Nasyonal Sosyalizm

    Nasyonal Sosyalizm, Fransa da kurulan faşist rejimin etkisiyle ortaya çıkmış bir etnik milliyetçilik, anti-kapitalist ve anti-Marksist bir sosyal düşünce sistemidir.

    Almanya'da ortaya çıkan Nasyonal Sosyalizm adlı düşünce sistemi Adolf Hitler’in iktidarıyla kurulan Üçüncü Reich’in başyapıtı ve ideolojik yönetim biçimidir. Nasyonal Sosyalizm, Nazi Almanyasının, II. Dünya Savaşı'ndan, 8 Mayıs 1945 yılındaki yenilgisine kadar Alman iktidarının birinci ideolojisini oluşturmuştur. Fransız teorisyen Maurice Barres’in komünizm karşıtı düşüncelerini ilham kaynağı olarak alan Adolf Hitler sosyalizmi, ülkedeki yabancı ve Yahudi sermayeye bir başkaldırı şeklinde yorumlayarak milliyetçi bir sosyalizmin temellerini atmıştır. Adolf Hitler seçim konuşmalarında ve Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisinin toplantılarında da “kolektif çalışan bir milliyetçilik sistemi” olarak tanımladığı yönetim biçiminde aslında Bares’in düşüncelerini kendi fikirlerine uyarlamıştır. Alman işçilerin sosyalizmin klasik düşüncesi olarak ülkedeki işverenlerle değil, ülke dışındaki dış güçlerle mücadele etmesi gerektiği düşüncesini savunmuştur. Adolf Hitler, başta işçi sınıfının sosyalizme olan eğilimini göz önüne alarak işçilere etkili seçim konuşmaları yapmış ve hiç şüphesiz bu konuşmalar Hitler’e iktidarın yolunu açmıştır. Fakat Adolf Hitler işçilere yaptığı tüm konuşmalarında, yabancı sermayeye karşı savaş vermeleri gerektiğini belirtmiş, ayrıca özellikle tüm sosyo-ekonomik sorunların sorumlusu olarak Yahudi toplumunu hedef göstermiştir.

    Günümüzdeki Alman hükümetinin sağ kanadının en aşırı kaçan hali olan Nasyonal Sosyalizm, milliyetçilik düşüncelerinin ağırlaştırılarak sosyalizm doktrini ile harmanlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Görünenin aksine faşist bir yönetim olarak kurulan Nasyonal Sosyalist Almanya, aslında sosyalizmi sadece devletin ekonomi politikalarında uygulamıştır. Alman Nasyonal Partisinin seçim propagandalarının başladığı 1920 yılından sonra, sosyal demokratlar ve komünistler Almanya yönetimini küçümsemek için “Nazizm” ifadesini kullanmışlardır. Nasyonal Sosyalizm’i tanımlamak için sözlükte “milli sosyalist” veya “milliyetçi sosyalizm” anlamlarının yanında, Türk Dil Kurumu tarafından “Hitlercilik” terimi de kullanılmıştır. Halkın ortak bir ideolojik temel ve düşüncede toplanması için oluşturulan Nasyonal Sosyalizm, doktrin olarak faşizmden ayrı olsa da Almanya’nın yapmış olduğu faaliyetler ve ırksal ayrımcılıkla “Faşizm” olarak da tanınmıştır.

  • Nasyonal Sosyalizm’in ilkeleri ve Nazizm

    Almanya I. Dünya Savaşında yenik ayrıldıktan sonra düşman devletlerle şartları çok ağır olan Versay Antlaşmasını imzalamıştır. Bu yıllarda Adolf Hitler Alman İşçi Partisi’nin alelade bir üyesiydi. 25 Şubat 1921 yılında Alman İşçi Partisi 25 maddelik bir bildiri yayınlamış ve Adolf Hitler adeta bu oluşumun lideri olarak gösterilmiştir. Birahane darbesinde hükümeti düşürmek için darbe girişiminde bulunan Adolf Hitler hapise girmiş ve çıktıktan sonra Parti'nin liderliğini daimi olarak ele geçirmiştir. Bir ara partiden ayrılan Hitler, partinin güç kaybetmesi üzerine geri çağırılınca bir daha liderliği elinden bırakmamıştır. 

    Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg ve
    Şansölye Adolf Hitler, 1933

    1933 yılında Adolf Hitler Şansölye olarak iktidarı ele geçirmiş; 1934 yılında da Führer olarak yasama, yürütme ve yargıyı erklerini tek elde toplayarak ideolojik fikri olan Nasyonal Sosyalizm’i uygulamaya koymuştur. Nazizm düşüncesi ideolojik olarak savaşı yüceltmiştir. Bu düşünce sistemine göre savaş biyolojik bir zorunluluktur. Savaş olmadan ne hedeflere ulaşılabilir ne de ırki mücadele başarıya ulaşabilir. Ayrıca Nasyonal Sosyalizm Führer (lider) ilkesini de savunmaktadır. Hitler’e göre halk devletinin siyasi liderliği parlamenter demokrasinin çoğunluk yönetiminden tamamen ayrı ve bağımsızdır. Çoğunluğun kararına değil tek bir kişini yani liderin kararına uyulacaktır. Nazizm devletinin liderliği karizmatik liderliktir. Nazi Almanyası, iktisadi olarak Marksizm’den farklı olarak ulusal bir ekonomik sosyalizm uygulamıştır. Nasyonal sosyalistlerin Alman işçi sınıfını komünist fikirlerden arındırarak milliyetçi saflara çekmeyi amaçlayan anti-Komünist hedeflerinin yanında, Yahudi sermayesine karşı cephe aldıkları anti-Kapitalist düşünceleri de, Nasyonal Sosyalist Almanya’nın iktisadi çalışmalarında izlediği ilkelerden birkaçıdır. Nasyonal Sosyalizm; Şovenist, Totaliter, Militarist ve Popülist’tir. Yani sadece tek üstün ırk olduğuna inandıkları saf Aryan ırkını yüceltmeyi amaçlamışlardır. Nasyonalist sosyalist Almanya’nın ırkçılığının bazı örnekleri şunlardır; Holokost ile sonuçlanan Yahudi karşıtlığı yani Antisemitizm, Alman ırkının üstünlüğüne Pan-Cermenist bir etnik milliyetçilik, saf ırk oluşturmak için girişilen sakat ve eşcinsel insanların yok edilmesi bunlara örnek verilebilir.

  • Nasyonal Sosyalizm'de Irkçılık ve Şovenizm

     

    Katolik Kilisesinin Reformlara Zorlandığı
    Kanlı İhtilal: Fransız Devrimi

    Fransız ihtilalinden sonra Avrupa'da milliyetçilik akımı iki ana düşünce arasında gelişmiştir. Birincisi millet denilen toplulukların kendi devletlerine sahip olmaları, ikincisi ise bir ülkedeki devleti elinde bulunduran küçük azınlığın yerine milletin kendi kaderine kendisinin tayin etmesiydi. Böylece bir taraftan milli bağımsızlık hareketleriyle imparatorluklar yıkılmaya başlamış, bir taraftan da monarşi ve aristokrasilerin yerini meşruti yönetimler almıştır. Irkçılık ve Şovenizm birbirine yakın kelimelerdir. Irkçılık; davranışların, eylemlerin dünya ve toplumdaki her türlü gelişme ve değişmenin, egemenlik ilişkilerinin meşrulaştırılması ve kendi ırkını yücelterek bunu kanunlarla meşrulaştırarak diğer ırklar üstünde hegemonya oluşturma çabası olarak nitelendirilebilir. Bir ırkın diğer bir ırka üstünlük kurmasını meşrulaştıran kurumların kurulmasını teşvik eden yönetim biçimi Nasyonal Sosyalizm’in düşünce temellerini de kucaklamaktadır. Tarihsel olaylara ve Almanya’nın faaliyetlerine bir göz gezdirecek olursak Nasyonal sosyalizmin ırkçılıkla olan sıkı bağlantısının farkına varabiliriz. Irkçılığın kabilecilik, Yahudi düşmanlığı ve Panabarizm gibi türleri Nasyonal Sosyalizm sisteminde mevcuttur. Irkçılık fikrini savunan en önde gelen toplum bilimcileri Kont Joseph Arthur Gobineau (1816-1882), Houstan Stewart Chemberlain (1855-1927), Thomas Jefferson (1743-1826), Abraham Lincoln (1809-1865)’dır. Şovenizm ise, Napolyon hayranı bir asker olan N.Chauvi’nin  adından esinlenerek üretilen ırka veya vatana aşırı bağlılık ya da yabancılara yapılan düşmanlıktan kaynaklanan başkalarına hayat hakkı tanınmayan abartılı vatanseverliğin şekillendirdiği milliyetçiliği tanımlamaktadır. Irkçı milliyetçilik en açık şekilde İtalya'da Faşizm ve Almanya'da ise Nasyonal Sosyalizm yönetimlerinde şekillenmiştir. Diğer ülkelerde de olmasına rağmen ırkçılık İtalya ve Almanya ile özdeşleşmiş bir kavramdır.

  • Dünya’da Nasyonal Sosyalizm ve Türk Milliyetçiliği

    İngiltere'de modern Nasyonalizm, 17. Yüzyılda Prüten ayaklanmasıyla ortaya çıkmıştır. O çağlarda İngiltere birçok yeniliğe öncülük ettiği için; İngiliz düşünürlerden olan John Milton yazılarıyla İngiltere’deki yeni milliyetçilik anlayışının temellerini atmıştır. İngiltere’nin milliyetçilik anlayışı, daha çok dini temelli olmasına rağmen; Amerika ve Fransa da ortaya çıkan Nasyonalizm fikirlerine öncülük etmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde Dünya daki sömürge imparatorluğu olan İngiltere; bir İngiliz düşünür olan John Adam Cramb ile İngiliz Nasyonalizmi’ni geliştirmeye devam etmiştir.

    Amerikan ihtilalinin gerçekleşmesinde, İngiliz Nasyonalizmi’nin ve Fransız filozofların yaptıkları çalışmaların katkısı büyüktür. 18. Yüzyılın fikirleriyle oluşan Amerikan Nasyonalist hareketi, Thomas Jefferson ve Thomas Paie’nin belirtmiş oldukları siyasi fikirlerle gelişimini sürdürmüştür. Aynı zamanda Fransız Devrimine de ilham kaynağı olan Amerikan Bağımsızlık Savaşı, aynı zamanda Amerikan halkının bağımsızlığa olan inancı Nasyonalist fikirlerinde etkisiyle şekillenmiştir.

    Fransa da, Rousseau fikirleri ve farklı düşünceleriyle milliyetçiliğin yeşermesini sağlamıştır. Halkın milliyetçiliğe olan inancı körüklenerek, halkın yönetimin tek sahibi olduğu düşüncesi bütün Fransa’ya yayılmıştır. İhtilalle birlikte hürriyet, eşitlik, kardeşlik sloganı ve İnsan Halkları Bildirgesi sadece Fransa değil, bütün Dünya’ya bir örnek teşkil etmiştir. Bu ilkeler, bütün Nasyonalizm ve Liberalizm’i savunan ülkelerin ilham kaynağı ve mihenk taşı olmuştur. Fransız İhtilaliyle, Fransa’daki mutlak monarşi yıkılmış ve halkın zaferi bütün dünyaya örnek olmuştur. Fransa da Nasyonalizm I. Dünya Savaşından sonra en ateşli dönemini yaşamıştır. Böylece Fransa da ulusalcılık, gelenekçilik, otoriterlik gibi fikirler oluşmaya başlamıştır. Nasyonalizm’in Fransa’daki öncü düşünürleri Maurice Barres ve Charles Maurras olmuştur.

    İtalya da milliyetçilik akımı, yegane amaç olan Roma devletini yeniden kurmaya adanan düşünceler ve ilkelerle şekillendirilmiştir. Fakat ülkedeki iktidarın Faşizm’i desteklemesi, Meşrutiyet’e Emperyalist düşünceyi aşılamış ve bu Nasyonalizm’in temel özelliklerini ve ilkelerini değiştirmiştir. İtalya’nın düşünce yapısı ve Nasyonalizm felsefesi Trablusgarp ve Mısır’a saldırmasına neden olmuştur.

    Rus milliyetçiliğinde bir taraf Panislavist bir teoriyle egemenlik hayalleri kurarken diğer taraf Batı’nın düşüncelerinin kendi devletlerine adapte edilmesi taraftarıydı. Rus yazar ve düşünürlerden Tolstoy, Dostoyevsky, Danilevsky Rus milliyetçiliğinin önde gelen destekçilerindendir.

    Az gelişmiş ülkelere baktığımızda Nasyonalizm daha çok Emperyalist düşüncelere bir başkaldırı şeklinde ortaya çıkmıştır. Kısaca değinmek gerekirse Mısır da Cemal Abdülnasır ve Gana da Kwame Nkrumah, Nasyonalist fikirleriyle ülkelerinin bağımsızlık savaşlarını kazanmalarını sağlamışlardır.

    Mustafa Kemal Atatürk Bursa'da
    halka hitap ederken, 1924

    Türk milliyetçiliği kökeni Asya kıtasına dayanan Türklerin, kendi dillerine, örf, gelenek ve kültürlerine bağlıklarını simgelemiştir. Daha sonra Osmanlı devletinin ıslahat hareketlerinde Tanzimat dönemiyle birlikte gündeme gelmiş ve Avrupa’daki fikri düşüncelerden azınlıklar etkilenmemesi için Türk milliyetçiliği savunulmuş ve desteklenmiştir. Daha sonra meşrutiyetin ilanıyla, Türk milliyetçiliğinde Turancılık taktiği benimsenmiş fakat kapsam olarak ülke dışındaki Türkleri de kapsadığı için çok etkili olmamıştır. I. Dünya savaşından yenik çıkan Osmanlı devletinin işgal altında olması ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yaktığı bağımsızlık ateşi Anadolu da insanlarda bir Türk milliyetçiliği uyandırmış ve Emperyalist devletlere savaş açılmış ve kazanılmıştır. Daha sonra Türk devletinin kurulmasıyla birlikte Anayasa’ya da dahil edilen milliyetçilik, halkın yönetimde söz sahibi olduğu özgürlükçü ve insan haklarına saygılı bir devlet anlayışını temsil etmiştir. Mustafa Kemal’in milliyetçilik anlayışı ne Faşizm’e ne de ırkçılık veya şovenizm karakterine benzer bir yapı oluşturmuyordu. Mustafa Kemal’in milliyetçilik anlayışı devletin kendi çıkarlarına sahip çıkması değil; hangi milletten olursa olsun bir çatı altında yaşayan tüm insanların ortak bir amaç ve paydada buluşarak hedeflerine ulaşmasıdır. Mustafa Kemal’in başardığı bu hem haklara saygılı hem de eşitlikçi milliyetçilik anlayışı ülkemizdeki Nasyonalizm hareketinin dönüm noktası olmuştur. Türk milliyetçiliği hiçbir zaman ırkçı şovenist veya saldırgan bir yapıda olmamıştır. Ülkemizin kurtuluş savaşında verdiği mücadele tüm esir ülkelere örnek olmuştur. Mustafa Kemal’in milliyetçilik anlayışının mantığını şu sözlerle çok net izah edebiliriz “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”….

    Büyük sömürge imparatorlukları kuran Avrupalı devletler başlarda kendi hakimiyetleri altındaki ülkelerde Nasyonalist hareketleri zor kullanarak susturmaya çalışsalar da daha sonra mandacılık fikriyle o ülkelerde tutunmaya çalışmışlardır. Çağımızda devletlerin Nasyonalist düşünce yapısını kendilerine göre yorumlamaları, Nasyonalizm’in doğasına zarar vermektedir. Nasyonalizm ilk başlarda devletlere yükselme ve esaretten kurtulma düşünceleri aşılasa da, zamanla ülkelerin bilgiyi reddetmesiyle bu düşünce ırkçılıkla şovenizmle ve dar görüşlülükle birleşmiştir. Bilindiği üzere bazı batılı devletlerin Nasyonalizm’i kendilerine göre yorumlamaları Emperyalizm’in başlamasına neden olmuştur. Nasyonalizm’in kardeşlik ve barış duygularıyla yeniden yapılandırılması bütün dünyanın selameti için hayırlı olacaktır. Çünkü giderek artan korku ve işgaller dünya ülkelerini yeni bir savaşın eşiğine sürükleyebilir… 

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Ülkeler

Biyografiler

  • Cengiz Han CV
    BİYOGRAFİ
  • Hulusi Kentmen CV
    BİYOGRAFİ
  • Marco Polo CV
    BİYOGRAFİ
  • Nejat Uygur CV
    BİYOGRAFİ
  • Barış Manço CV
    BİYOGRAFİ
  • Nikola Tesla CV
    BİYOGRAFİ
  • Mahatma Gandhi CV
    BİYOGRAFİ
  • Alan Turing CV
    BİYOGRAFİ
  • Yılmaz Güney CV
    BİYOGRAFİ
  • Van Gogh CV
    BİYOGRAFİ
  • Nasrettin Hoca CV
    BİYOGRAFİ
  • İbni Sina CV
    BİYOGRAFİ
  • Deniz Gezmiş CV
    BİYOGRAFİ
  • Salvador Dali CV
    BİYOGRAFİ
  • Ismael Zambada Garcia CV
    BİYOGRAFİ

Tarihiolaylar.com internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright 2024 - Tüm Hakları Saklıdır.