machiavelli
Zafere giden her yol mübahtır
En Beğenilen Yazar Sırası
:
10
Toplam Başlık Sayısı
:
21
Toplam Puanı
:
128
Toplam Giri Sayısı
:
159
Bu Ayki Puanı
:
68
En Aktif Yazar Sırası
:
8

machiavelli Sözlük Seceresi

  • fransız devrimi

    Avrupada ki güçleri denge de tutmak isteyen ve gittikçe güçlenerek yayılmacı bir politika izleyen İngilizleri durdurmak Kral Louis'in temel hedefiydi. ancak bu temel hedef yedi yıl savaşlarında ki (1756-1763) ağır kayıplarla büyük zarar görmüştü. bir süre sonra başlayan amerikan bağımsızlık savaşıysa halkı heyecanlandırarak, bir isyan ve kurulu düzene başkaldırma fikrini güçlendirmişti.

    bu yaşananlar kralın, halk içinde ki desteğini iyice azaltacaktı. bunun yanına bir de maddi olarak kötü bir durumda olan ülkede vergi reformuna gitme önerisi 1787 de soyluların, ruhban sınıfın ve yüksek yargıçların katılımı ile toplanan "ileri gelenler meclisinde" reddedildi. otoritesini neredeyse tamamen kaybeden kral louis etats-generaux'yu (genel meclisi) toplamak zoruında kaldı. denetimin neredeyse tamamen kaybedildiği kırsalda ise köylü isyanları patlak vermeye başlamıştı. bu sırada, 1789 da isyanların en doruğa ulaştığı zamanda "etats-generaux" toplandı.

    kral, genel meclisi oluşturan meclislerin aynı anda değil de, ayrı ayrı toplanmasını istiyordu (genel meclisi oluşturanlar; halk meclisi, soylu meclisi, ruhban sınıfının meclisi). bu meclislerden birisi olan tiers-etats (halk meclisi, halkın soylular ve din adamlarından sonra kalan tüm sınıfları bu mecliste temsil ediliyordu ancak kalabalık tabii ki burjuvazinin elindeydi) bunu kabul etmedi ve 17 Ağustos 1789 da kendini "ulusal meclis" olarak ilan etti. bu meclis daha sonraları "kurucu meclis" ismini alacaktı. kralın zorla dağıtmaya çalıştığı bu meclisi halk çoktan benimsemişti. bu dağıtma girişimi sonucunda iyice galeyana gelen halk Ancien Regime'in sembolü olarak görülen Bastille hapishanesini zapt etti.

    1789-1791 arasında geçen dönemde başkent dışında ki kentlerde resmi görevliler uzaklaştırıldı ve yeni meclise bağlı yerel yönetimler oluşturuldu. köylülerin silahlanması, yıllardır kanlarını emen feodallerin de sonunu getirmişti. son zamanlarda iyice azalan kırsalda ki soylu egemenliği de bu olaylarla fiilen yıkılmış oldu. daha sonra 4 ağustosda kurucu meclisin aldığı karar ile de feodallerin bütün hak ve ayrıcalıkları kaldırıldı. böylelikle feodalitenin tasfiyesi sağlanmıştı. 2 kasımda kilise malları satışa çıkarıldı. buna benzer bir çok kararla ekonomi düzeltilmeye çalışıldı.

    eylül 1791 de yeni anayasa kabul edildi ve ulusal egemenlik ile güçler ayrılığı ilkesine dayalı meşruti monarşiye geçildi. 1 ekim 1791 de kurucu meclis yerini yasama meclisine bıraktı.
    0 1
  • 2. dünya savaşında çizgi romanlar

    Bu yazımda 2. dünya savaşı sırasında oldukça popüler olan bir propaganda yöntemi olan çizgi romanlardan bahsedeceğim.
    Bu yöntem özellikle amerika tarafından kullanılsa da ( özellikle büyük buhran sırasında ve 2. dünya savaşının ateşli zamanlarında) miğfer devletler ve diğer müttefik devletlerde de sıklıkla kullanılmıştır. Ben amerika dan başlamak istiyorum. aslında 2. dünya savaşından önce de çizgiromanlar kullanılmaktaydı fakat özellikle
    Büyük buhran sırasında zaten canı sıkkın olan halkı biraz da olsa eğlendirebilecek, çoğu zaman siyasi içerikte olan fiyatı da makul seviyede olan çizgiromanlar basılmaya başlanmıştı
    1928 yılında Amazing Stories adlı yayıncı tarafından çıkarılan Buck Rogers isimli çizgi roman.


    2. dünya savaşı sırasında ise bir yandan savaşta olan amerika bu yönden de miğfer devletlere savaş açmış durumdaydı. Savaş Yazarları adı altında toplanan yayıncılar ve yazarlar gerek amerikan politikası hakkında gerek ise miğfer devletlerinin propagandalarını çürütmek amacıyla çizgi romanları araç olarak kullanmaktaydılar.

    Savaşın etkisi altında olan halkı bir nebze de olsa bu etkiden kurtarmak için eğlenebilecekleri ve de amerikan politikasını kavrayabilecekleri çizgi romanlar üretilmiştir. çizgi romanda altın çağ olarak adlandırılan bu dönemde Özellikle captain america, wondergirl ve superman önemli propaganda araçları olmakla birlikte captain marvel, batman, terror black ve daredevil gibi karakterler de propaganda aracı olarak kullanılmıştır




    İlk başlarda özel şirketler altında yapılan bu propagandaların yararını gören abd, özel superman, bir captain america kadar olmasa da kendi çaplarında çizgi romanlar yayınladılar


    temele inecek olursak bu propagandaların amaçları başlıca şunlardı;
    abd halkının düşmanlarını tanımasını sağlamak
    savaşın halk üzerindeki etkisini azaltmak
    miğfer devletlerini halk gözünde acımasız, katil statüsüne indirmek
    müttefik devletlerinin savaşının bir amacı olduğunu halka bildirmek
    miğfer devletlerin propagandalarını yalanlamak, çürütmek

    not: halihazırda çizgi romanın babası konumunda olan abd hakkında bilgi kolay bulunurken miğfer devletler ve diğer müttefik devletler hakkında bir araştırma gerekiyor. eğer sağlıklı kaynaklara ulaşırsam mutlaka ikinci, üçüncü bir part halinde yayınlarım)
    0 6
  • fransız devrimi

    Yasama meclisinde 745 milletvekili vardı. Bunlar ana hatlarıyla iki gruba ayrılmıştı. sağcı grup "feullant" adı verilen bir kulübe üye 246 milletvekilinden oluşuyordu. bu grup ne mutlak bir krallığa razı oluyor ne de tam bir demokrasiyi savunuyordu. 1791 anayasasına dayalı meşruti monarşiyi destekliyorlardı. kendi içlerinde "lameth" ve "la fayette" olarak ikiye ayrılmışlardı.

    solcu grup ise jakobenler olarak bilinen bir kulübe üye 146 mv.den oluşuyordu. bunlarında içinde çeşitli hizipler bulunuyordu. jakobenlerin çoğu banker, tüccar gibi orta sınıfa mensuptu. bunların dışında "bağımsızlar" ya da "anayasacılar"dan oluşan 345. mv vardı.

    feullantlar kulübüne, yalnızca 1791 anayasasını savunan bir grup ile ılımlı burjuvalar mensuptu. buna karşılık olarak jakobenlerr giderek daha halkçı hale gelerek, orta sınıfın yanında esnaf ve zanaatkarlarında desteğini almayı başardı. bu süreçte jakobenler sadece mecliste kalmamış, giderek halk içinde de yayılmaya başlamış ve ülkenin dört bir yanında açtıkları kulüplerle halkı da örgütlemişti. grubun en önemli sözcüsü ve devrimin neredeyse lideri haline gelecek olan Maximilien Robespierre ve yine dönemin en önemli hatiplerinden birisi olan jacques pierre brissot bu kulübe üyeydi.

    yasama meclisinde kral ile meclis arasında ortaya çıkan problemler giderek daha büyük anlaşmazlıklara sebep oluyordu. ekonomik sorunlar yine ortaya çıkmış, 1791 sonbaharında isyanlar yeniden patlak vermeye başlamıştı. bunların en büyük sebeplerinden birisi paranın değerinin düşmesi ve gıda maddeleri gibi en temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatlarının artmasıydı. halk, esnafı fiyatları düşürmesi için sıkıştırıyor, reddeden dükkanları yağmalıyordu. bunun yanı sıra gıdda maddesi taşıyan araçlar yağmalanıyor, halk tarafından el konuyordu. orta ve güney fransa da yeni meclise bağlı şato gibi yerler de yağmalanmaya ve ateşe verilmeye başlanmıştı.

    bu karışıklıkların üstüne, din alanında ki sorunlar da eklenmeye başladı. bunun başlıca sebebi "rahipler medeni yasasına" yemin etmeyen rahiplerdi. mevcut düzene karşı çıkmakla kalmıyor, ellerinden geldiği sürece devrime karşı olan halkı kışkırtıyordu.

    fransa daki bu karışıklıkları endişe ile izleyen diğer ülkeler devrimin kendi ülkelerine sıçrama ihtimalinden korkuyorlardı ve bu doğal olarak fransa için bir dış tehdit oluşturuyordu. bu karışık dönemde meclisin ürkek ve kararsız tutumu da olayların iyice alevlenerek artmasına neden olmuştu...
    0 2
  • Yggdrasill

    Yggdrassil (Dünya Ağacı) iskandinav mitolojisinde odin'in yarattığı, kökleri çekirdeğe kadar uzanan ve 9 Dünya'yı birbirine bağlayan efsanevi bir ağaçtır ve ragnarok(kıyamet) günü geldiğinde surtr tarafından ateşe verileceğine inanılır. Bu dünyalar Asgard, vanaheim, alfheim, svaratalfheim, midgard, jotunheim, nidavellir, helheim ve muspelheim'dir.

    Asgard

    Asgard, gökyüzünde bulunan, norse tanrılarının çoğu tarafından korunan ve Odin ile Aesir kraliçesi Frigg'nın yönettiği dünyadır. (frigg iskandinav mitolojisindeki güzellik tanrıçasıdır ve ingilizcedeki cuma(friday) frigg'den gelmektedir) Asgard da çoğu tanrının kendi mekanı bulunması ile birlikte genel olarak savaş tanrılarından oluşan Aesir'in mekanıdır.
    asgard'tan midgard(ölümlüler dünyası)'a gökkuşağından bir yol vardır ve savaşta ölen vikinglerin bu yolu katederek asgardın içindeki valhalla'ya(cennet) gireceğine inanılmaktadır.
    Asgard'tan midgard'a uzanan yol

    heimdall ise asgard'ın bekçisidir ve 9 dünyayı da izleyebilecek gözleri olduğuna inanılmaktadır.
    Heimdall(temsili)
    0 2
  • Korkunç İvan

    Doğal kaynaklar, dünya ekonomisinin değişiminde altından daha önemli olacaktı.Belki de bunun en dramatik örneği Rusya'dır. 1570 yılında, Avrupa'nın kıyısında yoksul bir ileri karakoldu.Bugün Rusya, dünyanın açık ara en büyük ülkesidir.Büyük bölümü, göz alabildiğine uzanan geniş ormanları,ve bir tanesi "Sib Ir" yani "Uyuyan Toprak '' olarak bilinen dağlarıyla Sibirya'dır.Sibirya'da dünyaya gözlerini açan bir adam modern Rusya'yı kuran adamdır.Ivan Grozny. (Korkunç İvan).. Çar İvan bir ikilem içerisindeydi.Sadece basit tarımla uğraşan ve birkaç doğal kaynağı bulunan ülkesini nasıl Avrupa ayarında önemli bir güç haline getirebilirdi.Cevap Ormanlarda saklıydı, Kürk..1550' lerden sonra Dünya sıcaklığı önemli ölçüde düşmeye başladı.Bu dönemi Küçük Buz Çağı olarak adlandırıyoruz. Thames nehrinin donmaya başladığı ,İzlanda'nın deniz tarafından zaman zaman Dünya' nın geri kalanından ayrıldığı, İspanya ve Portekiz' de yoğun kar yağışlarının yaşandığı dönemdir.Modern mefruşattan önce kürk giymek vücudu sıcak tutmak için başvurulan yöntemlerden bir tanesiydi..Zenginleştikçe daha kaliteli kürkler giyebiliyordunuz. İvan özel girişimciliğe başladı. Stroganov'lar adındaki ticaretle uğraşan büyük iş adamlarını çağırdı.İvan onlara Moskova'nın kuzey ve güneyindeki ormanları kullanma ayrıcalığı verdi. O zaman Strogonavlar bir kısım özel yüklenici kiraladılar. Yermak adındaki bir Kazak tarafından idare edilen paralı askerler..Yermak için kürk elde etmede en hızlı yol onu basitçe yerli avcılardan almaktı. Yermak direkt olarak Cengiz Han' ın soyundan gelen Sibirya Han' ı Küçüm tarafından yönetilen uzaktaki doğu topraklarına saldırdı. Küçüm Han' ın adamlarının çoğu halen oklar,yaylar,mızraklar ve kılıçlar taşıyordu.Yermak 'ın adamları modern tüfeklere sahipti.Küçüm Han ' ın adamlarından bazıları böyle bir silahı daha önce hiç görmemişti.Silahlar Avrupalılara Güney Amerika'da olduğu gibi kesin olarak zaferi verdi.Ama Sibirya Han' ı ormana kaçtı.Yermak bu topraklarda Rusya adına hak iddia etti ve 5200 en iyi Sibirya kürkünden oluşan hediyeyi Korkunç İvan' a gönderdi.İvan bu kürkleri gördüğünde her şeyin değiştiğinin farkına varmış olmalı..Moskova yakınlarındaki kürklü hayvanların çoğu çok önceden tarih olmuştu..Fakat Sibirya bir kürk bolluğu sunuyordu.Örneğin bir kara tilki kürkü ağırlığınca altından daha değerliydi ve Sibirya' nın kürkleri sınırsızdı..Sınırsız ticaret zenginliği sınırsız güç demekti..Yermak' a teşekkür etmek için İvan ona bir savaş zırhı hediye etti ve Sibirya Prensi ünvanı verdi. Yermak, iki yıl boyunca yabanın içine,daha derinlere saldırdı.Ruslar bitkindi ve yiyecek kıtlığı çekiyordu.5 Ağustos 1584 tarihinin gecesi Yermak İrtiş Nehri kıyısına kamp kurdu.Fakat Küçüm Han Rusların her adımını izliyordu.Yermak' ın kaçmak için nehre daldığı söylenir ama ağır zırhı onu dibe çekti. Yermak , İvan' ın kendisine hediye ettiği zırh yüzünden boğuldu.Küçüm Han' ın zaferleri kısa ömürlü olacaktı.Rus yerleşimcilerden ve çapulculardan oluşan durmak bilmez bir topluluk Yermak' ı Sibirya' ya kadar izleyecekti.Ruslar sadece 60 yılda tüm Asya boyunca Pasifik Okyanusu'nun sonuna kadar 6500 km ilerlediler..Sibirya artık Rus' tu..Sibirya'sız bir modern Rusya düşünmek olanaksızdı , Bir diğer Doğu Avrupa ülkesi olacaktı.Zenginliğe gelecek olursak Rusya' nın gaz ve kömür rezervlerinin % 80 'i ,petrol rezervlerinin % 90 ' ı Sibirya' dan karşılanıyordu.
    Rusyanın modern gücünün üssü..Korkunç İvan ve Rusya' yı Rusya yapan bir Sibirya...
    0 3
  • Osmanlı Devletini Çöküşe Uğratan Nedenler

    Arkadaslar okudugum be arastirdigim kayaklardan, Bilgesine guvenebilecegime inandigim tum kisilerin yorunlarindan sonra oldukca tarafsiz bir yorum eklemek istedim... ilk olarak Osmanli İmparatorluğu gerileme ve çöküş denemlerinde ust uste tekrar eden ve biribirlerinin aynı olan hataların sonucunda tarihten silinmiştir. pek cok Osmanli ozlemi duyan arkadasımız, imparatorlugun cumhuriyetle bittine inanır ancak bir de soyle dusunun lutfen; İstanbul'u isgal edip padisahi saraya kibarca hapseden bir devlet varsa, serv gibi bir anlasmayı kabul eden devlet adamlarına sahipseniz.... iki iki daha dort eder, basit olarak zaten bitmiştir işniz. bu gerceği kabullenelim veya en azından aklımızın bir tarafında saklayalım. gelelim tükenişin nedenlerine... bir develet düşününüz ki, askeri teknolojide en az 10 yıl, devlet bürokrasisinde en az 20 geride olsun. bir devlet dusunun ki, destanlaştırılan ve gercektende destan sayılacak bir savaş olan Çanakkale Savaşlarında bunca can kaybının sebebi, silah ve muhimmatta tas devrinde kalmış olmak. açlık ve parasızlık olsun. bir devlet dusununki ana unsuru olan turklerin devlet idaresini bir kenara birakalım, basit memuriyetlerde bile sayıca azığı dikkat ceksin ve bir devlet dusunun ki , klaşe hala gelmiş matbaa ile dunya bir bilgiden sıkılıp sıradan gordüğünde , o devlet daha yeni fark ediyor olsun. İşte tükeneşin nedenleri... Diğer bir yandan padişah, sultan, kral, imparator... Adını ne koyarsanız koyun. Bir milletin kaderini eline biraktigimiz insanlarin tek ortak ozelliklerinin belirli bir soydan gelmis olmalari fikri ne yazik ki 150 yil once gecerliligini yitirdi ve gunumuzde de gercekten monarsi ile yonetilen ve akli basinda diyebilecegimiz bir devlet yoktur. Not: sakin Ingiltere demeyin, gulerim sonra size. Osmanli, Fatih'in zamaninda hakli sayilabilecek nedenlerle yuruluge koydugu kardes katli yasasi birde farkli annelerden olma veliaht olabilecek cocuklarla birlesip, ustunede 450 yil uygulanirsa sonuc ne olur sizce? Zamaninda kudretli sehzadeler olarak yetisen zavalli cocuklar ve azametli sultanlar olan anneleri ,aradan gecen yillarla birlikte ulke ve milletin karderinden ziyade kendilerinin yada cocuklarinin bir sonraki yili yada geceyi gorup goremeyecegini dusnen, hayatta kalma ic gudusu ile herseyi yapabilecek insanlar haline gelmislerdi. Sarayda ise turk unsur yok denecek kadar azdi, yer ayaklanan dag eskiyasina guc yetiremeyiz endesesi ile pasalik verilmesi sik rastlanan bir durum olmustu. Iste bizim Vahdettinde boylesi bir dunyada buyudu ve ogrendi. Simdi arzu ederseniz sozlerimin arkasina yok Vahdettin Mustafa Kemali gorevlendirmisti, yok altin vermisti yok aslinda tam vatan severdi hikayelerini bir bir siralayabilirsiniz. Ama profilimde yazdigi gibi Tarih Gerceklerle Ilgilenen Bir BILIMDIR...

    Saygilarimla,
    Ç.
    0 2
  • lev tolstoy

    İlginç bir hayat hikayesi olan ünlü Rus yazar ..
    Zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluğum"u bu sıralarda yazdı.

    Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854'te Kırım savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Yine de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa ve İsviçre'de dolaştı. Yurduna dönüşünde yine Yasnaya-Polyana'ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim ve eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi.

    Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs 16 yaşında idi. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 12 çocukları oldu; bu çocuklardan 5'i öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. "Kroyçer Sonat", "Efendi ile Uşak", "Karanlıkların Gücü", "İman nedir", "İnciler", "Kilise ve Devlet", "İtiraflarım" hep bu yılların ürünleridir.

    Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "Diriliş", "Gençliğim", "Çocukluk", "Hacı Murat", "Ayaklanış", "Sergi Baba", "Tanrı Bizim İçimizdedir", "Kazaklar", "Tesadüf", "İki Süvari" gibi eserleri vardır.

    Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.

    82 yaşında vefat eden Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "Tanrının Egemenliği İçinizdedir" kitabıyla yeni bir Hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.[1]

    Kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Lev_Tolstoy
    0 1
  • Zafer işareti



    2. dünya savaşı sonrası Churchill tarafından zafer manasında yapılmıştır.
    İngilizce Victory yani zafer kelimesinin baş harfini temsil eder.

    Vietnam savaşı sırasında savaş karşıtları tarafından barış manasında kullanılmıştır.
    0 1
  • İran-Irak Savaşında Türkiyenin İrandan Kurtardığı Japonlar

    Yıl 1985, İran-Irak savaşı bütün şiddetiyle devam ederken 18 Mart 1985 tarihinde Saddam Hüseyin, 1 gün sonra İran'a hava saldırısı yapacağını duyurdu. Dünya ülkeleri vatandaşlarını tahliye ederken geriye sadece İran'da Nissan fabrikasında çalışan 215 Japon kalmıştı. Japon hükümeti çok tehlikeli olduğu gerekçesiyle uçak göndermemişti. Japonya'nın İran Büyükelçisi Yutaka Nomura, Türkiye Tahran Büyükelçisi İsmet Birsel'i arayarak yardım istedi,İsmet Birsel durumu Ankara'ya bildirdi ve konu dönemin başbakanı Turgut Özal'a kadar iletildi.Turgut Özal yardımı kabul ederek Pilot Kaptan Ali Özdemir ve ekibini tc-jay tescilli, “izmir” adlı dc10 tipi uçakla tahran’a gönderdi. Uçak tahran'a iner inmez 215 japon vatandaşını alıp tekrar havalandı ve 9 saat sonra Kaptan Pilot Ali Özdemir o anonsu geçti; ''Welcome to Turkey''..Daha sonra Ali Özdemir, Japon gazetcilere verdiği röportajda o anları şöyle anlatmıştı;
    -Uçaksavar füzeleri uçağın 5 metre yakınından geçiyordu.Yine de görevi kabul etmemek aklımızdan bile geçmedi. Orada kalsalardı roket ya da bombayla havaya uçacaklardı. Japonlara karşı Türk Milleti olarak sempatimiz vardır. Bu görevi seve seve yine yaparız”

    İşte dostlar, Japonlarla tarihten gelen dostluğumuzun gereğini yapmıştık..
    0 2
  • keşifler her zaman heyecanlı mıydı? radyumdan diş macunu mu?

    tarihte keşifler aslında sandığımız gibi hemen güzel sonuçlar vermemiş; örneğin bir zamanlar eroin, bağımlılıktan kurtarmak, ruhsal hastalıkları tedavi etmek için kullanılırmış; hatta tütün ciğerlere iyi geldiği için sporculara sık sık tavsiye edilmiş. açıkbilim dergisi yazarı ışıl arıcan' ın yazısının bir kısmını aktarıyorum dilerseniz aşağıda linki var detayları okuyabilirsiniz buyrunuz:

    "On sekiz yaşında bir genç olan Mae Kaene, 1924 yılının yaz aylarında pek çok yaşıtı arkadaşının çalıştığı Waterbury Saat Fabrikası’nda işe girmişti. İş oldukça kolay görünüyordu: Kol saati kadranını bir fırça ile karanlıkta parlayan boya ile boyamak. Ücreti de fena sayılmazdı, 40 saatlik haftalık çalışma karşılığı 18 dolar alacak, üstelik de her bir boyadığı saat kadranı başına da ilaveten 8 sent kazanacaktı. Savaş yeni bitmiş, askerlerin cephede, siperlerinde iken taktığı son teknoloji ürünü karanlıkta parlayan saatler moda olmuş, herkes bir Waterbury saati ister olmuştu. Artan talebi karşılamak için Waterbury Saat Fabrikası üretim tesislerini genişletmiş ve el oyalayıcı bu işi üstlenecek çok sayıda 20’li yaştaki genç kızı işe almıştı.
    Karanlıkta parıldayan bu mucizevi boya, çinko bir bileşim karıştırılmış radyoaktif radyum tuzlarından ibaretti.

    ......... Yayılan ışık, çok kuvvetli olmadığından gündüzleri görünmüyor, ancak geceleri parıldayarak saat kadranının görülebilir hale gelmesini sağlıyordu. Düşman tarafından fark edilmeden askerlerin günün hangi saatte olduklarını anlamaya yarayan bu kimyasal karışım, savaşın bitmesiyle lüks evlerde aranan bir dekorasyon malzemesi haline gelmiş, artan talep firmanın hızla büyümesini sağlamıştı.

    Genç Mae, yeni işinden memnun değildi. Arkadaşları, saat kadranını en dikkatli ve muntazam şekilde boyamak için uğraşıyor, boyaya daldırdıkları fırçanın ucunu dudakları yardımıyla sivrileştirip rakamları öyle boyuyorlardı. Oysa Mae, boyanın tadını acı, kıvamını pütürlü ve iğrenç bulduğu için fırçayı ağzına sokarak sivrileştirmek istemiyor, bu da boyadığı saatlerin muntazamlığını bozuyor, boyama hızını azaltıyordu. Arkadaşları mesai sonrasında ellerinde kalan fazla boyayı parlaması için dişlerine, saçlarına sürüyor, tırnaklarını ışıltılı bir manikür için bu boyayla boyuyor, hatta pahalı parfümerilerde satılan radyumlu mucizevi güzellik kremlerine, toniklere paraları yetmediği için yüz ve boyunlarına bu boyaları sürüyorlardı. Oysa Mae boyayı ne tatmak ne de ona dokunmak istiyordu. Birkaç hafta sonra, ustabaşı günde ancak 8 kadran boyayabilen Mae’yi yanına çağırarak başka bir iş bulmasını önerdi, zira diğer işçiler neredeyse 100 saat kadranını bir günde bitirebiliyorlardı. Zaten yaptığı işi sevmemiş olan Mae, bu fırsatı kullanarak kadran boyama işinden istifa ederek aynı şirketin idari ofislerinden birinde memurluk yapmaya başladı.
    Mae işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra iş arkadaşları birer birer gizemli hastalıklara yakalanmaya başladı. Ağızlarında yaralar açılıyor, dişleri dökülüyor, çene kemikleri eriyor, pek çoğunda tedaviye yanıt vermeyen derin bir kansızlık baş gösteriyordu. Beş yıldır fabrikada saat boyayan Frances Splettstocher, ağrıyan dişi ve çenesi nedeniyle dişçiye gitmiş, çürükten şüphelenen dişçi, ağrıyan dişi çekerken Frances’in çene kemiği kopmuş ve yanağında kapanmayan bir yara açılmıştı. Pek çok başka mesai arkadaşı da benzer dertlerden muzdaripti; çene kemikleri veya diğer kemikleri eriyor, durduk yerde kırılıyor, parçalanıyor veya tümöre dönüşüyordu.
    1924 yılı sonunda, fabrika işçilerinin yedisi bu gizemli hastalık nedeniyle ölmüştü bile. Artan ölüm ve hastalık vakaları dikkatleri çekmesine rağmen, kimse 19. yüzyılın mucizevi buluşu olan radyoaktif radyumun bu gizemli hastalıkların nedeni olduğuna inanmıyordu.
    ...........Çoğu kimse, bu denli yüksek enerji içeren bir maddenin mutlaka müthiş güçleri olacağında hemfikirdi. Hatta Pierre Curie, koluna 10 saat boyunca bir parça radyum bağladıktan sonra kolunda yanık olduğunu fark edince bu maddenin mutlaka kansere iyi geleceğine kanaat getirmişti. Tüm Avrupa ve ardından Amerika’yı bir radyum çılgınlığı sardı. Pek çok firma, el birliği ile güzellik kremlerinden diş macunlarına, çukulatadan boğaz pastillerine kadar radyum içeren ürünler satmaya başladı. Bu firmaların iddiasına göre radyum siyatiğe, lumbagoya, gut hastalığına, romatizmaya, hipertansiyona, kansere, körlüğe…. kısaca aklınıza ne gelirse, tüm hastalıklara iyi geliyordu. Radyum içeren su damacanaları şifa niyetine evlere girdi, kaplıcalarda radyum tuzu kullanılmaya başladı. .."

    ***
    ışıl arıcan, "radyum kızları"
    http://www.acikbilim.com/2014/12/dosyalar/radyum-kizlari.html
    (kaynak belirtmeden paylaşmayalım emeğe saygı. atıf koşulları için bkz. http://www.acikbilim.com/kullanim-izinleri)

    0 3
  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.