Osmanlı'da Bilinmeyen Yönleriyle Harem Kültürü
83k
Okunma
107
Paylaşım
Resim: Rudolf Swoboda’nın 1914 Tarihli Harem Tablosu
Haremler Osmanlı'nın en gizli kurumlarından birisidir. Padişahlarımız harem kültürüyle alakalı ne sözlü ne de yazılı eserler bırakmışlardır.
Harem hakkında tüm bildiklerimiz Avrupalı gözlemcilerin eserlerinden derlenenler ile sınırlırdır. Avrupalı gözlemciler haremlerle ilgili gerek kitaplar gerek tablolar oluştururak Osmanlı'daki harem kültürünü günümüze birazcık da olsun taşıyabilmişlerdir.
Bu galeride okuyacaklarınız ise Harem kültürü ile ilgili var olan sınırlı kaynakların derlenmesinden oluşmaktadır. Fakat okuyacaklarınız bildiklerinizin biraz dışında kalacaktır. Harem'in bir kültür yuvası olduğunu, hiyerarşik düzene sahip olduğunu öğrenince daha önceden harem hakkında düşündüklerinize çok şaşıracaksınız.
İşte bilinmeyen yönleriyle Osmanlı'da harem kültürü...
1- Harem kelime anlamıyla 'dokunulmaz, kutsal' demektir. Haremler Fatih Sultan Mehmed döneminde önem kazanmış, bugün İstanbul Üniversite'nin bahçesi olan yerde bulunan ilk sarayda harem kurulmuş, Fatih'in Topkapı Sarayını yaptırmasıyla ise Topkapı'nın içerisine yeni harem kurulmuştu.
2- Gebe Kalan ve eski padişaha ait cariyelerin tümü yeni haremden eski saraya gönderilmişlerdir. Eski saray sadece kadınların yaşadığı bir yer haline gelmiştir. Yeni saraya sadece yeni padişahın yeni cariyeleri alınmıştır. Harem halkının sayısı III. Murad (1574 - 1595) döneminde oldukça artmıştır.
3- Harem padişahın özel bir yeri olduğu için burası titizlikle yönetilirdi. Hiyerarşik bir düzenin hakim olduğu haremde sessizlik, huzur üst derece önem taşırdı. Hareme yeni gelen kıza acemi denir ve ona ilk önce Türk-İslam adetleri, dikiş nakış öğretilir. Acemilik dönemini bitirenler cariye olurdu.
4- Cariyeler istedikleri zaman Enderun'dan birisiyle evlendirilirdi. Terfi yapmış bir cariyeye ise 'gedikli' denirdi. Gedikliler, padişahın hizmetine verilirdi. Onlar padişaha yemek yapma, çamaşırlarını yıkama gibi hizmetlerde bulunurlardı. Padişahın beraber olduğu gedikli artık haseki olurdu.
Resim: The Reception, John Frederick Lewis, 1805 – 1875