• 30 Nisan 1945'de,Berlin Muharebesi sırasında kaybettiğini anladığında eşi Eva Braun ile beraber önce zehir alarak ardından kendini vurarak intihar ettiği söylenir.Aslında ölmediği,yıllarca Arjantin'de ya da Antarktika'da saklandığı yönünde komplo teorileri ortaya atılmıştır.Yapılan son çalışmalar 1945'te öldüğünü kanıtlar niteliktedir.
    0 0
  • Mütevazi bir kişilik. Kendi kendini Eleştiri yağmuruna tutan, Varoluş amacını çözmüş geride köklü bir çınar bırakabilmiş kişilik. Genelde Çoğu okuru onu Fareler ve İnsanlarla tanımış ancak "Cennetin Doğuşunu " Steinbeck , kendisi bile tavsiye ediyor.
    0 0
  • Dünyanın geniş petrol yataklarından birine sahip olan ülkede, tarım yapılabilecek ve göçebelik dışında yaşam sürülebilecek alan yüzde 20’ye bile ulaşmıyor. Ama Cezayir iç savaşı ustalıkla durdurduktan sonra aklı başında bir laik yönetim uyguluyor ve fert başına milli gelir hemen hemen 2002’den bugüne 8 misli artıyor, 9 bin dolar civarına ulaşıyor.Her yıl ileri yol katediyorlar,kendi iç savaşlarında nüfusun büyük çoğunluğunu yitirdi sömürge ülkesiyken demokrasiyi kalkındırdı.
    0 0
  • İkinci Dünya Savaşı' nda Nazi Generali olarak çöl tilkisi lakabıyla anılan dost ve düşman pek çok siyasetçi ve komutanın takdirini kazanan, askeri taktiksel açıdan bir deha Sayılan Erwin Rommel, Nazi Almanya'sı adına İkinci Dünya savaşında özellikle, Kuzey Afrika çöllerinde elde ettiği başarılar ile adından söz ettirmiştir.
    Erwin Rommel 1891'de Almanya'nın Sturgat şehrinde dünyaya gelmiştir. Öğretmen Bir babanın oğludur. Erwin Rommel Birinci Dünya Savaşı'nda Alman ordusunda teğmen olarak çeşitli cephelerde savaşmış, savaşın ardından Sivil hayata geçmeyi tercih etse de ailesinin orduda kalmasını istemesi sebebiyle Alman ordusunda görevini sürdürmüştür.
    Rommel , Almanya'da savaş akademilerinde eğiticiliğe başlamış ve 1937'de yazdı İnfanterie greift an (piyade hücumu) adlı kitap idi İsmini duyurmuştur.
    Bu kitap sayesinde Hitler'in kulağına gelen Rommel, Hitler tarafından kendi özel koruma Birliği'nin (issah führer begleit bataillon)başına getirilmiştir.
    Hitlerin en yakın adamlarından biri olan Rommel, kısa zamanda taktiksel ve askeri dehası sayesinde Ordu içerisindeki basamakları yükseltmeye başlamıştır.

    Rommel ve Blitzkrieg

    Adolf Hitler, İkinci Dünya Savaşı'na Polonya işgali de başlamış ve hemen ardından çok istediği Fransa'yı işgali hazırlanıyordu. Yakın Koruma Birliği'nin komutanı Erwin Rommel, Hitler'den bir panzer Tümenine komutanlık yapmayı istedi.
    7. panzer Tümeni komutan olarak atanan Erwin Rommel, bu tümenin savaş içerisindeki başarılarının ardından hayalet tümen (gespenster division)olarak adlandırılmasının sağlamıştır. Aslında Yıldırım savaşının iki basit tekniği vardı, hızlı ve şaşırtıcı olmak. Rommel ikisini de çok iyi yapıyordu. Alman ordusu, Rommel ve hayalet tümen Manş denizine ulaştıktan günler sonra Fransa kıyılarına gelebilmişti.

    Nazilerin Savaş doktrini olan Blitzkrieg Yani yıldırım Savaşı taktiğini en iyi uygulayan ve bu taktiği öncüsü olan Rommel, Yıldırım taktiği adı verilen savaş taktiği ile zırhlı motorize Birlikler, tanklar ve panzerlerle önce düşmanın üzerine hızlıca giderek onları paniğe sokmuş ve ardından onları çevreleyerek etkisiz hale getirmiştir. Yıldırım taktiği Blitzkrieg Polonya ve özellikle Fransa işgalinde, Nazilere oldukça büyük avantaj sağlasa da, zaman içerisinde ihmal Yollarında yaşanan sıkıntılar ve düşmanın farklı savaş teknikleri geliştirmesi sebebiyle işe yaramamıştır.
    0 0
  • İnsanlara mı inanacağız, yoksa eşeklere mi?"

    İnsanlara mı inanacağız, yoksa eşeklere mi?"
    7 Aralık 1942. İkinci Dünya Savaşı'nın en kanlı günleri ve dünya kan gölü. Amerika'nın Sesi radyosu Türkçe yayında. O zamanın en önemli oyuncularından Charlie Chaplin yayına konuk olur.

    Tüm Türkiye radyonun başında bekliyor heyecanla.

    Programın başında konuk sanatçıya katılımından dolayı teşekkür eden spiker "dostlarımıza ve sizi sevenlere ne söyleyeceksiniz" diye sorunca, "ilk fırsatta onları mutlaka ziyaret edeceğim" karşılığını alıyor.

    Spiker heyecanla devam ediyor ve "Sizi Türkiye'de dinleyen sevdiklerinize bir şeyler söylemek ister misiniz?“ diye soruyor.

    -."Var. Onlara Nasreddin Hoca'nın bir fıkrasını anlatmak istiyorum.." (O konuşurken tercüme ediliyor."

    “Hoca’nın bir gün kapısı çalınır. Hoca kapıyı açar, komşusu der ki; Hoca eşeğini ödünç alabilir miyim? Hocanın vermek istemiyor. Eşeğim burada değil. Peki der adam ama tam gidecekken eşek ahırda anırır. Komşu bunu duyar, geri döner; “Hoca, hoca utanmıyor musun şu koca sakalınla yalan söylemeye?” Nasreddin Hoca hemen cevap verir. “Be adam bana mı inanacaksın? yoksa eşeğin anırmasına mı?”

    Sanatçı, fıkrayı anlattıktan sonra öyle bir laf eder ki, Türkiye'de yer yerinden oynar; “İnsanlar artık bir karara varsın. Eşeklerin anırmalarını mı dinleyecekler, yoksa insanların sözünü mü?”

    Bu onun Türkiye ile ilk ve son temasıdır.
    0 1
  • Siz de düşüncelerini ve yorumunuzu katar mısınız ?
    @ceddin
    0 0
  • ( )
    @ceddin
    İnsan topluluklarının geçmişteki her türlü faaliyetlerini, meydana getirdikleri olayları, bu olayların sebep ve sonuçlarını yer ve zaman göstererek belgelere dayalı olarak inceleyen bilim dalına tarih denir.
    Tarihi meydana getiren insandır. İnsanların her türlü faaliyetleri
    Geçmişte yaşamış insanların sosyal, kültürel, ekonomik faaliyetleri
    Coğrafi olayların ortaya çıkardığı bazı sonuçlar (Büyük depremler, kuraklıklar, salgın hastalıklar)
    Bunların hepsi tarihin konusu arasındadırlar.
    Bir olayın,Tarihi bir olay niteliği kazanabilmesi için o olaya ait tüm belgeler (gizli belgeler de dahil) açıklandığında bundan hiçbir kimse ve ya bir topluluk,ekonomik,sosyal ve siyasal yönden etkilenmiyorsa ancak o zaman olay tarih olmuştur.Bu nedenle Tarih bilimi İnsan topluluklarının geçmiş dönemlerini (Tarihe mal olmuş dönemlerini incelemektedir.)
    Tarihin konusunun, insana özgü tüm toplumsal olaylar olduğunu unutmayalım.

    Bu dersimizde tarih biliminin konusu ve tarihin tanımının konu anlatımını verdik.

    Kaynak : http://www.dersehli.com/2016/12/tarihin-tanimi-ve-konusu.html
    0 1
  • 0 1
  • *_* arkadaşlar metin tekrardan sakin bir şekilde yazıldı, derlendi... eski yazıya göre bayağı bir gelişti kesinlikle okuduysanız tekrar okumanızı, okumadıysanız okumanızı tavsiye ediyorum *_*

    merhabalar tekrardan bu 3. yazım olacak. hayırlara vesile olur inşallah :)

    arkadaşlar bab-ı ali baskını enver paşa'nın hükümete yaptığı darbedir. şimdi ne ola ki bu? diyeceksiniz. normaldir. bab-ı ali denen yer hükümet binası gibi bir şey. yani ikinci meşrutiyetin ilanından sonra başa geçen parti, hükümetini oluşturup, ülkeyi bab-ı ali denen binadan (köşkten) yönetirdi.

    şimdi ülkede darbe yapılma noktasına nasıl gelindi ondan bahsedeyim. ittihadçıların baskısı ile II.abdülhamit'e ikinci meşrutiyeti ilan ettirerek hükümeti devralmak istemiş ve başarılı olmuşlardır. ikinci meşrutiyet ilan edildikten sonra İttihad ve Terakki Fırkasının karşısına çok güçsüz bir fırka olan Ahrar fırkası çıkmış ve ittihadçılar ezici bir galibiyet ile hükümeti devralmışlardır. ve ikinci meşrutiyet ilan edildikten sonra osmanlıda padişah sadece bir sembol olarak kalmıştır. ve sonraki seçimlere gelindiğinde 1912 yılında ittihadçılar kendilerine muhalif olarak kurulan hürriyet ve itilaf fırkasına ara seçimlerde kaybetmiş ardından hazmedeyen ittihadçılar sonraki seçimleri erken tarihe alarak hileyle seçimleri kazanmıştır. bunun üzerine hürriyet ve itilaf fırkasına yandaş olan halaskar zabitan dağa çıkmış ve yaptığı eylemlerle ittihadçıların hükümetini devirmiştir. ardından sadrazam ahmet muhtar paşa tarafından yeniden hükümet kurulmuş ve halaskar zabitan bu hükümeti de devirmiştir. bunun üzerine dönemin padişahı V.mehmed tarafından verilen görev ile kamil paşa hükümet kurmuştur. bu yaşananların üzerine ittihadçıların iktidara gelmek istediklerinden o zamanlarda balkan savaşlarındaki başarısızlık yüzünden bulgarlarla masaya oturacak olan kamil paşa için ittihadçılar ''kamil paşa edirneyi bulgarlara verecek'' diyerek halkı kışkırtmış ve ardından bab-ı ali baskınını gerçekleşmiştir.

    ve ayrıca ittihadçılar çok uzun zamandır ülkenin yanlış yolda olduğunu savunmuş ve ıı.abdülhamiti sürekli eleştirmişlerdir. ve bu eleştiren ilerdeki darbeyi gerçekleştirecek olan ittihadçılardır. ve ittihadçılara, jön türkler dediğimiz insan toplulukta katılır ve cemiyet büyür... ittihadçılar başından beri ihtilal aşkı ile yanıp tutuşuyordu. başka yolu olmadığına inanıyorlardı ve haklıydılar bir bakıma. çünkü demokrasi yoktu :d tabi bu duyumlarıda alan ıı.abdülhamit sadece kendisine hizmet edecek bir gizli servisin gerekli olduğunu düşünüp, üyelerine jurnalci denen bir gizli servis kurar. tabi ittihadçıların haberi yoktur bundan. bu sebeptende açık seçik yerlerde memleket meselesi konuşup ve ittihadçı gibi konuşunca jurnalciler tarafından mimleniyor ertesi gün hapse giriyorsun. ittihadçılar bir değil iki değil üç değil dört değil beş değil bilemem kaç şimdi ama bir süre sonra anlıyorlar araştırıp bunun doğru olduğunu ve jurnalcilere dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorlar. daha sonrasında sokaklarda o korkudan kimse memleket meseleleri hakkında konuşamıyormuş çünkü her dükkanda her köşe başında her yerde jurnalciler varmış ve ayırt edilemiyorlarmış... bundan dolayı ittihadçılar toplantılarını artık kapalı ve gizli yerlerde yapmaya başlarlar ve bir süre sonra aralarından dergi basma fikri çıkar ıı.abdülhamiti eleştiren. herkes kabul eder fakat burada yani osmanlı devletinde basamayacaklarını bilirler bu yüzden kaçabilen herkes ilk olarak cenevre'ye ardından kaçabiliyorlarsa paris'e kaçarlar bu iki şehirde cemiyet şubeleri kurulup dergiler basılmaya ve osmanlıda satılmaya başlar fakat uzun bir süre sonra anlarlar ki bu böyle olacak bir iş değil, tek yolu ihtilal olarak düşünürler... buradan anlayacağımız gibi aslında bu ihtilallerin başlangıcı hadi devleti devirelim diye başlamaz uzun uğraşların sonunda tek çıkar yolun ihtilal olmasının anlaşılması ile başlamıştır...

    şimdi bab-ı ali baskını gününü bir bir anlatacam. aslında anlatacam derken yalan yok biraz kopyala-yapıştır olacak çünkü bizzat yaşamadım orayı bilemem o yüzden vikipediden geçiriyorum...*vikipedi* 23 Ocak 1913 günü saat 14:30'da Sapancalı Hakkı, Menzil Müfettişliği'nde bekleyen İttihat ve Terakki'nin üst yöneticilerinden Binbaşı Enver Bey'e gelerek baskın için her şeyin hazır olduğunu bildirdi. Enver Bey bu haberi aldıktan sonra kendisi için bekleyen beyaz ata binerek Nuruosmaniye'den Bâb-ı Âli'ye doğru yanlarında İzmitli Mümtaz ve Filibeli Hilmi ile yol almaya başladı.[25] Bu arada Talat Bey de bir grup İttihatçıyla beraber Bâb-ı Âli'ye gidiyordu. Enver Bey, Nafıa Nezareti binasının önüne geldiğinde Ömer Naci ve Ömer Seyfettin tarafından Edirne'nin Bulgarlara terkedileceği bahanesiyle halk Kâmil Paşa Hükûmeti'ne karşı kışkırtılmaya başlanmıştır. Ömer Naci ve Ömer Seyfettin'in konuşmaları etkisini göstermiş, Bâb-ı Âli'nin önü kısa sürede hükûmet aleyhine sloganlar atan kalabalıkla dolmuştu. Ayrıca Bâb-ı Âli binası civarındaki önemli noktalara altmış kadar İttihatçı yerleştirilmişti.

    Enver Bey yanındaki Yakub Cemil, İzmitli Mümtaz, Mithat Şükrü Bey, Talat Bey, Mustafa Necip, Filibeli Hilmi ve Sapancalı Hakkı ile beraber Bâb-ı Âli'ye girmiş, gürültüleri duyan Sadaret Yaveri Ohrili Nâfiz Bey darbecilere ateş açmış fakat hiçbirinde isabet bulamamıştır. Yaralanan Nâfiz Bey yaver odasına sığınmış, kendisinin ardından odaya giren Mustafa Necip'i ise tek kurşunla öldürmüş fakat kendisi de Mustafa Necip'in silahından çıkan kurşunlarla ölmüştür. Celâl Bayar'ın anılarına göre duyduğu silah sesleri üzerine odasından çıkan Nâzım Paşa, Enver Bey ve yanındakileri "Ne oluyor! Aklınızca Sadaret'i mi basmaya geldiniz? Haddinizi biliniz..." sözleriyle uyarmış, Enver Bey ise Nâzım Paşa'yı askerî usulde selamlayarak niyetini anlatmaya başlamıştı. Bu sırada Yakub Cemil, paşanın arkasından yaklaşarak sağ şakağına doğru ateş etmiş ve Nâzım Paşa'yı öldürmüştü. Enver Bey, Yakub Cemil'e hiddetle çıkışmış fakat "Bu adamlara başka türlü laf anlatılmaz..." cevabını almıştı. Ali Fuat Türkgeldi'ye göre ise Nâzım Paşa odasından çıktığında Enver Bey ve beraberindekilere "Pezevenkler! Siz beni aldattınız. Bana verdiğiniz söz böyle miydi?" diye çıkışmış ve bu sırada vurulmuştur. Daha sonraları Talat Bey de Nâzım Paşa'yı kastederek "Biz ona sadaret teklif ettik." demiştir.


    Baskının duyulmasının ardından bab-ı alinin önünde oluşan kalabalık.

    Olayın ardından Enver Bey ve Talay Bey, Kâmil Paşa'nın odasına girerek silah zoru ile istifasını yazdırmış; Enver Bey yola çıkarak istifa mektubunu saraya bizzat götürmüştü.*vikipedi bitiş*

    yaşananların ardından mahmud şevket paşa sadrazamlığa getirelerek yeni ittihad ve terakki hükümeti kurulmuştur. mahmud şevket paşa muhaliflerine karşı ılımlı bir tutum sergilemiş fakat bu haziranda suikaste uğramasına kadar olmuştur. mahmud şevket paşanın ardından enver bey, talat bey ve cemal bey ile roma krallığında gerektiği vakit uygulanan yönetim şekline geçilmiştir. ve mahmud şevket paşa muhaliflerine karşı ılımlı bir tutum sergilemesine rağmen suikaste uğradığı için üçlü yönetim muhaliflerine karşı çok sert davranmıştır.

    sonrasında şu bulgar meselesine gelelim... yukarıda bahsettim gibi ittihadçılar darbe için halktan destek almaları gerektiği için onları kandırdı bir nevi ve dediler ki ''kamil paşa ve kabinesi edirneyi bulgarlara verecek''. fakat baktığımız zaman ittihadçılar iktidara geçince üçlü yönetimin kararına bağlı olarak ordu ya bulgarlarla savaşıp edirneyi savunacaktı veya geri çekilip edirneyi verecekti. üçlü yönetim savaşma kararı aldı gerektiği gibi fakat başarılı olamadı ve edirneyi bulgarlara vererek çok ağır koşullarla barış anlaşması imzaladı.

    buda orta büyüklükte bir detay: şimdi diyeceksiniz neden enver paşa veya talat paşa(bey) en başında, başa yani sadrazamlığa geçmedi. bunun çift bakış açısı var arkadaşlar. aslında iki bakış açısını birleştirip tek bakış açısı üzerinden de yürüyebiliriz. hatta üç bakış açısınıda inceleyelim...arkadaşlar şimdi enver paşa ve talat paşa aslında asker adamlardır yani devrimci, ihtilalciydiler...onlar makam peşinde değildi. bu birinci bakış açısına göre böyle. ikinci bakış açısına göre onlar o riski göze almadılar sonucunun kötü olabileceğini düşünüp bundan dolayı kukla koydular...şimdide üçüncü bakış açısı yani ikisinin birleştiği bakış açısı da şu şekilde; enver paşa ve talat paşa bir makama geçmek istemediler hem şahsi istemedikleri hemde ittihad ve terakki fırkasını daha iyi yönetebilmek için ve o makama sadece onların dediklerini yapacak bir adam koyarak boşa vakit kaybetmediler ve aynı zamanda elleri hala yasadışı işler için silah tutabilecekti...bakış açıları böyle arkadaşlar :) ve anlıyoruz ki arkadaşlar burdan enver bey ve talat bey gerekmediği sürece siyasi makama geçmek istemiyorlar. fakat tamamen sizin değerlendirmenize kalmış hangi bakış açısından bakacağınız... :)

    *_* arkadaşlar metin tekrardan sakin bir şekilde yazıldı, derlendi... eski yazıya göre bayağı bir gelişti kesinlikle okuduysanız tekrar okumanızı, okumadıysanız okumanızı tavsiye ediyorum *_*

    ve bilgilerin bir kısmı vikipedi hali hazırda bulunmakta fakat tamamen değil. yarısı kendi başka kaynaklardan derlediğim bilgiler yarısı vikipedide bulunan...
    0 2
  • Merhabalar tekrardan. bu olasılığı çok merak ediyorum. şahsen bende desteklerim fakat bir iki değişiklik ile muhteşem bir ideoloji olabilir diye düşünüyorum.

    öncelikle nasyonal sosyalizm ekonomik açıdan, türk işçilerin türk işverenlere değil yabancı işveren ve yahudi işverene karşı mücadele etmesi gerektiğine inanır. yani ülkede tamamen yerli üretim, yerli sermayeyi savunur ki bence çok mantıklı.

    ve yahudiler hakkında kesin yargılara sahiptir nasyonal sosyalizm. yahudilerin diğer milletlere engel olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiği savunur. bu meselede destekliyorum.

    nasyonal sosyalizm militarizmi de savunur. bende savunuyorum. militarizm bana kalırsa gerekli ve işlevsel bir uygulama. militarizm hakkında ne düşünüyorsunuz?

    militarizm yanında milliyetçilik de var tabi ki fakat ırk üzerinden değil vatandaşlık üzerinden.

    sonrasında nasyonal sosyalizm toplum açısından normalde ari ırkın üstün ırk olduğuna, ari ırkın saf ırk olduğuna inanır ve bu ırka mensup kişilerin korunmasına gerektiğine inanır ve toplumda çürük elmalar olduğunu düşünmeleri sebebi ile yahudileri ve diğer azınlıkları katlederler. benim düşündüğüm ilk değişiklik burada. bildiğiniz gibi saf ırkın olması mümkün değil bildiğim kadarıyla en saf türk %30 oranında türk. her şeyi geçtim böyle bir ayrımın yapılması da gereksizdir. yani demek istediğim değiştirilmesi gereken konu bu. ırkın değilde vatandaşın önemsenmesi. yani eğer adam türkiye vatandaşıysa bu ırka mensup gözüyle bakılmalıdır. faşizm ile nasyonal sosyalizm arasındaki bir fark da bu zaten. nasyonal sosyalizm ırkı, faşizm ise vatandaşı öne koyar. türkiye'de uygulanırsa vatandaş öne koyularak uygulanmasını destekliyorum.

    ayrıcada eğer uygulanırsa adolf hitler gibi sanayiye öncelik verilmeli ve devlet bütçesinin önemli bir kısmı sanayiye ayırılmalıdır. sanayinin yanında bilimede adolf hitler gibi önem verilmelidir. bunun yanında eğitime de adolf hitler kadar önem verilmeli bütçe ayırılmalıdır. adolf hitler iktidara geldiğinde okullardaki yani eğitimdeki değişikliği, gereksiz derslerin (bilgilerin) çıkarılarak veya değiştirilerek yerlerine daha işlevsel derslerin konmasıdır.

    her şeyin yanında birde kültürün muhafaza edilip edilmemesi gerektiği hakkında kesin bir yargıya sahip değilim onuda sizlerden bekliyorum :)

    **bayrak öylesine kondu**

    sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda? tartışalım belki bir yere vararız...

    ve arkadaşlar eksik bir şey varsa belirtin lütfen eksik yazmış olabilirim.
    0 1
  • Bir arkadaş Çanakkale ile ilgili şiir yazmış. O yazınca bende yazayım dedim.

    Kan Anadolu

    Ey Anadolu, kan aşık olmuş toprağına,
    Ölüm, sevda gibi üstündeki canlara.
    Yiğit Anadolu, kan kırmızısı al bayrağın altında,
    Yetim kaldı onca evlat, onlar da bıraktı evlatlarını.

    Yar Anadolu, her köşen ayrı bir cennet,
    Güzelliğine yapışmış, şüphesiz bırakmaz illet.
    Canım Anadolu, tarih şahittir bırakmıyor seni zillet,
    Onca can şehit oldu hala ederler sana minnet.

    Ey Anadolu, dört mevsim farklı eser rüzgarın,
    Dördünde de durmaz, hala akar damarında ki kanın.
    Nazlı Anadolu, görmez misin ağlar hala anaların,
    Bağrına taş basar ama dimdiktir. Anadolu !

    0 1
  • Mihail Hoderonok: "Esad güçlerini ve Hizbullah'ı saymazsak Rusya neredeyse müttefiksiz. Bölgeye askeri mühimmat göndermek de çok zor. Boğazların anahtarı Ankara'da" Rusya olasi bir savas durumunda guvenebilecegi bir muttefige sahip degil midir ? Gorusleriniz neler bu konuda
    0 0
  • Sultan Abdulaziz, dönemin seraskeri Hüseyin Avni Paşa'nın düzenlediği suikaste kurban gitmiş Osmanlı padişahıdır. Abdulaziz saltanatının son yıllarında Mithat Paşa ve Hüseyin Avni Paşa'nın başını çektiği ciddi bir muhalefetle karşı karşıya kalmıştır. bu muhalefet dönemin şeyhülislamı Hasan Hayrullah Efendiye yazdırdığı fetva ile Abdulaziz'in akli dengesinin yerinde olmadığı ilan etmiş ve tahttan indirilmesine cevaz verilmesini sağlamıştır. Ayrıca kamu aracılığıyla Abdulaziz aleyhinde ciddi bir propaganda oluşturmuşlardır.Böylelikle Abdulazizi tahttan indirmek için gerekli zemini oluşturan muhalefet, Serasker Hüseyin Paşa'nın orduyu yanına alıp 2 Haziran 1876 da Abdulazizi tahttan indirmeyi başarmış ve abdulazizi Feriye köşküne naklettirmiştir. Fakat Abdulaziz 2 gün sonra bilek damarları kesilmiş bir şekilde köşkte bulunmuştur.
    Abdulaziz'in ölümü için intihar denilmiş ve bu medya aracılığyla halka aktarılmıştır. Fakat atlanılan bir nokta var ki Abdulaziz'in cesedi bulunduğunda vücudunda darp izleri tespit edilmiştir. Daha da önemlisi Abdulaziz'in iki bileğinin kesik olduğu görülmüştür. Bi insanın kendi başına iki bileğini kesememesi göz önünde bulundurulduğunda bunun intihar değil suikast olduğu ortaya çıkmıştır. Hüseyin Avni Paşa'nın abdulazize karşı ciddi bir kin beslediği hatta bir demecinde ''benim dinim kinimdir'' sözünü sarfettiği göz önüne alınırsa suikastin yegane müsebbibi olarak görülmelidir.

    Not: Çok ayrıntılı bir konu olduğu için olabildiğince özet geçmeye çalıştım. kafanıza takılan soruları elimden geldiğince cevaplamaya çalışabilirm.
    0 0
  • 1.dunya savasinin gelicegini sezen abdulhamid almanlarla flort eder bakin flort eder diyorum kalkip direk  muttefik olmaz flortunun amaci ingiliz ve fransizlarin gozunu korkutmaktir bana karsi is yaparsan bende hasmini yanima alirim.
    Abdulhamid le 2.wilhelm birbirlerine hediyeler gonderir o arada alman imparatoru 2.wilhelm abdulhamide kuduse gelmek istedigini soyler abdulhamidte tamam der.
     lakin wilhelm almanyada propaganda yapmaya baslar ben kuduse atla giricem ben kudus fatihiyim diye soylemlerde bulunur.  o donemde bi şehre atla girmek demek o şehrin fatihi olmak demektir. abdulhamid atla giremezsin derse dostlugu bozucagindan wilhelmle kuduse dogru yola cikarken hemen kuduse haber yollar ve yolu yikin yerine araba yolu yapin der wilhelm geldiginde arabadan inip ata binmek icin hazirlik yaparken askerler wilhelm e padisahimiz sizin icin araba yolu yapti der wilhelmde yok illede ata binicem derse bu sefer kendi dostlugu bozucagindan ata binemez.


    munevver ayasli beyrutta babasi osmanli valisi alman okulunda okurken abdulhamid beyruda kiz okulu yapar.munevver ayasli o okula gecer ama hocalarin ve mudure halide edip adivarin avrupali gibi suslenme merakindan babasina beni  alman okuluna geri gonder yoksa okulu birakirim der ve tekrar alman okuluna doner yani abdulhamid ne kadar biseyler yapmak istesede elinde kadro yok.

    ilk tiyatro ilk denizalti ve devrin en buyuk arkeoloji muzesini acmistir halen daha ulkenin en buyugudur

    abdulhamid mekke şerifi şerif huseyini ingilizler kandirmasin diye arabistandan cagirir gel bogazda otur der ve yali verir şerif huseyinin arabistana gitmesine asla izin vermez abdulhamide darbe yapilip basina itiihat teraki gectiginde serif huseyin beni gonderin arabistana der ittihatcilar gonderir ve hemen ingilizler yanina gidip onu kandirirlar seni arabistan krali yapalim oglun abdullahi urdun krali yapalim obur oglun faysali irak krali yapalim derler ve isyan baslar


    enver pasa darbe yapmak icin geldiginde abdulhamid in arnavut ordusu komutani izin verin onlarin istanbula girmesine izin vermiyeyim der abdulhamid izin verse enver pasanin ordusu istanbula dahi giremiyeceklerini bilmesine ragmen(ki enver pasanin ordusu çapulcu ordusudur ermeni koylulerden felan olusur) bana ahir zamanda musluman kani doktu derler korkusuyla izin vermez ve darbe gerceklesir


    abdulhamide darbe yapildiktan sonra canakkale savasi zamaninda talat pasa abdulhamidin yanina gelir ve istanbulu bosaltma karari aldiklarini ingilizlerin canakkale duserse istanbula gireceklerini soyler. devletin basini bursaya tasiyacaklarini ve abdulhamitinte konyaya gidicegini soylemek icin yanina gelir abdulhamid benim burdan ancak ölum cikar size tavsiyem istanbulu bosaltmayin burdan 1 kez cikarsak birdaha geri donemeyiz sonra ben atalarimin yuzune nasil bakarim der ve cikmaktan vazgecilir.Eger cikilsaydi muhtemelem çanakkale gecilmisti hic bir asker o moralle savasamaz.


    Ve abdulhamid in yaptigi en zekice sey şehzadeyken asla gorusunu belirtmez sessiz sakin icine kapaniktir sadece kutuphanede takilir onun basa gecmesinide bu sessizligi saglar onu basa gecirenler bu cocuk sessiz vururuz kafasina aliriz ekmegini mantigiyla basa gecmesini saglar.Ama iclerinden kendileri icin en tehlikelisini secmislerdir Abdulhamid butun avrupayi parmaginda oynatir.Ve sehzadeyken yasadigi bir olayi anlatayim donemin emniyet binasina girecegi zaman abdulhamid in soforu binanin guvenligine sehzadenin iceri girecegini soyler guvenlik padisahtan baskasini alamam der sofor icerdeki sehzade desede adam sehzade felan anlamam padisahtan baskasini tanimam der Abdulhamid soforunu cagirir tamam der uzatmayin lakin ismini alir.Ilk basta akliniza idam etmek icin ismini aldigi geldi muhtemelen fakat abdulhamid kendine bir defter olusturuyordur parayla satin alinamiyacak adamlari o deftere yaziyodur sehzadeyken kendisine kadro olusturuyodur o ismide onun icin almistir.

    Abdulhamid balkanlarda hristiyanlarin birlesip isyan cikaramamasi icin elinden geleni yapmistir lakin o tahttan indirildikten sonra basa gecenler hristiyanlari birlestrip balkanlari kaybetmemize sebep olmustur.Bi kismi ortadoks bi kismi katolik bi kismi gregoryen nasil birlestiler bunu nasil yaptilar derseniz pasalarimiz sagolsunlar kiliseler yasasi cikarip onlarin birlesmesini saglamistir.

    Şuam kudusun yahudilerin eline gecememesinide ii. Abdulahmid saglamistir zamaninda ruslara kuduse ortadoks kilesisi yaptirir hem ruslarla dusman olmaktan kurtulur hemde ruslar veya yahudiler kudusu sahiplenmesin diye ingilizlere ortadokslarin kilisesi var sizin neden olmasin der ingilizler seve seve kabul eder almanlara ingilizlerle ruslarin var almanlarin neden olmasin der almanlarda hemen kabul eder sonrasinda ermenilere kilise yaptirir.Suan halen daha orasi karmakarisik bi durumdadir yahudiler her firsatta kudusu baskentimiz desede hristiyanlar bunu kabul etmez ayrica hristiyanlarda kendi iclerinde birlesemez suan muslumanlar olmadan kuduste bir merdiven bile kaldiramazlar oda abdulhamid in koydugu bir kuraldir
    1 0
  • Türkiye veya başka bir devlet süper güç olabilecek güçdemi devletimiz hem coğrafi konum olarak hemde ıslam dünyasında bir liderlik görevi aldığı gibi hatta asyada bile az bir üstünlük kurabilmiş olan devletimiz birçok reform ve yenilik sağlamış yenilenmiş ordusuyla yerli üretimiyle ithalat gücü ile canlı bir ekonomiye sahip olan ülkemiz cihad ve gaza anlayışı ile yapabileceği fetihler ve kutsal topraklara hakimiyet inancı ile yeni bir süper güç olabilir
    2 0
  • Birçok italyan özellikle sosyalistler savaşta yer almak istemiyordu,milliyetçiler ise savaşa katılmak istiyordu.Sosyalistlerde yer alan genç Mussolini ‘’Bu büyük dramada izleyici mi olmak istersiniz yoksa savaşın içindeki savaşçılar mı ? diye görüşünü belli ediyordu.Bunun sonucu olarak Sosyalistlerden ihraç edildi Mussolini.Bu sıralarda ise Fransa batı cephesinde Almanlar ile başı dertteydi.Fransa’nın yükünü hafifletmek için İtalya ile yapılan gizli antlaşmardan sonra Londra Antlaşması (Nisan 1915) ile İngiltere İtalya’ya 50 milyon pound yardımda bulundu ve İtalya’nın Dalmaçya kıyıları,İstria Bölgesini elde etmesine onay verildi.

    Başbakan Antonio Salandra antlaşmayı imzalamasına rağmen İtalya Temsilciler meclisi bu tasarıyı reddetti ve Salandra’nın çekilmesini istedi.Kral Victor Emanuel bunun üzerine tasarıyı kendisi kabul etti ve İtalya savaşa dahil oldu.

    Savaşın İtalyanlara Bedeli :

    1.Dünya Savaşı İtalyanlar için tam bir felaket oldu.2 yıl süren çabalara rağmen İtalyanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna karşı somut bir başarı elde edemedi.Ekim 1917’de Alman destekli Avusturyalılar Caporetto’da büyük bir başarı elde etti.İtalyan ordusu 300.000 kişi kaybetti,daha sonra İtalyanlar Vittorio Veneto’da 1918’de zafere ulaştı.Fakat zaferin bedeli ağırdı.Yaklaşık 0.6 milyon italyan savaşta ölmüş,0.6 milyon ise yaralanmıştı,0.25 milyonu ise kötü şekilde sakatlanmıştı.İngilizlerden gelen finansal yardım bu bedelin sadece çok küçük bir kısmını karşılıyordu.Sonuç olarak enflasyon yükseldi,ciddi bir işsizlik problemi ortaya çıktı savaştan sonra.
    St.German Antlaşması (1919) ile Londra Antlaşmasında vaadedilen Dalmaçya kıyıları İtalyanlara verilmedi.Milliyetçiler hükümetin bu duruma kayıtsız kalmasını şiddetle eleştirdi ve 2.Dünya savaşı öncesinde milliyetçilerin ön plana geçmesini sağladı..

    SONUÇ olarak toplum tarafından istenmeyen bir savaşa giren İtalya,hem ekonomik olarak çökmüş hem de vaadedilen toprakların verilmemesi ile zaferle ayrılan itilaf devletleri arasında aradığını bulamamıştır.
    Nitekim 1922'nin Ekim ayında Mussolini önderliğindeki faşistler toplam 26.000 kişi ile beraber Napoli'den Roma'ya yürüme kararı aldılar. Savaş sonunda istediğini elde edemediği için hayal kırıklığına uğramış olan İtalyan halkının durumunu Mussolini'nin düzeltebileceğini anlayan Kral III. Vittorio Emanuele, toplumsal krizi şiddetsiz bir yolla çözmek için 31 Ekim 1922 tarihinde Mussolini'yi başbakan olarak atadı.Tam da bu sıralarda İtalyanlar'ın Güney Anadolu'daki askerlerini tek kurşun atmadan ve dahası yardımlarda bulunarak ülkemizi terketmesi bi rastlantı mı acaba?
    0 0
  • Yapılandırmacılığın babası, eğitime yeni bir çığır açan isviçreli psikolog. ayrıca çocuğun gelişim aşamalarını da ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.

    Yapılandırmacılık nedir?

    Öncelikle yapılandırmacı eğitimin temelinde diğer öğretim modellerinden farklı olarak dersin merkezinde öğretmen değil "ÖĞRENEN" vardır. Öğretmen bir yol gösterici, bir rehberdir. Bu anlayışa göre birey yeni öğrendiği bilgileri eski bilgileri ile bağlantılar kurarak (yeniden inşa eder) öğrenir. Bu bağlantı kurma işlemi sayesinde ise öğrenmeler daha kalıcı hale gelir. Yeniden inşa sürecinin oluşabilmesi için öğrencilerin kendi öğrenme deneyimlerini oluşturmaları , bu nedenle de süreçte aktif olmaları gerekmektedir.

    Günümüzde "bilgi" artık takip edilemeyecek kadar hızlı bir şekilde çoğalmaktadır. Öğretim programları oluşturulurken bu bilgi patlaması mutlaka göz önüne alınmalıdır lakin tamamını müfredata sığdırmak mümkün değildir. Bu nedenle öğretmenlerin öncelikli görevi öğrenenleri birer araştırmacı haline getirmektir, öğrenenler öğrenmeyi öğrenmelidir. Yapılandırmacı anlayışta da bu durum desteklenmektedir.

    Klasik eğitim kuramlarına göre öğretmenler var olan bilgiyi öğrencilere aktarmakta, öğrenciler de pasif olarak bu bilgileri ezberlemektedirler. Ancak yapılandırmacı anlayışta öğrenciler ders içerisinde aktiflerdir. Öğrenci dersin her aşamasına (öğretmenin de yönlendirmesi ve yardımıyla) etkin bir şekilde katılır. Bu nedenle öğretim yöntemleri açısından da diğer kuramlardan ayrılmaktadır. Yapılandırmacı öğrenme tekniklerinin ve/veya yöntemlerinin en önemli ve ortak özelliği öğrenciyi aktif kılmasıdır (iş birlikli öğrenme, probleme dayalı öğrenme gibi).

    Yapılandırmacılık, 2005-2006 eğitim öğretim yılından itibaren eğitim felsefemizin temelini oluşturmaktadır. Bu geç kalınmış bir adım olsa da şahsi kanaatime göre doğru bir karardır (zararın neresinden dönersek kardır). Eğitim sisteminin temelini bu sisteme dayandırdık tamam çok güzel oldu, fakat okullarda bu anlayış ne kadar kullanılabiliyor? Kullanılamıyorsa nedenleri nedir? "Öğretmenlerin geri kafalılığı mı?, Yoksa 50-60 kişilik sınıf mevcudu mu?" Bu soru ayrı bir araştırma konusudur. Bana göre bu ve bunlar gibi bir çok etken bu anlayışı, uygulamaya geçirememede problem yaşatmaktadır.
    0 0
  • Doğal kaynaklar, dünya ekonomisinin değişiminde altından daha önemli olacaktı.Belki de bunun en dramatik örneği Rusya'dır. 1570 yılında, Avrupa'nın kıyısında yoksul bir ileri karakoldu.Bugün Rusya, dünyanın açık ara en büyük ülkesidir.Büyük bölümü, göz alabildiğine uzanan geniş ormanları,ve bir tanesi "Sib Ir" yani "Uyuyan Toprak '' olarak bilinen dağlarıyla Sibirya'dır.Sibirya'da dünyaya gözlerini açan bir adam modern Rusya'yı kuran adamdır.Ivan Grozny. (Korkunç İvan).. Çar İvan bir ikilem içerisindeydi.Sadece basit tarımla uğraşan ve birkaç doğal kaynağı bulunan ülkesini nasıl Avrupa ayarında önemli bir güç haline getirebilirdi.Cevap Ormanlarda saklıydı, Kürk..1550' lerden sonra Dünya sıcaklığı önemli ölçüde düşmeye başladı.Bu dönemi Küçük Buz Çağı olarak adlandırıyoruz. Thames nehrinin donmaya başladığı ,İzlanda'nın deniz tarafından zaman zaman Dünya' nın geri kalanından ayrıldığı, İspanya ve Portekiz' de yoğun kar yağışlarının yaşandığı dönemdir.Modern mefruşattan önce kürk giymek vücudu sıcak tutmak için başvurulan yöntemlerden bir tanesiydi..Zenginleştikçe daha kaliteli kürkler giyebiliyordunuz. İvan özel girişimciliğe başladı. Stroganov'lar adındaki ticaretle uğraşan büyük iş adamlarını çağırdı.İvan onlara Moskova'nın kuzey ve güneyindeki ormanları kullanma ayrıcalığı verdi. O zaman Strogonavlar bir kısım özel yüklenici kiraladılar. Yermak adındaki bir Kazak tarafından idare edilen paralı askerler..Yermak için kürk elde etmede en hızlı yol onu basitçe yerli avcılardan almaktı. Yermak direkt olarak Cengiz Han' ın soyundan gelen Sibirya Han' ı Küçüm tarafından yönetilen uzaktaki doğu topraklarına saldırdı. Küçüm Han' ın adamlarının çoğu halen oklar,yaylar,mızraklar ve kılıçlar taşıyordu.Yermak 'ın adamları modern tüfeklere sahipti.Küçüm Han ' ın adamlarından bazıları böyle bir silahı daha önce hiç görmemişti.Silahlar Avrupalılara Güney Amerika'da olduğu gibi kesin olarak zaferi verdi.Ama Sibirya Han' ı ormana kaçtı.Yermak bu topraklarda Rusya adına hak iddia etti ve 5200 en iyi Sibirya kürkünden oluşan hediyeyi Korkunç İvan' a gönderdi.İvan bu kürkleri gördüğünde her şeyin değiştiğinin farkına varmış olmalı..Moskova yakınlarındaki kürklü hayvanların çoğu çok önceden tarih olmuştu..Fakat Sibirya bir kürk bolluğu sunuyordu.Örneğin bir kara tilki kürkü ağırlığınca altından daha değerliydi ve Sibirya' nın kürkleri sınırsızdı..Sınırsız ticaret zenginliği sınırsız güç demekti..Yermak' a teşekkür etmek için İvan ona bir savaş zırhı hediye etti ve Sibirya Prensi ünvanı verdi. Yermak, iki yıl boyunca yabanın içine,daha derinlere saldırdı.Ruslar bitkindi ve yiyecek kıtlığı çekiyordu.5 Ağustos 1584 tarihinin gecesi Yermak İrtiş Nehri kıyısına kamp kurdu.Fakat Küçüm Han Rusların her adımını izliyordu.Yermak' ın kaçmak için nehre daldığı söylenir ama ağır zırhı onu dibe çekti. Yermak , İvan' ın kendisine hediye ettiği zırh yüzünden boğuldu.Küçüm Han' ın zaferleri kısa ömürlü olacaktı.Rus yerleşimcilerden ve çapulculardan oluşan durmak bilmez bir topluluk Yermak' ı Sibirya' ya kadar izleyecekti.Ruslar sadece 60 yılda tüm Asya boyunca Pasifik Okyanusu'nun sonuna kadar 6500 km ilerlediler..Sibirya artık Rus' tu..Sibirya'sız bir modern Rusya düşünmek olanaksızdı , Bir diğer Doğu Avrupa ülkesi olacaktı.Zenginliğe gelecek olursak Rusya' nın gaz ve kömür rezervlerinin % 80 'i ,petrol rezervlerinin % 90 ' ı Sibirya' dan karşılanıyordu.
    Rusyanın modern gücünün üssü..Korkunç İvan ve Rusya' yı Rusya yapan bir Sibirya...
    0 3
  • (bkz:enrico fermi)
    0 0
  • Dünya'nın en obez ülkeleri sıralaması şöyledir;

    1- Amerikan Samoası (Nüfusun %74.6'sı obez)
    2- Nauru (Nüfusun %71.1'i obez)
    3- Cook Adaları (Nüfusun %63.4'ü obez)
    4- Tokelau (Nüfusun %63.4'ü obez)
    5- Tonga (Nüfusun %57.6'sı obez)
    6- Samoa (Nüfusun %54.1'i obez)
    7- Palau (Nüfusun %48.9'u obez)
    8- Kiribati (Nüfusun %46'sı obez)
    9- Marshall Adaları (Nüfusun %45.4'ü obez)
    10- Kuveyt (Nüfusun %42'si obez)
    http://www.tarihiolaylar.com/galeriler/dunya-nin-en-obez-10-ulkesi-694
    0 0
  • Rusya'nın Dış İşleri Bakanıdır. Putin'in sağ koludur desek yeridir.
    Mart 2004'ten beri Dış İşleri Bakanıdır. Bu konudaki bilgisini siz düşünün artık.
    3 Aralık 2012'de Çırağan Otelinde merdivenlerden yuvarlanıp bileğini kırmasıyla tanınır.
    0 0
  • Taranto Savaşı II. Dünya savaşı sırasında Kuzey Afrika'da gerçekleşen donanmalar arası bir savaştır. Tarihteki önemi çok büyük olup İngilizlerin İtalyanlara karşı kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
    taranto savaşında kraliyet donanmasının başında andrew cunningham vardı, i̇talyan donanmasının başında ise amiral inigo campioni. kraliyet donanması tarihin ilk uçak gemisinden – gemiye saldırısını gerçekleştirdi ve akdenizdeki hms illustrious (r87) uçak gemisinden kalkan torpido uçakları düşük yükseklikte bağlı halde duran i̇talyan gemilerine torpidolar fırlatmaya başladı. taranto limanında demir atmış şekilde duran i̇talyan gemileri bir anda torpidoları yiyince çılgına döndüler.
    bu olay dünya savaşları tarihinde aslında uçak gemilerinin ve denizlerde kullanılan savaş uçaklarının büyük silahlara sahip savaş gemilerinden nasıl daha etkili olduğunu gösteren bir gerçekti. 11-12 kasım gibi gerçekleşen bu olay sonucunda i̇talyan donanması çok büyük bir hasar almıştı.
    (bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum)
    0 0
  • Compass Operasyonu, II. Dünya savaşında İngilizlerin Mısır'ı işgal eden İtalyanlara karşı gerçekleştirdiği akındır.

    İtalyanların Mısır'ı işgali üzerine i̇ngilizler, almanların yıldırım taktiğinden etkilenip 8 aralıkta bir anda i̇talya’nın 10. tümenine saldırdılar. bu beklenmedik atak i̇talyanları libyanın içerisine kadar sürükledi. aslında i̇ngiliz richard o’connor komutasında toplam 36.000 asker vardı, i̇talyan mareşal rodolfo graziani’nin komutasında ise 150.000 asker vardı. ve bu askerler serenayka ve sidi barrani hattında da yerleşik haldeydi.

    i̇ngilizlerin bir anda saldırması i̇talyanları epeyce ürkütmüştü. i̇talyanlar kaçmaya başlamıştı ama i̇ngilizler kaçarken de ya yok ediyor ya da rehin alıyorlardı. öyle ki 36.000 asker 133 bin i̇talyan askerini rehin almıştı. tarihin belki de en orantısız yenilgisi buydu. 3.000 i̇talyan askeri öldürülmüş, 420 tank 845 silah ve 550’den fazla uçak ve parçası ele geçirilmişti.
    i̇ngilizlerden ise 500 asker ölmüş 1373’ü yaralanmıştı ama bu oran onlar için de fazlaydı ve hem yaralılar hem de hasar görmüş teçhizatlarla daha da fazla ilerlemek istemediler. öte yandan i̇talyanların 10. tümeni zaten tamamen yok olmuştu.

    (bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum)
    0 0
  • II. Dünya savaşı sırasında İtalyanların ve Almanların Malta'ya saldırması ve ardından Müttefik Kuvvetleriyle Malta adası ve çevresinde çarpışmasıyla oluşan süreçtir. Kuşatmanın sonucunda Müttefikler Malta'yı alamamışlardır.
    malta kuzey afrika’ya açılan kapı, aynı zamanda avrupa’daki savaşın da ana tedarik üssüydü. konumu dolayısıyla oldukça kritik bir ada olan malta, eğer kazanılamazsa kuzey afrika da kazanılamazdı. bu düşünce ile i̇talya ve beraberinde nazi almanya’sının hem donanma hem de hava kuvvetleri malta’nın limanlarını, müttefiklerin gemilerini bombalamaya başladı. öyle ki 2 sene süren malta savaşında bölgeye 3000 bomba bırakıldı.
    malta ii. dünya savaşı sırasında en çok bombalanan yerlerden birisi oldu. fakat i̇ngilizlerin kraliyet hava kuvvetleri gerçekten çok başarılıydı. hava sahasını tamamıyla kontrol altına aldılar. hem donanmasal hem de havasal desteklerle maltayı korudular.
    hatta churchill savaş sonunda hava kuvvetleriyle ilgili şöyle dedi “dünya tarihinde hiç bu kadar çok insan bu kadar az insana bu kadar çok şey borçlanmamıştı”
    kraliyet hava kuvvetlerinin meşale operasyonu kapsamında abd kuvvetleriyle birlikte cezayir ve fas’ı işgal etmesi neticesinde burada da i̇ngiliz üsleri oluşmaya başladı ve bu da mihver devletlerin gücünü iyice azalttı. sonunda da vichy fransa’sı kuruldu. artık cezayir ve fas fransızların kontrolündeydi. o dönem hitler’in japonya’ya “sovyetler düşene kadar abd’yi savaşa sokmayın” demesine aldırmayan japonya’nın pearl harbor çıkarması abd’nin savaşa direk dahil olmasına sebep olmuştu ve mihver devletlerin avrupa’daki sonu da böyle gelmişti.
    hal böyle olunca malta’yı ele geçiremeyeceğini fark eden mihver devletleri 1942’nin sonlarına doğru yönünü tunus savaşına çevirdiler ve kasım 1942’de malta’yı bombalamayı neredeyse tamamen sonlandırdılar. ama işler umdukları gibi olmadı, keza aralık 1942’den sonra müttefikler malta’yı kullanarak artık mihver devletlerini bombalamaya başladılar. artık atağa geçen onlardı. mayıs 1943’ten itibaren 200’ün üzerinde mihver gemisi batırdılar ki bu ii. dünya savaşı tarihinde bir bölgede batırılan en yüksek mihver gemisi sayısıydı. malta o kadar kritik bir konumdaydı işte. i̇talya ve almanya’nın belki de en yanlış kararlarından birisiydi buraya saldırmaktı.
    (bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum)
    0 0
  • i̇talya'nın eylül 1940’da Yunanistan'a saldırarak başlattığı savaştır.
    II. Dünya savaşının başlarında nereye saldıracağını bilmeyen birisi gibi bir doğuya bir batıya bir de güneye birer ay ara ile saldırmıştı. balkanlardaki nazi üstünlüğünü ve hitler’in balkanları 2 günde dümdüz etmesini kıskanan mussolini aynı sonucu kendisinin de alacağını sanarak yunanistan’a saldırmıştı fakat bu o kadar kolay olmamış yunanlılar nisan 1941’de i̇talyanları geri püskürtmüştür. hal böyle olunca olaya artık hitler’in müdahale etmesi gerekmiştir keza yunan ve i̇ngiliz askerlerinin balkanlarda ilerlememesi gerekmektedir. çünkü romanya petrolleri kaybedilirse savaş kaybedilir. o tanklar ve savaş uçaklarının hepsi petrolle çalışmaktadır. i̇ngilizlerin ne olursa olsun balkanlarla yürümemesi gerekmektedir.
    bu şekilde yunanistan savaşı başlamıştır. i̇talyanları kurtarmak isteyen ve i̇ngilizlerin balkanlarda ilerlemesine engel olmak isteyen naziler bulgaristan üzerinden yunanistan’a girmişler, i̇ngilizler de destek amacıyla yunanistan’a kendi askerlerini göndermişlerdir. o dönem yunanlılar’da arnavutluk üzerinden gelen i̇talya’yı arnavutluğa geri püskürtmüşlerdir. bu şekilde yunanistan ve arnavutluk’ta nazi almanyası, i̇talya ve arnavutluk, bulgaristan kuvvetleri, yunanistan, birleşik krallık, avustralya, yeni zelanda kuvvetlerine karşı savaşmışlar. hitler’in 21 gün içerisinde atina’ya girmesi ve 24 gün içerisinde kalamata’yı alması sonucunda savaş nazilerin galibiyetiyle sonuçlanmıştır. ardından da yunanistan, naziler, i̇talyanlar ve bulgarlar arasında 3’e bölünmüştür. adadaki bazı i̇ngiliz ve yunan askerleri tahliye edilebilmiştir. daha sonra girit de havayoluyla işgal edilmiştir.
    mussolini’yi yine kahramanı hitler kurtarmıştır.
    (bkz:Dinleyin! II. Dünya Savaşında Oradaydım Tüm Bilinmeyenleriyle Anlatıyorum)
    0 0
  • 1997'de resmileşen bu birliğin kurucu üyeleri: türkiye, i̇ran, pakistan, bangladeş, malezya, endonezya, mısır ve nijerya'dır.
    d-8 kuruluş amacının demokrasi, eşitlik, adalet vb ilkeleri hayata geçirmek olduğunu belirtmiştir.
    çok verimsiz bir birliktir i̇ran hariç hemen hemen hiçbirisiyle ticaretimiz yoktur. öte yandan ülkeler coğrafik olarak birbirinden çok ayrı noktalardır. din üzerinde buluşmak da mümkün değildir, iran ve türkiye'nin islam uygulamaları anlayışı çok farklıdır
    (bkz:Türkiye'nin Dış Politika Tarihi)
    0 0
  • 1992'deki i̇stanbul zirvesinde duyurulmuş, haziran 1998'de yalta'da imzalanmış 1999'da da yürürlüğe girmiştir.
    birliğin kurucu üyeleri: azerbaycan, bulgaristan, ermenistan, gürcistan, moldova, romanya, rusya, türkiye ve ukrayna
    diğer üyeler: arnavutluk, sırbistan ve yunanistan'dır
    örgit merkezi selanikte olan bir kalkınma bankası da açmıştır ama hiçbir zaman istenilen verimi verememiştir. yılda 2 kere konsey toplanır karar alınmaya çalışılır ama aslen verimsiz bir örgüttür.
    (bkz:Türkiye'nin Dış Politika Tarihi)
    0 0
  • NAFTA
    ABD'nin hem Kanada ile hem de Meksika ile ayrı ayrı serbest ticaret anlaşması bir adım ileri taşınmak istenince nafta doğdu. 1991 yılında Avrupa Birliğinin o dönemki başarısından etkilenen ABD, Kanada ve Meksika ile birlikte NAFTA yani Kuzey Amerika işbirliği antlaşmasını yürürlüğe geçirdi. Bu gelişmekte olan bir ülkenin gelişmiş ülkelerle imzaladığı antlaşmalara nadir bir örnektir. Keza NAFTA'nın ulaştığı tüketici sayısı ve ticaret hacmi AB'den daha yüksektir ve bu antlaşma doğrultusunda siyasi bir hedef hiçbir zaman alınmamıştır. NAFTA'nın avantajları da dez avantajları da vardır.
    NAFTA'nın avantajları ticaret hacminin genişlemesi ve ABD'nin ileride oluşabilecek işgücü ihtiyacını Meksika'dan karşılayacak olması olarak gösterilebilir. Fakat Meksika'yı ele alabilirsek Meksika yerel pazarının öldürülmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Ameriaklı Yatırımcıların ele geçirdiği bir ülke olma ihtimali çok yüksek. Keza Amerikalı yatırımcılar için ucuz Meksika işgücü çok önemli bir faktör olabilir.
    (bkz:Türkiye'nin Dış Politika Tarihi)
    0 0
  • Yazıyla ilgili bazı tespitlerim var, aşağıda belirteceğim ama önce kaynak konusuna değineyim. Kaynakları link olarak verirsek siteyi yasal sorumluluk altına sokmamış oluruz. @bosveryaaa arkadaşımız kaynağı belirtmiş zaten, ben bir de linkini vereyim. Çünkü makale alıntı kurallarına göre önce yazar,"makalenin adı (linkli), ve sitenin adı şeklinde belirtmemiz lazım. Ben kısaca linki belirteyim (bosveryaaa arkadaşımızın belirttiği kaynaktan aldım) http://selamordaki.blogspot.com.tr/2011/08/illuminati-hitler-marilyn-monroe.html

    Öte yandan yazı oldukça bilinçlendirici, herkes içinbir algı oluşmasını sağlayabilir fakat bence eksik. Bu konuda bosveryaa arkadaşımız zaten direk alıntı yaptığım için düzeltme yapmadım bir de buradan bak dedim demiş. Kendisini takip ettiğim üzere zannederim o da benim aşağıda tespit ettiğim eksikliklere katılacaktır fakat yazarın yazısına duyduğu saygıdan dolayı düzeltmemiştir. Kendisi adına konuşuyorum ama kusuruma bakmasın, düzenli olarak takip ettiğim oldukça kaliteli bir yazardır kendisi.

    Tespitlerim:
    Hitler'i yahudi soykırımı yapmak için başa getirdiler diyen bir insan ya hitler'i hiç okumamıştır ya da Yahudi soykırım sürecine haiz değildir. Yahudilerin çoğunluğu zaten Almanya ve Polonya'daydı eğer Hitler'in amacı sadece Yahudileri İsrail'e kaçırmak olsaydı Polonya işgalinden sonra süreci bitirirdi. Ne Fransa'ya Ne İngiltere'ye ne de Allah'ın danimarkasına Norveç'ine girerdi. Bu yorumu yapanlara artık çok sinirleniyorum. 16 yaşındaki çocukların bile ağzına düştü "Hitler Yahudi'leri İsrail'e kaçırmak için görevlendirildi" Yahudiler parayı seven insanlar zaten her aileye gidip "İsrail'e gidin şu kadar teşvik veriyorum" demek yeterli olabilirdi. Hitler'e bu kadar para yatırmaya gerek yoktu. Olay çok daha derin bu kadar sığlaştırmayın II. Dünya savaşını. Öte yandan Rusya'da 5 milyon yahudi vardı (ki bu Rusya toprakları için çok düşük bir miktar) buna rağmen Hitler Sovyetleri onlarca kez Mihver devletlerine davet edip savaşmak istemedi.
    Hitler'İn ki iktidar sarhoşluğudur. Ve adam yahudi soykırımı değil saf Alman olmayan herkesin soykırımını yapmıştır. Diğerleri de İsrail'e kaçsaymış o zaman. Ki İsrail'e kaçan kadar Japonya'ya, ABD'ye hatta Türkiye'ye kaçan Yahudiler de vardır. Düşündülüğü gibi hepsi İsrail'e gitmemiştir. Zaten bunda amaç da yoktur bu ailelerin odağı paradır. Din olsa kendisi de İsrail'de yaşardı.
    Öte yandan İsrail, I. Dünya savaşından sonra değil aslen Arap yarımadasındaki 6 yıl savaşlarından sonra oluşmuştur, 4 kat artırmıştır topraklarını.
    Yazıdaki Abraham Lincoln neden öldürüldü hala bilmiyorum sorusunun cevabını vereyim?
    Abraham Lincoln güneydeki tarım sektörünü bitirdi. Bıçak gibi kesti. Köleliğin kaldırılması Güneydeki tarım işçilerin tamamının kuzeydeki fabrikalara kaçması demekti. Bu nedenle de öldürülmesi için çok geçerli sebepleri vardı güneylilerin.
    Bunun dışında Rotshcild'lerin İngiltere ve Fransa savaş hikayesi o kadar basit değildir, Rotschild Fransa'yı maddi olarak desteklemiştir. (İngiltere'yi destekliyorum dese de iki taraftan da çıkarı vardır) savaşı kazanmak üzereyken 1 gün öncesinde medya gücünü kullanarak İngiltere savaşı kazandı diye yalan bir haber çıkarmış ve hisse değerlerini tavan yaptırmış o gün de tüm hisselerini en yüksek fiyattan satmıştır. Ertesi gün de İngiltere'nin savaşı kaybettiği öğrenilince o hisseler resmen alanların elinde patlamıştır.
    Sonra en dip fiyatından Rotschild'ler hisseleri tekrardan toplamışlardır. Bu sırada İngiltere'den sterlini, Fransa'dan da verdikleri borcu faizli olarak almışlardır. Yani bu politika dünya'da bir finansörün en fazla nasıl kar edebileceğini gösteren bir politikadır.
    Öte yandan şunu da belirtmek lazım; Çin tüccarları Çin ekonomisinin berbat olmasından yakınıp İngiltere'ye gelmiş ve bu durumu savaş ekonomisi çözer, Çin'e savaş açın demiştir. İngiltere de bunu ben karşılayamam Rotshcild'ler ile görüş diyince Çinli tüccarlar Rotshcild'lere gitmiş ve savaşı başlatmışlardır. Bunun karşılığında da İngiltere Çin'e girmiş ve Hong Kong'u Rotshchild'lere vermişlerdir. HSBC bankası da buradan gelmektedir. Hong Kong Shanghai Banking Company, yani İngiliz sandığımız HSBC aslında Yahudidir ve bir Hong Kong bankasının nasıl İngilizlerin olduğu da böyle açıklanmaktadır.

    Marilyn Monroe kısmına gelince (bkz:marilyn monroe) başlığında bosveryaa yazarımız çok güzel anlatmış durumu, bu yazıdakinden daha iyi anlatmış.

    Her okuduğumuzdan birşeyler çıkarabiliriz ama Japonların bir atasözü vardır onu da unutmamak lazım "her okuduğuna inanacaksan, okuma" bunlara yazarların makaleleri ve kitapları da dahil...
    0 2
  • Öncelikle bu sözlük bende bağımlılık yaptı. Bağımlılığı yapan da sözlüğün içindeki bazı yazarlar. Türkiye'de sözlüğüm diye geçinen birçok platformda yazarlık yaptım açılan konuların %90'ı cinsellik ve boş muhabbet. Daha yorum trolleyen veya saçma bir yorum yapan ya da gereksiz konu açan birisini görmedim. Sözlük dediğin böyle olur her konuda birşey öğreniyorum. Ekşi sözlüğe bir bakın mesela her konuda 1000 yorum var içerlsinde belki çıkmaz sayfanın son çarşambasında işe yarar bir yorum vardır geri kalanı tamamen boş konuşma. Araki o yorumu bulasın.
    Yazar sayısının az ve öz olduğu bir platforma ihtiyaç vardı. Yazarlar baştan da tavırlarını koymuşlar burada konunun ahengini bozanı bile dışlıyorlar sadece bilgi akışı sağlanıyor. Gerçekten tam bir ansiklopedi olmuş. Çok değerli yazarların olduğu belli. Umarım bu şekilde devam eder ben de ne biliyorsam aktarmaya devam edeceğim.
    0 0
  • Gaziantep'in gece gökyüzünü uzun pozlamayla fotoğrafını çektim. Fotoğraf, Gaziantep Üniversitesi yakınlarında çekilmiştir.
    0 0
  • (ResimUrl: )
    Polonya bağımsızlık günü (Narodowe Święto Niepodległości), Rusya, Prusya ve Avusturya tarafından bölünmüş olan Polonya‘nın, 123 yıl aradan sonra 11 Kasım 1918 yılında tekrar bağımsızlığını kazanmasını ifade eden en önemli ulusal bayramlardan birisidir.
    Polonya ulusal bağımsızlık günü, 1920 yılından beri kutlanıyordu; ancak 2. Dünya Savaşı sırasında ve daha sonrasında gizli gizli kutlanmak durumunda kaldı. 1945 yılından sonra ise Komünist rejimin etkisiyle beraber PKWN Manifestosunun yayımlandığı 22 Temmuz’da kutlanmasına kararlaştırıldı. Polonya bağımsızlık günü, 1989 yılında Sovyet rejiminden kurtulmasıyla beraber tekrar 11 Kasım’da kutlanmaya başlandı… (bkz:)http://www.polonyadayiz.com/polonya-bagimsizlik-gunu/
    0 0
  • günümüzde hala sınırları görülebilen bir duvardır.
    0 2
  • Harika bir yazı dizisi olmuş ve olmaya devam ediyor eline sağlık hocam
    0 0
  • Bir diğer ismi utanç duvarı olan ve Doğu ile Batı Almanya'yı birbirinden ayıran duvardır. Bu duvarın oluşturulmasındaki en önemli etken ise Doğu bloğundaki Sovyet komünizminin etkisi ile Batı bloğundaki kapitalizm etkisinin Almanya'yı ikiye bölmesidir. Duvar inanılmaz hikayelere konu olmuştur özellikle doğu tarafından batı tarafına geçmek isteyen binlerce insan sürekli olarak duvardan atlamayı başarmıştır. Duvar aileleri bile ikiye bölmüştür...
    1961 yılında bir gecede örülen duvarın yıkılmasına 1989 da karar verilmiş ve 1992'de yıkım anca tamamlanmıştır. Yıkıl fotoğrafı da yukarıdadır çok sembolik bir andır.
    0 0
  • İşte bu açıklamalar İslamcıları gaza getirip IŞİD sempatizanı yapıyor. Dikkat ederseniz adamlar Fransa'yı tehdit etmekten çok İslami kaygılar üzerinden yürüyorlar. Haçlı gibi kritik kelimeleri kullanarak İslamcıları kendine çekiyor, sempati kazanıyor.
    Göründükleri kadar salak olmadıkları kesin. Fransa'ya atıp tutmak yerine bu saldırıyı kendilerine yeni üye çekmek için propaganda amacı olarak kullanmışlar.
    0 0
  • En az 150 kişinin öldüğü ve 7 farklı noktaya düzenlenen Paris saldırılarının ardından bence artık gelişmeleri Fransa'da değil Suriye'de takip edeceğiz.
    11 Eylül saldırılarının ardından önce Afganistan'a sonra da Irak'a giren Amerika'nın yaptığı gibi gelişmeleri ABD'den değil ortadoğudan izlemiştik.
    Bugün de aynı sonucun çıkacağını düşünüyorum keza Hollande'nin "bu bir savaş sebebidir" demesi, bunun üzerine Putin'in de "Gelin işbirliği yapalım" demesi bunu gösteriyor.
    Ama asıl amaç bence Rusya'yla işbirliği yapmak değil, şu anda Suriye'nin kontrolünü elinde bulunduran Rusya'dan o bölgenin kontrolünü geri almak. Fransa'nın elinde kuvvetli bir koz var artık. Geçerli sebepler doğrultusunda Nato'dan bağımsız olarak Suriye'ye savaş açabilir ve ABD ile birlikte bölgenin hakimiyetini Rusya'dan alabilir. Bu durumda ise Suriye'deki dengeler tam anlamıyla değişir. Bence Fransa saldırılarına en fazla üzülen kişi şu anda Başer Esad ve Putin'dir. Bundan sonra olacakları Fransa'da değil Suriye'de izleyeceğimize eminim. Biz de o müthiş jeopolitik konumumuzdan dolayı kurşunlar bombalar üzerimizden geçerken bu durumu seyredebiliriz. Savaş nerdeyse biz oraya hep komşu olduk zaten.
    0 0
  • Leonardo Da Vinci. Bir insan en fazla kaç alanda uzman olabilir sorusunun cevabı Da Vinci'dir.
    0 0
  • Diriliş - Tolstoy
    Biraz uzun ama harikadır. Tolstoy farkını hemen hissedersiniz.
    0 0
  • Doğunun devi alibaba.com kendisinin üretip Çin gençlerine empoze ettiği 11 Kasım bekarlar gününü bir alışveriş çılgınlığına dönüştürdü.
    Dünkü veriler ise kafayı yedirtecek cinsten. Anlık 45 milyon tekil ziyaretçi ve 8 dakikada tam 1 Milyar dolarlık satış.
    Tüm günün hasılatı ise 1 günde 14.3 Milyar dolar. Alibaba'nın kurucusu Jack Mu'nunortaya attığı bu bekarlar günü olayı şu anda dünyanın en büyük alışveriş günü olmuş durumda.
    Adamların kafa çalışıyor.
    Türkçesi: http://www.tarihiolaylar.com/gundem/alibaba-singles-day-de-8-dakikada-1-milyar-dolarlik-satis-yapti-1037
    orjinali: http://www.bbc.com/capital/story/20151111-singles-day-a-billion-dollars-in-eight-minutes
    0 0
  • Üçüncü dünya savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncü dünya savaşında insanlar taş ve sopalar kullanacaklar. (Albert Einstein)
    0 0
  • Luftansa Cuma'dan beri tarihin en büyük darbesini yiyor. Cuma günü greve çıkan işçiler sadece Pazar günü çalıştılar bugün de grevlerine devam ediyorlar. E bugünün pazartesi yani uçuşların en yoğun olduğu günlerden biri olduğunu da hesaba katarsak tam bir yıkım oluyor Lufthansa için. Yetkililerin açıkladığına göre 929 uçuş bugün iptal edilecekmiş, 113. 000 yolcunun da uçuşu haliyle iptal olacakmış.
    Çalışanlar erken emeklilik hakları ve maaş iyileştirmesi istiyorlar fakat şirket yüksek rekabet ortamı ve gelir düşüklüğünden dolayı bunun mümkün olmadığını belirtiyor. Grevciler bu grevi devam ettireceklerini söylüyorlar.
    Eğer grev devam ederse Lufthansa tarihe gömülür.
    0 0
  • Sarıkamış harekatını kurmaylara sunan bir dönemin başkomutan vekilidir.
    Sarıkamış harekatı sonucu önceden belli olan bir harekattır ki kış aylarında Rusya'yı ne Napolyon ne de Hitler işgal edebilmiştir. Kaldı ki onlar Dünya'ya hükmederken Rusya'ya savaş açmışlar, bizim etimiz ne budumuz ne derken Enver paşa 19 Aralık 1914'te 93 harbinde yitirilen toprakları geri almak için savaş açma fikrini öne sürmüştür.
    Geriye dönüp baktığımız zaman şu sorular gelir akla;
    1) Daha 1. dünya savaşı yeni başlamış. Neden bu kadar acele ediyosun. Otur bir izle eğer Rusya dünya savaşında kazanacak taraf olacak gibiyse bugün onlardan aldığın toprakları yarın yine senden alır. Eğer kaybedecek gibiyse sabret gücünü yitirsin öyle saldır.
    2) Hiç mi hava şartlarını hesaba katmadınız. Onu da geçelim bu harekatın riskini hiç mi düşünmediniz. Harekat başarısızlıkla sonuçlanırsa Rusya'nın Osmanlı topraklarında ilerleyebileceğini düşünmediniz mi?
    Sonuç tabiki hezimet, askerlerin elinde doğru dürüst makinalı tüfek bile yokken Rusya'ya kendini Napolyon zannederek giden bir başkomutan.
    Enver Paşa kurtulup vatana dönmüştür fakat 60. 000 osmanlı askeri orada kimisi savaşta çoğu da donarak ölmüştür. 5000 asker esir alınmış bunlar Kırım'da domuz çiftliklerinde çalıştırılmış ve aç bırakılarak öldürülmüştür.
    Enver Paşa ise döndüğünde harekat ile ilgili devlet çapında sansür uygulatmış halk orada yaşananları çok sonra öğrenmiştir.
    İşte on binlerce kişinin yaşamına mal olacak bir yanlış karar böyle verilmektedir. Enver paşanın etine buduna bakmadan aceleci davranması Osmanlı'nın olmayan gücünü de yitirmesine sebep olmuş Doğu bloğumuz işgale uğramıştır.
    0 0
  • Bazen dinleyecek şarkı bulamıyoruz. Siz de atın da bilmediklerimizi dinleyelim istedim. Ben başlıyorum.
    0 0
  • Herkesin de bildiği gibi Osmanlı padişahlarının kusurları olmuyor değildi. Sizce hangi padişahın hangi kusuru veya kötü özelliği vardı?
    0 0
  • "Ben insanların kalbini kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim"
    0 0
  • Arkadaşlar bu konu hep benim ilgimi çekmiştir. Benim bilmediğim mutlaka sırrı çözülemeyen karakterler vardır o nedenle sizden ricam bildiğiniz sırrı çözülememiş gizemli tarihi bir karakter varsa burada paylaşmanız. Ben karındeşen jack'ten bahsetmek istiyorum.
    Karındeşen JACK 1880'li yılların sonlarına doğru Londra'da dehşet saçmış gizemli bir seri katildir ve sırrı hala çözülememiştir. Kendine has bir öldürme yöntemi vardır. Kurbanlarını önce boğazlayarak etkisiz hale getirmiş daha sonra da boğazlarını kulaklarına kadar kesmiştir. Ufak tefek değişikliklerle beraber kurbanların tamamına yakınının karnı deşilmiş, cinsel organları parçalanmış, bazı organları çalınmış, bazen de burun ve/veya kulakları kesilmiştir. Jack kurbanlarını, dizleri karna çekilmiş ve bacakları açık bir şekilde düzenleyerek terk etmeyi kişisel bir mesaj haline getirmiştir.
    Kendisi üzerine yaklaşık 20'ye yakın cinayet suçlaması yapıldı ama hala kimliği belirlenemedi. Özellikle polis memurluğuna yazdığı o manidar mektubu efsanedir:
    Kulağıma sürekli polisin beni yakaladığına dair söylentiler geliyor, ama şunu bilin ki beni uzun bir süre daha yakalayamayacaklar.
    Çok zeki görünüp doğru iz üzerinde olduklarını, beni yakalamaya az kaldığını söylediklerinde çok gülüyorum…
    İyi Şanslar
    0 0
  • Bu başlığa en uygun kişi Vincent van Gogh'tur muhtemelen. Hayatının tamamını oldukça fakir ve zor koşullarda geçirmiş sanatçı o muhteşem eserlerinden sadece bir tane satabilmiş o da neredeyse aç karnını doyurmasına yetmiştir. fakat öldükten sonra sanatçının eserlerinin tanesi 100 milyona dolara kadar çıkmıştır.
    0 0
  • Arkadaslar hep merak ediyorum bu aleviler neden yavuz sultan selimi sevmez, ucuncu kopru yapilmaya baslaninca alevi arkadaslarim karsi cikarak yavuz sultan selim alevileri katlettmistir, halifeli makamini alarak Islami kullanmak icin, ben onlarin yalancisiyim....
    Hic bunla ilgili bilgi var mi yazili.... Bu benim ilk sorum aklima geldikce siz degerli arkadaslara soracagim....
    0 0
  • Yörükler hakkınızda ki bilgiler neler arkadaşlar ve aranızda yörük olan kimseler varmı
    0 0
  • atatürkün liderliğini eleştirebilirsiniz, sevip sevmemek de sizin kişisel özgürlüğünüzdür. ama elbette bende eleştirilere yanıt verebilirim bu da benim özgürlüğüm. padişaha ihanet etti demiş yukarıda arkadaşın biri. hangi padişahtan bahsediyoruz, sevr anlaşmasını imzalayan padişah mı? halk çanakkale'yi geçilmez yaptıktan sonra şehitlerin kemiklerini sızlatırcasına o kan kokan topraklardan çok kısa süre sonra ingilizlerin rahatça geçmesine izin veren padişah mı?

    ayrıca eğitimsiz okuma yazma bilmeyen cahil toplumu baştan yaratıp devrim yaptığı için mi hatalı oluyor? kadınların bugün özgürce dolaşmasını sağladığı için, 3 kere 'boş ol' denilip kapıdan dışarı fırlatılmasına engel olduğu için mi hatalı ve kötü lider oluyor?

    sadece bu toplumu leş ortadoğu kültüründen biraz olsun uzaklaştırdığı için bile en büyük tebrikleri hak ediyor.

    elbette hataları da olmuştur. her insan evladının hatası olduğu gibi. ama kimse kalkıp böyle saçma yerlerden atatürkü vurmaya kalkmasın.

    başlığa gelirsek benim için en kötü olan ve ülkeyi yukarlardan alıp dibe vurduran bir kaç lider var;
    ismet inönü
    adnan menderes
    turgut özal
    süleyman demirel
    ve şimdiki malum şahıs. hatta bu öyle bi şahıs ki ifade özgürlüğümüzü bile elimizden aldı, öyle ki şu an ismini bile buraya açıkça yazamıyorum. gerisini siz düşünün. ne halde olduğumuzu siz düşünün.
    2 0
  • @van_gogh cevapcici den bahsetmemişsin. Saraybosnaya gidenler mutlaka cevapcici yesinler.

    Başçarşı'da Zeljo'da yiyin en iyisi odur. Kaymak da isteyin yanında, soğanlı yiyin.
    0 0
  • I. Dünya savaşı artık bitmişti. Almanya'nın yanında savaşa giren Osmanlı zaten perişan bir haldeydi. Umduğunu bulamayan Osmanlı'da iç karışıklıklar baş göstermiş Mustafa Kemal sivil örgütlenme hareketlerini başlatmıştı.
    Almanya da Wilson ilkelerine güvenip çok zarar görmeyiz diye düşünüyordu. Ne de olsa Wilson ilkeleri esas alınacaktı ve Wilson demişti ki : Yenilen ülke intikam almasın diye yenilen ülke ile yapılacak antlaşmada toprak bütünlüğü sağlanacak ve savaş tazminatında muaf tutulacaktı.
    Fakat bir Wilson ilke koydu diye İngiltere, Fransa ve İtalya bu ilkelere uyar mıydı? Tabi ki hayır.
    Savaştan sonra bir araya gelen İngiltere Başbakanı Llyod George, İtalya Başbakanı Emanuele Orlando ve Fransa Başbakanı Georges Clemenceau çıkar çatışmalarına başladılar, uzun süren çıkar çatışmaları sonucunda Almanya'yı nasıl maddi olarak paylaşacaklarına karar verdiler ve taslağı hazırladılar.
    Antlaşma taslağı Alman Meclisine gittiği anda Meclis şok oldu. Antlaşma Wilson ilkelerine göre değil, tamamen Almanya'yı parçalama üzerine kurulmuştu. Almanya o an düşündü "acaba kabul etmesek ne olur?" Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamam ben dedi. İtilaf devletleri ise kararlıydı "İmzalamazsanız savaş devam eder"
    Philipp Scheidemann liderliğindeki Alman hükümeti bu antlaşmayı imzalamktansa istifa etmeyi tercih etti.
    1919 Temmuzundalardı ve Almanya tamamen askeri abluka altındaydı. Bu abluka'nın ortadan kalkması zorunluydu. ABD zaten kendi üzerine düşen payı alacaktı, Wilson ilkeleri o gün tamamen tarihe gömüldü.
    9 Temmuz 1919'da Almanya'de yeni hükümetin başı Gustav Bauer, antlaşmayı kabul etmek zorunda kaldı. Antlaşma yeri çok manidardı. Almanya'nın 1871'de kurulduğu yerde Glaces Galerisinde bugün Almanya'nın çöküş antlaşması imzalanıyordu. Tüm meraklı gözler titrek elleriyle Dr. Johannes Bell antlaşmayı imzaladı.

    Bunu Almanya da İngiltere de ABD de İtalya da Fransa da çok iyi biliyordu: "Bu antlaşma Almanya'yı bir sömürge haline getirecekti. Bu antlaşmanın kurtuluşu yoktu. Tek yol yeni bir savaştı ama antlaşma dahilinde bu da önlenecekti, Almanya'nın asker sayısı kısıtlanacak, silah üretimi durdurulacaktı. Bu halde değil bir ülkeye bir tümene bile savaş açamazdı"
    Antlaşma 10 Ocak 1920'de yürürlüğe girdi. İşte hikaye şimdi başlıyordu.
    Almanya'nın elindeki devletler tek tek alındı Togo ile Kamerun İngiliz-Fransız mandasına; Tanganyika İngiltere mandasına; Güney-Batı Almanya Afrikası, Güney Afrika Birliğine; Marina, Marshall ve Caroline Adaları ile Çin’deki Kiaochow Japonya’ya; Raunda-Urundi Belçika mandasına; Yeni Gine’nin Almanya’ya ait olan yarısı ve Solomon Adaları Avustralya mandasına bırakıldı.
    Alsace-Lorraine bölgesi Fransa’ya, Eupen, Malbedy ve Monschau’nun bir bölümü Belçika’ya Memel, yeni kurulan Litvanya’ya Doğu Silezya ve Batı Prusyanın bir bölümünü Polonya’ya, Yukarı Şilezyanın bir parçası Çekoslovakya’ya bırakıyordu. Dantzig serbest şehir olarak Milletler Cemiyeti’nin himayesine terkediliyordu. Almanya’nın Çin üzerindeki hakları ve Büyük Okyanus’taki adaları Japonya’ya devredildi.
    Almanya zaten toprak kayıplarının en hasını yaşamıştı şimdi bunları savaş çıkarmamak için iyice kısıtlamak lazımdı.
    Antlaşmaya göre Almanya sadece 100. 000 kişilik bir asker bulundurabilecekti. O da iç asayişi sağlayabilmek için. Donanma güçleri ise 15. 000 olacaktı.
    Almanya’nın uçak, denizaltı, zırhlı araç veya herhangi askeri teçhizat üretme hakkı yasaklanmış, ayrıca aynı şekilde ülkenin yurt içinden veya dışından herhangi bir silah alımı-satımı yasaklanmıştı. Biyolojik ve kimyasal silah çalışması da yapamayacaktı.
    Gelelim savaş tazminatına, Wilson ilkelerine güvenip de savaş tazminatı alınmayacak zanneden Almanya bir anda 20 Milyon Mark savaş tazminatına çarptırıldı. Bırakın 20 milyonu savaş sonrasında Almanya'nın 3 Milyon Markı ödeyecek bile gücü yoktu.
    Antlaşma başlamış oldu ve Almanya teknik olarak ödeyemeyecği meblağyı ödemeye mahrum bırakıldı. İleriki günler daha da zor olacak Büyük buhran başlayacaktı, yiyecek ekmek bulunamayacaktı. Bu ülkeyi bu durumdan bir kahramnın gelip de kurtarması gerekiyordu.
    (bkz:dinleyin! ii. dünya savaşında oradaydım tüm bilinmeyenleriyle anlatıyorum)
    0 0
  • Sözlügün tarihinin ``65 milyon yil öncesine dayandigina dair ipuclari icerir.
    0 0
  • Kısaca Atatürkün önderliğini yaptığı tüm dillerin ve ırkların Türklerden türediğini öngören teori.
    Ancak işin özüne girersek bu iddaanın arkasında dönemin mevcut politik anlayışının da bu iddaya zemin hazırladığını görebiliriz. birinci dünya savaşı yeni bitmiş ve sonucunda insanlar artık barış ortamını isterken yenilen devletlerle yapılan ağır anlaşmalar barış ortamının oluşmasına müsade etmiyordu. yenilen devletler hem ekonomik hem de itibar açısından tekrar güçlenmek adına çeşitli faaliyetler yürütmeye başladı. halkını bir amaç uğrunda birleştirip iktisadi ve siyasi kalkınmayı sağlamak isteyen Almanya ve İtalya gibi devletler Avrupada faşist - milliyetçi rejimlerin doğmasına öncülük ettiler. milliyetçiliğin hadsafhada olduğu bir dönemde darwinin insan ırkının üstünlüğü zayıflığı gibi durumlarını açıklayan görüşleri de milliyetçi kesimin kendi ırkını üstün gören anlayışlarında bir aracı olmuştur. avrupalı devleter kendilerini üstün ırk diğer milletleri de adi ırk görerek yaptıkları işgalleyi meşru göstermeye çalıştılar. bütün bu hengamenin içinde Türkiyede büyük devletlerin arasında kendini görme ihtiyacı hissedip ırkının üstünlüğünü ispat etmeye http://çalışmıştır.bu çabanın sonucunda da tüm dillerin çıkış noktası olarak Türkçeyi ve tüm ırkların da Türk ırkından türediğini öngören güneş dil teoremi ortaya çıkmıştır. günümüzde çoğu kimse tarafından eleştirilse de tarihi olayların yaşandığı dönene göre yargıanması gerektiği de unutulmamalıdır.
    0 0
  • Tarihin en kanlı harekatıdır;
    Kısaca şöyle özetleyeyim;
    Barbarossa harekatı, Adolf Hitler'in 1941 yılında almak zorunda olduğu bir karar neticesinde Rusya'ya başlattığı operasyondur ve tarihin en kanlı operasyonudur. Stalin'in adamı Molotov'un Almanya'daki görüşmesinden sonra Sovyetler'in asıl amacının Romanya petrollerini erişmek ve Türkiye üzerinden sıcak sulara inmek olduğunu anlayan Hitler hem Sovyetler'in balkanlarda çok kan dökeceğini anlamış hem de Romanya petrollerini kaybetmeyi göze alamamıştır.
    Öte yandan yoğun savaş içerisinde olan Hitler'in petrol ihtiyacı da artınca gözünü kafkas petrollerine dikmek zorunda kalmıştır. Burası çok önemli çünkü birçok kişi Hitler neden Rusya'ya girdi? Dünya'yı fethetme hırsı vardı adamda gibi düşünüyor. Kesinlikle hayır Hitler, Sovyet topraklarına bu nedenlerden dolayı girmek zorundaydı. Zaten Finlandiya krizi baş göstermişti, Sovyetler ile Naziler karşı karşıya gelecekti.
    1941'de de Almanya, Japonya ile anlaşarak harekatı başlattı. Plana göre Almanya Moskova'ya gelince Japonya da savaşa dahil olacaktı. Fakat beklenilen olmadı Hitler'in 2 ayda alırız dediği Moskova'ya bir türlü erişilemedi. 15 km kadar yakınına gelindi askerler Kremlini görüyordu ama oradan döndüler. Tam 4 sene geçti, Stalingrad muharebesinde 800. 000 kişi öldü, Leningrad'da ayrı bir katliam gerçekleşti. Kimse Sovyet halkının bu kadar kenetleneceğini düşünememişti. Herkes Stalin karşıtı gözüküyordu ama mesela toprak olunca kadın askerler bile sahneye çıktı. Neticede Rus topraklarındaki kötü hava şartları, Nazilerin hammadde azalışından dolayı malzemelerinin azalması vs derken 1945'te Sovyetler Moskova'dan Berlin'e kadar Nazileri geri püskürttüler. En nihayetinde de Berlin Muharebesi gerçekleşti ve Nisan 1945'te artık Berlin'de sovyet bayrağı dalgalanıyordu.
    0 1
  • Nazilerin "Nihai Çözüm" olarak öngördükleri Yahudi Soykırımı sürecinde Türkiye'de Yahudiler'de de tedirginlik baş göstermişti. Sinegoklarda kendi aralarında telkinler veren Türk Yahudileri Adolf Hitler'in olası bir bahaneyle Türkiye'yi işgal edip burada Toplama kampı kurabileceği ihtimali üzerinde duruyorlardı. İşte tam o sırada Türkiye bir denge politikası izleme yoluna gitti ve Almanya'ya ziyaretlere başladı. Reinhard Heydrich, (Heinrich Himmler'e bağlı olan ve Yahudi soykırımı sürecinden sorumlu kişi) Avrupa'da 11 milyon Yahudi olduğunu belirledi ve bunların bir kısmı da Türkiye'deydi. Bu da Türkiye'deki Yahudiler arasında korku salmaya başlamıştı. "Ya buraya da gelirlerse"
    Reinhard Türkiye'de de kurulacak Nazi kampları üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Eğer Naziler Türkiye'yi işgal ederse buradaki http://55.000 yahudi Türkiye'de inşa edilecek toplama kamplarında imha edilecekti. Toplama kampları Sütlüce’de, Hasköy’ün kuzeyinde imrahor ve Karaağaç yollarının kesiştiği noktanın doğusunda kalan geniş bir arazide inşa edilecekti.
    Ne varki bu proje gerçekleşmedi çünkü 1942 yılında Wannsee Protokolünde Reinhard rakamları açıklarken Hitler, Barbarossa Harekatına başlamıştı bile Artık yapılacak çok daha önemli işler vardır.
    (bkz:barbarossa harekatı)
    0 0
  • Yahudilik dinine, ulusuna, değerlerine, kültürüne ve insanlarına duyulan düşmanca davranışlar bütünüdür. (tobkz: Antisemitizm )
    Tarihe baktığımızda yaklaşık 13. yüzyılın sonlarından itibaren yahudilerin diğer dinlerin mensupları tarafından soykırıma uğratıldığını görüyoruz. Bunun da en acısı Nazi Almanyası sırasında gerçekleşen 'Holokost'tu. Sizce bütün dinlerin ortak olarak Yahudilere düşmanlığı nedendir?
    0 0
  • Çernobil faciası
    0 0


  • Nazi Almanyası'nın propaganda bakanı joseph goebbels. Kendisinin konuşmaları hala üniversitelerde ders olarak okutulmaktadır. (bkz:Joseph Goebbels)
    0 0
  • 1917'deki Ekim devrimiyle kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yani kısaca SSCB, kapitalizm mi komünizm mi diye Dünya'yı ikiye bölmüş sorunun komünizm tarafında yer alan birliktir. Soğuk savaş döneminde Amerika'nın en büyük düşmanı olmuş, süpergüç olma yolunda da ilerlemiştir. SSCB'yi kimse dıştan dağıtamamıştır. Bu niyetle Rusya topraklarına girip bu hedefe de en çok yaklaşan kişi `Adolf Hitler` olmuştur fakat o da başaramamıştır. 1991 yılında Birlikteki devletlerin milliyetçilik akımlarının baskın gelmesi, Gorbaçov'un kaş yapayım derken göz çıkarması ülkelerin tek tek birlikten ayrılmasına sebep olmuş ve birlik böylece dağılmıştır.
    0 0
  • 2000 - 2001 yıllarında meydana çıkmış olan, 2036'dan 1975'e geldiğini iddia eden, "Ben devletin zaman yolculuğu projesinde çalışıyorum bir IBM 5100 alıcam zaman makinesinin tamamlanması için ondaki parçaya ihtiyacımız var" diyen bir gizemli karakterdir.
    Bu yolculuğu sırasında ise forumlarda gelecek ile ilgili yorumlarını paylaşmıştır. Ne söylediyse de tutmuştur. İşte bazıları;
    “Amerika, Irak’a ve Ortadoğu’ya petrol için saldıracak, oradaki iç karışıklık 10 yıl civarı sürecektir.”
    - “2015 yılında 3. dünya savaşı çıkacak. Çin-Amerika karşıtlarının yarattığı bu savaşın götürüsü çok yüksek olacak. Milyonlarca insan ölecek.
    - “III. Dünya savaşı’ndan sonra ülkelerin toparlanması 20 yıl sürecek.”

    Bu bilgileri veren John Titor sonra bir anda ortadan kaybolmuştur.
    0 0
  • Resmin kaynağı: http://commons.wikimedia.org Bundesarchiv Bild 101I-721-0397-34, Frankreich, Panzer VI (Tiger II, Königstiger)
    Tiger II'ler, II. Dünya savaşının en güçlü tanklarıdır ve Nazi Almanya'sının II. Dünya savaşındaki ağır tanklarının genel adıdır. Özellikle Tiger II - Königstiger (Bengal kaplanı anlamına gelir) tam bir baş belasıydı. Hafif ama kıvrak tank olan Panzerlerin esnekliğini almış, aynı zamanda Tiger I'in de kalın zırhını almıştı. Öyle bir tank düşünün ki 70 ton ama arı gibi atak. 1 tiger 10 tane Amerikan yapımı M4 ile başa çıkabiliyor hatta bir M4'ü 2500 m'den imha edebiliyordu. Bunların tek dez avantajı alel acele üretildiği için fazla test edilme imkanının olmayışı ve bu yüzden oldukça fazla mekanik arızaya uğramalarıydı. Bozulan birçok Tiger, Rusya topraklarında bırakıldı çünkü tamir edemediler.
    0 0
  • Bana göre gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu filmidir.
    0 0
  • The Lord Of The Rings serisi hayran olduğum, izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama kesinlikle izlenmesi gereken bir seri
    0 0
  • Avrupa da ki gelişmeleri yakından takip edilememesi devamında gelişen geri kalmışlık devletin sonunu getirdi. Her ne kadar Osmanlı devleti yıkılmış sonu kötü bitmişse de (yani 3 kıtadaki topraklarını kaybetmesi vs) 600 yıl boyunca hüküm sürmek her milletin başarabileceği bir şey değil. Unutmayın Osmanlı Devleti ni katmadan tarihi yazamayız.
    0 0
  • Nazi Almanyası'nın (Üçüncü Reich)'ın lideridir. Almanya'daki Yahudi egemen ekonomiyi düzeltmeyi ve bunun çözümü için de Yahudi soykırımı yapmayı öngören iktidar zehirlenmesi yaşamış bir liderdir.
    Tüm bunlar yanında askeri bir deha olduğu gerçeğini de azımsamamak lazım. Versay antlaşmasından çıkıp da bu kadar kısa bir sürede ülkeyi bir savunma sanayi devi haline getirmek, (tobkz: Tiger ) tankları serisini üretmek, hatta (tobkz: ferdinand ) gibi tank yok edicileri dünyaya kazandırmak bunları yaparken de 4 koldan birden savaşmak oldukça zor bir iş olsa gerek. Tarihin en kanlı operasyonu Barbarossa Harekatına kadar Hitler'in tüm dünyayı ele geçirmesinden korkuluyordu. Fakat Rus halkının beklenmedik bir şekilde ülkelerine sahip çıkmaları ve kötü hava şartları Hitler'i 4 yıllık bu mücadeleyi kaybetmeye ve sonuç olarak Berlin Muharebesini kaybetmeye zorladı.
    Ne kadar insani duygulardan yoksun bir lider olsa da tarihi kesinlikle baştan yazmıştır. Şu bir gerçektir ki eğer Hitler, II. Dünya Savaşını başlatmasaydı Almanya o Versay antlaşmasının şartları altında asla bugünkü Almanya olamazdı.
    0 0
  • Amerika, Fransa'nın hediyesi olan Özgürlük Anıtı'nın dikilmesi için New York Eyaleti'nde yeterli para bulunmamaktaydı. Bunun için ünlü gazeteci Pulitzer halktan para toplama fikrini ortaya attı ve bu sayede ABD'nin dört bir tarafından toplanan bağışlarla heykel dikilerek Amerika'nın özgürlük ve Amerikan Rüyasının sembolü olarak ABD'ye pek çok yatırımcı, işçi, kaşif, dâhi ve daha pek çok kişinin göç etmesine vesile olmuştur. New York'un bu kadar gelişmesinin ilk 5 sebebinden biridir, ABD'nin sembolüdür ve hepsinin temelinde tüm ABD vatandaşlarının bağışları yatmaktadır. Gerçekten Amerikan Rüyası dedikleri şey bu olsa gerek. Türkiye'de ise anca rüyamızda görebileceğimiz bir olay...
    0 0
  • Aynı fikirdeyim. Bir insan hem bilim, hem mimari, hem savunma sanayi, hem matematik, hem geometri, hem anatomi hem de sanatçı nasıl olabilir? Daha da önemlisi bunların hepsinde nasıl deha olabilir?
    0 0
  • Devşirme sistemi, toprak alma sevdasından tüm dünyada bilimsel gelişimleri takip edememesi, keza matbaanın geç gelmesi buna bağlı olarak da okur yazar oranının ilerlememesi, orduyu düzene koyamaması, kafes usulü sistemin gelmesi bla bla bla
    Ayrıca Avrupa'da reform rönesans hareketlerinin baş göstermesine rağmen bizimkilerin hala şeyhülislamdan destur alması da cabası
    0 0
  • "Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır" Mustafa Kemal Atatürk
    0 0
  • Kendisinden ilk bahseden kişi Heredot'tur. 2. 600. 000'lik Pers ordusuyla Termophalae Savaşı esnasında dar bir geçitte 7 gün boyunca savaşmıştır. Pers ordusu başarılı olamayınca Pers Ölümsüzlerini (tobkz: Pers ölümsüzleri ) çağırmak zorunda kalmış ve anca geçiti bu şekilde aşmışlardır.
    Spartacus de Heredot'tan öğrendiğimiz efsanevi 300 Spartalıların isyancı lideri, dizilere konu olmuş ikonik karakteridir.
    2 0
  • Efsanevi köle isyanı lideri. Onun isyanından sonra Roma uzun yıllar kölelerle alakalı tedbir amaçlı bir çok çalışma yapmak zorunda kaldı .Her ne kadar giriştiği bu isyan başarısızlıkla sonuçlansa da kölelerin haklarını bir şekilde elde edebilecekleri umudunu doğurdu ve birçok ayaklanmaya da esin kaynağı oldu . Tüm bunları anlatan müthiş bir dizi serisi de vardır.

    (bkz:) spartacus vengeance
    (bkz:) spartacus blood and sand
    (bkz:) spartacus war of the damned
    (bkz:) spartacus god of the arena
    0 0
  • El Chapo lakaplı Joaquin Guzman'ın örnek aldığı kişi
    0 0
  • einstein atom bombasının hazırlayan (tobkz: manhattan projesi ) manhattan projesindeki ekibinin lideriydi. fakat bu projeye nazi almanyası'na gözdağı vermek için katılmıştı. nasıl bilebilirdi ki hiroşima ve nagazakinin bu bombanın kobayı olacağını.
    0 0
  • Dünya'nın Nikola Tesla ile birlikte değeri anlaşılamamış ve icatları yüzyıllar sonra değerlendirilebilmiş yazar, ressam, mucit, kaşif. Uçağın çizimlerini yaptığı, günümüzdeki modern savaş araçlarını tasarlayıp Floransa şehir devletinin talebi üzerine icat ettiği de belgelenmiştir. Ancak yine Tesla gibi dış baskılar, gizli teşkilatlar ve dünya düzenine aykırı biri olması onun da önünü tıkamıştır. Eğer bu gibi insanların önü açılmış olsaydı şu an belki de 300 yıl öndeydik...
    0 0
  • Dünyanın gelmiş geçmiş en azılı suçlularından biri olarak kabul edilen Escobar'ın 21 yaşına kadar güçlü bir iş hayatı olmamıştır. O yaşa kadar sigara, elektronik gibi pek çok şeyi kaçıran Escobar'ın şansı (veya dünyanın şanssızlığı) Şili'de Pinochet'in kokain tarlalarını yakması ve herkesi öldürmesiyle başlar. Oradan kaçmayı başaran üreticilerinden biri Kolombiya'da Escobar'la tanışır ve gramının 10 Dolar olduğunu öğrenen Escobar'ı etkilerler. Escobar böylelikle işe başlar ve herkese rüşvet vererek işlerini yürütür ve dünyanın en zengin suçlusu olur.
    Etkileyici olaylarından birkaçı şudur:
    - Hapse girer, tahliye edilmesi halinde Kolombiya'nın dış borcunu sileceğini bildirir.
    - Halkı etkiler ve parlementoya girer. Robin Hood olarak adlandırılır ve tüm halka paralar dağıtır.
    - Kaçışları sırasında üşüyen kızını ısıtmak için 2 milyon dolar parayı ısınmak için yakar.
    - Devletin tüm delilleri ele geçirmesi ve suçluluğunu tespit etmelerinden sonra bir örgüt ile anlaşıp ülkenin en temel adalet sarayına eylem düzenlemeleri sonucunda 2 milyon doları örgüte vereceklerini söyler. Örgüt adalet sarayını ve delil odasını yakar ve içindeki tüm adli görevlileri öldürür.
    - Her yerde bombalar patlatır ve halka öldürülen polis başına para öder. Polisin rütbesine göre polis başına 1 milyon dolara kadar para verir.
    - Ülkede savaş ortamına yol açar ve devleti kendisiyle anlaşmasına ikna eder. Devlete şartı şudur: Kendi özel hapishanesini inşa edecektir, hapishanede kendi elemanları olacaktır ve polis veya asker hapishanenin 3 kilometre uzağına kadar gelebilecektir, hapishaneye giriş çıkış yapan hiçbir araç detaylı aranmayacaktır. Devlet bunu kabul eder ve Escobar için "hapis hayatı"(!) başlar.
    - O kadar çok para kazanmıştır ki sırf paraları bantlamak için ayda 2500 dolar harcar, günde 500 milyon $lık kokain ticareti yapar, toplam değeri tek başına 50 milyar $'ı bulmuştur.
    --- Son olarak okumuş olanlara karşı hırsını anlatan en meşhur sözünü söyleyelim: "Okuyamadım ama onları zehirleyebilecek güce sahibim. Bu her şeyi açıklıyor"
    0 0
  • Pekçok önemli buluşu bularak, zamanında rant kazanma savaşına yenik düşen ve değeri günümüz dünyasında yeni yeni anlaşılan önder mucit. Olay şöyle olur: JP Morgan Edison'un "Doğrudan Akım"ını (DC) destekler. Nikola Tesla "Alternatif Akım"ın (AC) daha iyi ve kullanışlı olduğunu keşfetmesi ve inandığı şey uğruna Edison'dan ayrılıp Westinghouse'un maddi desteğiyle çalışmalara başlamasıyla Amerika AC mi DC mi bunu tartışır. Tüm ülkede hem Tesla hem Edison kendi savlarını sunmak üzere insanlara açıklama yapmaya ve turlar düzenlemeye başlarlar. Halkın, Tesla'nın AC'sini desteklemesi üzerine Edison'un DC'si saf dışı kalır. Ancak JP Morgan saf dışı kalmaz ve Westinghouse'u borsada yarattığı bir manipülasyonla bitirir. Tesla'nın patentlerine yok pahasına sahip olur ve AC artık JP Morgan'ın malıdır. Tesla'nın yoğun çalışmaları sonuç vermiştir Tesla olaydan memnundur ancak Westinghouse'un kendisini her şartta desteklemesine rağmen bunun sonucunda batması onu da olumsuz etkiler. JP Morgan sonunda General Electric'i kurar ve ülkedeki tüm elektrik türevi ürünlerden hem GE hem de AC patentleri sayesinde büyük servet elde eder.
    Tesla'nın diğer projelerine gelince; kablosuz elektrik ağından ışınlanmaya kadar pek çok alanda gelişme kaydettiği söylenen Tesla'nın bu icatları zamanın rantına yenik düşer ve elektrikten henüz nemalanmaya başlayan para babaları önce bundan büyük para kazanma peşindelerdir. Kablosuz elektik konusunda ilk başta JP Morgan'ın desteğini bulan Tesla sonrasında bunun hem maliyetli olması hem de rant sağlamaması bir halk hizmeti olmasının anlaşılması durumunda para babalarının desteğini kaybetmiştir. Yine her zaman olduğu gibi maddi kazançtan çok halkın çıkarını gözetenler (Tesla) para kazancını herşeyin ötesinde tutan para babalarının (JP Morgan) karşısında yenilmişlerdir ve buluşları 100 seneden fazla bir süre geçmesine rağmen halen gerçekleştirilememiştir.
    0 0
  • Kuruluşundan çöküşüne kadar Osmanlıya en fayda sağlayan devlet adamı olmuştur. Ne Fatih, ne Kanuni ne de Yavuz Sultan Selim bana göre bir II. Abdülhamid etmemiştir. Sebebine gelecek olursak da Osmanlı'nın çağa ayak uydurması için çalışan ve icraatta bulunan tek padişah olmuştur. Başa geldiğindeki Osmanlı'nın durumu göz önüne alın bu adam 16. yy'da da gelse yine aynı mentalitede yaklaşırdı. Kardeş katli yaparak, topraklar fethetmeye çalışarak zaman kaybetmezdi bana göre. Çünkü O çöküş dönemindeki Osmanlıya bile Batı'nın kültürünü alarak bir eylem yapmadı. Devlete Batı'nın gelişmişliğini örnek alarak bir çok yenilik yaptı. Bunlar neler mi diye soracak olursanız da buna bir bakın derim. ( http://www.tarihiolaylar.com/biyografiler/ii-abdulhamid-cv-138 )
    Kıymeti bilinmeyen ama benim gözümdeki tek Osmanlı padişahı kendileri olurlar.
    1 1
  • Faşistliğin kitabını yazmış kitabın adını da "Prens" ( türkçeye Hükümdar olarak geçmiş ) koymuş bir İtalyan diplomattır.
    Bir hükümdarın saltanatını nasıl sağlamlaştırabileceğini anlatan fikirler öne sürmüş, saltanın sağlamlaştırılması için dini kullanın, aşırı şiddet gösterin gibi trick bilgiler vermiştir. Hayat hikayesi de bir değişiktir bir göz atın (tobkz: machiavelli )
    0 0
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.