Medusa
"karanlığa lanet okumaktansa, bir mum yakmak yeğdir"
En Beğenilen Yazar Sırası
:
18
Toplam Başlık Sayısı
:
3
Toplam Puanı
:
68
Toplam Giri Sayısı
:
35
Bu Ayki Puanı
:
-2
En Aktif Yazar Sırası
:
18
  • güldüren tarih



    favorim karl marks ve çaydanlık tabi ki =)
    0 1
  • güldüren tarih



    bakunin de nasibini almış =)
    0 1
  • Benazir Butto

    Benazir Butto, Doğu'nun kızı adıyla da anılan bir insan hakları savunucusudur 2 kez Pakistan başbakanlığı yapmış ve tüm Doğu halkları tarafından çok sevilmiştir.
    Mükemmel bir eğitimi vardır. 1973 yılında Harvard'da lisansını yapmış 1977'de de Hukuk üzerine Oxford da master yapmıştır.
    Babası Pakistan Halk Partisinin kurucusuydu ve yakalanıp idam edildi. Bunun ardından 1980'den 1984'e kadar Pakistan'da ev hapsinde tutuldu, yurt dışına çıkması izin verilince ise İngiltere'ye gitti ve oradan babasının kurduğu Pakistan Halk partisine önderlik yaptı.
    Askeri cunta yönetiminin lideri olan Ziya ül Hak 1988 yılında ölünce Pakistan'da 10 yıl aradan sonra ilk kez serbest seçim yapıldı ve bu seçimleri Benazir Butto kazandı.
    Butto ile birlikte ilk kez bir müslüman ülkenin kadın başbakanı olmuş oldu.
    Butto hakkında ilk senesinden itibaren yolsuzluk suçlamaları başladı ve hükümet hem ilk seçildiğinde hem de ikinci seçildiğinde düşürüldüü. Fakat bu suçlamalar hiç bir zaman doğrulanamadı.
    1999 yılında da Pakistan'dan sürüldü ve Dubai'ye yerleşti. O dönem Butto'ya yoğun bir düşmanlık vardı. Pervez Müşerref, butto'nun bir daha başbakan seçilmemesi için "bir kişi 2 dönemden fazla başbakanlık yapamaz" diye yasa çıkardı. Fakat halk butto'nun arkasındaydı. 2007 yılında Butto'ya tekrardan seçimlere katılabileceği bildirildi ve tekrardan seçimlere katılmak için Pakistan'a geldi.
    18 Ekim 2007 yılında Pakistan'a gelen butto halkın sevgi seliyle karşılanırken birden bir bomba patladı ve 138 kişi yaşamını yitirdi, 248 kişi de yaralandı. Butto şans eseri suikast girişiminde kurtuldu.
    Fakat Butto'nun şansı hep bu akdar yaver gitmeyecekti. Butto, 27 Aralık 2007 tarihinde Ravalpindi'de düzenlediği seçim mitinginin ardından bir saldırgan Butto'ya 3 el ateş etti ama isabet ettiremedi bunun üzerine üzerindeki bombaları patlattı ve Butto uğradığı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. Saldırıyı El-Kaide üstlendi. Fakat daha sonralarında El Kaide liderlerinden Beytullah Mahsud suikast ile ilgilerinin olmadığını söyledi. (tobkz: El Kaide )
    Butto'nun ölümü ülkedeki demokrasinin çöküşü oldu.
    0 1
  • aya çıkma olayı büyük bir yalan mıdır?

    “İddia 17: Ay'da rüzgar olmadığı halde Ay'daki bayrak dalgalanıyordu.”
    Bayrak Г şeklindeki bir çubuğa bağlıydı ve böylece bayrağın kendisi Dünya'da bulunan rüzgarsız bir bayrak gibi aşağı düşmüyordu. Bayrağın kendisi katlanmış bir haldeydi ve çıkartıldığı zaman astronotlar bayrağı dikerken onu düzeltmek yerine dalgalanır gibi görünmesini tercih etti. Astronotlar bayrağı tutunca direkt hareket ettiğinden dolayı bayrağın kendisi de hareket ediyordu. Bayrak direğinin kendisi astronotun hareket ettirmesinden sonra sabitlenene kadar hareket etmeye devam etti çünkü Ay'da atmosferin olmaması bayrağın hava direnciyle karşılaşmasını sağlamıyordu bu sebeple Dünya'ya oranla daha uzun bir süre boyunca sallanabiliyor. Rüzgarın olmamasıyla beraber bu durumun haricinde hiçbir video kaydında bayrağın kendi başına dalgalandığı görülmemektedir (Görsel 13'e bakınız).



    Kaynak:
    “Ay Görevleri - 1: Yolculuk Başlıyor” http://www.evrimagaci.org/makale/492
    Ay Görevleri - 2: ''Houston, Bir Sorunumuz Var!'' http://www.evrimagaci.org/makale/11
    ABD, Ay'a Kaç İnsanlı İniş Gerçekleştirdi? Hepsi Başarılı Mı Oldu? Şu Anda Neden İnsan Gönderilmiyor? http://www.evrimagaci.org/fotograf/35/6569

    @machiavelli aslında toplum olarak komplo teorilerine nasıl hiç bilgi sahibi olmadan inanıyoruz? ilkokul fen bilgimiz müfredatımız ortada =)
    bu yüzden konuyla ilgili bence şu ana kadar yapılmış en kapsamlı yazıları okumanı tavsiye ederim. unutmadan söyleyeyim biz gittiler gitmediler gidemezler falan derken asıl olay uzayda kopuyor zaten. şimdi bm kapsamında uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması için antlaşmalar yapılıyor. askeri üsler, nükleer silah denemeleri vs. yapılırken bizim bunları düşünmemiz bence onların asıl istediği böylece onlar uzayı çoktan paylaşmış oluyorlar=)

    konu hakkında bir diğer yazı;

    “Program, bir yandan insanlığın dünyanın tek uydusu olan aya yönelik merakının bir sonucu iken, bir yandan da yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanmış Soğuk Savaşın bir cephesidir. “Uzay Yarışı” olarak adlandırılan bu mücadelede, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (S.S.C.B.) ve Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.), özellikle 1957-1975 yılları arasında, uzayın keşfi konusunda birbirleriyle muazzam bir bilim, propaganda ve istihbarat yarışına girmişlerdi. (18)
    1957 yılında ilk yapay uydu olan Sputnik 1’i yörüngeye oturtan, ve 1961’de Yuri Gagarin’i ‘uzaya giden ilk insan’ yapan S.S.C.B. yarışın başlangıcında öne geçmişti. (19) A.B.D. ise ilk uzaya insan gönderme projesini (Mercury Projesi) ancak 1959’da başlatabilmişti. (20) Amerikalıların uzay programlarını geliştirirken, zamanında Nazi hükümetinin roket programını yürütmüş Alman bilim insanlarından da büyük ölçüde faydalandığını buraya not olarak düşelim. (21)
    Amerika’nın aya gidiş macerası, Yuri Gagarin’in yörüngeye çıkışından bir hafta sonra başlar. O zamanki başkan Kennedy, 20 Nisan 1961’de, “1960’lar bitmeden Amerika’nın bir insanı sağ salim aya götürüp getireceğine inandığını” söylediği meşhur konuşmasını yapar. (22) Herhalde bir çok Amerikalı, başkanın o gün viskiyi biraz fazla kaçırdığını düşünmüş olsa gerek!
    Ve nihayetinde, 8 sene 24 milyar dolar sonra, Neil Armstong 21 Temmuz 1969 günü TSİ 00:56’da aya ayak basan ilk insan olarak tarihe geçer. (23)
    Amerikalıların aslında aya gitmediklerini ilk iddia eden kişi, kendisi de bir Amerikalı olan Bill Kaysing’di. Kaysing 1956-63 yılları arasında, Amerikalıları aya götüren Saturn V roketlerinin yapıldığı firmada ‘teknik yayınlar müdürü’ olarak çalışmıştı, herhangi bir mühendislik ya da bilim eğitimi yoktu. Kaysing, 1974 yılında yazdığı bir kitapta, Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’nın, aya insan gönderecek kapasitesi olmadığını iddia etti. (24) Onun ardında da başka bir çok kişi ve dernek, NASA’nın uzay yarışında kendini önde göstermek veya devletten para alabilmek için aya çıkma yalanını uydurduğunu iddia etti. (25)
    Komplo teorisyenleri, bu iddialarına destek olarak bir çok “delil” göstediler. Mesela ayda çekilmiş fotoğraflarda astronotların arkasında yıldızların gözükmediği ve astronotların aya diktikleri bayrağın dalgalandığı, aya gidiş yolunda geçilmesi gereken Van Allen radyasyon kuşağından hiç bir insanın canlı çıkmayacağı, aya ilk ayak basma anını Avusturalya’daki daha büyük antenli Parkes Gözlemevi radyoteleskopunun yayımlayamadığı iddia edilmiştir.
    Başlangıçta bu iddiaları deli saçması olarak gören NASA, zaman içerisinde bir çok Amerikalının bunları ciddiye aldığını görünce, bu iddiaların hepsine ayrıntılı bir şekilde yanıt verdi. (26)(27)(28)(29) Ancak yine de bu konudaki komplo teorileri hala tam olarak bitmiş değildir. (30)
    Bu yazıda bu iddiaların daha fazla ayrıntısına girmeyeceğiz, ancak bu konudaki komplo teorilerinin anlamsızlığını göstermek için bir kaç detay verelim:
    1963-1972 yılları arasında sürmüş Apollo projesinde yaklaşık 400.000 bilim insanı, mühendis, astronot, teknisyen ve kalifiye eleman çalıştı. (31) Bugüne kadar hiç bir NASA veya devlet görevlisi çıkıp da “aya gidilmedi” dememiştir.
    Aya gidiş yarışında S.S.C.B. ve A.B.D. aya ve ayın yörüngesine 30’dan fazla insansız aracı başarıyla göndermişlerdir. (32) Apollo projesi kapsamında 11 insanlı uçuş gerçekleştirilmiş, bunların 6’sında (Apollo 11, 12, 14, 15, 16 ve 17) aya ayak basılmıştır. (33) Apollo projesine günümüzün parasıyla yaklaşık 150 milyar dolar harcanmıştır. (34) S.S.C.B. aya gitme yarışını kaybettiğini kabullenip hedefini değiştirmiş (35), ilk uzay istasyonu olan MIR’i 1986 yılında yörüngeye oturtmuştur. (36)
    1969 yılındaki aya iniş anı, tüm dünyada yaklaşık 600 milyon insan tarafından canlı izlenmiştir. (37) İniş anını Avustralya televizyonu, Houston’dan değil, kendi gözlemevinden yayımlamıştır. (29)
    Bugün dahi, elinde gerekli lazer ve teleskop cihazı olan herhangi biri, Apollo 11, 14, ve 15 uçuşlarında ayın yüzeyine indirilen yansıtıcıları kullanarak, göndereceği bir lazer ışınının geri sekişini gözlemleyebilir. (38) Son olarak, NASA’nın 2009 yılında gönderdiği Ay Yörünge Keşif Aracı, bundan yaklaşık 30 sene önce ayda yürüyen astronotların ayak izlerinin fotoğraflarını çekmiştir. (39)
    Kaynak: http://yalansavar.org/2013/02/19/komplo-teorileri-5-evdeki-hesap-carsiya-uymaz/
    0 1
  • aya çıkma olayı büyük bir yalan mıdır?

    @herseytozbulutuydu orada "cia' i her şeyi bilen her şeyin altından çıkan örgüttür." komplo teorisine rağmen bir çok hata yaptığından bahsediyor sanırım okumadınız.

    "daha onlarca benzer başka örneğe rağmen cia bugün hala bir çok komplo teorisyeni tarafından “her zaman, her ülkede, her şeyi bilen ve yönlendiren” olarak varsayılır. oysa bugün bildiklerimiz ışığında 1950-2000 dönemine baktığımızda şunu görüyoruz: cia bir çok ülkede gizli veya açık faaliyetlerde bulunmuş, bunların bir kısmında işleri yaver gitmiş, bir kısmında ise evdeki hesap çarşıya uymamıştır...
    elbette cia ve tüm diğer ülkelerin istihbarat kurumları, görevleri gereği, başka ülkeler hakkında komplolar tezgahlarlar. i̇stihbarat kurumlarının sadece istihbarat toplamaktan sorumlu olmadıkları bilinen bir gerçektir. ancak bu durum, bu istihbarat kurumlarının her şeye muktedir, tarihi olayları diledikleri gibi şu ya da bu yana çeken kurumlar oldukları anlamına gelmez.
    o yüzden bir olayda cia ya da başka bir istihbarat kurumunun parmağı olduğu iddia ediliyorsa, dinlemekte ve incelemekte fayda vardır. ancak bu kurumların da insanlar tarafından yönetildiğini, sık sık hatalı planlar ya da yanlış hesaplar yaptıklarını unutmamak lazım.""
    http://yalansavar.org/2013/02/19/komplo-teorileri-5-evdeki-hesap-carsiya-uymaz/ daralt
    0 1
  • Tarihte yok artık diyeceğimiz olaylar

    1900 lerde new york times' a haber Olan akıllı at Hans.
    ""Akıllı Hans görünüşe göre 100’e kadar olan sayma sayılarını ve 10’a kadar olan sıra sayılarını (birinci, ikinci,….) biliyor. Ancak bilgisi sadece otomatik bir sayma yapmaktan ibaret değil. Kendisine sorulan bu sayıları bağlam içinde kullanabiliyor. Örneğin “kaç seyircinin şapkası var?” sorusuna sağ ayağını yere vurarak doğru yanıt verebiliyor. Sayma sayılarını kolayca dört işlemde kullanıyor, kesirli sayılarla işlem yapabiliyor. Örneğin “1/2 ile 2/5’i toplarsam kaç eder?” sorusuna önce pay sonra paydayı sayarak veriyor: 9/10 – siz yapamadıysanız üzülmeyin; siz bir at değilsiniz ve Bay von Osten’in disiplinli eğitiminden faydalanma şansınız olmadı.
    Akıllı Hans’ın matematik yeteneklerinin bir başka örneğini de “39658127 sayısına 8 rakamından sonra virgül koyarsak elde edilen sayının onlar basamağı kaç olur?” gibi sorulara şaşmaz doğrulukla yanıt verebilmesinde görmek mümkün. Dikkatli ve meraklı okuyucularımız sıfırı nasıl belirttiğini merak ediyor olabilirler: kafasını sallayarak şüphesiz.""

    peki bu nasıl mümkündü? cevabı yazının tamamında buyrunuz:
    bahadır ürkmez "akıllı hans"
    http://yalansavar.org/2015/07/31/akilli-hans/
    0 1
  • keşifler her zaman heyecanlı mıydı? radyumdan diş macunu mu?

    tarihte keşifler aslında sandığımız gibi hemen güzel sonuçlar vermemiş; örneğin bir zamanlar eroin, bağımlılıktan kurtarmak, ruhsal hastalıkları tedavi etmek için kullanılırmış; hatta tütün ciğerlere iyi geldiği için sporculara sık sık tavsiye edilmiş. açıkbilim dergisi yazarı ışıl arıcan' ın yazısının bir kısmını aktarıyorum dilerseniz aşağıda linki var detayları okuyabilirsiniz buyrunuz:

    "On sekiz yaşında bir genç olan Mae Kaene, 1924 yılının yaz aylarında pek çok yaşıtı arkadaşının çalıştığı Waterbury Saat Fabrikası’nda işe girmişti. İş oldukça kolay görünüyordu: Kol saati kadranını bir fırça ile karanlıkta parlayan boya ile boyamak. Ücreti de fena sayılmazdı, 40 saatlik haftalık çalışma karşılığı 18 dolar alacak, üstelik de her bir boyadığı saat kadranı başına da ilaveten 8 sent kazanacaktı. Savaş yeni bitmiş, askerlerin cephede, siperlerinde iken taktığı son teknoloji ürünü karanlıkta parlayan saatler moda olmuş, herkes bir Waterbury saati ister olmuştu. Artan talebi karşılamak için Waterbury Saat Fabrikası üretim tesislerini genişletmiş ve el oyalayıcı bu işi üstlenecek çok sayıda 20’li yaştaki genç kızı işe almıştı.
    Karanlıkta parıldayan bu mucizevi boya, çinko bir bileşim karıştırılmış radyoaktif radyum tuzlarından ibaretti.

    ......... Yayılan ışık, çok kuvvetli olmadığından gündüzleri görünmüyor, ancak geceleri parıldayarak saat kadranının görülebilir hale gelmesini sağlıyordu. Düşman tarafından fark edilmeden askerlerin günün hangi saatte olduklarını anlamaya yarayan bu kimyasal karışım, savaşın bitmesiyle lüks evlerde aranan bir dekorasyon malzemesi haline gelmiş, artan talep firmanın hızla büyümesini sağlamıştı.

    Genç Mae, yeni işinden memnun değildi. Arkadaşları, saat kadranını en dikkatli ve muntazam şekilde boyamak için uğraşıyor, boyaya daldırdıkları fırçanın ucunu dudakları yardımıyla sivrileştirip rakamları öyle boyuyorlardı. Oysa Mae, boyanın tadını acı, kıvamını pütürlü ve iğrenç bulduğu için fırçayı ağzına sokarak sivrileştirmek istemiyor, bu da boyadığı saatlerin muntazamlığını bozuyor, boyama hızını azaltıyordu. Arkadaşları mesai sonrasında ellerinde kalan fazla boyayı parlaması için dişlerine, saçlarına sürüyor, tırnaklarını ışıltılı bir manikür için bu boyayla boyuyor, hatta pahalı parfümerilerde satılan radyumlu mucizevi güzellik kremlerine, toniklere paraları yetmediği için yüz ve boyunlarına bu boyaları sürüyorlardı. Oysa Mae boyayı ne tatmak ne de ona dokunmak istiyordu. Birkaç hafta sonra, ustabaşı günde ancak 8 kadran boyayabilen Mae’yi yanına çağırarak başka bir iş bulmasını önerdi, zira diğer işçiler neredeyse 100 saat kadranını bir günde bitirebiliyorlardı. Zaten yaptığı işi sevmemiş olan Mae, bu fırsatı kullanarak kadran boyama işinden istifa ederek aynı şirketin idari ofislerinden birinde memurluk yapmaya başladı.
    Mae işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra iş arkadaşları birer birer gizemli hastalıklara yakalanmaya başladı. Ağızlarında yaralar açılıyor, dişleri dökülüyor, çene kemikleri eriyor, pek çoğunda tedaviye yanıt vermeyen derin bir kansızlık baş gösteriyordu. Beş yıldır fabrikada saat boyayan Frances Splettstocher, ağrıyan dişi ve çenesi nedeniyle dişçiye gitmiş, çürükten şüphelenen dişçi, ağrıyan dişi çekerken Frances’in çene kemiği kopmuş ve yanağında kapanmayan bir yara açılmıştı. Pek çok başka mesai arkadaşı da benzer dertlerden muzdaripti; çene kemikleri veya diğer kemikleri eriyor, durduk yerde kırılıyor, parçalanıyor veya tümöre dönüşüyordu.
    1924 yılı sonunda, fabrika işçilerinin yedisi bu gizemli hastalık nedeniyle ölmüştü bile. Artan ölüm ve hastalık vakaları dikkatleri çekmesine rağmen, kimse 19. yüzyılın mucizevi buluşu olan radyoaktif radyumun bu gizemli hastalıkların nedeni olduğuna inanmıyordu.
    ...........Çoğu kimse, bu denli yüksek enerji içeren bir maddenin mutlaka müthiş güçleri olacağında hemfikirdi. Hatta Pierre Curie, koluna 10 saat boyunca bir parça radyum bağladıktan sonra kolunda yanık olduğunu fark edince bu maddenin mutlaka kansere iyi geleceğine kanaat getirmişti. Tüm Avrupa ve ardından Amerika’yı bir radyum çılgınlığı sardı. Pek çok firma, el birliği ile güzellik kremlerinden diş macunlarına, çukulatadan boğaz pastillerine kadar radyum içeren ürünler satmaya başladı. Bu firmaların iddiasına göre radyum siyatiğe, lumbagoya, gut hastalığına, romatizmaya, hipertansiyona, kansere, körlüğe…. kısaca aklınıza ne gelirse, tüm hastalıklara iyi geliyordu. Radyum içeren su damacanaları şifa niyetine evlere girdi, kaplıcalarda radyum tuzu kullanılmaya başladı. .."

    ***
    ışıl arıcan, "radyum kızları"
    http://www.acikbilim.com/2014/12/dosyalar/radyum-kizlari.html
    (kaynak belirtmeden paylaşmayalım emeğe saygı. atıf koşulları için bkz. http://www.acikbilim.com/kullanim-izinleri)

    0 3
  • 1979 İran İslam Devrimi

    Orta doğunun en etkili isimlerinden birisi olan iran’ın nereden nereye dedirtecek tüm dünyaya damgasına vuran 1979 İslam Devrimi’ne girişine; medeniyetin başladığı coğrafya olan mezopotamya bölgesindeki iran’nın tarihinden başlayarak anlatmaya başlayacağım.

    Bölüm 1: zerdüştlük'ten islam'a:

    Bundan 2500 yıl öncesinde bölgedeki önemli güç olan Persler, Akamanış Hanedanı'nı kurucusu Büyük Kirüs zamanında oldukça parlak yıllar yaşıyorlardı. Buna bir de Büyük Kirus’un MÖ 539 yılında, Babillileri yenmesi eklenince persler giderek devleşiyordu. Bu da yetmiyor Büyük kirus'un Babil halkı için "adalet, merhamet ve yüce gönüllülük ile muamele etmeye kararlı" olarak sunduğu anıt yazısı tarihe damgasını vuruyordu. Sebebi ise bu anıt yazının günümüzün en eski ‘insan hakları sözleşmesi’ olarak kabul görmesiydi.

    Günümüzdeki İran halkı Büyük Kirus’un varisleri olarak sadece medeniyet çatışması yaşayan ve petrol zengini bir ülke olarak görülmekten de oldukça rahatsız. Çünkü bu denli büyük bir imparatorluğun soyu olmak bunu gerektirirdi. İnsanlığa, bilime ve edebiyata katkılarının dünya tarafından hatırlanmaması ve onların kültür çatışması yaşayan bir devlet olarak görülmesi kimi olsa rahatsız ederdi zaten.

    Her ne ise bu dünyanın sultan süleymana’a da kalmadığı gibi Büyük Kirus’a da kalmadığı görüldü. Ve bölge işgallere doyamadı. Buradaki işgallerin kronolojik geçişlere (tobkz: iran ) veya http://www.tarihiolaylar.com/ulkeler/iran-136 buradan bakabilirsiniz.

    Bunlar işin devlet boyutlarıydı. Asıl önemli konu ise tarihten beri süre gelen insanın maneviyatı idi. Bu maneviyat duygusu özünde din duygusu da... Persler zamanında bölgede Zerdüştlük hakim olmuştu, hatta persler Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmişti. Fakat Zerdüştlükten sonra da Emevilerle beraber M.S. 630'larda Müslüman Arap akınlarının olduğu bölge islam dini ile bütünleşmeye başladı...
    0 6
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.