Islahat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde devletin yıkılmaktan kurtarılması amacıyla; siyasi kuruluşlar, kişi hakları ve yeni kurumların kurulması konularında yapılması düşünülen köklü değişiklikler için Sultan Abdülmecid zamanında yayımlanmış olan fermandır.
Tanzimat fermanından sonra kişisel hakların genişletilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti tebaasında yaşayan yabancı uyruklu halklar daha büyük imtiyazlar beklemişlerdir. Bunun da beraberinde bağımsızlık hayaliyle, Avrupalı devletlerin çıkarlarına ortak olmuşlardır. Avrupalı devletlerin “Şark Meselesi” olarak adlandırdıkları projenin son aşaması olan Osmanlı Devleti’nin paylaşılması, çok uluslu bir yapıya sahip olan bu devleti yıkmayı gerektirmiştir. Kırım Harbi’nin son yıllarına doğru hazırlanan Islahat Fermanı, Osmanlı İmparatorluğu içinde Müslüman olmayanlara verilen haklar açısından büyük önem taşımıştır.
Kırım Savaşı’nın sonlarına doğru barış ihtimalleri belirince, 1 Şubat 1855’te Viyana’da, Avusturya, İngiltere ve Fransa arasında temel prensipler görüşülmüştür. Bunlar arasında Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hıristiyan halkın hak ve imtiyazlarının açıklanmasını isteyen bir madde konulmuştur. Bu maddenin programlaştırılması yolunda müttefik devletler arasında tartışmalar yaşanmış, sonucunda da Osmanlı devletinin gayrimüslim halk ile ilgili yapacağı reformların yol haritası çizilmiştir. (Şark Meselesi)
Bu nedenle de Osmanlı Devleti, bütünlüğün bozulmasını ve topraklarının dağılmasını engellemek için böyle bir yola başvurmuştur. Fermanın asıl hitap ettiği kısım gayrimüslim ve yabancı azınlıklar olmuştur. Islahat fermanı kaynağını ve ortaya çıkış nedenini yabancı devletlerden almıştır. Bu fermanın esasları, Fransa’nın ısrarı ile Avusturya, İngiltere ve Fransa tarafından belirlenmiştir.
1856 Islahat Fermanı, Osmanlı tebaası içerisinde yaşayan gayrimüslimlere yönelik bir takım hakların verilmesini içermektedir. Fransız İhtilali’nin yaymış olduğu milliyetçilik akımlarından etkilenerek Balkanlar’da isyanlar çıkarmakta olan azınlıkları ülkeye bağlamayı amaçlamaktadır ve dolayısıyla amaçlanan hedeflerden biri de Avrupalı devletlerin bunları bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını önlemektir.
1856 Islahat Fermanı ile tüm din ve mezheplerin törenleri serbest bırakılmıştır.
Din ve mezhep değiştirme konusunda herhangi bir zorlama yasaklanmıştır.
Osmanlı uyruğunda olan herkesin milliyet farkı gözetilmeksizin devlet memurluğuna kabul edileceği hükmü getirilmiştir.
Irk, mezhep ve dil farklılıklarından ortaya çıkan küçültücü ifadelerin kullanılması yasaklanmıştır.
Islahat Fermanı ile eğitim konusunda da yeni haklar tanınmış, Osmanlı uyruğunda olan herkesin devletin askeri ve sivil okullarına girebileceğini, her azınlık grubunun eğitim ve sanat okulu açabileceğini kabul etmiştir. Fakat derslerin seçimi ve öğretmenlerin atanmasını hükümetçe oluşturulacak bir eğitim kurulunun denetimine bırakmıştır.
Müslümanlar, Hıristiyanlar ve diğer din ve mezheplerinden olanlarla ilgili davaların karma mahkemelerde açık olarak görüleceği kararı verilmiştir. Bununla birlikte tanıkların kendi din ve mezhepleri üzerine yemin edecekleri, Medeni Hukuk ile ilgili davaların eyalet ve sancaklardaki karma mahkemelerde Şeriat-a ve Batı’dan aktarılan yeni yasalara göre açık olarak görüleceği ilkesi kabul edilmiştir.
Islahat Fermanı, hem haklarda hem görevlerde eşitlik sağlamaya çalışmış Osmanlı uyruğunda olan herkesten sınıf ve mezhep farkı gözetmeksiniz vergi alınmasını hükme bağlamıştır.
Islahat fermanının imzalandığı dönemde, Batı’nın ekonomik desteğine, vereceği borçlara gereksinim duyan Osmanlı Devleti, bunları ancak batı devletlerine çeşitli imtiyazlar tanımak koşuluyla elde etmiştir. Bu imtiyazlar sayesinde Osmanlı topraklarına giren yabancı sermaye ve yatırım, sahip olduğu imkân ve güçle yerli sanayiyi büyük ölçüde öldürmüştür. Böylece Osmanlı Devleti yarı sömürge bir devlet haline gelmiş, büyük ekonomik kaynakları Batılı devletlerin eline geçmiştir.
Tanzimat fermanı ile açıklanmaya başlanan temel hak ve özgürlüklerdeki eşitlik kavramı gayrimüslim halkına askerlik işlemleri içinde geçerli olmuştur. Bilindiği üzere ilk önceleri askerlik hizmeti yapmak karşılığında haraç denen vergiyi ödeyen gayrimüslim halk Tanzimat Fermanıyla birlikte askere alınmaya başlanmıştır. Fakat Osmanlı devlet adamlarının yaptıkları bir toplantıda özellikle bu askerlik probleminin çözüme kavuşması için bir karara varamamaları gayrimüslim halkın askerlik konusunu bir hayli zora sokmuştur. Askerlik konusundaki bu anlaşmazlıklara rağmen Islahat Fermanında da askerlikle ilgili bir madde kullanılmıştır. Askerlik görevini yapmak isteyen Müslüman ve Hıristiyan tebaa için “bedel-i nakdi” formülü kabul edilmiştir. Haraç vergisinin devamı olan bu yeni planda, Hıristiyan ve Müslüman halktan eşit bedel ile iki kesim arasında askerlik mevzusunda eşitlik sağlanmaya çalışılmıştır.
Hıristiyan ve Müslüman halk arasındaki bir başka eşitsizlik memuriyetlere geçme esnasında göze çarpmıştır. Hıristiyanların bazı hallerde, Rumlar müstesna, devlet memurluklarına geçmeye hakları yoktu. Hıristiyanların siyaset haklarından mahrumiyetini anlatan bu durum, Hıristiyan devletlerin gözüne çarpmaktaydı. Devlet memurluğu eğitim ile yakından ilgili olduğundan Islahat Fermanı’nda Hıristiyanların hem Osmanlı eğitiminden faydalanabilmeleri hem de devlet memurluklarına geçebilmeleri prensibi konulmuştur.
Islahat fermanının açıklandığı tarihlerdeki bu Osmanlı kanunları özellikle yapılan reformların önünü ciddi derecede tıkamıştır. Islahat fermanı kişiler arasındaki vergiyi, kişisel hakları ve dini eşitliği sağlamak istemiştir. Fakat kökten çözümler getirilmese de amaç, devletin bu girişimde bulunduğunun bütün dünyaya gösterilmesinden ibaret olmuştur. Bilindiği üzere şerri hukuk ile yönetilen bir imparatorlukta bu eşitliklerin ve maddelerin uygulanması bir hayli sıkıntılı ve güç bir durumdur.
Islahat Fermanı aslında yabancı devletlerin hazırladığı ve Osmanlı Devleti’nin kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programı olmuştur. Osmanlı Devleti bu fermanı kendiliğinden ilan ettiğini dünyaya açıklamakla hükümranlık haklarını yalnızca şekil yönünden kurtarmıştır. Gerçekte ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Hıristiyan tebaasının refahını düşünmek ve bu hususta gereken kararları almak Avrupa devletlerinin eline geçmiştir. Yayınlanan bu ferman ve gayrimüslim halka verilen imtiyazlarla Avrupalı devletler Osmanlının iç işlerine karışmaya başlamıştır. Fermanın Müslümanlar dışında yabancıların haklarını genişletmesi Müslüman halkın büyük tepkisini çekmiştir. Ayrıca patrikhaneye meclis açma iznini verilmesi gayrimüslimlerde bağımsızlık eğilimini arttırmıştır. İlan edilen bu ferman ve verilen imtiyazlar Osmanlı Devleti’nin parçalanma süreci hızlandırmıştır. Osmanlıcılık düşüncesinin ürünü olan Tanzimat ve Islahat Fermanları toplumsal dengeyi zedelemiştir. İlan edilen fermandan sonra gayrimüslimler tarafından açılan yabancı okullar zamanla ırkçı bir nesil yetiştirmiş ve bu durum Osmanlı Devleti’nde tüm çabalara rağmen devletin çöküşünü hızlandırmıştır.