katana
samuray ve ötesi
En Beğenilen Yazar Sırası
:
42
Toplam Başlık Sayısı
:
9
Toplam Puanı
:
16
Toplam Giri Sayısı
:
28
Bu Ayki Puanı
:
0
En Aktif Yazar Sırası
:
43
  • Shell Shock Hali

    Dünya Savaşları sırasındaki askerlerin olaylara karşı verdiği tepkiyi tanımlamak için kullanılan ifadedir. I. Dünya Savaşı sırasında kullanılan topların patlama seslerinin o dönemdeki diğer savaşlarından çok daha yüksek olmasından dolayı yarı askerlerin aklını yitirmeye yakın olan bir ruh halidir. Bunun yanındaki tüm tramvatiksavaş psikolojisine verilen isimdir.
    Konu ilginizi çektiyse eğer 4 partlık şu videolar tavsiye edilir



    0 4
  • 10 Kasım'da bile Atatürk'e hakaret edenler

    Özellikle sosyal medyada gördüklerim ve okuduğum yorumlar beni hayretler içerisinde bıraktı. Nasıl bir millet olduk biz, insanların görüşlerine ne kadar saygısız olduk?
    Bizim milletimiz Ramazan'da oruç tutmasa da bile iftardan önce yemek yemez, öğle yemeklerini gizli gizli yerdi. Aç birisi görür de canı çeker diye restorantlarda içeride otururdu. Müslüman olmayan bile ibadet edene saygı duyardı, bayramını kutlardı. Şimdi görüyorum ki Atatürk'ü aşağılayanlar birçok insanın yasta olduğu bugünde bile propagandalarına devam ediyor. Hala Atatürk'e özlem duyan insanları aşağılayıcı Atatürk'e hakaret edici yorumlar yaparak inananları en hassas gününde provoke ediyor. Gerçekten ne kadar saygısız bir millet olduk biz? Herşeyi bırakın burada Atatürk'e sayanların düşüncelerini çürütecek binlerce şey yazabilirim ama onu da bırakın bugün bile saygı göstermeyi düşünemediniz mi? Bugün bile mi kutuplaşmamız gerekirdi? Ne hale geldik bir geri adım atıp da bir bakın, bir düşünün....
    0 5
  • fransız devrimi

    1789 devrimi temelde güçlenen burjuva sınıfının geniş halk yığınlarının da desteğini arkasına alarak feodal monarşiyi yıkmak için harekete geçmesiyle gerçekleşti. tabii bu devrim, diğer krallık rejimleri için doğal bir korku kaynağı olmuş, devrimin kendi ülkelerine sıçraması korkusundan dolayı diğer ülkelerin, devrimi takip eden yıllarda fransaya karşı bir tutum takınmasına neden olmuştu.

    devrime kadar olan süreçte birçok ekonomik ve sosyal gelişme yaşanmıştı. Ancien Regime'in (eski krallık rejiminin) mutlakiyetçi, baskıcı ve feodallere tanıdığı ayrıcalıklar halkın tepkisine yol açmış ve geri dönülemez bir süreci başlatmıştır. giderek güçlenen, siyasal alanda söz hakkı olmayan ve söz sahibi olmak isteyen burjuvazi ise bu geri dönülemez süreci hızlandırmıştı. feodalite karşısında halkın en alt kesimlerine göre daha örgütlü olan burjuvazi, feodallere karşı verilen mücadele de önder sınıf olarak öne çıkmıştı. tabii halkında desteğini arkasına alıp, bu dağınık halk yığınlarını örgütlü bir güç haline getirmesi sadece fikren değil somut olarakta güçlenmesini sağlamıştı.

    bu süreci hızlandıran ve kitleleri yönlendirme de muazzam rol oynayan bir diğer olay ise aydınlanma felsefesinin hızla yaygınlaşması ve fransız düşünürlerde de vücut bulmasıdır. rousseau ve voltaire gibi devrime müthiş teorik katkılarda bulunan filozoflar aklın ve bilimin, bireysel ve toplumsal hakların her şeyden üstün tutulması gerektiğini savunuyorlardı. bu ilkelerle birlikte hızla eşitlik, özgürlük ve milliyetçilik düşünceleri güç kazandı.

    burada ek olarak, amerikan bağımsızlık savaşının başarıya ulaşması ve ardından amerikan bağımsızlık bildirgesi gibi temel insan haklarının esas alındığı bir bildirgenin yayınlanmasının da ciddi katkısı vardır.

    bu kısım da devrim öncesi fransanın sosyal durumuyla ilgili kısımdı.

    bundan sonrasında devrimin gelişini vs. yazacağım. aslında ayrı ayrı yazmak istemiyordum ama hem okunma zorluğu olmaması açısından hemde bazı kişisel problemlerimden ötürü böyle yapmak mecburiyetindeyim. keyifli okumalar.
    0 2
  • Batı Mı Daha Medeni Doğu Mu Daha Geri

    Düşünüp dururum hep bu soruyu Batı Mı Daha Medeni Doğu Mu Daha Geri?

    Tarihi incelediğimizde medeniyetin doğuda başladığını bilmeyen yoktur. medeniyet derken yanlış anlaşılmasın ilim-bilim medeniyetini kastediyorum. sümerlerde yazının başlamasıyla beraber mezopotamya bölgesinde islam dini gelene kadar oldukça büyük bilimsel ilerlemeler kaydedilmiştir. İslam dininin etkisiyle beraber İbni sina gibi bir tıp biliminin babasının dahi engellendiği tarih kitaplarında yazmaktadır. tarihimizdeki osmanlı devleti de keza aynı şekilde bir takım bilimsel ve sanatsal gelişmelere kendini kapatmıştır. (portrenin bile günah sayıldığı dönemler) şuandaki doğuya gelecek olursak sonuç çocuk yaştaki kızların evlendirilmesinden, kadınların taşlanmasına kadar yaşam dışı uygulamaların olduğu, 7/24 uyuşturucu kullanıp da 250 grama ve paraya bu kadar tamah eden şuanda başka bir millet yoktur demekten kendimi alamıyorum.

    Şimdi gel gelelim batıya... dünyada katliamları, sömürgeciliği, dini kullanmayı başlatan bir toplum olarak yayılan batı şimdi dünyanın medeniyet ekolü haline bürünmüştür. Bürünmüştür demeyelim haksızlık olması medeniyet kavramına ev sahipliği yapmıştır. gel gelelim bunun sebebine, kimse batıya sütten çıkmış ak kaşık demiyor yanlış anlaşılmasın. çünkü bu sözlükte muhafazakar arkadaşlarımında olduğunu biliyorum hemen saldırı pozisyonuna geçecekler o yüzden kimsenin savunmasını yapmadığımı belirtmek isyorum. tekrar konuya dönmem gerekirse de bu medeniyet beşiği batının, haçlı seferlerinden başladığı, kızıl derili soykırımlarına , afrika ülkelerindeki misyonerlik faaliyetlerindeyken kölelik sistemi oluşturmaya, yahudi kıyımlarından kendilerine ait olmayan topraklara hüküm sürmeye kadar adaletsizliğin dibine vurmuş olsalar da bu toplum reform ve rönesansla kendini aştı. dini kullanmak isteyene sen dur bakalım dedi, krala seni ben seçtim ben yönetirim dedi, ben savaşlardan dersimi aldım geçmiş geçmişte kaldı demeyi bildi. Bugün ateist oranı fazla ülkeler ile gelişmişlik düzeyi en yüksek olan ülkeler arasındaki doğru orantı olmasının apaçık sebeplerinden birisidir belki bu. insan haklarının en çok korunduğu ülkeler arasında batı ülkeleri yer alır. neden mi çok açık söyleyim biz hala sakız orucu bozar mı diye kendini din alimi gibi tanıtan adamlara her yıl aynı soruyu sorup defalarca kendimizi gelişteremedik ya, kütüphane sayımız hala aynı yerinde sayıyor ya, bu zamana kadar 2 tane nobel ödüllü alan kişi çıkarabildik ya, biz hala medeniyeti batıdan mı öğreneceğiniz dedik ya, türk, kürt, laz, alevi dedik diye insanların alnına kara lekeyi bastık ya...
    İşte bu yüzden sen yerinde bile kalmadın sen geriye gittin gidiyorsun... doğudaki zenginin parasını bile batının medeniyeti yiyor. neden mi çünkü doğulu parayı medeniyet sanıyor. şimdi karar sizin batı mı daha medeni doğu mu daha geri....
    0 4
  • james watt

    Sanayi devriminin öncülerinden James Watt' ın hikayesi..

    Gemi işleten zengin bir baba ve kültürlü bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen James; çocukken sık hastalandığı için okula devamlı gidememiş, evde annesi tarafından eğitilmiştir. 17 yaşında iken annesini kaybetmiş ve babasının işleri kötüleşmiştir. Londra'ya bir seneliğine ölçüm aletleri yapımını öğrenmeye giden Watt, Glasgow'a dönüp bu mesleği icra etmek istemişti. Fakat 7 sene çıraklık yapma zorunluluğundan, İskoçya'da başka bir ölçüm aletleri yapımcısı olmamasına rağmen, Demirciler Locası tarafından başvurusu reddedilmiştir.

    Watt bu durumdan, kendisine Glasgow Üniversitesi'nde atölye öneren profesörler tarafından kurtulmuş, fizikçi ve kimyacı olan profesör Joseph Black kendisine hocalık etmiştir. Atölyenin açılmasından 4 sene sonra Watt buhar gücü üzerinde çalışmaya başlamış daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen bir prototip yapmaya çalışmıştı. 1765'de Thomas Newcomenın yaptığı bir model üzerinde uğraşarak buhar makinesini çalıştırmayı başardı. Thomas Newcomen buhar makinesini bulan kişidir James Watt ise sadece onu sanayi'de kullanılacak biçime çevirmiştir.

    1767'de kuzeni Margaret Miller ile evlenmiş ve 6 çocuk sahibi olmuştur.

    Tam kapsamlı bir buhar makinesi geliştirmeye çalışan Watt'a Carron Demir İşleri şirketinin kurucusu Joh Roebuck maddi olarak destek olmuştur. Hemen başarılı olmayan tasarım maddi sıkıntıya düşünce Watt 8 sene anketçilik yapmıştır. Roebuck iflas edince, Matthew Boulton patent haklarını satın almış ve Watt ile 25 yıl sürecek başarılı bir ortaklığa imza atmıştır.


    Birmingham Merkez Kütüphanesi önündeki Watt'a ait heykel
    Sonunda 1776'da başarı ile üretilen buhar makineleri ticarî olarak satılmaya başlamış ve çoğunlukla madenlerden suyu pompalamak için talep edilmiştir. Geniş kullanımı, Boulton'un önerisi ile ileri-geri hareketin Watt tarafından dönüş hareketine çevrilmesiyle başlamıştır. Sonraki 6 yıl içinde tasarımda çeşitli iyileştirmelerde bulunan Watt, gücü kontrol etmek için valf ve buhar basınç göstergesi eklemiştir. Bu gelişmeler ile Heathfield'in buhar makinesinden 5 kat daha verimli bir makine ortaya çıkmıştır.

    1794'te Boulton ve Watts şirketini kuran ortaklar, sadece buhar makinesi üretmeye yöneldiler. 1824'te şirket 1164 buhar makinesi üretmişti. Boulton başarılı bir iş adamı olduğunu kanıtladı ve her ikisi de zengin oldular.

    1800'de patent ve ortaklık sonra erince Watt emekliliğe çekilmiş; şirketi oğullarına devir etmişlerlerdir. Emekliliğinde değişik icatlara devam eden Watt, teleskop ile mesafe ölçümü, mektup kopyalama cihazı, yağ lâmbasında iyileştirmeler, buhar merdanesi ve heykel kopyalama cihazı geliştirmiştir.

    İkinci eşi ile Almanya, İskoçya ve Fransa'yı gezmiş ve Galler'de bir malikâne alarak restore etmiştir.

    Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/James_Watt
    0 1
  • Tarihi Olaylar Şikayet

    Bu başlığı açmamın sebebi yazarı olduğumuz ve katkıda bulunmaya çalıştığımız tarihi olaylar sözlüğünün kalitesini korumaktır. Şöyleki şahsım adına sözlükte kurulduğu ilk günden itibaren elimden geldiğince saygı çerçevesinde görüşlerimi dile getirmeye çalışıyorum. ve benim gibi birçok tarihi olaylar sözlük yazarının aynı düşüncelerde olduğunu görüyorum. bu platformu bir tık ileriye taşımak veyahut site yöneticilerinin anket özelliğini getirene kadar bu başlık altında; sitedeki rahatsız olduğumuz konuları din, dil, ırk ayrımcılığı yapanları, burada ergen kafasıyla klavye delikanlığı yapanları, tarihi olaylar statüsüne girmeyecek başlıkları açanları, ve küfür veya uygunsuz içerikleri paylaşanları şikayet etmek için açtım. saygılarımla
    0 1
  • Demirtaş-Lavrov Görüşmesi

    Arkadaşlar nedense burnuma kötü kokular geldi o yüzden sizlerle bu görüşme ile ilgili tezimi paylaşmak istedim. Bugün yapılan demirtaş-lavrov görüşmesi rusya ile ilişkilerin bu raddede iken ne kadar iyi niyetli olduğunu sorgularım. Yıllar 24 Aralık 1979'u gösterdiğinde Afgan-sovyet savaşı başlamıştı ya hani sovyetler marksist hükümetin daveti üzerine afganistana girmişti ya hani o zamandan beri afganistan bu halde işte. beğenmediğimiz bugün teröristlerin yuvası olduğu afganistanda insan eğitimi üzerinde neler yapılıyordu bir bilseniz. üniversitelerde afgan kadınları ile erkeklerin yarışı söz konusuydu. Amerikanın Irak'a demokrasi getirmesi varya işte öyle bir şey bu olay. Daha düne kadar sempati duyduğumuz Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'den uçak düşürülmesi olayından sonra herkes nefret eder oldu. adam haklı veya değil onu tartışıyorum şuanda sadece ilişikiler bu seviyede iken bu zaman kadar ülkemizin doğusundaki dökülen kanlar Rusya'nın zerre umrunda değilken ne oldu bu kriz sürecinde demritaşla bu brunch keyfi mantığım oturmadı kusura bakmayın. Türk-kürt çalışması bu zamana kadar değersiz görülürken demirtaş kimdir Suriye konusunu da masaya yatırdık ifadeleri yer alıyor görüşme detaylarında. Biraz akıl biraz ihsan rica ediyorum hakkaten. Dünya devletlerinin çıkar oyunları şimdide ülkemize mi geldi. 25 senedir neredeydiniz. Orta doğunun kirli tuzaklarının sınırlarını genişletme politikasıdır bu başka bir şey değil. Hala daha ülkemizdeki belirli zihni sihirler varki dünya yansa ülkemize zeval gelmez diyorlar ya türkiye piyondan başka bir halt değildir bu kadar net. Hatta ve hatta bana kalırsa bu kadar çok ayrılıkçı görüşün olduğu ülkenin belinin bükülmesi o kadar çok kolaydır ki saniyesinde iç savaş olur ertesi günde ülke paylaşılır a dostlar hiç merak etmeyin. ama biz ne deriz biz türkiye'yiz, biz koskocaman türkiye'yiz, biz dünyanın en büyük ordusuna sahip 10. ülkeyiz. Adama inş canım ya diyerek bakarlar haberiniz yok. kirli oyunların patronajları var ya bu ülkeden korkuyorlar mı. Bırakın bu istanbul'un fethi kafasını. Gün gelir adama bir türk sözüyle karşılık verirler; ülkeni verirsen ekime vermezsen kasıma...
    0 4
  • 1979 İran İslam Devrimi

    Bölüm 2: pardon orası ortadoğu mu? varsa bir petrolünüz alırım

    Zerdüşlük’ten İslamiyet’e İran geçen 20. Yüzyıla kadar birçok devletin egemenliğinde olmuştur. Fakat 20. Yüzyılın tüm dünyayı etkileyip İran’ı etkilememesi olmazdı tabi. 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar olan sürede batı’nın reform, rönesans ve sanayi devrimi ile gelişip değişen dünyası anca gelmişti kaçar hanedanına. Tabi bu arada 20. Yüzyılın başlarındaki osmanlı imparatorluğunun sona yaklaştığını es geçmemek gerek. Özellikle sanayi devrimiyle beraber emperyalizm sistemi baş göstermiş, ülkelerin doğal rezervleri oldukça önemli bir konu haline gelmişti. Bununla beraber de tarih sahnesinde ‘great game’ya da ‘büyük oyun’ olarak anılan strateji oynanmaya başlandı.
    Neydi bu Great Game, başta İngiltere (Büyük Britanya) ve Çarlık Rusya olmakla beraber, Almanya ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu toprakları, Orta Asya ve Uzak Doğu ülkelerinin topraklarını elde etme çabasıydı. Bunu da sanayi devrimine bağlayacak olursak değerli topraklara sahip olan ortadoğu emperyalist güçlerin en sevdiği pastası oluverdi. Bu pastanın bütün dilimlerinde pay sahibi olmak isteyen devletlerce ortadoğu’nun bitmek bilmeyen çilesi başlamış oluyordu.
    Peki bu durum iran’ını yani dönemin kaçar hanedanı’nı nasıl mı etkiledi? 20. Yüzyılın başlarında zaten bir otorite boşluğu ve yönetimsel sıkıntıları olan kaçar hanedanında kırsal bölgelerde hala feodal bir yapı hüküm sürerken kentlerde ise küçük ama tehlikeli burjuvazi hava vardı. Bu grubun içinde mollalar, ulemalar ve çarşı esnafı olarak adlandırılan gruplar kendi içlerinde bir anda örgütlenip tehlike yaratabiliyorlardı.
    Ortadoğu’da kıymetli topraklara sahip olan fakat yönetim yapısı aşure gibi olan kaçar hanedanı’nda yanı iran’da büyük oyun’un oyuncuları teker teker devreye girmeye başladı. Ülkede petrol rezervlerinin olduğu 1900’lerin başında öğrenilince ne oldu dersiniz ülke isyandan geçilmez oldu. Koskoca pers krallığının torunları bu duruma dayanamıyor ülkenin yönetiminde bu kadar sıkıntının yaşanmasına akıl almıyordu.
    Size en basit bulmacayı söylüyorum bir bölgede petrol varsa halayın başını kim çeker dersiniz? tabiki de Büyük Sömürü Krallığı (İngiltere)...
    Çünkü neydi emperyalizm sömürmekti...batı onu çok iyi bilirdi...
    0 4
  • 1979 İran İslam Devrimi

    Orta doğunun en etkili isimlerinden birisi olan iran’ın nereden nereye dedirtecek tüm dünyaya damgasına vuran 1979 İslam Devrimi’ne girişine; medeniyetin başladığı coğrafya olan mezopotamya bölgesindeki iran’nın tarihinden başlayarak anlatmaya başlayacağım.

    Bölüm 1: zerdüştlük'ten islam'a:

    Bundan 2500 yıl öncesinde bölgedeki önemli güç olan Persler, Akamanış Hanedanı'nı kurucusu Büyük Kirüs zamanında oldukça parlak yıllar yaşıyorlardı. Buna bir de Büyük Kirus’un MÖ 539 yılında, Babillileri yenmesi eklenince persler giderek devleşiyordu. Bu da yetmiyor Büyük kirus'un Babil halkı için "adalet, merhamet ve yüce gönüllülük ile muamele etmeye kararlı" olarak sunduğu anıt yazısı tarihe damgasını vuruyordu. Sebebi ise bu anıt yazının günümüzün en eski ‘insan hakları sözleşmesi’ olarak kabul görmesiydi.

    Günümüzdeki İran halkı Büyük Kirus’un varisleri olarak sadece medeniyet çatışması yaşayan ve petrol zengini bir ülke olarak görülmekten de oldukça rahatsız. Çünkü bu denli büyük bir imparatorluğun soyu olmak bunu gerektirirdi. İnsanlığa, bilime ve edebiyata katkılarının dünya tarafından hatırlanmaması ve onların kültür çatışması yaşayan bir devlet olarak görülmesi kimi olsa rahatsız ederdi zaten.

    Her ne ise bu dünyanın sultan süleymana’a da kalmadığı gibi Büyük Kirus’a da kalmadığı görüldü. Ve bölge işgallere doyamadı. Buradaki işgallerin kronolojik geçişlere (tobkz: iran ) veya http://www.tarihiolaylar.com/ulkeler/iran-136 buradan bakabilirsiniz.

    Bunlar işin devlet boyutlarıydı. Asıl önemli konu ise tarihten beri süre gelen insanın maneviyatı idi. Bu maneviyat duygusu özünde din duygusu da... Persler zamanında bölgede Zerdüştlük hakim olmuştu, hatta persler Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmişti. Fakat Zerdüştlükten sonra da Emevilerle beraber M.S. 630'larda Müslüman Arap akınlarının olduğu bölge islam dini ile bütünleşmeye başladı...
    0 6
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.