak ikram edilmiş ve ağaçları dikilerek seralarda üretilmeye başlanmıştır. “Kahve” deyip geçmeyin bu bitki birçok ülkeyi kriz anlarından kurtarıp, tekrar canlandırmıştır. Tarihi geçmişi çok eskilere dayanan bu bitki, günümüzde de petrolden sonra en çok konuşulan konudur. Kahve’nin sahip olduğu uyarıcı etkiler ve aroması herkesi etkilemiştir. Dünyada çok çeşidi bulunan kahve, bu çeşitlerden bazılarını belki de birçoğumuz henüz tatmamıştır. Kahve çeşitlerine geçmeden önce kahve ağacı hakkında biraz bilgi verelim.
Rubiaceae familyasının Coffea cinsinden olan bu ağaç:
1) Dikildikten üç yıl sonra meyve veren bu ağaç, maksimum 10 metreye boya kadar uzamaktadır.
2) Yaprakları defneyi ve deriyi andırmaktadır. Yaprakları kışın dökülmeyen bu ağaç genel yapısıyla alakalı olarak soğuğa dayanamamaktadır.
3) Tropik bölgelerde yetişir.
4) Bol yağış ve nemli ortamı sever.
5) Çiçekleri beyaz olup yasemini andıran hoş kokulara sahiptirler.
6) Çiçeklenmeden sonra meyveler olgunlaşır ve kırmızı renk alırlar. Kahve meyvesini tanımayan insan bu meyveyi kiraza benzetebilir.
7) Meyvesinin içinde genellikle 2 adet çekirdek bulunur. Tek çekirdekli olan meyveler de vardır. Ama bu kahve türü daha pahalıdır çünkü çift çekirdekli meyveye göre daha nadir yetişir.
8) Eğer bakımı yapılmaz ve kontrolü gerçekleştirilmezse 2 hafta içerisinde çürümeye başlarlar.
Habeşistan- Kaffa’ da yaşayan “Kaldi” adında bir çoban varmış. Hayvanları otlatırken bir çalı fark etmiş ve hayvanların çalının üzerindeki meyvelerden yedikten sonra canlandığını ve hareket kabiliyetlerinin arttığını görmüştür. Çoban Kaldi bu meyvelerden yedikten sonra ve aynı etkiyi kendide hissedince ardından meyveyi başkalarına göstermiş ve kahveyi bulan ilk insan olarak rivayetlerdeki yerini almıştır.
Süleyman Peygamber
Rivayete göre Süleyman peygamber çıktığı bir yolculukta, uğradığı şehirlerden birinde herkesin hasta olduğu görür. Bunun üzerine Cebrail Meleği Süleyman peygambere kahve çekirdeği kavurmasını söyler. Süleyman peygamber Cebrail’i dinleyerek kahve kavurur ve hastaları iyileştirir. Süleyman peygamber kahveyi ilk içen kişi olarak rivayet edilmektedir.
Şeyh Şazeli
Şeyh Şazeli ilk kahve içen sofu’dur. Habeşistan’lı olan şeyh’in lakabı ebu’l-Hasan Şazeli’dir. Rivayete göre kahveyi ilk içen kişilerden biri olan “Şeyh Şazeli”nin gece daha fazla ibadet edebilmek için kahve içtiği de rivayetler arasındadır.
Ez Zebhani
Gerçek adı Cemalettin Ebu Abdullah Muhammed İbn Said’dir. Rivayete göre ilk kahve içen kişi olarak bilinen “Ez Zebhani” hastalandığında kahve içerek iyileşmiştir.
1901’de Japon Dr. Sartori Kato suda eriyebilen ilk kahveyi bulmuştur. Nestle ise 1938 yılında suda çözülen kahvenin üretiminde ilk adımları atmıştır.
20. Yüzyılın başlarında Brezilya en kaliteli ve en fazla kahve çeşidi üreten ülkeydi. Şuan ise Brezilya, Vietnam ve Kolombiya dünyada en fazla kahve üretimi yapan ülkelerdir. II. Dünya Savaşı döneminde kahve tekel kapsamına alınmıştır. Nestle 1980 yılında Nescafe’yi piyasaya sürmüştür. Her yıl maliyeti daha da artmaya başlayan kahve, birçok ülke için büyük bir ekonomik önem taşımaktadır. Türkiye’de ise Mersin ve Anamur’da yetiştiriciliği yapılmaktadır. Kahve Amerika’da ulusal içecek olarak ilan edilmiştir.