Alman Devrimi (Kasım Devrimi, 1918-1919)

    Alman Devrimi, Almanya’nın I. Dünya Savaşı sonunda Anayasal Monarşi’den, Parlamenter Demokrasiye geçişidir. Bu hareketin öncüsü Friedrich Ebert olmuştur.

    Almanya’nın yayılmacı politikası gereği İtilaf Bloğuna savaş açması ve içinde yer aldığı İttifak Bloğunun savaştan yenik ayrılması sonucu Almanya’da hem siyasi hem ekonomik hem de sosyal boyutları geniş toplumsal problemler baş göstermeye başlamıştı. Özellikle Rusların Ekim Devrimi’nden etkilenen Almanya içindeki işçi grupları ve komünist gruplar tarafından birçok siyasi partiler (SPD, USPD, KPD, KAPD) ve bu devrimci partilere karşı oluşturulan karşıdevrim oluşumları (Freikorps Gönüllü Birliği) arasında 1 yıllık süre boyunca sıkıntılı bir süreç yaşanmıştır.

    Savaşın Almanya’nın yenilgisiyle sonuçlanın ardından Alman İmparatoru II. Wilhelm tahtı bırakmıştı ve yenilginin Alman halkı üzerinde yarattığı gerilim, ülkede yeni bir rejimin kurulması gerektiği gerçeğini ön plana çıkarmıştı. Devrimin amacı I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Alman İmparatorluğu’nun yerine demokratik bir “Cumhuriyet” kurmaktı. Ancak Almanya’daki radikal solcular, komünist bir rejim kurmak istediği için bu devrim, komünist devrimciler ile anti-komünistler arasındaki bir iç savaşa dönüşmüştü. Devrim tam olarak 9 ay 1 hafta sürdü ve sonucunda yönetim biçimi parlamenter demokrasiye dayanan “Weimar Cumhuriyeti” kuruldu. 

  • 1914 Sonrası, I. Dünya Savaşı ve Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD)

    Almanya ve Avrupa devletleri dünyanın yeniden emperyalist paylaşımını sağlayabilmek için I. Dünya Savaşı’nın başlattılar. Bu savaşın bir tarafında Fransa, Britanya (İngiltere) ve Çarlık Rusya yer alırken diğer tarafında dünyanın emperyalist bölüşümünde diğerlerine göre geri kalan Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu ve Almanya yer aldı. Savaş ilanının hemen ardından dünyadaki sol hareketler bu savaşı durdurabilmek için harekete geçtiler. II. Enternasyonal; 1907 Stutgart Kongresinde savaşın yaklaşması durumunu görüşerek bazı kararlar aldı. Bu kararların özünü; savaş tehlikesinin olduğu durumlarda en etkin araçları kullanarak savaşın başlamasını engellemek, savaşın başladığı durumda ise savaşın bir an önce bitirilmesine dair faaliyet yürütmek ve savaşın doğurduğu ekonomik ve politik durumdan faydalanarak kapitalist sınıfın yönetimini devirmeye çalışmak, oluşturuyordu. SPD(Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ilk başlarda kitleler içinde savaş karşıtı bir çalışma yürütürken parti yönetiminin böyle bir karar alması kitleler üzerinde sürpriz bir etki yarattı. Kitlelerden gelecek bir tepkiyi engelleyebilmek için sendikaları kullandı. SPD tüm Avrupa’da artan milliyetçiliğin Alman işçi sınıfı üzerinde de artmasının sonucunda oy kaybına uğrayacağı düşüncesiyle milliyetçi tavır almaya başladı. 1916 yılında işçiler için çıkarılan bir askeri yasa ile SPD üyelerinin %66’sı kendini cephede buldu. Savaşın ilk yıllarında sendika üyelerinin sayısı yarı yarıya düşmüştü. Parti içinde savaş karşıtı yapılan muhalefet çok cılız kaldı.

    Rosa Luxemburg

    Rosa Luxemburg, savaş karşıtı faaliyetler düzenlediği için tutuklandı. Liebknect, askerlik yaşı geçmiş olmasına rağmen zorla askere alındı ve sonra tutuklandı, parti içindeki sol kanat, odaklarını yitirince iyice güçsüzleşti. SPD, Devrimci ve Enternasyonalist bir çizgiden iyice uzaklaşarak egemen taraflarla işbirliği içinde oldukça milliyetçi bir görünüm almaya başladı. Bu durum aynı zamanda II. Enternasyonal’in sonunun geldiğini gösteriyordu. Savaş sırasında işçi sınıfının durumu oldukça kötüleşmişti. Yüz binlerce işçi cephede öldü: geride kalanların ise her türlü hakları yavaş yavaş ellerinden alınıyordu. İlk başlardaki milliyetçi coşku hızlı bir şekilde kayboluyordu. 1915’de küçük de olsa yer yer eylemler yapılıyordu. Bu kendiliğinden meydana gelen gösteriler gittikçe büyüyerek, polisle çatışmaya kadar vardı. 1 Mayıs 1916’da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in başını çektiği Enternasyonalist Grup bir gösteri düzenledi. 

  • SPD’nin Önderi Carl Liebkneckt’in Tutuklanması ve Yeni Kurulan Parti USPD
    Karl Liebknecht

    Bu gösteri boyunca “kahrolsun savaş”, “kahrolsun hükümet” sloganları atıldı, bu gösterinin ardından Liebknecht tutuklanarak 2,5 yıl ağır hapis cezası aldı. Bunun üzerine 55.000 işçi kendiliğinden greve çıktı. SPD içinde bir grup savaşa karşı muhalefet etmeye başladı. Bu grup savaşa başından beri karşı olan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in grubuyla beraber Nisan 1917’de partiden ayrılarak bağımsız Almanya Sosyal Karl Liebknecht Partisi’ni (USPD) kurdular.

    Spartakistler USPD’ye katıldılar ama bu süreç boyunca hep bağımsız politikalarını sürdürdüler. Spartakistlerin ayrı bir örgütlenmeye girmemesiyle daha önce SPD’den ayrılamamalarındaki sebep aynıydı: sosyal demokrat örgütler içinde yer alarak kitlelerden kopmama düşüncesi, Nisan 1917’de silah sanayinde çalışan 200.000 den fazla işçi ekmek karnelerindeki kısıtlamalara karşı greve çıktı. Bu grevin ardından Almanya’nın ilk işçi konseyi (Arbeiterrat) kuruldu. Var olan sendikaların işçilerin kendi taleplerini ve ihtiyaçlarını dile getirmekten çok uzakta kalması işçilerin kendi insiyatifleriyle kendi öz örgütlerini yaratmaya girişmesine sebep oldu. Berlin’de bir cephane fabrikasında çalışan 10.000 işçi doğrudan seçim yoluyla ikisi metal işçisi, üçü USPD üyesi olan 5 kişilik bir konsey seçtiler. Konseyler; ekonomik talepler içermesinin yanında savaşın ilhaksız son verilmesi, sansürün son bulması, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve seçimlerin yapılması gibi siyasi talepleri de barındırıyordu. Siyasal örgütlenme Devrimci İşçi Temsilciler (Revolutionaere Obleute) olarak gerçekleşti. 

  • 1917 Rus Devrimi (Ekim Devrimi) ve Ardından Kurulan Alman “İşçi Konseyleri
    Ekim Devrimi

    1917’de Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesi tüm dünyada büyük bir etki yarattı ve bu etki Alman işçi sınıfını da büyük bir oranda etkiledi, aynı şekilde Ocak 1918’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda işçiler arasındaki savaş karşıtlığı hareketlilik yaşanıyordu. Viyanda da işçi konseyi kuruldu. Avrupa’da yaşanan bu hareketlilik işçi sınıfının mücadelesini giderek şekillendiriyordu. Ocak 1918’de özellikle Berlin, Kiel, Hamburg, Ruhr Havzası ve Münih gibi şehirlerde grevler iyice yaygınlaştı. Berlin’de greve çıkan işçi sayısı konseyi (Arbeiterrat von Gross-Berlin) kuruldu. Hükümet bu hareketliliği dağıtmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Grevdeki işçilerle polis arasında çatışmalar yaşanıyordu. Büyük Berlin İşçi Konseyi gücünü arttırabilmek için SPD’ye katılım çağrısında bulundu. SPD işçi sınıfının kendiliğinden gelişen mücadelesini devrimci ilerlemesini engellemek için ve hareketi kendi kontrolü altına alabilmek için bu çağrıya olumlu cevap verdi. İşçi sınıfı her türlü olumsuz duruma karşın yine de SPD’yi kendi partileri gibi görüyordu. 1918’in sonbaharında ordu, savaşı kaybettiğini anlayınca hükümete ateşkes görüşmelerinin başlaması ve SPD’nin de hükümete katılması yolunda bir ültimatom verdi. Alman hükümeti de savaş sonrası durumun yarattığı sorunlara daha geniş kesimleri ortak etmek ve yaşanan işçi sınıfının hareketliliklerinden dolayı bu karşı eylemleri bastırmak için SPD’ye hükümette yer alması teklifinde bulundu. Eylül 1918’de SPD teklife olumlu yanıt vererek işçi sınıfına ihanet ediyordu.

  • Kasım 1918-İşçi ve Asker Konseyleri Ayaklanması (Merkez: Kiel)

    Ordu savaşı bitirmek istiyor olmasına rağmen; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, İngiliz donanmasına karşı Ekim 1918’de son bir saldırı yapma kararı aldı. Erler bu karara tepki göstererek komutan ve subaylara isyan ettiler. Daha sonra isyancı erler tutuklanarak Kiel’e getirildiler. Başta tersane işçileri olmak üzere binlerce Kiel’li işçi gösteri düzenledi. Subaylar göstericilere ateş edince askerler de ayaklanarak asker konseyleri kurdular. 20.000 denizcinin kurduğu asker konseylerini, çoğunluğunu tersane işçilerinin oluşturduğu işçi konseyleri takip etti. 4 Kasım’da tüm Kiel şehrinin denetimi işçi ve askeri konseylerin elindeydi. Ayaklanma 5 ve 6 Kasım’da Lübeck, Brunsbüttel’e daha sonra da Altona, Bremen, Bremenhaven, Cuxhaven, Flensburg, Hamburg, Neümünster, Oldenburg, Kensburg ve Rostock şehirlerine yayılarak, buralarda da işçi ve asker konseyleri kuruldu. Kuzey Almanya’da başlayan hareketlilik 7 Kasım’da güney ve orta Almanya’ya da yayıldı. Braunschweig, Frankfurt, Hannover, Lüneburg, Münih gibi büyük şehirler de işçi ve asker konseyleri kuruldu. 8 Kasım’da Münih İşçi, Asker ve Çiftçi Konseyi’nde Bavyera Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi. Devrimci işçi temsilcileri ve Karl Liebknecht 6 Kasım’da toplanmıştı. Liebknecht, devrimi başlatma tarihi olarak 8 Kasım önerisi kabul edilmeyince 11 Kasım gününde anlaştılar. Kitleler bu tarihi beklemeyip 9 Kasım’da sokaklara döküldüler. Silahlı işçiler ve askerler sokakları doldurdular. Bunun üstüne 9 Kasım sabahı Berlin’de Spartakistler ve Devrimci İşçi Temsilcileri iki ayrı genel grev çağrısı yapınca işçiler greve çıktı. Bir grup Liebknecht’in önderliğinde İmparatorluk Sarayı’nı, bir grup da Emniyet Sarayı’nı ele geçirdi. USPD’nin sol kanadında olan Eichorn devrimci polis şefi ilan edildi. Rosa Luxemburg da dahil olmak üzere siyasi tutuklular serbest bırakıldı. SPD kitlelerin hareketi büyüyünce hareketi destekliyor gibi görünmek için hükümetten çekildi. Bu işçi sınıfı üzerinde egemenliğini sağlama almak için yapılan bir politik manevraydı. Liebknecht’in imparatorluk sarayından işçi ve askerlerin sosyalist cumhuriyetini ilan ettiği sırada SPD önderi Scheidemann, Cumhuriyeti ilan ederek devrimci hareketi engelliyordu. SPD, USPD’yi anayasa hazırlanıncaya kadar devrimci hükümet kurmaya razı etti. 10 Kasım’da 3 SPD’li ve 3 USPD’linin yer aldığı Halk Temsilcileri Konseyi (Rat der Volksbeauftragten) kuruldu. İşçi ve askerler tabandan örgütlenerek kendi kurdukları konseylerin yanında yukardan oluşturulmuş Halk Temsilcileri Konseyi’nin varlığını anlamlandıramıyorlardı. Ama her şeye rağmen kendilerinin partileri olarak gördükleri Sosyal Demokrat Partilerinin kurduğu bu kurumu da devrimci olarak görüyorlardı.

    Spartakistler

    Spartakistler Birliği, USPD’den gelen hükümete katılma teklifini reddederek bütün iktidarı kararlarının konseyler tarafından alınması gerektiği yönünde çalışma yürütüyorlardı. Spartakistler Birliği ve Devrimci İşçi Temsilcileri’nin çağrısıyla Tüm Berlin İşçi ve Asker Konseyleri 10 Kasım’da toplandı. Spartakistler yeterli gücü oluşturamadılar ve Liebknecht‘in önerdiği genel konsey çağrısı kabul edilmedi. Onun yerine 14 SPD’li asker, 7 SPD’li ve 7 USPD’li işçiden oluşan “Yürütme Konseyi” seçildi. Yürütme Konseyi kurucu meclise karşı sorumlu olacaktı. İkili iktidarın söz konusu olduğu bu dönemde işçi sınıfı üzerinde en etkili siyasi güç SPD’ydi. SPD parlamentarizm yanlısıydı ve konseylerin iktidarına dayalı bir sistem onun için Ekim Devrimi’yle aynı şeydi ve bir an önce düzenin yeniden kurulmasını istiyordu. SPD merkezi bir an önce parlamenter sisteme geçilip işçi ve asker konseylerinin ortadan kaldırılmasını istiyordu. SPD’nin sol kanadı ise konseylerin kalabileceğini ama ancak ekonomik alanda çalışmasını, siyasi bir kurum olmaması gerektiğini düşünüyorlardı. USPD’nin merkezinin görüşü SPD’nin sol kanadıyla aynıydı. USPD’nin sol kanadında yer alan Devrimci İşçi Temsilcileri ve USPD içinde yer almasına rağmen bağımsız bir siyaset izleyen Spartakistler, Konseyler Cumhuriyetinden yanaydılar. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht her türlü parti diktatörlüğüne karşı çıkıyorlardı. Kasım ayaklanmasını devrimci bir durum olarak değerlendirmelerine rağmen; SPD’nin karşı devrimci durumunu anlayarak bunu teşhir etmeye çalıştılar. Ama Spartakistler  Birliği bu karşı devrimi engelleyebilecek kadar ne güçlüydüler ne de örgütlüydüler.

  • Aralık 1918-Freikorps (Gönüllüler) Birliği ve Alman Komünist Partisi (KPD) Kuruluşu
    SPD Lideri Otto Wels

    Kitleler hala SPD’nin yoğun bir etkisi altındaydılar. Spartakistlerin ajitasyon ve propaganda çalışmaları işçi sınıfını kendine çekmekte yetersiz kalıyordu. Kitleler, parlamentonun kurulmasını ve bir an önce seçimlerin yapılmasını istiyordu. Karşıdevrim gittikçe güçleniyordu. Devlet yapısının tüm aygıtları yerli yerinde duruyordu eski sistem aynı şekilde işliyordu. Devrimci bir dönüşüm hiçbir şeyde görülmüyordu. Ordu da aynı şekilde duruyordu: aynı subaylar, aynı emir ve komuta zinciri. Bu durum karşıdevrimin gelişmesi için oldukça geniş bir alan sağlıyordu. Ordu ve hükümette eski subaylardan Freikorps (Gönüllüler Alayı) oluşturulması düşüncesiyle böyle bir güç oluşmaya başladı. Bu güç, devrimin bastırılmasında büyük bir rol oynayacaktı. 15 Aralık’ta ki USPD Kongresinde Rosa Luxemburg’un hükümetten çekilme önerisi reddedildi. 16 Aralık’ta Almanya 1. İşçi ve Asker Konseyleri Kongresi gerçekleşti. 489 delegeden 289’u SPD’li, 90’ı USPD’li, 10’u Spartakistti. Delegelerin sadece üçte ikisi işçiydi geri kalanlar aydın, gazeteci, sendika ve parti bürokratlarıydı. İşçi konseylerini ağırlıklı olarak “orta sınıf” temsil ediyordu. Kongre tüm yasama ve yürütme yetkilerini Halk Temsilcileri Konseyine devretti. Seçtiği merkez konseyin görevi ise Halk Temsilcileri Konseyi’ni denetlemekti. Bu durumu olumsuz karşılayan USPD merkez konseyden çekildi. Berlin’de savaş sırasında donanmaya alınan işçilerin oluşturduğu Halk Donanma Birliği’nin (Volkmarinedivision) SPD’nin işçi ve asker konseylerini etkisizleştirme politikası çerçevesinde maaşları kesilince 23 Aralık’ta şehir kumandanı Otto Wels’i esir alarak şehir sarayına kapandılar. 24 Aralık’ta SPD hükümeti saldırı emri verdi. Bu durumu öğrenen işçiler, donanma erleriyle dayanışmak için sarayın önüne geldiler ve bu dayanışma sayesinde saldırıyı gerçekleştiren askerlerin silahlarına el koyulup, subayların rütbeleri söküldü ve bu şekilde karşıdevrim durdurulmuş oldu. Bu olay SPD’nin kitlelerle arasının açılmasına neden oldu. Tabandan gelen baskılara dayanamayan USPD konseyden çekilmek zorunda kaldı. Ve bu şekilde Almanya’nın en yüksek iki siyasal kurumu olan Halk Temsilcileri Konseyi ve İşçi ve Asker Konseyleri Merkez Konseyi sadece SPD üyelerinden oluşuyordu. İşçi sınıfının ve kitlelerin yükselen hareketlerinin politizasyonu sağlayacak devrimci bir örgütün ihtiyacını hisseden Spartakistler Birliği, 30 Aralık’ta diğer sol gruplarla birlikte Almanya Komünist Partisi’ni (KPD) kurdular. Partinin gündeminde ilk sırada seçimler yer alıyordu. Çoğunluk seçimlere katılmama kararı almasına rağmen, Rosa Luxemburg’un görüşü seçimlere katılıp kitlelerden kopmama eğilimindeydi ama çoğunluğu ikna edemedi.

  • Ocak 1919-Ocak Ayaklanması, Luxemburg ve Liebknecht’in Ölümü
    Freikorps birlikleri Berlin'e giriyor

    Kasım Devrimi sırasında Berlin polis şefliğine atanan USPD’nin sol kanadından Emil Eichhron görevinden alındı ve onun yerine hükümet sağ eğilimli başka birini atadı. Eichhron döneminde polis kurumu sanki devrimci bir kurum gibi davranmıştı. Eichhron hükümetin bu kararını tanımadı, bu kararı ancak işçi ve asker konseyi yürütme organın verebileceğini söyledi. 4 Ocak’ta Bakanlık tarafından resmen kovulmasına rağmen bürosundan çıkmadı. Hükümetin bu tutumu kitleler tarafından tepkilerle karşılandı. 5 Ocak’ta USPD protesto kararı aldı; fakat KPD bunu bir protesto gösterisine indirgemeye karşı çıktı ve işçilere silahlanma çağrısı yaptı. 5 Ocak’ta kitleler çok büyük oranda katılım gösterdi ve bu durum ertesi gün de sürdü. Bunun üzerine USPD,  Devrimci İşçi Temsilcileri ve KPD; Alman devriminin geleceği için hükümeti devirmek üzere genel grev ve genel gösteri kararı aldı. Bu olayların üzerine 33 üyeli “Geçici Devrimci Komite” kuruldu. Kitleler basın organlarını ve bazı ulaşım noktalarını ele geçirmişti. KPD de dahil kimse hükümetin devrilmesi gerektiğinden emin değildi. Ama yine de parti kitleler içinde olmayı tercih etti. Bolşeviklerin temsilcisi Radek geri çekilmeyi önermişti, ama KPD kitlelerden kopmamak gerektiği düşüncesiyle hareket etti. SPD’li hükümet karşıdevrim hazırlıklarına başlamıştı. Berlin’e asker yıkmaya ve Freikorps (Gönüllü Birlikleri) gönderme kararı aldı. İşçi ve asker kitleleri devrimci komitenin kararlarını beklerken 11 Ocak’ta karşıdevrim saldırıya geçti. KPD’nin büroları ordu tarafından işgal ediliyordu. 13 Ocak’ta ise Berlin’e karşıdevrim hakim olmaya başlamıştı. Hükümet devrimci hareketi tamamen ortadan kaldırmak için Freikorps sayesinde tüm devrimcileri öldürüyordu. 15 Ocak’ta da Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht öldürüldüler. Almanya’da işçi ve asker kitlelerinin var olan düzene karşı gerçekleştirdikleri Ocak Ayaklanması hareketin doruk noktasıydı. Hareketin bir politik görüşünün olamaması hareketin karşıdevrim karşısında manevra kabiliyetini sınırladı, Rosa Luxemburg bunun farkındaydı ama o ve Spartakistler her şeye rağmen işçi sınıfın yanında ölmeyi tercih ettiler. 

  • Mart 1919-Karşıdevrim Zaferi ve Kurulan SPD Hükümeti

    19 Ocak’ta yapılan seçimlerde SPD oyların %38’ni USPD ise %7.5’nü aldı. Seçimlerin sonunda SPD burjuva partilerle beraber bir koalisyon hükümeti kurdu. Hükümet ilk olarak işçi ve asker konseylerine son verdi. Yer yer güçlü ayaklanmalar ve grevler gerçekleşmiş olmasına rağmen karşıdevrim güçlerine karşı çok uzun süre dayanamadı. Kömür işçilerinin başlattıkları kitle grevleri Berlin’e de ulaştı. Berlin’de yarım milyon işçi konseylerin tanınması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, olağanüstü döneme ait yargı organlarının kaldırılması, karşıdevrimci örgütlenme olan Freikorpslar’ın dağıtılması ve kısa sürede devrimci silahlı birliğin kurulması talepleriyle genel greve çıktı. İşçi sınıfının yoğun olduğu bölgelerde hareketlilik gittikçe artıyordu. Taleplerinin bütününü üretim araçlarının toplumsallaştırılması içeriyordu. Toplumsallaştırma hareketi özellikle Ruhr bölgesinde, Halle, Marseburg gibi işçi bölgelerinde ortaya çıkmıştı. Parlamentodan ve partilerden umudu kesen işçi kesimi, ekonomik duruma karşı tepkilerinin artmasıyla harekete geçmişti. SPD’li Noske’nin yönettiği Freikorplar özellikle Rohr bölgesi ve işçi sınıfının devrimci eylemin yükseldiği yerlerde karşıdevrim terörünü başlatmışlardı. Mart 1920’ye kadar karşıdevrim binlerce devrimciyi adeta katletti. 

  • Bavyera Sovyet Cumhuriyeti ve Münih Kuşatması (14 Nisan 1919)
    Freiorps Münih'e giriyor, 1919

    Kasım ayaklanmasının sonrasında Bavyera, işçi sınıfı açısından hareketli bir yerdi. 7 Kasım’da Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla oluşturulan Devrimci İşçi Konseyi (Revolutionarer Arbeterrat) başkanlığına Kurt Eisner getirildi. Freikorpsların burada oluşamaması konsey hareketini güçlenmesine olanak tanıdı. Bu durum hükümeti rahatsız ediyordu. Ocak 1919 seçimlerinde oyların büyük bir çoğunluğunu Bavyera Halk Partisi (Baverishe Volkspartei) aldı. Onun ardından SPD aldı. USPD ise oyların çok az bir kısmını alabildi. 17 Mart’ta SPD’li Joahnnes Hoffmann SPD, SPD ve Çiftçiler Birliği’nden (Bauernbund) oluşan hükümeti kurdu. Macaristan’da konsey cumhuriyeti ilan edilmesi ve Viyana’da işçilerin konsey kurması, Münih ve Augusburg’daki konseylerde de Konseyler Cumhuriyeti kurulması düşüncesi hakim oldu. 5 Nisan’da Münih’de Konsey Cumhuriyeti ilan edildi. KPD ve Almanya’nın bütününde bir konsey cumhuriyeti yaratmadan önce Bavyera’da yaratılmasını erken olduğunu düşünerek Konsey Cumhuriyetine katılmayı reddetti. Hoffmann hükümeti konseyleri tamamen ret ederek; hükümetin denetimindeki askeri birliklerle 13 Nisan’da saldırıya geçti. Konsey yanlıları bu saldırıya karşı koydu. Hükümet bu yenilgi karşısında Bavyera’ya asker yollanması talebinde bulundu. Bavyera’da da Freikorps Birlikleri oluşturulmaya başlandı. Bu güçler kısa sürede birleşip Münih’i kuşatma altına aldı. Daha önceki eleştirilerine rağmen KPD önderi işçileri yalnız bırakamamak ve her şeye rağmen onların içinde olmak gerekir düşüncesiyle konseylerin başına geçti. Durum oldukça kötüydü. Kuşatma 16 gün sürdü ve Noske’nin birlikleri ve Freikorpslar 30 Nisan’da Münih’e girdi ve komünistlere büyük saldırılar gerçekleştirildi. Böylece, Münih İşçi ve Asker Konseyleri Cumhuriyeti yıkıldı. Karşıdevrim tüm Almanya’yı sardı.

  • 1919 Sonrası Kapp Darbesi ve İşçi Partisi (KAPD)
    Carl Legien

    SPD, devrimcilerin yükselişini ve devrimi engelledikten sonra burjuvazi tarafından gözden çıkarılmaktaydı, Kapp Darbesi de politikanın bir parçasıydı. İsmini doğu Prusya Valisi Kapp’dan alan darbe, Mart 1920’de gerçekleşti. Darbeyle girişimi başarılı oldu ve darbe sonucunda Berlin’in tüm önemli noktalar ele geçirildi. SPD liderleri darbecilere başkenti teslim etmişlerdi, başkenti bırakıp kaçtılar. Ruhr bölgesinde işçilerce örgütlenen 50.000 kişilik Ruhr Kızıl Ordusu (Rote Ruhrarmee) darbecilere karşı koymaya çalıştı, çatışma başlattılar. Darbeciler güç kazanmak için  Sosyal Demokrat Sendikalar lideri Carl Legien’den yardım istedi. Uzlaşması bir tutum sergilemesiyle bilinen Legien, beklenmedik bir şekilde bu teklifi reddetti ve bütün işçileri genel greve çağırdı. İşçi sınıfı da bu çağrıya olumlu cevap verdi. 15 Mart’ta büyük bir grev başladı ve bu grev bütün ülkeye yayıldı. 4 gün sonra ise darbeciler Berlin’den çekilmek zorunda kalacaktı. Başarılı olacak gibi gözüken KAPP darbesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

    Komünist ideoloji tekrardan baş kaldırmıştı. Komünist işçi konseyleri Almanya’nın her yerine tekrar kuruluyordu. SPD’de morallenmişti 22 Ocak’ta sendikalar ile birlikte grevi bırakın işbaşı yapın çağrısı yaptı. KPD’nn genel greve devam edilmesi yönündeki çağrıları işçi sınıfı tarafından karşılık bulamadı Legien’in isteği üzerine USPD, SPD ve sendikaların desteklediği bir hükümetin kurulması durumunda KPD “böylesi bir hükümeti devirmeye yönelik bir çalışma içine girmeden yasal muhalefet yapacağını” açıkladı. SPD, burjuva partilerinin oluşturduğu bir hükümete dışardan destek vererek hükümet dışında kaldı. Bu süre içinde işçi sınıfının hareketliliğini geriletme çabası içersindeydi. Ocak 1919’un bir tekrarı yaşanıyordu. Direnişe devam eden işçilere hükümet tarafından karşı saldırı devam ediyordu. Ordu tarafından Ruhr Kızıl Ordusu dağıtıldı. KPD’nin, Kapp Darbesi karşısında pasif bir tutum sergilemesi daha sonrasında da grevi desteklemekte tereddüt eden karşıdevrimci süreç içinde yer alan SPD’nin kuracağı hükümete karşı bu hükümeti devirmeye çalışmayacağını söylemesi partinin sol kanadının etkisiz kalmasını sağladı. İşçi sınıfına ihanet eden karşıdevrimci süreç içinde yer alan SPD’nin kuracağı hükümete karşı bu hükümeti devirmeye çalışmayacağını söylemesi partinin sol kanadı tarafından tepkiyle karşılandı. İşçi Partisi (KAPD) kuruldu ve KPD’nin 107 bin kişilik üye sayısının yarısını aldı.

  • Sol İçi Ayrışmalar ve Birleşik Almanya Komünist Partinin (VKPD) Kuruluşu

    USPD, Haziran seçimlerde oyunu nerdeyse 2 katına yükselterek 4,9 milyon oy aldı. SPD 5,6 milyon oy aldı, KPD ise 441 bin oy alarak diğerlerine göre oldukça güçsüz bir duruma geldi. Almanya Komünist İşçi Partisi’ni oluşturan ekip seçimlere katılmayı ve de sendikalar içinde çalışmaya karşı çıkıyordu. KAPD kısa süre içinde siyasal gücünü yitirerek önemsizleşti. Bu radikal sol kanadın ayrılmasından sonra KPD ile USPD’nin sol kanadı arasındaki farklılıklar iyice azaldı. USPD’nin bu sol kanadı III. Enternasyonal’e katılmayı düşünüyordu. Bu bağlamda III. Enternasyonal’le görüşmeler başladı. III. Enternasyonal, katılma koşulu olarak parti içinde Kautsyky ve Hilferding’in önderlik ettiği reformist kanatla bağlarını koparıp KPD ise “böyle bir kitle partisinin sulandırıcı etkisinden” çekindiğini söylemesine rağmen USPD ile görüşmeye başlamıştı. 47 Aralık 1920’de Berlin’de yapılan kongreyle beraber Vereinigte Kommunistische Partei Deutschlands’ı VKPD (Birleşik Almanya Komünist Partisi) kuruldu. USPD’nin yarısı VKPD’ye geçti. USPD, içinde geri kalanların bir kısmı partide kalırken bir kısmı da SPD’ye geçti. VKPD başındaki birleşik kelimesini atarak “KPD” olarak partide kalırken bir kısmı da SPD’ye geçti. Kısa bir sürede 500.000 üyeye sahip olan KPD artık kitlesel bir güç haline gelmişti. 

  • 1921 Orta Almanya Ayaklanması KPD’nin Hüsranı

    20 Şubat 1920’de yapılan seçimlerde Orta Almanya’da en güçlü parti KPD olmuştu. Seçimlerden sonra sosyal demokrat bölge valisi “işçileri komünistlerin teröründen kurtarmak ve asayişi sağlamak” için bölgeye güvenlik güçlerini yığmaya başladı. Güvenlik güçleri bazı şehirleri işgal etmeye başlayınca bunun üzerine işçiler de ayaklanmaya başladı. KPD, Kapp Darbesi sırasında beklemeden saldırıya geçme kararı aldı. KPD, Berlin’deki günlük yayını olan Kızıl Bayrak (Rote Fahne) gazetesi işçilere genel grev ve ayaklanma çağrısı yaparak, işçilerin silahlanması yönünde çalışma yürütmeye başladı. KPD’nin bu çağrısı işçiler tarafından bir karşılık bulamadı. KPD’nin ayaklanma yolundaki bütün çabaları bir şeye yaramadı. Hükümet bile bu ayaklanma girişimini pek ciddiye almayıp yerel bir durum olarak görüyordu. Bu bağlamda orduyu bile kullanmaya gerek görmedi. Yöredeki ayaklanmalar 1 Nisan’da tamamen bastırıldı. KPD’nin zamanlama hatası işçilerle bağ kurmasını engelledi. Kapp Darbesi’ndeki sürecin tekrar yaşanmaması için güttüğü politika süreci yanlış değerlendirerek tekrar başarısız oluyordu. 1921’den 1923’e kadar işçi sınıfı hareketi sakin bir dönem geçiriyordu.

  • 1923 Sonrası ve İşçi Hükümeti (KPD-SPD)

    Savaş sonrası Almanya’da ekonomi bir türlü düzelmemişti. 1923 yılı ekonomik krizlerin yoğun olarak yaşandığı bir yıl oldu. Enflasyon artışı işçi sınıfına büyük bir darbe vurmuştu, enflasyon karşısında işçi ücretleri eriyordu. Sendikalarla işçilerin ekonomik taleplerini bile karşılayamaz hale gelmişti, ayrıca işçilerin durumunu iyileştirmek adına hiçbir şey yapmıyordu. Bu durum işçilerle sendikaların arasının iyice açılmasına sebep olmuştu. 1922 yılında işçi sınıfı içinde hala güçlü olan SPD, 1923’lere gelindiğinde bu gücün büyük bir kısmını yitirmişti. 1023’de KPD işçi sınıfı içinde gücünü iyiden iyiye arttırdı. Aralık 1922’de Komitern’in IV. Kongresinde alınan komünistlerin sol kanadının, sosyal demokratlarla beraber “işçi hükümetlerine” katılma kararına uygun olarak KPD, SPD ve sendikalarla beraber “işçi hükümeti” kurmak istiyordu.

    Komünistler bu ekonomik duruma karşı tepkisini ortaya koymaya başladı. Komünistler, örgütsel gücü olan konseyleri tekrar kuruyor, KPD’nin öcülüğünde nasyonal sosyalistlerin saldırılarına karşı işyeri savunma grupları oluşturuyordu. 1 Mayıs 1923’de işçi sınıfı tekrar şaha kalkıyordu. Almanya’nın birçok şehrinde yapılan gösterilere 750.000 işçi katıldı. Ruhr bölgesinde başlayan grev büyük bir etki yaratmıştı. Bu grev boyunca bazı fabrikalarda işgaller gerçekleştirildi. Bu grevler, Haziran ayında birçok yere yayıldı. Berlin’de metal işçilerinin başlattığı grev bir süre sonra genel greve dönüştü. Bu grevlere polisin yanında bir de nasyonal sosyalistler saldırıyordu. Çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi öldü. Grevlerin ekonomik talebi olan maaşlarının arttırılmasının yanında siyasal taleplerle yükseliyordu. İşçilerin grevi hükümet karşıtı bir nitelik alıyordu. Ağustos ayına gelindiğinde Almanya’nın birçok yerinde grevler gerçekleştiriyordu. 11 Ağustos’ta Berlin İşçi Konseyleri tarafından “Cuno Hükümeti”nin çekilmesi talebiyle genel grev çağrısı yapıldı. Genel grev çağrısı kısa bir sürede bütün Almanya’da karşılık buldu. SPD’nin savaş tazminatını ödeme garantisi vermesine rağmen bu yeni oluşan Cuno hükümetinin bu tazminatları ödemeyi reddetmesine karşılık Ruhr bölgesinin büyük bir kısmı Fransa ve Belçika tarafından işgal edilmişti. 12 Ağustos’ta enflasyonu düşürememesi ve Ruhr bölgesini işgaline karşı bir şey yapamamasından dolayı Cuno hükümeti yıkıldı. SPD, Alman Halk Partisi (Deutsche Volkspartesi-DVP) ile beraber hükümet kurdu. SPD daha önceden olduğu gibi yine sınıf hareketini bastırıyordu, işçi sınıfı içinde her şeye rağmen etki olan SPD grevleri bastırıyordu. Burjuvazinin bütün kararlarına onay verirken devrimin en önemli kazanımlarından olan 8 saatlik işgücünün kaldırılmasına bile ses çıkarmadı. Ekim ayına gelindiği zaman KPD işçi sınıfının bu hareketliliğini tekrar bir devrimci durum yarattığı görüşündeydi. Bu çerçevede silahlı işçi birlikleri oluşturuyor, devrim hazırlıkları yapıyordu. Ama buna rağmen Komitern’in görüşü çerçevesinde “işçi hükümetleri” kurmayı düşünüyordu. Bu bağlamda Saksonya ve Thüringe’de SPD’yle ortak koalisyona girdi ve de yerel hükümete 3 bakan verdi. Merkezi hükümet bu yerel hükümete karşı bir saldırı planı içindeydi. 20 Ekim’de eyalete ordu birliklerini yığmaya başladı. KPD bunun üzerine genel grevi başlatma ve silahlı ayaklanma kararı verdi. 21 Ekim’de Saksonya İşyeri Konseyleri, 140 fabrika konseyi, 120 sendika şubesi, 79 kontrol komitesi, 66 parti şubesi ve SPD’ninde dahil olduğu 498 delegeyle bir toplantı gerçekleştirdi. SPD’nin genel grev ve ayaklanmadan yana olmadığı ortaya çıkınca işçilerin büyük bir çoğunluğu KPD’den yana olmasına rağmen, KPD tek başına grev çağrısı yapmaya cesaret edemedi. Saksonya ve Thüringen’deki “işçi hükümetleri” mücadele edilmeksizin yıkıldı. Sadece merkezin kararından haberi olamayan KPD’nin Hamburg örgütü 23 Ekim’de ayaklandı. İşçi sınıfından kopuk girişilen bu ayaklanma başarısızlıkla sonuçlandı. 1923 yılının sonuna doğru burjuvazinin artık işine yaramayan SPD hükümette ayrılmış KPD yasaklanmıştı ve faaliyetlerini illegal olarak devam ettirmeye çalışıyordu Almanya sağ bir eğilim içine girmişti.

İlginizi çekebilecek diğer olaylar

Biyografiler

  • İbni Sina CV
    BİYOGRAFİ
  • Henry Ford CV
    BİYOGRAFİ
  • Deniz Gezmiş CV
    BİYOGRAFİ
  • VII. Kleopatra CV
    BİYOGRAFİ
  • Vladimir Lenin CV
    BİYOGRAFİ
  • Napolyon Bonapart CV
    BİYOGRAFİ
  • Yılmaz Güney CV
    BİYOGRAFİ
  • Al Capone CV
    BİYOGRAFİ
  • Albert Einstein CV
    BİYOGRAFİ
  • Hulusi Kentmen CV
    BİYOGRAFİ
  • Platon CV
    BİYOGRAFİ
  • Marilyn Monroe CV
    BİYOGRAFİ
  • Salvador Dali CV
    BİYOGRAFİ
  • Niccolò Machiavelli CV
    BİYOGRAFİ
  • Sokrates CV
    BİYOGRAFİ

Tarihiolaylar.com internet sitesinde bulunan bütün içerikler Tarihi Olaylar editörleri tarafından hazırlanmaktadır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Copyright 2024 - Tüm Hakları Saklıdır.