• Dilemem cānā ģamuñdan kurtıluban şād olam
    Bend-i zülfüñe esirem istemem āzād olam

    Tañ degüldür kūh-ı ģamda eylesem Ferhād'a țan
    Fenn-i ışķı başa iltmiş ben de bir üstād olam

    Meclis-i cānānede yā Rab olur mı kim aceb
    Ehl-i ışķ añıldugınca ben de anda yād olam

    Ger yaparsa bu yıkuk göñlüm evin bir seng-ile
    Tā ķıyāmet Ka be-i ulyā haķı ābād olam

    İy Muhibbi iletür kūyına ol vaķtin sabā
    Rāh-ı kūyında ģubār olup meger berbād olam

    Serv mi ķaddüñ ü ya țūbi vü ya ar ar didüm
    Didi saña ne biter ya serv ü ya şimşād olam

    Muhibbi
  • Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
    Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

    Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
    Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

    Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
    Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı

    Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
    Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

    Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
    Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

    Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
    Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

    Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
    Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

    Fuzuli
  • SU KASİDESİ

    Der Na’t-i Hazret-i Nebevi

    Saçma ey göz eşkten gönlümdeki odlare su
    Kim bu denli tutuşan odlare kılmaz çare su

    Âb-gûndur günbed-i devvar rengi bilmezem
    Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvare su

    Zevk-i tiğinden aceb yok olsa gönlüm çak çak
    Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su

    Suya versin bağ-ban gül-zarı zahmet çekmesin
    Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gül-zare su

    Ohşadabilmez gubarını muhharir hattına
    Hame tek bakmaktan inse gözlerine kare su

    Arızın yadiyhle nem-nak olsa müjganım nola
    Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su

    Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
    Parmağından verdiği şiddet günü Ensar’e su

    Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hiz
    El sunup urgaç vuzu için gül-i ruhsare su

    Hâk-i payine yetem der ömrlerdir muttasil
    Başini taştan taşa urup gezer avare su

    Zerre zerre hâk-i der-gâhina ister sala nûr
    Dönmez ol der-gâhtan ger olsa pâre pâre su

    Zikr-i na’tin virdini derman bilir ehl-i hatâ
    Eyle kim def’-i humar için içer mey-hâre su

    Yâ Habibu’llah yâ hayru’l-beşer müştâkinim
    Eyle kim leb-teşneler yanip diler hemvâre su

    Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mirâc’da
    Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

    Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânıma
    Var ümîdim ebr-i ihsânın sepe ol nâre su

    Yümn-i na’tinden güher olmuş Fuzûli sözleri
    Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü-i şeh-vâre su

    Hâb-i gafletten olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
    Hâb-ı hasretten dökende dîde-i bîdâre su

    Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
    Çeşme-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su

    Gam günü etme dil-i bîmârdan tiğin diriğ
    Hayrdır vermek karanu gecede bîmâre su

    İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
    Susuzum bir kez bu sahrâda benim’çün ara su

    Ben lebin müştâkiyim zühhâd kevser tâlibi
    Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

    Ravza-i kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
    Aşık olmuş gâliba ol serv-i hoş-reftare su

    Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
    Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vâre su

    Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
    Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

    İçmek ister bölübülün kanın meger bir reng ile
    Gül budağının mizâcına gire kurtare su

    Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
    İktida kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su

    Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yi dürr-i istifâ
    Kim sepiptir mu’cizâtı âteş-i eşrâre su

    Kılmak için tâze gül-zâr-i nübüvvet revnâkın
    Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâre su

    Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
    Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

    Fuzuli

    Günümüz Türkçesiyle:

    1. Ey gözüm, gönlümdeki ateşlere gözyaşımdan su saçma. Çünkü böyle, alev alev tutuşan ateşlere su fayda vermez.

    2. Şu dönen gökyüzü kubbesinin rengi su renginde midir? Yoksa gözümden akan yaşlar mı bu dönen kub¬beyi kaplamıştır, bilemiyorum.

    3. Senin kılıç gibi keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa şaşılır mı? Su da akarken duvarlarda yarıklar bırakır.

    4. Yaralı gönül senin ok temrenine benzeyen kirpiklerinin adını korkarak söyler. Nitekim hasta olan da suyu korkarak, sakınarak azar azar içer.

    5. Bahçevan boşuna yorulmasın; gül bahçesini sele versin, mahvetsin. Çünkü bin gül bahçesini sulasa, senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

    6. Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, uğraşmaktan gözlerine kalem gibi kara su inse, kör olsa, yine de gubar yazısını senin yüzündeki tüylere benzetemez.

    7. Güle benzeyen yanağını hatırlayınca ağlarım, kirpik¬lerim ıslansa ne zararı var? Çünkü gül elde etmek için dikene su verilirse boşa gitmez.

    8. Gamlı, acılı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme, karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir, sevaptır.

    9. Gönül, sevgilinin ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste; onun yokluğunda ateşini, arzunu söndür. Susuzum, bu aşk çölünde bir kez de benim için su ara.

    10. Ben sevgilinin dudağına susamışım, sofular ise kevser isterler. Tıpkı sarhoşa şarap içmek, ayık olana da su içmek hoş geleceği gibi.

    11. Su galiba o güzel, salınan selvi boylu güzele âşık olmuş ki, her an durmadan onun bulunduğu cennet gibi bahçede dolaşıyor.

    12. Sevgilinin bulunduğu yere gitmesin diye toprak olup suyun yolunu tutmalıyım. Çünkü su da benim rakibimdir, oraya gitme-sine göz yumamam.

    13. Dostlarım, eğer sevgilinin elini öpemeden, bu arzuyla ölürsem, toprağımdan testi yapıp onunla sevgiliye su verin.

    14. Selvi, kumrunun yalvarışına aldırmıyor, dik başlılık ediyor. Eğer su eteğine sarılır, ayağına kapanır ve yalvarırsa, belki onu bu inatçılığından vazgeçirebilir.

    15. Gülün dikenli dalı, bülbülün kanını içmek istiyor. Su, bir hile ile gül dalının damarına girer, onun isteğine göre davranırsa belki bülbülü kurtarabilir.

    16. Su, Hz. Muhammed’in gösterdiği yola, Müslümanlığa uymakla temiz yaratılışını bütün dünyaya apaçık göstermiştir.

    17. Hz. Muhammed insan cinsinin efendisi, seçkin incile¬rin çıktığı denizdir. Onun mucizeleri, kötülerin ateşine su serpip söndürmüştür.

    18. Peygamberlik bahçesinin parlaklığını tazelemek için Hz. Muhammed’in mucizesiyle sert taş su çıkarmıştır.

    19. Onun mucizeleri âlemde ucu bucağı olmayan engin bir denizdir. Bu denizden kâfirlerin binlerce tapınağını su basıp ateşlerini söndürmüştür.

    20. En şiddetli, yakıcı günde parmağından Ensar’ına su verdiğini kim işitse, şaşkınlıktan parmağını ısırır.

    21. Onun dostu yılan zehiri içse Âb-ı Hayat olur. Düşmanı ise su içse, içtiği su yılan zehrine döner.

    22. Hz. Peygamber abdest alırken avucundaki suyu yana¬ğının gülüne vurunca, bunun her damlasından binler¬ce merhamet denizi dalgalanmıştır.

    23. Su ömürler boyunca Hz. Peygamberin ayağının topra¬ğına erişeyim diye başını taştan taşa vurarak başıboş gezer, dolaşır.

    24. Su, zerre zerre Peygamberin eşiğinin toprağını parlatıp nurlandırmak ister. Parça parça da olsa o eşiğe varmak isteğinden dönmez.

    25. Sarhoşlar, baş ağrılarını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlarda naatını dillerinden düşürmemeyi dertlerine derman bilirler.

    26. Ey Tann’nın sevgilisi, insanlığın hayırlısı! Dudağı susamışlar yanıp nasıl durmadan su isterlerse, ben de seni istiyorum.

    27. Sen öyle bir iyilik ve bağış denizisin ki, Miraç gecesinde bolluk ve bereketinin çiğ taneleri yıldızlara ve gezegenlere su yetiştirmiştir.

    28. Türbeni tamir edip yenileyen mimara su gerekse güneşin pınarından her an çağıl çağıl berrak sular iner.

    29. Cehennem korkusu yanan gönlümü üzüntü ateşleriyle doldurmuş. Bağışlama bulutunun bu ateşlere su serpip söndüreceğin-den umutlanıyorum.

    30. Nisan yağmurunun büyük, değerli inciye dönüşmesi gibi, Fuzûlî’nin sözleri de senin naatının bereketinden inci olmuştur.

    31. Kıyamet günü gaflet uykusundan uyandığında, ayrılık gözyaşlarını uyanık gözümü suya boğarken

    32. Bu günde bağışından nasipsiz kalmayacağını, sana kavuşma pınarının yüzünü görmeye susamış olan bana, su vereceğini umu-yorum.
  • Vakti zamanında Tahir adında Ulema'dan bir zat şair Nef'i için kelp(köpek) demek gafletinde bulunur. Bunun üzerine şair Nef'i şu şahane dörlüğü yazar;

    Tahir efendi bize kelp demiş
    İltifatı bu sözde zahirdir
    Mezhebim Maliki'dir benim
    Zira iktidadımca kelp tahirdir.

    *Şair Tahir efendiye bir güzel giydirsede, tahir kelimesi temiz anlamına geldiğinden, köpeğin temiz olduğunu söylüyormuş gibi gözüküyor ve ulemanın elini kolunu bağlıyor. Ancak işin daha komik tarafı ulemadan bir zât Nef'i'nin bu sözlerini ciddiye alıp "Kelp'in tahir olup olmadığı tartışmalıdır. Amma sadık olduğuna şüphe yoktur." diyerek rezilliği iki katına çıkarıyor.

    Ne diyelim Cübbeliler her dönemde var.
  • Yanan aşk âteşine âteş-i düzahtan iymindir
    Ne kim bir kez yanar yandırmak anı gayr-i mümkindir

    FUZULİ
  • Didem rûhunugözler,gözler rûhunu didem

     Kıblem olalı kaşın, kaşın olalı kıblem." *



    Cennet gibidir ruyin, ruyin gibidir cennet

    Adem doyamaz sana, sana doyamaz adem



    "Gamzen ciğerim deldi / deldi ciğerim gamzen Bilmem nic'olur halım / Halim nic'olur bilmem ".



    Vuslat bileli hicrin, hicrin bileli vuslat/

    Matem görünür şadi, şadi görünür matem



    Zahmın görücek zâna, zâna görücek zahmın/

    Merhem koyasın birgün, birgun koyasın merhem



    Olsun ko nazim hey gül, hey gül ko nazim olsun

    Her dem gülüne bülbül, bülbül gülüne her dem





    şair nazîm  akis sanati
  • biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-i firâkız

    ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden



    biz ayriligin gül bahçesinde öten bülbülüz

    Sabah yeli geçse bahçemizden ateş kesilir(alev topu olur).

    2. selim.
  • “Mecnun ki lâ ilâhe illâ, der idi,



    Teklifi şuur eyleseler, lâ der idi,



    Ol mertebe Leylâsına meclûp idi kim,



    Mevlâm diyecek yerde, Leylâm der idi..” ( Yenişehirli Avni )
  • Sakın sen küy'i cananı uzakdur sanma ey mecnun

    Seher yola giren aşık gece Leyla'da akşamlar.



    Çift anlamlı bir beyittir.
    Anlam 1: sakın leylanin mahallesini uzak sanma mecnunluk iddiasinda bulunan kişi gece leylada akşamlar



    Anlam2: (şu şekilde okuyun)
    Sakın(koru) sen küy'i cananı, uzak dur
    sanma ey Mecnun
    Seher yola giren aşık gece leylada akşamlar.
    Leylanın etrafini koru ona laf gelmesini engelle yerini bil.

    Mecnunluk iddiasinda bulundun diye akşam senin olacagini mi zannediyorsun

Bu konuda 1 sayfada toplam 9 adet üst yorum vardır.

  1. Yeni Konu Ekleme

    Bu alana yazacağınız yazı sizin konu başlığınız olacaktır. Eğer konunuz var ise listelenecek, eğer konunuz yok ise yeni konu ekleme sayfasına yönlendirileceksiniz. Konu başlığınızı yazdıktan sonra ileri butonuna yada enter butonuna basınız.

  2. Arama Butonu

    Arama butonuna basarak sayfaya yönlendirileceksiniz.